Etiket: adana çocuk danışmanlığı

  • ÇOCUKLARIMIZ YENİ YILDAN NE BEKLER?

     

    İşte yine yepyeni bir yıla girmeye hazırlanıyoruz. Geçtiğimiz günlerde milletçe yaşadığımız üzücü, bir daha asla tekrarını istemediğimiz olaylardan sonra yeni yılın getirdiği heyecan, coşku, hayaller ve ümitler insana bir parça da olsa yaşama sevinci ve tutkusu veriyor.

    Yeni yıl deyince aklımıza; açacağımız bembeyaz sayfalar, yenilikler, yeni vaatler, sözler, planlar, yeni birliktelikler ve yepyeni sorumluluklar gelir. Bir bakıma tüm insanların yeni yıldan beklentileri farklı farklıdır. Bazıları yeni yıldan başarı, para, şans, sağlık ve aşk isterken kimileri de sadece barış, huzur ve mutluluk ister. Beklentiler farklı olsa da hepimizin ortak beklentisi olduğu bir gerçek. Çocukların istekleri ise yetişkinlerin isteklerinden daha az ve masumdur; iyi bir karne, ödevden başarılı not alma, çok istediği bir oyuncak ya da beğendiği ayakkabının ya da elbisenin onun olmasıdır. Aslında çocukların yeni yıldan beklentileri bundan çok daha fazladır ve tümünü gerçekleştirmek biz ebeveynlerin görevidir. Bu görevleri yeni yılın ilk günlerinde hatırlamakta yarar var. Öyleyse çocuklar yeni yıldan neler bekliyorlar ve anne baba olarak onlara neler vermeliyiz? Gelin hep birlikte bir bakalım.

    Çocuklar yeni yıldan güven istiyorlar. Onlar sadece çocuk olma haklarını istiyorlar. Anne- babalarını yanlarında dimdik ve tutarlı görmek istiyorlar. Sevgi dillerinin keşfedilmesini bekliyorlar. Çocuklar kendilerini sevmenin sadece arada bir başlarını okşamak, hediye vermek olmadığını erişkinlerden daha iyi biliyorlar. Gereksinim duyduğunda ebeveynlerinden yakınlık ve ilgi bekleyen, fikirlerine değer verilen ve önemsenen, güven duyulan ve sorumluluklar verilen, iyi yaptığı şeyler için övülen, gurur duyulan, yaptıklarında hataya yer verilen ve olduğu gibi kabul edilen çocuklar olarak yeni bir yıla girmek istiyorlar. Onlara olan sevginizin başarı ya da başarısızlıklarına bağlı olmadığını, var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu ve ne olursa olsun onları daima seveceğinizi bilmek istiyorlar.

    Öyleyse bu Yeni Yılda yapılması gerekenler listemize bunları en başa ekleyelim;

    • Çocuklarınıza var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu hissettirin.
    • Yaptıkları ve ilgilendikleri şeylerin sizin için ne kadar önemli ve değerli olduğunu gösterin.
    • Ne yaparlarsa yapsınlar onları bağışlayın ve sevgi ile emniyette olduklarını hissettirin.
    • Ortak yapacağınız faaliyetler bulup birlikte zaman geçirin.
    • Duygularını, düşüncelerini, sevgisini, başarı ya da başarısızlıklarını, hayal kırıklıklarını aile fertleriyle rahatça paylaşabilen çocuklar yetiştirebilin.

    Çünkü çocuklar sahip olunan en değerli ve en nadide elmaslardır. İnce ince işlenen emek zahmet hazırlanan, zarif iğne oyaları gibidir. Yeter ki onların dilini keşfedelim. Yeter ki barış, huzur, mutluluk dilediğimiz güzel günleri yaşarken, geleceğimiz olan çocuklarımızı kırmadan, küstürmeden, ağlatmadan, üzmeden yeni bir yıla girelim. Yetişkinlerden istedikleri az ve çok masum olan bu dilekleri yeni yılda onlara hediye edelim. Mutlu ve huzurlu bir dünyaya kavuşacağımız yılın bu yıl olması dileğiyle hepinize şimdiden mutlu yıllar.

