Etiket: çocuk psikologu

  • ÇOCUKLARIMIZ YENİ YILDAN NE BEKLER?

     

    İşte yine yepyeni bir yıla girmeye hazırlanıyoruz. Geçtiğimiz günlerde milletçe yaşadığımız üzücü, bir daha asla tekrarını istemediğimiz olaylardan sonra yeni yılın getirdiği heyecan, coşku, hayaller ve ümitler insana bir parça da olsa yaşama sevinci ve tutkusu veriyor.

    Yeni yıl deyince aklımıza; açacağımız bembeyaz sayfalar, yenilikler, yeni vaatler, sözler, planlar, yeni birliktelikler ve yepyeni sorumluluklar gelir. Bir bakıma tüm insanların yeni yıldan beklentileri farklı farklıdır. Bazıları yeni yıldan başarı, para, şans, sağlık ve aşk isterken kimileri de sadece barış, huzur ve mutluluk ister. Beklentiler farklı olsa da hepimizin ortak beklentisi olduğu bir gerçek. Çocukların istekleri ise yetişkinlerin isteklerinden daha az ve masumdur; iyi bir karne, ödevden başarılı not alma, çok istediği bir oyuncak ya da beğendiği ayakkabının ya da elbisenin onun olmasıdır. Aslında çocukların yeni yıldan beklentileri bundan çok daha fazladır ve tümünü gerçekleştirmek biz ebeveynlerin görevidir. Bu görevleri yeni yılın ilk günlerinde hatırlamakta yarar var. Öyleyse çocuklar yeni yıldan neler bekliyorlar ve anne baba olarak onlara neler vermeliyiz? Gelin hep birlikte bir bakalım.

    Çocuklar yeni yıldan güven istiyorlar. Onlar sadece çocuk olma haklarını istiyorlar. Anne- babalarını yanlarında dimdik ve tutarlı görmek istiyorlar. Sevgi dillerinin keşfedilmesini bekliyorlar. Çocuklar kendilerini sevmenin sadece arada bir başlarını okşamak, hediye vermek olmadığını erişkinlerden daha iyi biliyorlar. Gereksinim duyduğunda ebeveynlerinden yakınlık ve ilgi bekleyen, fikirlerine değer verilen ve önemsenen, güven duyulan ve sorumluluklar verilen, iyi yaptığı şeyler için övülen, gurur duyulan, yaptıklarında hataya yer verilen ve olduğu gibi kabul edilen çocuklar olarak yeni bir yıla girmek istiyorlar. Onlara olan sevginizin başarı ya da başarısızlıklarına bağlı olmadığını, var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu ve ne olursa olsun onları daima seveceğinizi bilmek istiyorlar.

    Öyleyse bu Yeni Yılda yapılması gerekenler listemize bunları en başa ekleyelim;

    • Çocuklarınıza var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu hissettirin.
    • Yaptıkları ve ilgilendikleri şeylerin sizin için ne kadar önemli ve değerli olduğunu gösterin.
    • Ne yaparlarsa yapsınlar onları bağışlayın ve sevgi ile emniyette olduklarını hissettirin.
    • Ortak yapacağınız faaliyetler bulup birlikte zaman geçirin.
    • Duygularını, düşüncelerini, sevgisini, başarı ya da başarısızlıklarını, hayal kırıklıklarını aile fertleriyle rahatça paylaşabilen çocuklar yetiştirebilin.

    Çünkü çocuklar sahip olunan en değerli ve en nadide elmaslardır. İnce ince işlenen emek zahmet hazırlanan, zarif iğne oyaları gibidir. Yeter ki onların dilini keşfedelim. Yeter ki barış, huzur, mutluluk dilediğimiz güzel günleri yaşarken, geleceğimiz olan çocuklarımızı kırmadan, küstürmeden, ağlatmadan, üzmeden yeni bir yıla girelim. Yetişkinlerden istedikleri az ve çok masum olan bu dilekleri yeni yılda onlara hediye edelim. Mutlu ve huzurlu bir dünyaya kavuşacağımız yılın bu yıl olması dileğiyle hepinize şimdiden mutlu yıllar.

