( Kanser Hastalarının Psikolojik Desteğe İhtiyacı var )
Bütün fiziksel hastalıklar, kişilerin fizyolojik ve psikolojik bütünlüğüne karşı tehdit oluşturur, varoluşsal kaygı yaratır. Hastalar bedensel zorlanma yaşadığı gibi, ruhsal ve sosyal açıdan da çeşitli zorlanmalar yaşarlar.
Grip gibi basit görülen bir hastalık bile bazen hastayı kaygılandırabilirken, beden bütünlüğünü ya da işlevselliğini bozan diğer hastalıklar psikolojik olarak ciddi yıkımlara neden olabilir. Bunların en başında da hastaların ciddi kaygı ve korku yaşadığı kanser gelmektedir. Çünkü kanser belirsizlikler içeren , ağrı ve acı ile ölümü çağrıştıran, suçluluk duygusu, terk edilme korkusu, panik ve kaygı yaratan bir hastalık olarak algılanır.
Elbette kanserli hastanın yaşına, hastalığının çeşidine, evresine ve psikososyal çevresine göre hastanın yaşadığı psikolojik sorunlar da değişmektedir. Ancak hastalığın çeşidi ve evresi ne olursa olsun, hem hastanın hem de yakınlarının psikolojik destek almaya ihtiyacı vardır.
Özellikle tanı aşamasında ailelerin bize en sık sorduğu soru, “ hastalığını söyleyelim mi? saklasak olmaz mı ? “ sorusudur. Her hastanın kendisi hakkında gerçeği öğrenmesi doğal ve temel hakkıdır. Bu nedenle hastaya umudunu yok etmeden, gerçeği kabullenişini kolaylaştıracak şekilde söylenmelidir. Zaten gerçeği saklasanız bile aile bireylerinin beden dilleri bir şeylerin ters gittiğini hastaya hissettirecektir.
Benim de Psikoonkoloji dersleri aldığım Konsültasyon- Liyezon Psikiyatristi Prof.Dr.Sedat Özkan hocamın yaptığı araştırmalarda hastaların yaşadığı en sık psikolojik sorunlar:
1.Uyum bozukluğu
2.Anksiyete bozukluğu
3.Depresyon
4.Organik beyin sendromu(ani serebral yetmezlik , kemoterapiye bağlı psikiyatrik sorunlar)
5.Kişilik bozukluklarıdır
Kanserli hastaların ilk psikolojik tepkileri nelerdir ve nasıl davranılmalıdır?
1.Aşama Şok hali : birkaç saatten , birkaç haftaya kadar uzanan söyleneni işitmeme, hastalığa inanmama , gerçeği kavramada güçlük gibi şok hali yaşar hastalar. Panik ve çaresizlik içinde hastalığı inkar etme eğilimine girerler.
Bu aşamada hastaya zaman tanınmalı, umut olacak olumlu mesajlar verilmeli, tedavi seçenekleri tüm ayrıntıları ile anlatılmalı, ailesel destek verilmelidir. Hastanın duygularını aktarmasına zemin hazırlanmalı ve sabırla yardımcı olunmalıdır.
2. Aşama Duygusal Tepki : Hasta zamanla gerçeği kabullenmeye başlar, ancak hastalığın başına getirebileceklerinden dolayı korkar ve aşırı kaygı duyar. Dikkat dağınıklığı, ağlama, huzursuzluk, iştahsızlık yaşar. “ Neden ben ? “ diye sorar ve önce kendini suçlar. Daha sonra eşini, çocuklarını veya en yakınındakileri suçlar. Yok olma, ayrılık ve ölüm korkusu nedeni ile aşırı öfke duyar. Bazen bu öfkelerini, doktoruna, hemşiresine veya diğer aile bireylerine yansıtır.
Bu aşamada hastanın kızgınlık ve isyanını dışarı vurmasına müsaade edilmeli, düşüncelerini ve duygularını aktarırken, hastayı yargılamadan dinlemelidir. Eğer hastalar kızgınlık ve isyan duygularını yeterince ifade edemezlerse depresyona girerler. Mutlaka profesyonel destek alınmalıdır.
3. Aşama Uyum süreci: Artık hasta kabulleniş sürecine girer, tüm enerjisini ve ruhsal gücünü iyileşmeye adamak ister. Hastalığı ile birlikte yaşamayı öğrenmeye başlar.
Hasta kimliğini, yaşam sürecini ve amacını yeniden gözden geçirir ve sorgular. Çevresindeki herkesten güven ve destek ister.
Bu aşamada tedavisini üstlenen tüm doktorlarının tedavi seçeneklerini ve aşamalarını hastasına ayrıntısı ile anlatması hastaların uyum sürecini kolaylaştıracaktır. Doktorlarının ve ailesinin desteği hastaya yeniden savaşma ruhu kazandıracak, iyileşeceğine dair pozitif inanç ile tedavisine dört elle sarılacaktır.