Ergenlikte Arkadaş Çevresi ve Ailenin Denetlemesi
Yazar: prosman@gmail.com
-
Ergenlik Döneminde Anne – Babanın Görevleri ve Tutumları
Ergenlik Döneminde Anne – Babanın Görevleri ve Tutumları nasıl olmalıdır? Dr. Obengül EJDER yanıtlıyor…
-
Ergenlik Dönemi Ne Zaman ve Nasıl Başlar?
Ergenlik Dönemi Ne Zaman ve Nasıl Başlar? Dr. Obengül EJDER yanıtlıyor…
-
Ergenlik Dönemi Nedir?
Ergenlik dönemi nedir? Ne zaman başlar, neler yaşanıyor? Dr. Obengül EJDER açıklıyor…
-
Sevmek demek; bağımlı olmak demek değildir
Okulların açılmasının ikinci haftasında olmamıza rağmen hala okul bahçelerinde annelerinin bacağına yapışıp ağlayan, okula gitmek istemiyorum diye çırpınan, kendi başlarına kalacaklarından korkan çocuklar ve çaresiz annelerini görmekteyiz. Bu durum anne ve babaların sevgi ile bağımlılığı birbirine karıştırmasından kaynaklanıyor. Çocuklarımızı sevmek demek, onları dizimizin dibinden hiç ayırmamak demek değildir, her istediklerini anında gerçekleştirmek için maddi imkanlarımızı sonuna kadar zorlamak demek değildir.
Ağlıyor diye okul bahçesinde nöbet tutmamalı, ona “ korkma ben buradayım, yanındayım” diyerek aslında okulda korkulması gereken bir şeyler var demek ki mesajını vermemelisiniz.
Bakın bir annenin çocuğuna yazdığı şiirin şu dizeleri neredeyse her şeyi anlatıyor;
“ Seni o kadar çok sevdim ki, kucağımdan indirdim yürüyebilesin diye…”
Çocuklarınıza sevgi gösterirken , sınırları da iyi çizmeli, kendi başına yapabilecekleri şeyler için onları cesaretlendirmeli ve fırsat vermelisiniz. Hayatta kendi ayakları üzerinde durabilmeleri , mutlu, başarılı, doyumlu , çözüm üretebilen bireyler olarak yetişebilmeleri onları sosyal ve duygusal olarak ne kadar destekleyebildiğinizle ilintilidir aslında…
Sosyal Ve Duygusal Gelişimi okula başlamaya uygun olan çocuklar;
- Ana-babaya aşırı bağımlı değildirler
- Okula istekli gelirler
- Arkadaşları ile yaşadıkları sorunlarla baş edebilirler
- Empati kurabilirler
- Yaşıtları ile pozitif ilişki içerisindedirler
- Sorumluluk alabilirler
- Kendilerini uygun bir biçimde koruyabilirler
- Kızgınlık, üzüntü gibi duygularını diğerlerine zarar vermeden ifade edebilirler
- Sınıf içi tartışmalara katılabilir, fikirlerini aktarabilirler
- Okuldaki kuralların ve sınırların farkındadırlar ve uyum gösterirler.
Ailelere Öneriler:
- Çocuğunuzu iyi tanıyın, güçlü ve zayıf yönlerini objektif olarak değerlendirmeye çalışın.
- Beklentilerinizi çocuğunuzun özelliklerine göre belirleyin. Unutmayın, çocuğunuzdan yapabileceğinden fazla veya az şey beklerseniz, onun hayal kırıklığı yaşayarak kendine olan güvenini kaybetmesine sebep olabilirsiniz.
- İyi yapabildiği şeyler konusunda ödüllendirin, yapamadığını fark ettiğiniz şeylerde yol gösterin, nasıl yapabileceğine birlikte karar verin, destek olun, yeniden denemesi için teşvik edin.
- Yaşına uygun sorumluluklar verin ve takip edin
- Sorumluluğunu yerine getirmezse beklentinizi açık bir şekilde konuşun ve sonuçlarını üstlenmesini sağlayın
- Duygu ve düşüncelerini açıkça ifade edebilmesi için destekleyin, öncelikle kendi duygularınızı açıkça ifade ederek onlara örnek olun.
