Yazar: prosman@gmail.com

  • Çocuklarda Yalan Söyleme

    3-5 yaş arasındaki çocukların hayal güçleri çok zengindir. Kendi kendilerine hikayeler uydururlar, masallar anlatırlar. Anlattıkları şeylere kendileri de inanırlar.

    Hatta bazı çocukların hayalî arkadaşları bile vardır. Onunla sohbet ederler, oyun oynarlar. Danışmanlık yaptığım bir okulda 6 yaşındaki bir kız çocuk, avucunda hastalanan hayali arkadaşını getirmişti. “ Ateşi var , onu muayene eder misin , ilaç verir misin ? “ demişti . Ben de muayenesini yapmış hayali olarak ilacını vermiştim.

    Genellikle çocuklar kendilerini yalnız hissettikleri zaman hayali arkadaş edinirler

    • Çocuğun izlediği bir çizgi filmden veya dinlediği bir hikayeden etkilenmesi
    • Kardeşi olmayan tek çocuklar veya evde kardeşler arası büyük yaş farkı olması
    • Anne – baba arası yoğun çatışmaların yaşanması,
    • Boşanma sonucu ebeveynlerin kendi sorunlarına odaklanıp çocukla yeterince ilgilenmemesi
    • Anne ya da babanın ölümü

    Anne babalar bu durumu tam doğru değerlendiremezse, çocuğun yalan söylediğini sanarak paniğe kapılabilirler. Oysa ki anne baba çocuğun hayal gücüyle yalanı birbirinden ayırmalıdır.

     

     
  • EVLİLİK AŞAMASINDA “AİLELER SAVAŞI “

    Masallardaki gibi olacak sanmıştık, yıllarca düşlediğim beyaz gelinliğim ve yanımda; ‘ acaba bir gün evlenebilir miyiz ki ‘ diye hayalini kurduğum aşkım …

    Ama öyle olmadı, daha kız isteme aşamasında başlayan adet ve usullerin yerine getirilip getirilmemesi, çikolata kabının büyük bir gümüş kap olup olmadığı gibi her şey sanki evlenmemizi engellemek için önümüze çıkarılan engellerdi.

    Daha ilk günden sevgilimin annesine kendimi beğendirme telaşındaydım, o bitti bu sefer annesi annemi , babası babamı beğenecek miydi? Yoksa oğullarına hiç kimseyi layık görmedikleri gibi beni de mi layık görmeyeceklerdi. Tam kız isteme bitti derken, aynı sorunlar nişanda yaşandı, siz daha az para harcayarak nişan yaptınız dediler, kendi tarafınızdan çok kişi, bizim taraftan az kişi davet ettiniz dediler .

    Şimdi de taraf olmuştuk smile ifade simgesi Annem iyice gerilmişti, her şeyi yokuşa sürüyor, nişanlım ne yapsa anneme beğendiremiyordu, zaten her buluşmamız senin annen şunu dedi, benim annem bunu dedi ile başlayıp kavgaya dönüşüyor, ben ağlayarak eve geliyordum.

    Annem ; “ gördün mü bu ilişkiden bir hayır gelmez , zaten neyi dosdoğru yapabildin ki bu güne kadar, dosdoğru koca seçesin “ diyordu.

    Ama biz yarım saat sonra birbirimiz özlüyor, hemen telefona sarılıp , ağlayarak barışıyorduk. Biliyorduk ki evlenince hepsi geçecek, artık kendi evimiz olacaktı, kimse bize karışmayacaktı, hep sabrettik ve balayı hayalleri kurduk.

    Düğün hazırlıkları başladı, her şeyin en iyisi olsun istiyordum. Üniversite okuduk, elimiz ekmek tuttu , ama adam olup kendi kararlarımızı veremiyorduk. Gerilim hat safhadaydı davetiye şeklinden başlayan anlaşmazlıklar düğünün nerede olacağına kadar sürüp gidiyordu, bitmek tükenmek bilmeyen taraflar arası gizli , üstü örtülü bir savaş vardı. Ama her iki taraf da bir araya geldiğinde “ onlar mutlu olsunlar da başka bir dileğimiz yok “ diyorlardı.