    Psikolog Gözde Nur Yalmancı

  • Bu gün çocuk bayramı…

    Bu gün çocuk bayramı…

    Heyecanla hüzün arasında gidip geliyorum. Heyecanlanıyorum, çünkü; hangi yaşta olursak olalım, bir tarafımız hep çocuk kalıyor. Uçurtma şenliklerini, lunaparkları, palyaçoları hala çok seviyorum. Ne zaman elma şekeri görsem satın alasım geliyor.

    Hüzünleniyorum çünkü sahip oldukları çocukluklarının veya çocuklarının kıymetini bilmeyen o kadar çok aile var ki…

    Yıllar önce bir tüp bebek merkezinde danışmanlık yapıyordum. Çocuk sahibi olmak için o kadar çırpınıyordu ki insanlar , varlarını yoklarını harcıyorlardı. Bazen birbirlerini çok sevmelerine rağmen sırf çocukları olmadığı için boşanıyorlardı. Bir yandan buna şahit olurken, öbür yandan Aile Danışmanlığı yaptığım anne babaların çocuklarını dövmelerine, aşağılamalarına da şahit oluyordum.

    Biliyorum hayat koşulları zor, ama hep zordu ve zor olacak, çünkü Türkiye de yaşıyoruz, yani krizler ülkesinde, hangi sabah hangi gündemle uyanacağımzı belli değil. “Şu işlerim bir bitsin, şu sıkıntıları bir atlatayım, çocuklarımla ilgileneceğim, zaten hep onlar için çalışıyoruz” diyen anne ve babalar, ertelenen hayatlar… Ertelenen hayatların ardından   “ keşke “ lere dönüşen yaşlar.

    Çocuklarınıza sıkı sıkı  sarılın

    Nasıl ki, büyüdüğümüzde hep çocukluk anılarımızı özlemle anıyorsak, sizin çocuklarınız da büyüdüğünde kendi çocukluğunu hatırlayacak. Gelin henüz çocuğunuzun yaşam defterinin sayfaları yeni yazılıyorken , o sayfaları güzel anılarla, paylaşımlarla ve unutamayacağı duygularla dolduralım.

    Onlara zaman ayırın, sözlerini kesmeden ne demek istediklerini dinleyin. Günde 1 saat bile olsa göz göze diz dize oyun oynayın, onlara kendi anılarınızdan ve çocukluğunuzdan parçalar içeren hikayeler anlatın. Arkadaşlarıyla tanışın, bir arada zaman geçirmelerine fırsat tanıyın.

    Onların defterleri güzel yazılsın ki, bir gün kendi çocuklarının da sayfalarını güzel anılarla yazsınlar.

    Çocuklarınızın ve sizin yüzünüz, tıpkı 23 Nisan gibi her gün gülsün…

     

     

  • ERGENLİK DÖNEMİDEKİ KIZ ÇOCUKLAR VE CİNSEL GELİŞİMLERİ

     

    ERGENLİK DÖNEMİDEKİ KIZ ÇOCUKLAR VE CİNSEL GELİŞİMLERİ

    Neden ergenlik diye bir şey var? 13 yaşındayım ve ergenlik hakkında pek bir şey bilmiyorum, annem de anlatmadı. Bir çok şeyi okulda arkadaşlarımdan öğrenmek zorunda kaldım. Adet olmayı, farklı duygular hissetmeyi onlardan örendim. İlk adet olduğumda kendimi büyümüş gibi hissedeceğimi zannetmiştim. Oysa ki öyle olmadı. Hala çocuk gibi hissediyorum.Neden duygularım bedenim gibi büyümüyor? Çok karmaşık. Düşüncelerim esip geçiyor, duygularım çabuk değişiyor, bazen çok mutsuz oluyorum, bazen de yerimde duramıyorum. Çabuk sinirleniyorum.

    Odamı toplamak istemiyorum, banyo yapmam gerektiğini bile annem hatırlatıyor, ama girince de çıkmak istemiyorum. Neden böyle kötü kokuyorum bilmiyorum.

    Ablamla  çok kavga ediyoruz, ben onunla vakit geçirmek istiyorum. O beni yanında istemiyor.

    Sınıfta bazı kızlar erkeklerden hoşlanıyor , bu doğru mu bilmiyorum.Aileme söyleyebilir miyim? Bu yaşta sevgililik doğru mu?

    Büyümek istemiyorum çünkü korkuyorum. Tuhaf geliyor, üstlenmek gereken sorumluluklar var. Gelecek kaygısı, sınav, iş , evlilik, çocuk….

