Etiket: gelin kaynana

  • Hiç bitmeyen Gelin Kaynana Çatışması

    Her anne ve babanın hayalidir, çocuklarının bir gün yuvadan uçup, kendi yuvalarını kurması. Ayrı bir evi, ayrı bir hayatı olsun isterler . Ancak teorikte son derece masum olan bu istekleri aşağıdaki iki örnekte olduğu gibi pratikte tam bir kabusa dönüşebilir.

    Balayından döndük, sabahın saat 7 sinde telefon çaldı, kayınvalidem eşimi arıyordu ve “oğlum en sevdiğin çorbayı yaptım, saat kaçta geleceksiniz “ diye soruyordu. Doktor hanım 5 aylık evliyiz, kayınvalidem kendisini bir gün görmesek kavga çıkarıyor. Kınada, nişanda, düğünde her şeyi sorun etti, eşim annesiyle benim aramda kaldı. En son annesi “ Oğlum sana kadın çok, ama anne yok “ dedi, bu söz evliliğimizi bitirdi. Artık ipler koptu boşanmak istiyorum.

    Eşim sabah ben işe gider gitmez annesinde alıyor soluğu. Akşama kadar onunla oturuyor, kız kardeşleriyle çarşıya çıkıyor, çocuğa çoğu zaman kayınvalidem bakıyor. Her akşam iş çıkışı onları almaya gidiyorum, “ şimdi ev soğuktur, yemek de yok , annemlerde yiyelim “ diyor. Hafta sonları da annesi kardeşleriyle çocuğu özledik diyerek bize geliyor ve bizde kalıyorlar. Evimizde bir düzen kalmadı, ben de kendimi dışarıya atıyorum, boğuldum resmen onların bu vıcık vıcık ilişkisinden .

    Daha çiftler birbirlerini tanımadan eşlerinin aileleri ile sorun yaşamaya başlıyorlar. Çoğu zaman çocuklarının evlenip ayrımlaşmasını kabul edemiyor aileleri . Hala yanlarında olsunlar, müdahale alanlarının dışına çıkmasınlar istiyorlar. Dolayısı ile yeni evli çiftler kendi ilişkilerinin sorumluluklarını taşıyamıyorlar.

    Sorunlar en çok neden kaynaklanıyor?

    Ailelerin damat veya gelini beğenmemesi
    Kültürel yapı farklılıkları
    Çiftin hayatına ve kararlarına sürekli karış¬maları
    Aşırı koruyucu davranmaları
    Her şeyi birlikte yapmak istemeleri
    Çiftin evine teklifsizce girip çıkmaları
    Çiftlerden birinin veya her ikisinin maddi olarak ailelerine bağımlı olmaları
    Aynı evde oturuyor olmaları

  • EVLİLİK AŞAMASINDA “AİLELER SAVAŞI “

    Masallardaki gibi olacak sanmıştık, yıllarca düşlediğim beyaz gelinliğim ve yanımda; ‘ acaba bir gün evlenebilir miyiz ki ‘ diye hayalini kurduğum aşkım …

    Ama öyle olmadı, daha kız isteme aşamasında başlayan adet ve usullerin yerine getirilip getirilmemesi, çikolata kabının büyük bir gümüş kap olup olmadığı gibi her şey sanki evlenmemizi engellemek için önümüze çıkarılan engellerdi.

    Daha ilk günden sevgilimin annesine kendimi beğendirme telaşındaydım, o bitti bu sefer annesi annemi , babası babamı beğenecek miydi? Yoksa oğullarına hiç kimseyi layık görmedikleri gibi beni de mi layık görmeyeceklerdi. Tam kız isteme bitti derken, aynı sorunlar nişanda yaşandı, siz daha az para harcayarak nişan yaptınız dediler, kendi tarafınızdan çok kişi, bizim taraftan az kişi davet ettiniz dediler .

    Şimdi de taraf olmuştuk smile ifade simgesi Annem iyice gerilmişti, her şeyi yokuşa sürüyor, nişanlım ne yapsa anneme beğendiremiyordu, zaten her buluşmamız senin annen şunu dedi, benim annem bunu dedi ile başlayıp kavgaya dönüşüyor, ben ağlayarak eve geliyordum.

    Annem ; “ gördün mü bu ilişkiden bir hayır gelmez , zaten neyi dosdoğru yapabildin ki bu güne kadar, dosdoğru koca seçesin “ diyordu.

    Ama biz yarım saat sonra birbirimiz özlüyor, hemen telefona sarılıp , ağlayarak barışıyorduk. Biliyorduk ki evlenince hepsi geçecek, artık kendi evimiz olacaktı, kimse bize karışmayacaktı, hep sabrettik ve balayı hayalleri kurduk.

    Düğün hazırlıkları başladı, her şeyin en iyisi olsun istiyordum. Üniversite okuduk, elimiz ekmek tuttu , ama adam olup kendi kararlarımızı veremiyorduk. Gerilim hat safhadaydı davetiye şeklinden başlayan anlaşmazlıklar düğünün nerede olacağına kadar sürüp gidiyordu, bitmek tükenmek bilmeyen taraflar arası gizli , üstü örtülü bir savaş vardı. Ama her iki taraf da bir araya geldiğinde “ onlar mutlu olsunlar da başka bir dileğimiz yok “ diyorlardı.

    Sonunda başardık, düğün dernek kuruldu, nikah kıyıldı, misafirler uğurlandı, her iki annenin gözyaşları içinde kendimizi yeterince suçlu hissettik, sanki toplu katliam yapmış katiller gibiydik, kargaşa, gürültü, herkesi mutlu etme telaşı, güya bizim mutluluğumuz içindi her şey …

    İşte pek çok çift gibi, mutluluk, sevgi, aşkın ispatlandığı evlilik gibi bir kurum için iki çiftin yıpranış öyküsünün özetiydi bu öykü…

    Yeni evli olmak yeni bir lisanı öğrenmek gibidir!

    Aile Yaşam Döngüsü içinde çocukların evlenip yuvadan gitmesi son derece doğal bir süreçtir. Ancak aileler bu süreci anormal görüp, sürekli sorun varmış gibi davranıyorlar. Bu da gençlerin yeni bir aile hayatına geçişini engelliyor ve kendilerini yorgun, depresif, hatta tükenmiş hissetmelerine yol açıyor.

    Yeni evli olmak yeni bir lisanı öğrenmek gibidir. Çiftlerin bunu öğrenebilmesi için biraz pratiğe ve zamana ihtiyacı vardır. Bırakın çocuklarınız kendi yaşam döngülerini tamamlayabilsinler…