    Sonunda başardık, düğün dernek kuruldu, nikah kıyıldı, misafirler uğurlandı, her iki annenin gözyaşları içinde kendimizi yeterince suçlu hissettik, sanki toplu katliam yapmış katiller gibiydik, kargaşa, gürültü, herkesi mutlu etme telaşı, güya bizim mutluluğumuz içindi her şey …

    İşte pek çok çift gibi, mutluluk, sevgi, aşkın ispatlandığı evlilik gibi bir kurum için iki çiftin yıpranış öyküsünün özetiydi bu öykü…

    Yeni evli olmak yeni bir lisanı öğrenmek gibidir!

    Aile Yaşam Döngüsü içinde çocukların evlenip yuvadan gitmesi son derece doğal bir süreçtir. Ancak aileler bu süreci anormal görüp, sürekli sorun varmış gibi davranıyorlar. Bu da gençlerin yeni bir aile hayatına geçişini engelliyor ve kendilerini yorgun, depresif, hatta tükenmiş hissetmelerine yol açıyor.

    Yeni evli olmak yeni bir lisanı öğrenmek gibidir. Çiftlerin bunu öğrenebilmesi için biraz pratiğe ve zamana ihtiyacı vardır. Bırakın çocuklarınız kendi yaşam döngülerini tamamlayabilsinler…

     

     
  • “ANNE “ diyebilmenin mucizesi

    Bir danışanım anneliğini ve annesizliğini, şöyle anlatıyordu;
    Anneler gününü sevmezdi annem, öyle hediyeler alınmasından falan hoşlanmazdı. “ bir sürü annesiz çocuk var, onların duygularını hiç düşünmüyorlar mı? “ diye söylenirdi.
    Kendisi annesiz büyümüştü çünkü… 5 çocuğun ardından annemi doğururken ölmüştü annesi. Hem yoğun bir suçluluk duygusu hem de annenin olmayışının yarattığı derin depresyon. Dedem tekrar evlenmiş, üvey anneleri olmuş ama masal kitaplarında anlatılanlardan değil. Gerçekten annelik yapmış anneme, sadece onun kucağında sakinleşebildiğini anlatırdı. Banyoda yıkadığını, saçlarını taradığını, ablalarına ve kendine sandıklar dolusu çeyiz hazırladığını…
    Tüm bunlara rağmen güven eksikliği hep vardı, insanlarla fazla ilişki kurmazdı. Bu seanslardan sonra şimdi anlıyorum aslında annemin terk edilmekten korktuğu için kimseye bağlanamadığını. Annesinin yokluğunu hep hissetmiş, ‘ bilemiyorum sanki hep bir koku eksikti’ diye anlatır çocukluğunu… Belki de bu eksiklik annemin beni fazla sarmasının, göğsünde koklayarak uyutmasının nedeni…
    Akıllı kadındı annem, kalabalığın içinde fark edilmeye çalışıyordu demek ki , ya haylazlık yapacaktı ya da akıllı olacak ve okuyacaktı. Çaresizliği kabul etmeyenlerdendi annem, bir sorun olduğunda ağlamaz, sızlanmaz, hemen çözüm üretmeye çalışırdı. Düşünüyorum da bu yaşama azmimi, başarı hırsımı annemden almışım galiba.
    Şimdi ben de anne oldum, anneannemin ve annemin yaşam öyküsünün beni ve anneliğimi bu kadar etkilediğini bilmiyordum. Annemin kaygılarını taşıdığımı ve çocuklarıma fazla baskı yaptığımı fark ettim. Aslında annemden öğrendiğim tüm güzel özellikleri nesiller boyu aktarmalıyım ama kaybetme korkusu, ayrılık anksiyetesi gibi negatif duyguları ile taşımamayı da başarmalıyım…
    Bu anneler günü ilk kez ben de annesizim. Düşünüyorum da evine annesi girmeyen kaç çocuk vardır acaba? Ya da bir evi bile olmayan. Geçen yıl gibi bu yıl da annesiz kalmış, çocuk esirgeme yurtlarında yaşayan çocuklara gideceğim. Bu sürede karar verdim bazılarına yapabilirsem koruyucu annelik yapacağım.
    Danışanımın aldığı bu karar çok etkileyiciydi. Sadece anneler gününde değil, yıl boyunca bir yaşlıya evlatlık, bir çocuğa annelik yapabilineceğinin en güzel göstergesiydi.
    Eğer bu gün birisine “ anne “ diye seslenebiliyorsanız veya size “ anne “ diyen bir çocuğunuz varsa çok şanslı olduğunuzu bilmenizi isterim.
    Sahip olduğunuz tüm değerlere sıkı sıkı sarılın ve bugünün tadını çıkarın…