    KIZLARIYLA ANNELERİ KONUŞMALI

    İşte bu ve benzeri bir çok soru dolaşıp duruyor ergenlik dönemindeki kız çocuklarının kafasında . Hem bedensel, hem de duygusal ve cinsel gelişimlerini arkadaşlardan öğrenmek yerine annelerinden öğrenmeleri gerekiyor ki yanlış şeyler öğrenmesinler.

    Kızlarınıza ergenlik dönemini şöyle anlatabilirsiniz;

    • 11 yaşından itibaren östrojen gibi bazı üreme hormonlarının etkisi ile yumurtalıklarında yumurta gelişmeye başlıyor. Gelişen yumurtalarından yapılan hormonların etkisi ile rahminde meydana gelen değişiklikler adet kanamasına yol açıyor.
    • Başlangıçta düzensiz ama birkaç ay içerisinde düzenli olarak adet kanamaların olacak, bu korkulacak bir şey değildir. Senin sağlıklı geliştiğinin bir göstergesidir.( Halka arasında kız çocuklarının adet kanama dönemlerine KİRLENME adı verilir ki biz bu tanımı doğru bulmuyoruz. Çünkü kız çocuğun bilinç altında “ben kötü, pis , kirli bir çocuk oldum “ imajı kalıyor )
    • Kadın bağı adında satılan pedlerini bu dönemde yanında taşımalı, tuvaletlere atmamalı, kapalı bir şekilde tuvaletin çöp kutusuna atmalısın.Bu dönemde istediğin kadar banyo yapabilirsin.
    • Yine salgılanan hormonlarının etkisi ile tüylenmelerinin olması, terinin kokması normaldır. Bu nedenle kişisel bakımına dikkat etmelisin.
    • Bedensel büyümenin hızına duygusal olgunlaşman yetişemez , bu nedenle çocuksu davranışların, sakarlıkların normal ( ergenlik döneminde bedensel gelişim hızlı gelişirken nörolojik gelişim daha yavaş olduğundan  özellikle kız çocuklarının basit işlerde bile sakarlık göstermeleri normaldir)
    • Karşı cinse karşı ilgi ve merak duyabilirsin. Ancak erkekleri tanımak için önce arkadaşlık seviyesinde kalmalısın. Bir yetişkin gibi davranmak ve yaşından önce paylaşımda bulunmak için acele etmemelisin .
    • Cinsellik bir kadınla erkek arasındaki sadece fiziksel bir ilişki değil, duygusal bir ilişkidir. Hem fiziksel hem de duygusal olarak olgunlaşmadan yaşanan cinsel yakınlaşma ya da cinsel ilişki fiziksel , duygusal, sosyal açıdan sana zarar verir.
    • Hiç kimse seni istemediğin bir davranışa zorlayamaz, “HAYIR “ diyebilmelisin.
    • Arkadaşlarınla zaman geçirmek istemen doğal , ancak hem okul hem sosyal hayat için planlı yaşamalısın.
    • Problemlerini açıkça bizimle konuşabilirisin. Her ne olursa olsun biz senin arkandayız , seni seviyor ve sana güveniyoruz.
  • ÇOCUĞUNUZUN ÖĞRENME STİLİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

    Kimi öğrenci müzik dinleyerek, kimisi ayakta birkaç tur yürüyerek, bazısı sessiz ortamda daha iyi ders çalışıyor.

    Buna karşın ebeveynler de yeterince ders çalışmadığından şikâyet ederek çocuklarıyla çalışma tekniği konusunda polemik yaşıyor.

    Son zamanların en çok konuşulan konusu kişiye özel öğrenme stilleriyle ilgili açıklama yapan Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder, her öğrencinin öğrenme stili farklı olduğuna dikkat çekti. Kimi öğrencinin görsel, kimi öğrencinin işitsel, kimisi ise kinestetik yani dokunsal ve hareketli uyaranlarla daha çabuk ve kalıcı öğrendiğini vurgulayan Dr. Ejder, öğrenme stillerini gruplar halinde şöyle sıraladı

    Görsel

    Baskın Özellikleri

    En çok ne gördüklerini hatırlarlar. Görsel verilerden (resim, diyagram, gösteri, şema, harita vb.) sözel verilere göre (yazılı ve sözlü açıklamalar) daha çok bilgi edinirler.
    Bilgileri görsel olarak kodlama eğilimindedirler.
    Zorluk Çektikleri