    Psikolog Gözde Nur Yalmancı

  • Bu gün çocuk bayramı…

    Bu gün çocuk bayramı…

    Heyecanla hüzün arasında gidip geliyorum. Heyecanlanıyorum, çünkü; hangi yaşta olursak olalım, bir tarafımız hep çocuk kalıyor. Uçurtma şenliklerini, lunaparkları, palyaçoları hala çok seviyorum. Ne zaman elma şekeri görsem satın alasım geliyor.

    Hüzünleniyorum çünkü sahip oldukları çocukluklarının veya çocuklarının kıymetini bilmeyen o kadar çok aile var ki…

    Yıllar önce bir tüp bebek merkezinde danışmanlık yapıyordum. Çocuk sahibi olmak için o kadar çırpınıyordu ki insanlar , varlarını yoklarını harcıyorlardı. Bazen birbirlerini çok sevmelerine rağmen sırf çocukları olmadığı için boşanıyorlardı. Bir yandan buna şahit olurken, öbür yandan Aile Danışmanlığı yaptığım anne babaların çocuklarını dövmelerine, aşağılamalarına da şahit oluyordum.

    Biliyorum hayat koşulları zor, ama hep zordu ve zor olacak, çünkü Türkiye de yaşıyoruz, yani krizler ülkesinde, hangi sabah hangi gündemle uyanacağımzı belli değil. “Şu işlerim bir bitsin, şu sıkıntıları bir atlatayım, çocuklarımla ilgileneceğim, zaten hep onlar için çalışıyoruz” diyen anne ve babalar, ertelenen hayatlar… Ertelenen hayatların ardından   “ keşke “ lere dönüşen yaşlar.

    Çocuklarınıza sıkı sıkı  sarılın

    Nasıl ki, büyüdüğümüzde hep çocukluk anılarımızı özlemle anıyorsak, sizin çocuklarınız da büyüdüğünde kendi çocukluğunu hatırlayacak. Gelin henüz çocuğunuzun yaşam defterinin sayfaları yeni yazılıyorken , o sayfaları güzel anılarla, paylaşımlarla ve unutamayacağı duygularla dolduralım.

    Onlara zaman ayırın, sözlerini kesmeden ne demek istediklerini dinleyin. Günde 1 saat bile olsa göz göze diz dize oyun oynayın, onlara kendi anılarınızdan ve çocukluğunuzdan parçalar içeren hikayeler anlatın. Arkadaşlarıyla tanışın, bir arada zaman geçirmelerine fırsat tanıyın.

    Onların defterleri güzel yazılsın ki, bir gün kendi çocuklarının da sayfalarını güzel anılarla yazsınlar.

    Çocuklarınızın ve sizin yüzünüz, tıpkı 23 Nisan gibi her gün gülsün…

     

     

  • ÇOCUĞUNUZUN ÖĞRENME STİLİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

    Kimi öğrenci müzik dinleyerek, kimisi ayakta birkaç tur yürüyerek, bazısı sessiz ortamda daha iyi ders çalışıyor.

    Buna karşın ebeveynler de yeterince ders çalışmadığından şikâyet ederek çocuklarıyla çalışma tekniği konusunda polemik yaşıyor.

    Son zamanların en çok konuşulan konusu kişiye özel öğrenme stilleriyle ilgili açıklama yapan Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder, her öğrencinin öğrenme stili farklı olduğuna dikkat çekti. Kimi öğrencinin görsel, kimi öğrencinin işitsel, kimisi ise kinestetik yani dokunsal ve hareketli uyaranlarla daha çabuk ve kalıcı öğrendiğini vurgulayan Dr. Ejder, öğrenme stillerini gruplar halinde şöyle sıraladı

    Görsel

    Baskın Özellikleri

    En çok ne gördüklerini hatırlarlar. Görsel verilerden (resim, diyagram, gösteri, şema, harita vb.) sözel verilere göre (yazılı ve sözlü açıklamalar) daha çok bilgi edinirler.
    Bilgileri görsel olarak kodlama eğilimindedirler.
    Zorluk Çektikleri