  • ANNE- OĞUL İLETİŞİMİNDE NELER YAPILMALI, NELERDEN KAÇINILMALI?

    Oğlunuzun büyümesine izin verin: Türk aile yapısında erkek çocuklara sorumluluk verilmemesi, gelecekteki yaşamlarında da sorunlara yol açıyor. Büyüyebilmesi için en azından kendisi ile ilgili sorumlulukları alabilmesi gerekir.

    Kendinizle kıyaslamayın: Kıyaslamak oğlunuzun kendisini mutsuz ve yetersiz hissetmesine neden olur. Bunun yerine annenin oğlundaki farklılıkları görüp, bu yönleri geliştirmesine yardımcı olması gerekir.

    Arkadaşça yaklaşan anne olun: Genç erkeklere ‘arkadaş’ gibi davranmak yerine, annesi olduğunuzu, daima ona destek vereceğinizi hissettirin. Çünkü onun anneye ihtiyacı var.

    Onlarla inatlaşmaktan kaçının: Ergenlik çağında erkekliklerini ispatlamak amacıyla anneyle çatışmaya girmek, sık görülen bir durumdur. Genç erkekler bu dönemde annelerinin desteğini isterler. Bu dönemde onlarla inatlaşmak, aşırı ve mantıksız yasaklarda diretmek inatlaşmalarına yol açar. İnatlaşmak da evden kaçma, okulu bırakma gibi sonuçlar doğurur.

    Yeterli zaman ayırın dinleyin: Çatışmalı ergenlik döneminde oğlunuzla iletişimi bırakmayın. Arkadaşlarını küçümseyip ‘saçını beğenmedim, o çocuk tembel, onunla niye arkadaşlık ediyorsun’ gibi cümleler kurarak yaklaşmayın. Bu tür yaklaşımların çocuğunuzu sizden uzaklaştıracak davranışlar olduğunu unutmayın.

  • ANNE- KIZ İLETİŞİMİNDE NELER YAPILMALI, NELERDEN KAÇINILMALI?

    İki taraf da birbirinin sevgisinden emin olmalı.

    Suçlayıcı bir tavırla iletişim kurmaktan kaçınılmalı, aşırı kontrolcü tavırlarla kızına yaklaşmamaya özen göstermeli.

    Anne kızına sorunlarında yanında olduğunu gösterirken, bir arkadaş gibi değil anne olduğunu hissettirerek davranmalı.

    Anne kızına karşı iyi bir dinleyici olmalı.

    Kızlar anneleriyle yaşadıkları olumsuzlukları ve onlardan gelen eleştirileri kişisel almayarak ılımlı olmaya çalışmalı.

    Annenin kızına iyi bir rol modeli olması, gelecekte kızının cinsel kimliğini, rolünü etkileyeceğinden bu konuda dikkatli olunmalı.

    Anne hep kaygılı ve korkularla dolu olarak kızına yaklaşırsa, kızının gelecekteki hayatı da olumsuz etkilenecektir.

    Annenin çatışmalı durumun farkına varması ve duygularının da farkında olması lazım.

    Sorun çözümünde hep şimdi ve burada ne olduğu tartışılmalı, geçmişteki sorunların üzerinde durulmamalı.

    Sabırlı olmak, ruhsal ve duygusal bağlılığı artırmak gerekir. Küçük adımlar atmak, değişiklikleri bir anda yapmamak büyük önem taşıyor.