    Görsel öğrenenlere bir şey sadece söylenir ve onunla ilgili bir şey gösterilmezse, muhtemelen bunu unutacaktır.
    Görsel yolla bilgiyi işleme stratejilerinin bilmemenin sıkıntısını yoğun olarak yaşamaktadırlar.
    Ders çalışırken önerilerim

    Çalışacağınız alan derli toplu olmalı,
    Karışık ve kalabalık olmayan bir masada çalışmalısınız.
    Derslerde mutlaka not tutmalısınız
    Konuyla ilgili bilgisayardan varsa video izlemeli yoksa atlas gibi görsel materyallerden yararlanmalısınız
    Küçük, renkli not kağıtlarına özetler çıkarabilirsiniz,
    Çeşitli resimler, grafik ve şamalar çizebilirsiniz
    Evde bir yazı tahtası bulundurabilir onda çizerek çalışabilirsiniz
    Bu öğrenciler genellikle yazılı sınavlarda başarılıdır.

    Sözel

    Baskın Özellikleri

    Sözlü uyarıcıları görselleştirmeye yönelik öğrenme stratejilerini kullanmaya yatkındırlar.
    En çok yazılı ve sözlü uyarıcıları ve söylediklerini hatırlarlar.
    Dersi sadece iyi dinleyerek anlayabilirler
    Tartışmaları, sözel açıklamaları görsel gösterimlere tercih ederler
    Bir şeyi başkalarına açıklayarak, anlatarak en etkili biçimde öğrenirler.
    Bilgileri sözel olarak kodlama eğilimindedirler.
    Zorluk Çektikleri

    Görsel uyarıcıları anlama ve işlemede sıkıntı yaşayabilirler.
    Okuma ve tekrardan başka bilgiyi işleme stratejilerini pek bilmediklerinden dolayı akademik başarıda sıkıntı yaşayabilirler
    Ders çalışırken önerilerim

    Ders çalışacağınız ortam sessiz olmalıdır
    Evde konuyu yüksek sesle okumalı ve anlatmalısınız
    Öğretmenin anlattıklarını ses kayıt cihazına alıp evde tekrar dinleyebilirsiniz.
    Başka bir arkadaşla çalışabilir, konuyu tartışarak, birbirinize sorular sorarak daha iyi öğrenebilirsiniz.

    Kinestetik

    Baskın Özellikleri

    Sürekli hareket halinde olmak isterler
    Eline geçirdikleri her materyalle yaratıcı eserler oluşturmaya çalışırlar
    Sporun her dalında zevk alırlar ve başarılı olurlar
    Aktif yapıları arkadaşları arasında popüler olmalarını sağlar
    Zorluk Çektikleri

    Masa başında ya da sırada uzun süre hareketsiz oturamazlar
    Bu öğrenciler genellikle öğretmenleri tarafından başarısız olarak görülürler
    Bir konuyu dinlerken eğer deneyimleme şansları yoksa çabuk sıkılırlar
    Ders çalışırken önerilerim

    Ders çalışırken kısa aralar verebilirsiniz
    Ders çalışırken hareket edebilirsiniz ( Örneğin küçük çocuklar çarpım tablosunu öğrenirken trambolin üzerinde atlayabilirler. Saymayı öğrenirken merdivenleri ikişer ikişer inip çıkabilirler )
    Sözcükleri ya da sözel bilgileri öğrenirken onları kuma yazabilir ya da çeşitli materyallerden şekiller yaratabilirsiniz
    Ellerinizi her fırsatta kullanabilir, görerek değil de yaparak daha rahat öğrenebilirsiniz

     

     
  • Kamp Ateşi Bu Yaz Yanmaya Başladı

    OKS, SBS, ÖSS, ÖYS, LYS, DGS, YDS, TEOG derken sürekli değişen sınav sistemi ve buna bağlı sürekli değişen eğitim sistemi sayesinde çocuklar sorgulamadan, düşünmeden, ezbere dayalı ve sadece testlerle öğrenmeyi gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Sonuçta zihinlerine sistematik olarak giren bilgiler aynı şekilde çıkıp gidiyor.
    Oysa ki bilgiye merak ederek, eğlenerek ulaşabilmeli, keşfetmenin ve öğrenmenin hazzına varabilmeliler. Kendilerini özgürce ifade edebilecekleri, yaratıcı düşünme becerilerini geliştirebilecekleri ortamların sayısı artmalı ki ileride gerek özel gerekse iş hayatlarında daha aktif, daha sorumluluk sahibi ve daha başarılı olabilsinler.
    Unutmamalıyız ki gerçek hayatta bir problemle karşılaştıklarında seçenekler önlerine hazır sunulmayacak, çözüme ulaşmak için seçenekler yaratmak , bunların olumlu ve olumsuz yönlerini irdelemek ve o an için en iyi seçeneği seçmek zorunda kalacaklar.