Dil Gelişimi okula başlamaya uygun çocuklar;
- Dil gelişimi yaşına uygun olan çocuklar, okul hayatında daha başarılı olurlar.
- Duygu ve düşüncelerini anlaşılır ve akıcı bir biçimde aktarabilirler.
- Bir hikaye ya da masalı baştan sona anlatabilirler
- Karşılıklı sohbet edebilirler
- Benzer ve zıt kavramları kullanırlar
- Soru sorarlar
Ailelere Öneriler:
- Çocuğunuzla bol bol konuşun ,onunla ne kadar erken konuşmaya başlarsanız, o kadar yararlı olur. Küçük bebekler için kendileri ile konuşan annelerinin sesini dinlemeleri, onu gözleri ile takip etmeleri, onun kendisi için konuşmasını beklemeleri kadar yararlı bir şey yoktur!
- Çocuğunuzla birlikte kitap okuyun.
- Çocuğunuzu saatler boyu televizyonun karşısında yalnız başına bırakmayın.
- Televizyon izleyecekseniz, çocuğunuza uygun olan programı siz belirleyin ve mutlaka birlikte izleyin. İzlediğiniz şey hakkında konuşun, eğer sürekli televizyon izlerse dil gelişimi kadar sosyal gelişimini de olumsuz yönde etkilemiş olursunuz.
- Hikaye anlatın sonra da anlattığınız hikaye ile ilgili sorular sorun. Onun da size bir hikaye anlatmasını isteyin.
- Bildiği bir masalın sonunu değiştirerek anlatın. Sonra ondan da bunu yapmasını isteyin.
- Onunla konuşurken benzer ve zıt kavramları, sayıları bol bol kullanın. Örneğin: “babanın kırmızı kalın kazağının üzerindeki gözlük, elindeki simidin yarısı, dolabın en alt çekmecesi”, gibi
-
Çocuğunuzu okula hazırlarken ona nasıl yardımcı olabilirsiniz?
Ev hanımı bir anne, ilk ve tek çocuğu olan 5,5 yaşındaki oğlunu ” çok televizyon seyrediyor, okula gitmek istemiyor, bıktım, beni hiç duymuyor, ne söylersem tersini yapıyor ” diyerek getirmişti danışma odasına .
Aslında annenin bu serzenişleri; onun çocuğunun dünyasına nasıl giremediğini , onunla nasıl kaliteli vakit geçirmediğini ve oğlunun annesine, babasına nasıl tepki gösterdiğini anlatıyordu.
Oyun odasına geçtiğimizde, 5 tane kalemi saymaya başladık ama sayamıyordu, siyah ve kırmızı dışında renklerin hiçbirini bilmiyordu, makası düzgün tutup kağıtları kesemiyordu.
Uyguladığımız denver gelişim envanteri ile , gelişim düzeyinin normal olduğunu gördük. Ancak ne yazık ki annesi bütün gün evde olmasına rağmen çocuğu ile nasıl ilgileneceğini, ona neler öğretmesi gerektiğini bilmiyordu. Nasılsa evdeyim deyip anaokuluna da göndermemişti. Sonuçta çocuk diğer yaşıtlarına göre bir hayli gerideydi ve okula gitmek istemiyordu.
Çocukların okula hazır olup olmadığını 5 boyutta inceleyebiliriz:
- Fiziksel sağlık ve motor gelişim
- Sosyal ve duygusal gelişim
- Öğrenmeye yaklaşımı
- Dil gelişimi
- Biliş ve genel kültür
1) Fiziksel Sağlık Ve Motor Gelişim
Fiziksel sağlıkları; çocukların genel sağlık durumları ile ilgili olup, çok sık hastalanan çocukların okula uyumda güçlük yaşadıklarını görmekteyiz. Bu nedenle okula başlayacak olan çocukların öncesinde genel bir sağlık kontrolünden geçmeleri yararlı olacaktır.
Motor gelişimi ise; “İnce-motor gelişim” olarak adlandırılan baş ve işaret parmağının etkin kullanımı ile, “kaba-motor gelişim” olarak adlandırılan yürüme, tırmanma ,top oynama gibi becerileri kapsamaktadır.