    Görsel öğrenenlere bir şey sadece söylenir ve onunla ilgili bir şey gösterilmezse, muhtemelen bunu unutacaktır.
    Görsel yolla bilgiyi işleme stratejilerinin bilmemenin sıkıntısını yoğun olarak yaşamaktadırlar.
    Ders çalışırken önerilerim

    Çalışacağınız alan derli toplu olmalı,
    Karışık ve kalabalık olmayan bir masada çalışmalısınız.
    Derslerde mutlaka not tutmalısınız
    Konuyla ilgili bilgisayardan varsa video izlemeli yoksa atlas gibi görsel materyallerden yararlanmalısınız
    Küçük, renkli not kağıtlarına özetler çıkarabilirsiniz,
    Çeşitli resimler, grafik ve şamalar çizebilirsiniz
    Evde bir yazı tahtası bulundurabilir onda çizerek çalışabilirsiniz
    Bu öğrenciler genellikle yazılı sınavlarda başarılıdır.

    Sözel

    Baskın Özellikleri

    Sözlü uyarıcıları görselleştirmeye yönelik öğrenme stratejilerini kullanmaya yatkındırlar.
    En çok yazılı ve sözlü uyarıcıları ve söylediklerini hatırlarlar.
    Dersi sadece iyi dinleyerek anlayabilirler
    Tartışmaları, sözel açıklamaları görsel gösterimlere tercih ederler
    Bir şeyi başkalarına açıklayarak, anlatarak en etkili biçimde öğrenirler.
    Bilgileri sözel olarak kodlama eğilimindedirler.
    Zorluk Çektikleri

    Görsel uyarıcıları anlama ve işlemede sıkıntı yaşayabilirler.
    Okuma ve tekrardan başka bilgiyi işleme stratejilerini pek bilmediklerinden dolayı akademik başarıda sıkıntı yaşayabilirler
    Ders çalışırken önerilerim

    Ders çalışacağınız ortam sessiz olmalıdır
    Evde konuyu yüksek sesle okumalı ve anlatmalısınız
    Öğretmenin anlattıklarını ses kayıt cihazına alıp evde tekrar dinleyebilirsiniz.
    Başka bir arkadaşla çalışabilir, konuyu tartışarak, birbirinize sorular sorarak daha iyi öğrenebilirsiniz.

    Kinestetik

    Baskın Özellikleri

    Sürekli hareket halinde olmak isterler
    Eline geçirdikleri her materyalle yaratıcı eserler oluşturmaya çalışırlar
    Sporun her dalında zevk alırlar ve başarılı olurlar
    Aktif yapıları arkadaşları arasında popüler olmalarını sağlar
    Zorluk Çektikleri

    Masa başında ya da sırada uzun süre hareketsiz oturamazlar
    Bu öğrenciler genellikle öğretmenleri tarafından başarısız olarak görülürler
    Bir konuyu dinlerken eğer deneyimleme şansları yoksa çabuk sıkılırlar
    Ders çalışırken önerilerim

    Ders çalışırken kısa aralar verebilirsiniz
    Ders çalışırken hareket edebilirsiniz ( Örneğin küçük çocuklar çarpım tablosunu öğrenirken trambolin üzerinde atlayabilirler. Saymayı öğrenirken merdivenleri ikişer ikişer inip çıkabilirler )
    Sözcükleri ya da sözel bilgileri öğrenirken onları kuma yazabilir ya da çeşitli materyallerden şekiller yaratabilirsiniz
    Ellerinizi her fırsatta kullanabilir, görerek değil de yaparak daha rahat öğrenebilirsiniz

     