    YAZ KAMPLARI ÇOCUKLARIN ÖZGÜVENİNİ ARTTIRIYOR
    Yaz kamplarının en önemli amacı çocukları ailelerinden uzaklaştırarak erken yaşlarda kendi ayakları üzerinde durması, sorumluluk alma, paylaşma, mücadele etme, sosyalleşme, liderlik etme, takım ruhu, girişkenlik ve centilmenlik konularını öğrenmesi. Bir danışanım kamp dönüşü oğlu için şöyle söylemişti;
    “ 10 yaşındaki oğlumu 2 haftalık yaz kampına gönderdim, eskiden kendi başına yemeğini yemek bile istemezdi, yatağını toplamaz, her şeyini bana yaptırmak isterdi. Kamp dönüşü sanki başka bir çocuk geldi, resmen büyümüştü “

    Bazı aileler tek başına çocuklarının bu deneyimi yaşamalarını desteklerken, bazı aileler yanlarında biz olmadan nasıl kendi başlarına kalacaklar diye endişe duyuyorlar. Oysa ki bu küçük ayrılıklar, çocukların sosyal ve psikolojik gelişimlerine çok büyük katkı sağlıyor.İlla yatılı olmaları şart değil, evden çok uzaklara gitmeleri de gerekmiyor.Belediyelerin veya özel kurum -kuruluşların düzenlediği pek çok farklı sanat ve spor okulları var.

    Örneğin geçen gün Maya Sanat Akademisi ‘ nden Ayber Hastürk’ le karşılaştım, her gün yeni bir ülkeyi yemekleriyle, filmleriyle, sanatıyla, hikayeleriyle ve gelenekleriyle tanıyabilecekleri, farklı atölye çalışmaları ile çocukların gizli kalmış potansiyellerini keşfedecekleri ilginç bir program hazırlamışlar.
    Hititliler kimdi? Frigyalılar gerçekten tarihte ilk parayı mı buldular? Çivi yazısı mı, o da ne? Bizanslılar altını çok mu severlerdi? İlk şiir Anadolu’da mı yazıldı? · Alexander Calder ve Uçan Heykeller nasıl olur ? Dev boyutta kendi karikatürümü yapabilir miyim acaba ? gibi pek çok soruya cevap arayarak , uygarlıklar beşiği Anadolu’nun taşının toprağının altında gizlenen nice kültürleri keşfederek, geçmişte atalarının yaptığı, kullandığı eşyaların benzerlerini üretecekleri çeşitli atölye çalışmalarına katılacaklarını söyledi.

    Eğer kamplara göndermek yerine ; yazlık veya yaylada kalacaklarsa çocuklarınız, oyun arkadaşları olmasını, onlarla farklı aktiviteler yapmasını destekleyecek ortamlar yaratmanızı tavsiye ederim. Haftada bir gün bir kaç saat baba oğul , baba kız veya anne oğul, anne kız aktiviteleri yapabilir, onlara doğayı tanıtabilir, sizinle oyun oynamanın zevkine varmalarını sağlayabilirsiniz.
    Çocuklarınızla birlikte çok keyifli bir yaz geçirmeniz dileği ile…

  • Çocuklarda Öğrenme Güçlüklerine DİKKAT !