İnce Motor Gelişimi okula başlamaya uygun çocuklar ;
Bağımsız temizliklerini yapabilirler- Bağımsız giyinebilir ve soyunabilirler
- Dökmeden , çatal bıçak kullanarak yemeklerinin tamamını kendi başlarına yiyebilirler
- İnsan resmini eksiksiz çizebilirler
- Bazı şekilleri ve harfleri kopyalayabilirler
- Sayıları yazabilirler
- Makasla bir şekli kesip çıkarabilirler
- Düğme ilikleyebilir, fermuar çekebilirler
Ailelere Öneriler;
- Çocuğunuza kendi işlerini kendi yapabilmesi için fırsat verin.
- Özellikle kendi başına giyinmesini ve soyunmasını, düğmelerini iliklemesini ,fermuarını çekmesini, yemeğini çatal-bıçak kullanarak kendi başına yemesini, temizliğini kendisinin yapmasını destekleyin .
- Kağıt ve makas kullanılan aktivitelere ağırlık verin. Örneğin çocuğunuzdan gazetede gördüğünüz bir ilanı ya da hoşuna giden bir resmi kesmesini isteyebilirsiniz.
- Değişik renkte kartonları kullanarak birlikte çeşitli şekiller (ev,okul,gemi,uçak,uzay yaratığı vb.) üretebilirsiniz.
- Evde kek, kurabiye, kısır ,salata gibi yiyecekleri birlikte hazırlayın
- Sofra kurup, toplamasına müsade edin.
- Baş ve işaret parmağını kullanabileceği oyunlar yaratabilirsiniz. Örneğin çamaşır asmak için kullanılan renkli mandalları bir sepete doldurarak “en çok mandalı ipe takabilen kazansın” oyunu oynayın
Kaba Motor Gelişimi Okula Başlamaya Uygun Olan Çocuklar…
- Dengeli bir biçimde yön değiştirerek koşabilirler
- Yüksek bir yere tırmanıp atlayabilirler
- Topu yerde zıplatabilirler
- Topu ayakları ile sürebilirler
- Tek elle topu ileri doğru atabilirler
- Tek ayak üzerinde birkaç kez sıçrayabilirler
- 2 ve 3 tekerlekli bisiklete binebilirler
Ailelere Öneriler:
- Çocukları evin içine mahkum etmeyin
- İp atlama, bisiklete binme, top oynama, kaydırağa tırmanma gibi oyunları oynayabilmesi için fırsatlar yaratın.
- Yaşıtları ile sık sık birlikte olmasını sağlayın
- Basketbol,futbol,voleybol gibi spor dalarlına özendirin, oynamasını sağlayın
- Böylece hem sizinle birlikte vakit geçirmiş olur, hem de motor koordinasyonunu desteklemiş olursunuz.
-
Öğretmenim bana yardım et!
Küçükken babam polis memuruydu, evde üniformasıyla zaten yeterince korkutucuydu. Eve geleceği zaman çil yavrusu gibi dağılırdık. Babam dövmezdi ama annemden çok dayak yerdim. Yok televizyonun sesini çok açtın, yok terlik neden giymedin, yok sokakta çok kaldın diye döverdi beni. Bir de öğretmenimle tehdit ederdi. “ Seni öğretmenine söyleyeceğim, okulda herkesin içinde rezil etsin seni” derdi. Bunun bir tehdit olduğunu bilirdim ve her gün okula korkuyla giderdim.