    Anne kız ilişkisinde daha fazla konuşma var, çok detay işin içine girdiğinden çatışma oluyor. Bu nedenle duygular iyi tahlil edildikten sonra çok gerekli ve önemli bulunan konular konuşulmalı.

     

     
  • İYİ ANNE ENERJİSİ

    Bu yazıyı her nerede okuyorsanız acaba kendinize 5 dakika ayırabilir misiniz?

    Sadece beş dakika, size küçük bir yolculuğa çıkmayı teklif ediyorum. Bu yazıyı sonuna kadar okuduktan sonra bahsettiğim adımları teker teker hayal ederek, bir deneyim yaşamaya ne dersiniz? Bu deneyimin sonunda “ iyi anne enerjisini “ hissedecek ve bugünün kalan kısmında kendinizi harika hissedeceksiniz…

    İşte başlıyoruz;

    • Oturduğunuz yerde sırtınızı rahatça yaslayın, eğer bir yerde uzanarak gazetenizi okuyorsanız sırtınızı yere dönerek tüm ağırlığınızı yattığınız yere verin,
    • Şimdi gözlerinizi yavaşça kapatıp, derin derin nefesler alarak gevşeyin
    • Sırtınızı dayadığınız yerin 37 derece sıcaklıkta , yumuşak bir kol olduğunu hayal edin.
    • Size “ hoş geldin, burada olduğun için çok mutluyum, iyi ki seni dünyaya getirmişim “ diyen sıcacık bir ses kulağınıza fısıldasın.
    • “Seni görüyorum, bu gün biraz gergin ve yorgunsun “ ya da “ seni görüyorum, bu gün harika bir gün olmalı, içinin kıpırtısı yüzüne yansımış “ diyor
    • “ Sen benim için çok özelsin, bedenimden ve ruhumdan bir parça taşıyorsun” diyerek gözlerinizin içine baksın, öylesine gülümseyerek ve sıcacık ki gözlerine baktığınızda içinize açılan bir pencere gibi içiniz aydınlansın,
    • “ Senin için ben buradayım, benden yardım isteyebilirsin, ne zaman ihtiyaç duyarsan yanında olacağım. Ama sana benim bir uzantımmışsın gibi, sadece benimle var olan bir köleymişsin gibi davranmayacağım”
    • Şimdi saçlarınızın şefkatle okşandığını hayal edin, sırtınızın güvenle sıvazlandığını “ sen bende huzur bulabilirsin, benim yanım güvenli, tıpkı senin dünyan gibi. Dünyada güvenebileceğin benden başka bir çok kişi var, sadece tehlikelerden haberdar olman ve tehlike durumunda ne yapacağını bilmen yeterli “
    • Şimdiden ellerinizin sıkıca tutulduğunu ve yine gözlerinin içine bakarak; “Yapmaya gayret ettiğin, denediğin her şeyle gurur duyuyorum, biliyorum ki denemeden öğrenemezsin. Benim görevim sen büyüyünceye kadar beden ve ruh sağlığını korumak.
    • Sen büyüdükten sonra hayatın güzel yanlarının keyfini çıkarırken, ben burada senin mutluluğunun tadını çıkaracağım. Hayatın zor yanlarında ise mücadeleni büyük bir hayranlıkla izleyecek ve aldığın her kararı saygıyla karşılayacağım.
    • Seni çok ama çok seviyorum…

  • YOK OLAN ANNENİN VARLIĞI

    Bir çok çalışan annenin ya da evde olup çocuklarıyla sağlıklı iletişim kuramayan annenin ortak problemine değinmek istiyorum.
    Bir danışanımdan gelen e-maili sizinle paylaşmak istiyorum.