    Öğrenme, insanın doğduğu günden ölünceye kadar devam eden , kişinin gelişim düzeyine ve bireysel özelliklerine göre değişim gösteren bir süreçtir.
    Bu süreç içinde ;
    • normal veya normalin üstünde zekaya sahip( IQ 85 in üstünde ) ,
    • belirgin bir beyin hasarı ve duyusal özrü olmayan,
    • dinleme, konuşma,okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik becerilerinin kazanılmasında veya kullanılmasında sorun yaşayan
    • kendini idare etmekte, sosyal algılama ve sosyal etkileşimde sorun yaşayan,
    • standart eğitime rağmen yaşına ve zekasına uygun başarı gösteremeyen bireylerdeki durumların tümüne öğrenme güçlüğü diye tanımlamaktayız.
    • Eğer çocuğunuz görsel, işitsel ya da fiziksel kusurlar, zekâ geriliği, duygusal problemler, çevresel, kültürel ya da ekonomik açıdan elverişsiz koşullar gibi nedenlerle farklı öğreniyorsa bu durumu öğrenme güçlüğü olarak değerlendirilmemektedir.

    Öğrenme Güçlüğünün Etkilediği Alanlar:
    • Konuşma dili: Dinleme ya da konuşma problemleri
    • Okuma: Kelimeleri anlama, tanıma ve kodlama problemleri
    • Yazılı dili: Fikirleri organize etme, yazma ve heceleme problemleri
    • Matematik: Bazı basit kavramları anlama ve aritmetik işlem problemleri
    • Yargılama: Düşünceleri bir araya getirip organize etme problemleri
    • Sosyal davranış: Arkadaş edinme, sosyal muhakeme ve düş kırıklılıklarıyla baş etme problemleri
    • Hafıza: Talimatları ya da olayları ezberlemekte ve hatırlamakta güçlük yaşamak
    • Fiziksel koordinasyon: Atlama, zıplama, küçük objelerle çalışma ve el yazısı ile ilgili güçlük yaşamak
    • Organizasyon: Zamanı ve kendine ait eşyaları yönetmekte, belirli bir plan dâhilinde hareket etmekte güçlük yaşamak
    • Düşünmek hakkında düşünmek (üst biliş): Hatalardan ders çıkartma, strateji kullanma gibi konularda güçlük yaşamak

  • Duygusal zekanın beş önemli bileşeni vardır

    1. Özbilinç: Kişinin kendisini ve duygularını tanıması, anlaması ve ifade edebilmesidir.
    2. Duyguları Yönetebilmek: Duygular oluşurken bunun nedenlerini anlamak ve o duyguyu kontrol edebilmektir.
    3. Kendini motive etmek: Kişinin kendisini ve başkalarını yüreklendirebilmesi ve yapılan bir işe odaklanarak o işin sonuçlandırılabilmesi için üretken bir biçimde çalışılması, heyecan ve istek duymasıdır.
    4. Empati: Başkalarının duygularına ve ihtiyaçlarına duyarlı olabilmek ve gereksinimlerine cevap verebilmektir.
    5. İlişkileri yönetebilmek: İnsanlar arası ilişkilerde başarılı olmak ve olası problemlere çözüm getirebilme ve kriz yönetebilme becerisidir

    ÖNERİLER:
    Çocuklara duygularını ifade etmeyi öğretmenin en iyi yolu örnek olmaktır.
    Hem kelime haznelerinin gelişimi için hem de kendi duygularınızı ifade etmek için onlarla bol bol sohbet edin, kitap okumaya özendirin, fikirlerini sorun.Mutluluklarınızı, sevinçlerinizi veya hüzünlerinizi rahatlıkla çocuklarınız ile paylaşın.Onları dinleyin, suçlamadan, yargılamadan konuşun.

    Çocuklarımızı işgal etmeyin:
    Çocukların gerek fiziksel gerekse duygusal olarak ihmal edilmesi kadar işgal edilmeleri de onların duygusal gelişimlerine zarar vermektedir.

    İç görü kazanmalarına yardımcı olun:
    Öncelikle çocuğunuzun huzursuzluğunun altında yatan sebebi siz fark etmeye çalışın, sonra bunu çocuğunuza yansıtın.

    ” Sanıyorum bu gün çok yürüdük ve sen çok yoruldun, bu kalabalık seni huzursuz etti, ya da acıktın ve uykun geldi ” gibi cümleler ile çocuğa altta yatan gerçek sebebi fark ettirin. Eğer bu durumda gerçek iç görü sağlanamaz ise sorunun çözümü mümkün olmayacaktır.

    İkinci aşama; “dur , düşün , yap” modelini hayata geçirebilmektir.

    ” Hadi duralım , bir düşünelim, şimdi ve burada nasıl davranmalıyız? “ diyerek hem kendinize hem de çocuğa seçenekler sunun.