Bir gün 3.dersin sonunda çok sıkıştım. Öğretmenimden tuvalete gitmek için izin istedim ; “ dersten kaçmak için sürekli bahane üretiyormuşsun, annen bu bahanelerinden bıkmış, şimdi de beni annen gibi mi kandırmaya çalışıyorsun “ dedi ve izin vermedi. Sadece beş dakika tutabildim ve altıma yaptım. Yanımdaki kız arkadaşım çığlık atıp “ burası çok fena kokuyor öğretmenim” diye bağırdı. Yerin dibine girdim. Annemin tehditleri bu sefer gerçek olmuştu, tüm okula rezil oldum. Öğretmenim beni pis bir paçavra gibi kulağımdan tuttu ve sınıftan attı. Müdürün odasına gittiğimde annem okula gelene kadar beni ayakta bekletti, sandalye kirlenmesin diye oturtmadı bile, daha 7 yaşında 2 saat ayakta bekledim. Bir ara galiba tansiyonum düştü ki gözlerim karardı , sapsarı oldum, bayılacaktım nerdeyse…
Şimdi bir fabrikada endüstri mühendisi olarak çalışıyorum. Üst düzey yöneticilerle ne zaman bir toplantıya girecek olsak hemen kalbim çarpıyor, bir aksilik çıkacak, bir yerlerde hata yapacağım diye hala çok korkuyorum. Sosyal ortamlara , kalabalıklara girmekten çekiniyorum. Eşim bundan çok şikayetçi ama hata yapıp rezil olmaktansa hiç gitmem daha iyi…
Öğretmenler çocukların hayatlarında önemli miheng taşları
Çocukların kişilik yapılanmasının temeli 0-7 yaş arasında atılır. Bu nedenle anne ve babaların tutum ve davranışları bu dönemde hayati önem arz eder. Anne veya babanın kaybı, çocuğun evde sürekli sözel, fiziksel , cinsel ihmale veya istismara uğraması, çocuğun aşırı korunup kollanması veya aşırı baskı altında tutulması gibi sebepler ileri yaşlarda telafisi çok zor olacak problemlere yol açar.
Bu nedenle tıpkı tıbbi bir görüntüleme yöntemi olan MR gibi danışanlarımın geçmiş yaşam öykülerini ince kesitler halinde alırım. Sadece aile yapılarının değil , hayatlarındaki bir diğer önemli anne-baba figürü olan anaokulu ve ilkokul öğretmenleriyle ilişkilerinin hikayesini de alırım. Çünkü evde yolunda gitmeyen bir şeyler olsa bile çocuğun öğretmeniyle olan ilişkisi onun hayatında daha derin kötü izler bırakabileceği gibi , hayatının akışını değiştirebilir, kurtarıcı rol oynayabilir.
Öğretmenim;
- Ailede yeterince korunuyorum, ne olur okulda daha özgür davranmama, kendi işlerimi kendim yaparak özgüvenimin gelişmesine yardım et
- Ailede yeterince eziliyorum, ne olur hatalarımda beni cezalandırmadan önce dinle, çözüm üretmeme yardım et
- Ailemde yeterince yalnızlığa itiliyorum, ne olur küçük görevler ver bana , okul için, sizin için değerli ve gerekli olduğumu hissetmeme yardım et.
- Ailemde yeterince köreliyorum, hiçbir şey yapmama izin vermiyorlar, ne olur yaratıcılığımı engelleme, harika fikirlerim ve becerilerim var, onları sergilememe fırsat tanı , farklı biri olduğumu göstermeme yardım et
- Ailemde yeterince aptal, başarısız, beş para etmez tanınıyorum zaten, ne olur senin gözlerinde bir ışık göreyim, bana değerli olduğumu hissettir ki içimdeki gerçek çocuğu yansıtabileyim, yeteneklerimi ortaya koymama yardım et
-
Panik Atak Tedavisi
PANİK ATAK İNSANI ÖLDÜRÜR MÜ?
Panik atak yaşayan danışanlarım ataklarının ne zaman geleceğini ve o anda ölmekten korktukları için tam olarak ne yapabileceklerini bilemediklerini söylüyorlar. Bu nedenle hayatlarını buna göre organize ediyorlar, herhangi bir ciddi sorun yaşamamak için de “Güvenlik Sağlayıcı Davranışlar” geliştiriyorlar.
- Evde yalnız kalmamaya çalışmak
- Evde veya dışarda sürekli yanında güvendiği birini bulundurmak
- Yanında ilaç taşımak,
- Ev işi, Spor veya cinsel aktiviteden kaçınmak
- Bunaldığını hissettiğinde alkol kullanmak
- Sık sık nabzını ve tansiyonunu ölçmek
- Hastanelere yakın olan güvenli yollardan geçmeyi tercih etmek gibi
Aile bireyleri de bu duruma yardımcı olmak niyeti ile uyum sağladıkça , bu sefer de etrafındaki kişilere bağımlı oluyorlar. Artık kendileri hastalığı değil de hastalık onları kontrol etmeye başlıyor, işte o zaman içinden çıkılmaz bir kısırdöngüye girilmiş olunuyor.
Oysa ki Panik atak ölümcül bir hastalık değildir. Kalp krizine yol açmaz. Tamamen bastırılmış düşünce ve kaygıların bir sonucu olarak vücudun verdiği belirtiler ve bu belirtileri kişinin yanlış yorumlaması, bilişsel çarpıtmalar sonucu ortaya çıkan korku atağıdır.