     
  • Kamp Ateşi Bu Yaz Yanmaya Başladı

    OKS, SBS, ÖSS, ÖYS, LYS, DGS, YDS, TEOG derken sürekli değişen sınav sistemi ve buna bağlı sürekli değişen eğitim sistemi sayesinde çocuklar sorgulamadan, düşünmeden, ezbere dayalı ve sadece testlerle öğrenmeyi gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Sonuçta zihinlerine sistematik olarak giren bilgiler aynı şekilde çıkıp gidiyor.
    Oysa ki bilgiye merak ederek, eğlenerek ulaşabilmeli, keşfetmenin ve öğrenmenin hazzına varabilmeliler. Kendilerini özgürce ifade edebilecekleri, yaratıcı düşünme becerilerini geliştirebilecekleri ortamların sayısı artmalı ki ileride gerek özel gerekse iş hayatlarında daha aktif, daha sorumluluk sahibi ve daha başarılı olabilsinler.
    Unutmamalıyız ki gerçek hayatta bir problemle karşılaştıklarında seçenekler önlerine hazır sunulmayacak, çözüme ulaşmak için seçenekler yaratmak , bunların olumlu ve olumsuz yönlerini irdelemek ve o an için en iyi seçeneği seçmek zorunda kalacaklar.

    YAZ KAMPLARI ÇOCUKLARIN ÖZGÜVENİNİ ARTTIRIYOR
    Yaz kamplarının en önemli amacı çocukları ailelerinden uzaklaştırarak erken yaşlarda kendi ayakları üzerinde durması, sorumluluk alma, paylaşma, mücadele etme, sosyalleşme, liderlik etme, takım ruhu, girişkenlik ve centilmenlik konularını öğrenmesi. Bir danışanım kamp dönüşü oğlu için şöyle söylemişti;
    “ 10 yaşındaki oğlumu 2 haftalık yaz kampına gönderdim, eskiden kendi başına yemeğini yemek bile istemezdi, yatağını toplamaz, her şeyini bana yaptırmak isterdi. Kamp dönüşü sanki başka bir çocuk geldi, resmen büyümüştü “

    Bazı aileler tek başına çocuklarının bu deneyimi yaşamalarını desteklerken, bazı aileler yanlarında biz olmadan nasıl kendi başlarına kalacaklar diye endişe duyuyorlar. Oysa ki bu küçük ayrılıklar, çocukların sosyal ve psikolojik gelişimlerine çok büyük katkı sağlıyor.İlla yatılı olmaları şart değil, evden çok uzaklara gitmeleri de gerekmiyor.Belediyelerin veya özel kurum -kuruluşların düzenlediği pek çok farklı sanat ve spor okulları var.

    Örneğin geçen gün Maya Sanat Akademisi ‘ nden Ayber Hastürk’ le karşılaştım, her gün yeni bir ülkeyi yemekleriyle, filmleriyle, sanatıyla, hikayeleriyle ve gelenekleriyle tanıyabilecekleri, farklı atölye çalışmaları ile çocukların gizli kalmış potansiyellerini keşfedecekleri ilginç bir program hazırlamışlar.
    Hititliler kimdi? Frigyalılar gerçekten tarihte ilk parayı mı buldular? Çivi yazısı mı, o da ne? Bizanslılar altını çok mu severlerdi? İlk şiir Anadolu’da mı yazıldı? · Alexander Calder ve Uçan Heykeller nasıl olur ? Dev boyutta kendi karikatürümü yapabilir miyim acaba ? gibi pek çok soruya cevap arayarak , uygarlıklar beşiği Anadolu’nun taşının toprağının altında gizlenen nice kültürleri keşfederek, geçmişte atalarının yaptığı, kullandığı eşyaların benzerlerini üretecekleri çeşitli atölye çalışmalarına katılacaklarını söyledi.

    Eğer kamplara göndermek yerine ; yazlık veya yaylada kalacaklarsa çocuklarınız, oyun arkadaşları olmasını, onlarla farklı aktiviteler yapmasını destekleyecek ortamlar yaratmanızı tavsiye ederim. Haftada bir gün bir kaç saat baba oğul , baba kız veya anne oğul, anne kız aktiviteleri yapabilir, onlara doğayı tanıtabilir, sizinle oyun oynamanın zevkine varmalarını sağlayabilirsiniz.
    Çocuklarınızla birlikte çok keyifli bir yaz geçirmeniz dileği ile…