    …. Çok yoğun çalışan bir anneyim, 2 buçuk yaşındaki kızım kekelemeye başladı.İnternet’ ten de araştırmalar yaptım, kekemeliğin tedavisi adına ne öğrendiysem uygulamaya çalıştım ama hep yarım kaldı. 4. Sınıfa giden bir kızım daha var. Tespitleriniz sayesinde “Var olan ama çocuklarım için YOK olan “ bir anne olduğumu fark ettim. Hayatımızda bir değişiklik yapmanın vakti gelmişti,önerilerinizi uygulamaya karar verdim ve hayatımızı tek bir günde değişti.

    NELER Mİ YAPTIM,
    1. Eskiden eve girer girmez hemen evi toparlar, yemek telaşına girerdim. Zaten gün boyu yorulmuşum çocuklar ayak altında olmasın da bir an önce işlerim bitsin diye televizyonu açar , “ siz televizyon seyredin ben şu işleri bitireyim” derdim.

    2. Artık önce onlara kocaman sarılıyorum, sohbet ediyorum ; günleri nasıl geçti? Bu gün en mutlu oldukları şey neydi? En çok hangi olaya güldüler? Hangi arkadaşlarıyla eğlendiler ya da sorun yaşadılar? Onlarla göz göze diz dize konuşuyorum.

    3. Büyük kızıma hemen ödevlerini sormuyorum, okulla ilgili ne zaman konuşmak isterse o zaman konuşuyorum. Ders çalışma saati düzenledik ; ben gazeteleri gözden geçirirken o ödevlerini yapıyor.

    4. Küçük kızım anneanneyle neler yaptığını anlatıyor. Her şeye yapma diyordum, “ sen ne yaramaz çocuksun “ diye çıkışıyordum. Meğerse beni özlediği için dikkatimi çekmeye çalışıyormuş, şimdi mutfağa üç kız giriyoruz.Ayrıca küçük kızım yemek istemediğinde onu zorluyordum, artık zorlamıyorum. Yemek istemese bile sofrada bizimle oturmasını sağlıyorum, bize şirinlik yapıp güldürüyor.

    5. Babası eve gelince hemen ya televizyona ya da maçlara dalardı. Artık bir gün o kızları yatırıyor, bir gün ben. Geceleri yataklarının yanında onlara hikayeler anlatıyoruz. Ama öyle eski masalları değil, bizim küçükken yaptıklarımızı , hatalarımızı, küçük kazalarımızı, arkadaşlarımızla yaptığımız komik yaramazlıkları ve bunlardan neler öğrendiğimizi…

    Şimdi inanmayacaksınız ama kızım artık yüzde 80 oranında kekelemiyor:) “ Sen ne güzel bir anne oldun “ diyor.
    Çocuklarımla çok ilgilendiğimi zannederken meğerse birini etüte birini de anneanne ve teknolojiye hapsetmişim.

    Farkındalık yarattığınız ve önerileriniz için size binlerce kez teşekkür ediyorum.

  • Vajinusmusun Nedenleri ?

    Çöp kutusuna bir arada atılmış çeşitli duygu ve düşüncelerden oluşur vaginusmus. Bazen neden basit bir utanma veya cinsel bilgi eksikliği olabilirken, bazen de bilinçaltına atılmış, eski bir taciz veya travma öyküsünün bu günkü izdüşümleri olabilir.

    Biyolojik nedenlerle daha az karşılaşmamıza rağmen , ayırıcı tanı açısından Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı tarafından muayene edilmesi şarttır.

    1. Biyolojik Etmenler:

    • Vagina kanal ağzının daralması
    • Kızlık zarında yeterli açıklığın olmaması
    • Vaginal enfeksiyonlar
    • Vaginal tümörler
    • Vaginada kuruluk
    • Genital bölge kanserleri
    • Genetik bozuklukjlara bağlı vaginanın olmaması

    2. Psikososyal Etmenler:

    • Cinsel tabular,
    • Yanlış bilgiler ve inanışlar
    • Olumsuz dinsel ve ahlaki şartlanma
    • Cinselliği değersizleştiren ve aşağılayan bir aile tutumu
    • İstemeden zorla evlendirilme, eşini sevmeme,
    • Eşle uyumsuzluk ve iletişimsizlik
    • Cinsel şiddet veya tacize uğrama
    • Baskıcı otoriter baba veya zayıf , güçsüz anne modeli
    • Eşcinsel özdeşleşme
    • Kızlık zarını yitirme korkusu
    • Acı duymaya dair yüksek kaygı
    • Hamilelik korkusu
    • Bağlanma korkusu
    • Obsesif veya sınırda kişilik bozukluğu
    • Bilinçaltına itilmiş düşünce veya davranışın psikosomatik etkisi

     

  • Vajinusmus Kader Değildir!