BİLİŞSEL ÇARPITMALAR
- Olası kötü sonuçları abartma:“ panik atak sırasında göğsümde bir sıkışma hissediyorum, kalp krizi geçiriyorum “ veya “ boğazım tıaknacak ve nefessiz öleceğim” gibi …
- Korkunçlaştırma:“ bana bir şey olursa çocuklarım annesiz kalır, başkalarının elinde rezil olurlar” veya “ iş yerinde bir atak geçirirsem ve bunu patronlarım görürse rezil olurum, yüzlerine asla bakamam “ gibi…
- Denetimi elinde tutma isteği: “ arabayı ben kullanmıyorsam, sürücü dikkatsizce kaza yapabilir” veya “ panik atağım sırasında durduramazsam aklımı yitirebilirim” gibi…
- Mükemmelliyetçilik:“ Her şeyin en iyisini yapmalıyım” veya “ aklımı yitirmek istemiyorum, ben en iyi olmalıyım, problemlerimin hepsini çözmeliyim” gibi..
- Çıkarım yapma: “ ne zaman yoğun korku hissetsem, kesin kötü bir şey olacak” veya “sol kolum ağrıdı, kesin şimdi kalp krizi geçireceğim “ gibi…
İLAÇ TEDAVİSİNİN YANINDA PSİKOTERAPİ ŞARTTIR
Elbette ki verilen antidepresan ilaçlar , altta yatan örtülü depresyonu tedavi ettikçe, bedensel duyumları azalttıkça yanlış yorumlamalar da azalacağı için ataklar düzelecektir. Ancak sadece ilaç tedavisi yetmemekte;
- düşüncelerini ve davranışlarını yeniden yapılandırmayı öğrenebilecekleri ,
- ataklarını sakince yönetebilecekleri
- bir daha benzeri bir durum yaşamamak için altta yatan örtülü problemi fark edip çözebilecekleri psikoterapi tedavisi de şarttır.
-
Bonzai Gerçeği – II
Yeni bir sentetik uyuşturucu furyası ile karşı karşıyayız. Türkiye’nin dört bir yanında esrar, extasy, bonzai, kokain ve eroin satışları giderek artıyor. Hedef kitle çocuklar. Onların harçlıklarıyla alabilecekleri kadar ucuza satılıyor. Parası olmayanı bilerek önce alıştırıyorlar sonra torbacı yani satıcı olarak kullanıyorlar.
Her gün yazılı ve görsel basında yeni bir ölüm haberini okuyoruz. Bağımlı olduktan sonra doktora koşuluyor. Oysa amacımız bağımlı olmadan önce Madde Bağımlılığını önlemek olmalı. Bu da önce halkın sonra çocukların bilinçlenmesi ve ardından çok sağlam yasal düzenlemelerle olur ancak.
Bozai Gerçeği:
- Bonzai ağacını kullanarak ve üzerine kimyasallar sıkarak üretilen , sentetik bir uyuşturucudur. Yani bonzai bir esrar çeşidi değildir.
- Bonzai yasal bir bitki olduğu için yetiştirilmesini engelleyen bir kanun yoktur. Zaten tehlikeli kılan şey bitkinin kendisi değil, üzerine sıkılan sentetik kimyasal maddedir.
- Bu uyuşturucunun üretilmesindeki amaç yasal yollardan ülkelere internet kanalından ihraç edebilmektir. Ancak yüksek bağımlılık potansiyeli olan ve hiçbir tıbbi yararı olmayan bu madde 2011 yılında yasadışı maddeler sınıfına alınmış ve alınması, satılması, kullanılması ve bulundurulması suç kapsamında değerlendirilmiştir.
- Marijuna’nın içinde bulunan THC maddesine ek olarak JWH-018, JWH-073, CP-47,497, JWH-200, ve cannabicyclohexanol kimyasallarını barındırmasından ötürü ölümle sonuçlanabilecek ciddi etkileri vardır.
- Genelde hedef kitle eski esrar kullanıcıları ve gençlik döneminde olan yeni nesildir.