  • Duygusal zekanın beş önemli bileşeni vardır

    1. Özbilinç: Kişinin kendisini ve duygularını tanıması, anlaması ve ifade edebilmesidir.
    2. Duyguları Yönetebilmek: Duygular oluşurken bunun nedenlerini anlamak ve o duyguyu kontrol edebilmektir.
    3. Kendini motive etmek: Kişinin kendisini ve başkalarını yüreklendirebilmesi ve yapılan bir işe odaklanarak o işin sonuçlandırılabilmesi için üretken bir biçimde çalışılması, heyecan ve istek duymasıdır.
    4. Empati: Başkalarının duygularına ve ihtiyaçlarına duyarlı olabilmek ve gereksinimlerine cevap verebilmektir.
    5. İlişkileri yönetebilmek: İnsanlar arası ilişkilerde başarılı olmak ve olası problemlere çözüm getirebilme ve kriz yönetebilme becerisidir

    ÖNERİLER:
    Çocuklara duygularını ifade etmeyi öğretmenin en iyi yolu örnek olmaktır.
    Hem kelime haznelerinin gelişimi için hem de kendi duygularınızı ifade etmek için onlarla bol bol sohbet edin, kitap okumaya özendirin, fikirlerini sorun.Mutluluklarınızı, sevinçlerinizi veya hüzünlerinizi rahatlıkla çocuklarınız ile paylaşın.Onları dinleyin, suçlamadan, yargılamadan konuşun.

    Çocuklarımızı işgal etmeyin:
    Çocukların gerek fiziksel gerekse duygusal olarak ihmal edilmesi kadar işgal edilmeleri de onların duygusal gelişimlerine zarar vermektedir.

    İç görü kazanmalarına yardımcı olun:
    Öncelikle çocuğunuzun huzursuzluğunun altında yatan sebebi siz fark etmeye çalışın, sonra bunu çocuğunuza yansıtın.

    ” Sanıyorum bu gün çok yürüdük ve sen çok yoruldun, bu kalabalık seni huzursuz etti, ya da acıktın ve uykun geldi ” gibi cümleler ile çocuğa altta yatan gerçek sebebi fark ettirin. Eğer bu durumda gerçek iç görü sağlanamaz ise sorunun çözümü mümkün olmayacaktır.

    İkinci aşama; “dur , düşün , yap” modelini hayata geçirebilmektir.

    ” Hadi duralım , bir düşünelim, şimdi ve burada nasıl davranmalıyız? “ diyerek hem kendinize hem de çocuğa seçenekler sunun.

    “ İstersen biraz dinlenelim, dışarıda hava alalım, istersen önce yemek yiyelim veya aldıklarımızı arabaya yerleştirelim ve arabada biraz uyu “ gibi seçenekler sunun.

     

     
  • Çocuğunuzun Duygusal Zekasını Geliştirin

    Hafta sonu alışveriş merkezindeydim. Yine 4 yaşlarındaki bir çocuk ağlıyor, annesi onun elinden tutmuş, çekiştiriyordu.

    Anne: ” Bir daha seni getirmeyeceğim, lanet olsun seni doğurduğum güne” diyerek bağırıyordu. Annesi bağırdıkça çocuk daha da tepinmeye başladı ve sonunda beklenen oldu, anne kocaman bir tokat attı, ” Ya şimdi sus ya da seni polise vereceğim” diyerek tehdit etti Uzaktan onları izlemek gerçekten işgence gibiydi. Annesi çocuğu kucağına aldı, alışveriş sepetine koydu , çocuk sepette tepiniyordu, anne söylenerek alışverişe devam etti…

    Bu ve benzeri manzaraları sizler de sıkça yaşıyorsunuzdur . Oysaki çocuklar küçük yaşlarda gerçek duygularını ifade etmekte zorlanabilirler.

    ” Anne ben çok yoruldum, ilgimi çekmeyen bir sürü kıyafet mağazasında seni beklemekten sıkıldım. Üstelik uykum geldi ya da acıktım “ diyemedikleri için duygularını davranışları ile belli ederler. Çünkü; hem duygularını tanımıyorlardır, hem de soyut kavramları henüz gelişmemiştir. Yeterli kelime dağarcıkları olmadığı için düzgün cümlelerle duygularını ifade edemezler .