    3 yıllık evliyiz, eşim komşumuzun bir akrabasıydı, bizim mahalleye gelince beni görmüş, beğenmiş, biraz görücü usulü bir evlilikti bizimki. 6 ay nişanlı kaldık, nişan günü dini nikahımız yapılmıştı, ama yine de pek birbirimizle vakit geçiremedik. Düğün gecesi ikimiz de yorgun ve stresliydik. Ben birlikte olmak istemedim. Gece 4 -5 gibi telefon çaldı, kayınvalidem çarşafı sordu, o gece çok ağladım, yapamadım diye , eşim de çok üzüldü, gitti içerden jilet getirdi ve elini kesti çarşafa sürdü. Çok rahatlamıştım, ertesi sabah çarşafı görünce ailesi ” aferin kız çıktın “ dediler. Bu sefer içimi çok büyük bir korku kapladı ya bu gece birlikte olduğumuzda kanamazsa, eşim sen kız değilmişsin derse, biz bu çarşafı nasıl açıklarız.

    O günden sonra hiç birlikte olamadık, yüzeysel sevişiyorduk. İlk yılımızın sonunda bir gün adetim gecikti, hamile olduğumu öğrendim, ben çok sevindim ama eşim benimle birlikte olmadın nasıl hamile kaldın, bu çocuk kimden diye üzerime yürüdü, beni dövdü. Kadın Doğum uzmanına gittik, doktor yüzeyel birliktelik de bile spermlerin vaginal açıklıktan girebileceğini söyledi. Bu korkumun doğum yaptıktan sonra geçeceğini söyledi. Ancak şimdi çocuğum 1 yaşında, hala hiç birlikte olamıyoruz.

     

     
  • EVLİ BAKİRELER

    Cinsel İşlev Bozuklukları hala Türk toplumunun kanayan yarası …Cinsel İşlev Bozukluklarının başında da Vaginusmus dediğimiz cinsel birlikteliği erteleme ve kaçınma hastalığı yer alıyor. % 100 tedavisi mümkün olmasına rağmen hala binlerce çiftin yaşadığı bir problem maalesef ki…

    Vajinusmus Kader Değildir!

    10 yıl önce bir arkadaş ortamında tanıştık, eşim çok anlayışlı, kibar bir adamdı, bana olan ilgisine kayıtsız kalamadım. Üç yıl çıktık, ailelerimiz arasında bir anlaşmazlık olmadı.Yedi yıl önce de evlendik. O gece oteldeydik, ancak içimi korku kapladı, “ya çok kanarsa, ya hastanelik olursam , tüm otel personeline rezil olursam ?“
    Bir keresinde küçükken ablamın arkadaşları konuşuyordu, duymuştum, çok acıyor demişlerdi.

    Eşime bir şey belli etmemeye çalıştım. Ama bütün vücudumun kaskatı kesildiğini hissettim, eşimi itmeye ve hıçkırarak ağlamaya başladım.2 yıl sonra etraftan çocuk baskıları geldi. Bir kadın doğum uzmanına gittik, muayene etmek istedi ama ben buna izin vermedim. Doktor bana sen “Vaginusmus “ hastasısın dedi.

    Görüşmemizin sonunda bana bazı ödevler verdi, parmaklarımla vaginaya masaj yapacaksın dedi. Ama ben bunu hiç yapamadım. Bir daha da gitmedim. 3 yılın sonunda evliliğimizde sorunlar yaşanmaya başladı, sürekli kavga eder olduk.

    Yedi yılımız böyle geçti, şimdi eşim benden boşanmak istiyor ” ya doktora gideriz, ya da boşanırız” dedi.