    “ İstersen biraz dinlenelim, dışarıda hava alalım, istersen önce yemek yiyelim veya aldıklarımızı arabaya yerleştirelim ve arabada biraz uyu “ gibi seçenekler sunun.

     

     
  • Çocuğunuzun Duygusal Zekasını Geliştirin

    Hafta sonu alışveriş merkezindeydim. Yine 4 yaşlarındaki bir çocuk ağlıyor, annesi onun elinden tutmuş, çekiştiriyordu.

    Anne: ” Bir daha seni getirmeyeceğim, lanet olsun seni doğurduğum güne” diyerek bağırıyordu. Annesi bağırdıkça çocuk daha da tepinmeye başladı ve sonunda beklenen oldu, anne kocaman bir tokat attı, ” Ya şimdi sus ya da seni polise vereceğim” diyerek tehdit etti Uzaktan onları izlemek gerçekten işgence gibiydi. Annesi çocuğu kucağına aldı, alışveriş sepetine koydu , çocuk sepette tepiniyordu, anne söylenerek alışverişe devam etti…

    Bu ve benzeri manzaraları sizler de sıkça yaşıyorsunuzdur . Oysaki çocuklar küçük yaşlarda gerçek duygularını ifade etmekte zorlanabilirler.

    ” Anne ben çok yoruldum, ilgimi çekmeyen bir sürü kıyafet mağazasında seni beklemekten sıkıldım. Üstelik uykum geldi ya da acıktım “ diyemedikleri için duygularını davranışları ile belli ederler. Çünkü; hem duygularını tanımıyorlardır, hem de soyut kavramları henüz gelişmemiştir. Yeterli kelime dağarcıkları olmadığı için düzgün cümlelerle duygularını ifade edemezler .

    Örneğin; anne babası arasındaki sürekli yaşanan tartışmalardan etkilenen ya da okulda uyum sorunu yaşayan çocuk, altını ıslatabilir, agresif davranışlarda bulunabilir, içe kapanabilir, uyku, iştah sorunları yaşayabilir. Böylece duygularını davranışları ile anlatmaya çalışır.

    Çocuklarınızın çeşitli zorlukları aşabilmeleri, duygularını doğru bir biçimde ifade edebilmeleri , dışarıya yansıyan davranışlarını fark edip düzeltebilmeleri, kendilerine zarar verecek davranışlardan kaçınıp, “ Hayır “ diyebilen , mutlu bireyler olarak yetişebilmeleri kuşkusuz ki duygusal zeka gelişimleri ile ilgilidir.

  • Bir genç nasıl bir suç makinesi haline gelebilir?

    Hiç merak ediyor musunuz, bir genç nasıl bir suç makinesi haline gelebilir? İçinde bulundukları bu kara kuyuya nasıl düşerler?

    • Aile içinde yaşanılan problemler, şiddet içeren kavgalar, çocuklara yansır.
    • Aile çocuğa karşı baskıcı yöntemler , ağır cezalar gibi etkin olmayan çözümler uyguladıkça, çocuğu bir kenara iter, ihmal ve istismar edilmeye başlanır.
    • Sonuç olarak çocuk, yaşadığı sıkıntıyı ve duygularını adlandırılamaz. Hissettiği sıkıntı ile başa çıkmayı, makul hedefler koymayı öğrenemez.
    • Okul öncesi yıllarda kötü deneyimler yaşayan çocukların ergenlik dönemine geldiklerinde eğitim hayatlarında zorluk çekmesi, akranlarına karşı agresif davranması , arkadaşlık ilişkilerini geliştirmekte zorluk çekmesi kaçınılmaz olur.
    • Aile çocuğun okul başarısızlığı ile nasıl başa çıkabileceğini bilemez, çocuktan beklentileri yükselir, giderek çocuğun okulla olan ilişkileri de bozulur. Bir süre sonra çocuk okul problemini dışlamaya ve ret etmeye başlar.
    • Çocuğun tepkisel davranışları okul yönetimi tarafından desteklenemez bir hale gelir ve giderek “ümitsiz vaka” olarak değerlendirmeye başlanır, çözümü aile okuldan beklerken , okul da aileden beklemektedir.
    • Ergenlik döneminde çocuk okuldan kaçmaya başlar. Artık ergenin hedefleri kaybolmuş, aileye ve toplumsal değerlere yabancılaşmıştır.
    • Okulda arkadaşları tarafından sevilmedikçe , ret edildikçe kendisine uygun arkadaşlar aramaya başlar. Çoğu zaman da yaşça kendinden büyük kişiler ile arkadaşlık eder.
    • Giderek çocuk kavga olaylarının içinde bulur kendini, enerjisini boşaltacak , kendini ifade edecek bir mecra bulmuştur kendine. Artık alkol, esrar , extasy gibi bağımlılık yapıcı maddeler ile karşılaşması , ummadığı kişilerden fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet görmeye başlaması an meselesidir …