    Örneğin; anne babası arasındaki sürekli yaşanan tartışmalardan etkilenen ya da okulda uyum sorunu yaşayan çocuk, altını ıslatabilir, agresif davranışlarda bulunabilir, içe kapanabilir, uyku, iştah sorunları yaşayabilir. Böylece duygularını davranışları ile anlatmaya çalışır.

    Çocuklarınızın çeşitli zorlukları aşabilmeleri, duygularını doğru bir biçimde ifade edebilmeleri , dışarıya yansıyan davranışlarını fark edip düzeltebilmeleri, kendilerine zarar verecek davranışlardan kaçınıp, “ Hayır “ diyebilen , mutlu bireyler olarak yetişebilmeleri kuşkusuz ki duygusal zeka gelişimleri ile ilgilidir.

  • Kız çocukları babalarından ne ister?

    1. Baba bana saygı göster: Yukarıda da belirtttiğimiz gibi kız çocukları babaları ile kurdukları ilişki doğrultusunda erkek-kadın ilişkisi hakkında ilk izlenimlerini edinirler. Eğer çocuğun babası ile olan ilişkisi pozitif yönde ise çocuk kadın-erkek ilişkileri hakkında pozitif izlenimler edinir ve gelecekte erkeklerle kurduğu ilişkilerde özgüvenli tavır sergiler, aksi yönde izlenim edinen çocuk ise gelecekte erkeklerle yaşadığı ilişkilerde özgüven problemi yaşayabilecek ya da kabul sorunu ile karşılaşabilecektir.

    2. Eşit haklar: Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip oduğunu kız çocuklarının anlayabilmesi için ilk adım babalarla olan ilişkide atılmalıdır. Babalar çocuklarının isteklerini, görüşlerini, düşünce ve duygularını anlamak ve paylaşmak için gerekli ortamlar yaratmalı ve onların haklarına saygı gösterdiklerini ifade edecek davranışlarda bulunmalılar.

    3. Anlayış: Babalar genellikle otorite figürü olmayı seçip sadece bazı kurallar çerçevesinde hareket etmeyi tercih ederler, kız çocuklarını anlamayı ve onlarla konuşup sorunları çözmeyi reddederler. Bunun sonuncunda çocuklar babalarından edindikleri izlenimlerle bazı olumsuz fikirler oluştururlar ve gelecekteki erkek-kadın ilişkileri bu olumsuz fikirler doğrultusunda şekillenir. Ancak babasında anlayış gören çocuk, kendine karşı cinse karşı ifade etmeyi öğrenir ve farklı sosyal ortamlarda kendini rahatça ifade edebilir.

    Babalık bireye doyum sağlayan önemli bir tecrübedir. Bir erkek için duygusal açıdan alabileceği hiçbir ödül, çocuklarını doğdukları andan, bağımsız yaşayabilecekleri çağa gelinceye kadar gereğince yetiştirebilmek kadar doyurucu olamaz. İyi baba olmak; sevgi, deneyim, sabır ve bilgilenme işidir. Babalık yaşantısı annenin hamile olmasıyla başlar.İşte babalık sorumluluğu da böylelikle başlamış olur.Destekleyen eşin sağladığı rahat ortamla kolay ve sorunsuz doğum arasında olumlu bir ilişki bulunmuştur.
    Doğumdan sonra tıpkı annede olduğu gibi, babanın da çocukla duygusal ilişkiyi kurabilmesi için onunla fizik temasa ihtiyaç vardır. Bunun için de çocuğun beslenme ve oyun faaliyetlerinde babanın etkili olması gerekir ki, bazı babalar bu tür işlerin erkek işi olmadığını düşünüp yapmayı reddederler.Nasıl ki ilk iki yıl için annenin varlığı, ilk dış dünya algıları için vazgeçilmezse, ikinci yıldan itibaren babanın önemi de giderek artmaya başlar. Çocuk babayı kendinden farklı olarak algılar anne ise daha çok kendisine benzeyendir. Babanın varlığıyla çocuk, annenin yalnız kendisine ait olmadığını, annenin kendisinden başka kişilerle de ilgilendiğini görür. Bu durum, onda bir iç çatışmaya bağlı olarak huzursuzluk ve sıkıntı hali doğurabilir.