- Özellikle alkol ile kullanımı ciddi sonuçlar doğurabildiği gibi ertesi gün etkisi saatlerce sürebilir. Halüsinasyon, panik atak, kusma, aşırı heyecan ve göz bebeklerinin şişmesi, yoğun baş ağrısı gibi…
- Tek dumanda bile ölüm riski çok yüksektir.
- Eroin ortalama 1 ay civarında bağımlılık yapar. Bonzai de buna benzer bir hızla bağımlılık yapar.
- Esrardan 150 kat daha fazla etkili olup, kullanıcıyı şizofreni yapma ihtimali de 150 kat fazladır.
- Bir uyuşturucu ne kadar hızlı bağımlılık yaparsa kişinin toplumdan kopuşu ve suça karışması o kadar hızlı olur. Vücut alıştıktan sonra madde geri çekilince müthiş ağrılar, burun akıntısı, göz yaşarması çok ağır bir fiziksel tablo yaratır.
-
Bonzai Gerçeği – I
“Ortaokulda arkadaşlarla sigara içiyorduk. Bir gün annem cebimde paket taşıdığımı görünce çok kızmıştı. Ben de “ne var sanki babam içmiyor mu? Amcalarım içmiyor mu?” diye bağırarak kendim savunmuştum. Annem ne diyeceğini bilemedi sonra da karışmadı.
Lise birinci sınıfa geçtiğimizde arkadaşlarımdan birisi sigaranın artık çocuk işi olduğunu , bizim büyüdüğümüzü ve daha eğlenceli şeyler içmemiz gerektiğini söyleyerek ot ( esrar ) getirdi . İlk sarıp içtiğimizde kafam bin beş yüz olmuştu. O gün acayip eğlendik. Gözlerim kıpkırmızı olmuştu, annem anlar diye çok korkmuştum. Arkadaşım eczanede satılan göz allerjisi için olan damladan alıp damlat hiçbir şey kalmaz dedi. Giderek içme sıklığımızı ve miktarımızı arttırdık.
Altı yedi ay sonra annemler fark etti. Babamdan feci bir dayak yedim. Sonra annem her gün bırakmam için yalvardı. Ben de onlara “ esrar bağımlılık yapmaz, ot ya bitkisel bir şey, o nedenle rahat olun diyordum. Hem ne var ki , sadece bizim okulda değil bir çok okulda içiliyor. Sigara gibi bir şey yani. Çok para da değil. Ben istediğim zaman içmem “ diyordum.
Lise ikinci sınıfta okulu bırakmak istedim, babamdan yine dayak yedim. Beni döverek korkutacağını sanıyor, ama yanılıyordu. Biz arkadaşlarla kötü bir şey yapmıyoruz ki, sadece eğleniyoruz.
İki yıl önce bir arkadaşın doğum günüydü, ona gerçekten kafa uçurucu bir hediye almak istedik. Mahalledeki abi bize siz artık büyüdünüz, otla işiniz olmaz size kimyasal esrar ( bonzai) vereceğim dedi. Arkadaşlarla bir kullandık, 3 saat sonra gözümü açtığımda 8 km ötedeki lunaparkta bir direğin en tepesinde fark ettim kendimi. Oraya nasıl gittim, neler oldu, hiç hatırlamıyorum.
Sırılsıklam terlemiştim, sanki bu dünyadan başka bir yere gitmiş, öldüğümü görmüştüm. Sonra öğrendim ki bonzai içtikten sonra Ölüm tribine giriyormuşsun. Her an kalp krizi geçirip öleceğimi sanıyordum. Vücudumda karıncalanmalar oldu, felç olacakmış gibi hissediyordum. Beynimi kontrol edemez oldum.
Sonra beni hastaneye kaldırmışlar. Kaç kez söz verdim bir daha içmeyeceğim, diye. Ruh Sağlığı Hastanesi AMATEM ( Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi ) de yattım. Dayanamayıp yine içtim. Bu kadar tehlikeli bir şey olduğunu öğrendiğimde artık çok geçti…”
Maalesef uyuşturucu bağımlısı bir gencin öyküsünü okudunuz. Sigara ile başlayan madde kullanımı , ölümün kıyısına kadar yaklaştırmış onu. En az yedi kez hastanede yatmış olan bu genç de ailesi de varını yoğunu kaybettiler.
Devamı için Bonzai Gerçeği – II