    Aile ise, artık ondan ümidi kesmiştir. Bir nevi teslim olmuşlardır. Onu izlemekten vazgeçer ve kendi haline bırakırlar. Bu da sorunun giderek çözümsüz hale gelmesine yol açar. Okul başarısızlığı bir yandan, arkadaşları tarafından itilmek bir yandan, evde uğradığı fiziksel ve psikolojik şiddet bir yandan genci sıkıştırdıkça , bütün problemlerini ilk öğrendiği yöntem olan ŞİDDET ile çözmek isteyecek ve geri dönüşü çok zor olan yollara sapacaktır…

     

     
  • Okullarda yaşanan şiddet

    Okullarda yaşanan şiddet ; gençlerin gelişimsel ihtiyaçlarının anlaşılıp, karşılanması ile önlenebilir.

    13 yaşındaki bir genç okulda , arkadaşı kendisine “salak “ dediği için yumrukla vurmuş , gözünü morartmış, kaşının açılmasına sebep olmuştu. Disipline gideceğini öğrenince
    “ Vallahi kötü niyetim yoktu, ben babama çekmişim, o da böyle hızla parlar, kızdığında gözü hiçbir şey görmez, sinirlenince vurur ama sonra pişman olur, ne olur beni disipline göndermeyin …” diyerek ağlamaya başlamıştı.

    Şiddet eğilimi olan çocukların evlerinde de şiddet gördükleri , yaşamlarının bir parçası haline geldiği aşikar. Bu davranışlarının altında kişilik yapılanmalarının sağlıklı gelişmememesi yatmaktadır.

    Eğer gençlerin şiddet eğilimini önlemek istiyorsak, onların gelişimsel ihtiyaçlarını anlamalı ve bu ihtiyaçlarını karşılayacak projeler üretmeliyiz.

    Öneriler:

    • Gençlerin okul başarısı sadece matematik, fizik , kimya gibi derslerden aldığı notların başarısı ile ölçülmemelidir.
    • Yaşamları boyunca SBS, YGS LGS, DGS, KPSS, ÜDS, TUS, DUS, gibi sınavların peşinde koşarken düşünsel, duygusal, sosyal gelişimleri ihmal edilmemelidir.
    • Okullarda bulunan Psikolojik Danışmanların mevcuda göre sayıları arttırılmalı, rehberlik servisinin yanında Aile Danışma Ünitelerinin de hizmet vermesi sağlanmalıdır.
    • Gençlerin okuma alışkanlıklarını arttırmak, öğrenmeyi zevkli hale getirmek için çeşitli konularda ödüllü münazara yarışmaları, bilgi yarışmaları düzenlenmelidir.
    • Resim, müzik, fotoğraf gibi sanatsal faaliyetlerde bulunabilmeleri için okullarda sanat atölyeleri açılmalıdır .
    • Okullar arası düzenlenen müzik yarışmalarında , yetenekli çocuklar keşfedilip, güzel sanatlar lisesinde veya konservatuarlarda okuyabilmeleri için imkanlar sağlanmalıdır.
    • En önemlisi kamuoyunda duyarlılık sağlanmalı, şiddet içeren dizi, film ve diğer programların sayıları azaltılmalı, cinayet sahnelerinin açık bir şekilde yayınlanması engellenmelidir.
    • Dizilerde gördükleri kavga ve şiddet içeren sahneler, her delikanlının cebinde silah taşıması gerekiyormuş imajı yarattığı gibi, gençlerin güç ve kuvvete özenmesini sağlamakta, zihinlerde bir insanı öldürmenin ne kadar kolay olduğu imajı da yaratmaktadır.
    • Delici, kesici ve ateşli silahlara erişim bu kadar kolay olmamalı, sivil silahsızlanma için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.