  • Anneler Dikkat!

    Toplumumuzda kız çocuk ve baba arasındaki ilişkiler mesafelidir. Anne bu ilişkide bir tür arabulucu konumundadır ve aslında biraz da böyle olmasından hoşlanmaktadır. Babanın kız için ne kadar önemli olduğunu bir annenin unutmaması gerekir. Anne her şeyden önce kız çocuğu bir rakip gibi görmemelidir. Özellikle 0-6 yaş döneminde baba ve kızın yakınlaşması için beraber vakit geçirmeleri sağlanmadır. Hatta bazı aktiviteleri baba-kız beraber yapmalıdırlar. Paylaşımlarını arttırmak için yardımcı olabilirsiniz.

    Eşinizle sağlıklı bir diyalogunuzun olması kızınızın da erkeklerle sağlık bir iletişimi olmasını sağlayacaktır. Arada bir emniyet subabı görevine soyunmanız onların ilişkisini sekteye uğratır ve aralarındaki mesafeyi arttırır. Bırakın baba kız konuşsunlar, iletişime geçsinler. Bir sorun olunca da bunu beraber çözebilsinler.Siz eşinizi kıskanıyor ve bunu öfke patlamalarıyla belli ediyorsanız kızınız “erkekler güvenilmez” diye bir mesaj alır. Bunun yanında bir de “erkeklere güvenme şöyledirler, böyledirler” derseniz kızınıza erkek düşmanlığını işlersiniz ve yetişkinliğindeki mutsuzluk motifini ortaya çıkartırsınız.

    Kızların babalarına düşkün olduğu bilinen ve çeşitli çalışmalarla desteklenen bir gerçektir. Uzmanlara göre babalar kız çocuklarının hayatında ilk erkek oldukları için erkek-kadın ilişkileri adına kız çocuklarına ilk izlenimi veren kişilerdir aynı zamanda. Peki kız çocukları için bu kadar önemli olan bir ilişkinin diğer üyesi olan babalar acaba bu durumun gerçekten farkındalar mı ve gerektiği gibi davranabiliyorlar mı? İşte bu yazıda baba-kız ilişkilerini ele alacağız ve sizlere bazı önerilerde bulunacağız.Baba kız ilişkisi üzerine bir kitap…Jane Grandon’ın 1995 yılında “Sevgili Baba: Baba-kız ilişkileri neden bu kadar önemli?”adıyla yayınladığı kitapta babaları 4 gruba ayırıyor.

    Prens babalar: Bu babalar kızları için birer prens, çünkü kızlarına adeta bir prensesmiş gibi davranıyorlar. Nasıl mı? Bu gruptaki babalar kızlarının her istediklerini yapıyorlar, onlarla bol bol vakit geçiriyorlar, onlarla çay partileri yapıp bebekleri ile oynuyorlar, dışarıda bir yere yemek yemeğe gittiklerinde çocuklarının sandalyesini bile geriye çekiyorlar. Grandon’a göre böyle babalara sahip olan kız çocukları büyüdüklerinde babasıyla rahatça konuşabilen, diğer erkeklerle rahatça iletişime geçebilen ve kadın olmaktan mutlu olan bireylere dönüşüyorlar.

    Dost babalar: Bu grupta olan babalar kız çocukları ile olabildiğince çok zaman geçiren, onlarla olmakta keyif alan kişiler. Çocuklarını yeni şeyler denemesi ve öğrenmesi için motive eden, onları destekleyen babalar. Ancak bu gruptaki babalar çocukları ile ilgilenirken ve oyunlar oynarken genelde kendi zevklerini ön planda tutarlar ama çocuklarının seçimlerini de geri plana atmazlar. Grandon’a göre böyle babalara sahip olan kız çocukları büyüdüklerinde babasıyla olumlu ilişkilere sahip olan, babasının kendini her zaman destekleyeceğini düşünen bireyler oluyorlar.

    Patron babalar: Otorite figürü olmayı seven babaların üyesi olduğu grup burası. Sert, biraz belki birazdan daha fazla dediğim dedik, tartışmaya genellikle kapalı babalardan oluşan grup. Sürekli kaygılardan bahseden ve bazı kuralları aşılamaya çalışan babalar da yine bu grup da! Grandon’ a göre bu tip babalara sahip olan kız çocukları babalarının oldukça sert ve kendilerine karşı eleştirel ama kendilerini seven kişiler olduklarını düşünüyorlar.

    Hayalet babalar: bu gruptaki babalar ortada olmayan babalardan oluşuyor. Ne demek bu? Bu babalar, genelde iş gezisinde olan, evde pek bulunmayan ya da vde olup da ya gazetenin arlkasına saklanan ya da televizyonun önüne kilitlenen kişiler. Bu tip babalara sahip olan çocuklar benlik sorunu yaşıyor ve ilişkileri oldukça olumsuz etkileniyor.

  • Sosyal Ve Duygusal Gelişimi okula başlamaya uygun olan çocuklar

    • Ana-babaya aşırı bağımlı değildirler
    • Okula istekli gelirler
    • Arkadaşları ile yaşadıkları sorunlarla baş edebilirler
    • Empati kurabilirler
    • Yaşıtları ile pozitif ilişki içerisindedirler
    • Sorumluluk alabilirler
    • Kendilerini uygun bir biçimde koruyabilirler
    • Kızgınlık, üzüntü gibi duygularını diğerlerine zarar vermeden ifade edebilirler
    • Sınıf içi tartışmalara katılabilir, fikirlerini aktarabilirler
    • Okuldaki kuralların ve sınırların farkındadırlar ve uyum gösterirler.

    Ailelere Öneriler:
    • Çocuğunuzu iyi tanıyın, güçlü ve zayıf yönlerini objektif olarak değerlendirmeye çalışın.
    • Beklentilerinizi çocuğunuzun özelliklerine göre belirleyin. Unutmayın, çocuğunuzdan yapabileceğinden fazla veya az şey beklerseniz, onun hayal kırıklığı yaşayarak kendine olan güvenini kaybetmesine sebep olabilirsiniz.
    • İyi yapabildiği şeyler konusunda ödüllendirin, yapamadığını fark ettiğiniz şeylerde yol gösterin, nasıl yapabileceğine birlikte karar verin, destek olun, yeniden denemesi için teşvik edin.
    • Yaşına uygun sorumluluklar verin ve takip edin
    • Sorumluluğunu yerine getirmezse beklentinizi açık bir şekilde konuşun ve sonuçlarını üstlenmesini sağlayın
    • Duygu ve düşüncelerini açıkça ifade edebilmesi için destekleyin, öncelikle kendi duygularınızı açıkça ifade ederek onlara örnek olun.

     

     
  • Çocuklarımızı severken…

    Çocuklarımızı sevmek demek, onları dizimizin dibinden hiç ayırmamak demek değildir, her istediklerini anında gerçekleştirmek için maddi imkanlarımızı sonuna kadar zorlamak demek değildir.
    Ağlıyor diye okul bahçesinde nöbet tutmamalı, ona “ korkma ben buradayım, yanındayım” diyerek aslında okulda korkulması gereken bir şeyler var demek ki mesajını vermemelisiniz.
    Bakın bir annenin çocuğuna yazdığı şiirin şu dizeleri neredeyse her şeyi anlatıyor;
    “ Seni o kadar çok sevdim ki, kucağımdan indirdim yürüyebilesin diye…”
    Çocuklarınıza sevgi gösterirken , sınırları da iyi çizmeli, kendi başına yapabilecekleri şeyler için onları cesaretlendirmeli ve fırsat vermelisiniz. Hayatta kendi ayakları üzerinde durabilmeleri , mutlu, başarılı, doyumlu , çözüm üretebilen bireyler olarak yetişebilmeleri onları sosyal ve duygusal olarak ne kadar destekleyebildiğinizle ilintilidir aslında…