Etiket: aile içi iletişim

  • Aile Yapınız Sağlıklı mı?

    Çiftlerin gerek evlilik öncesi, gerekse evlilik sonrası yaşadıkları problemleri göz önüne aldığımızda aslında bir çok sorunun sağlıklı bir iletişim ile çözümlenebildiğini görüyoruz. Her ne kadar çiftlerin terapiye başvurduklarında sorunlarının çözülebileceğine olan inançları düşük olsa da seansların sonunda “ Keşke daha önce gelseydik” veya “ keşke sorunumuzun gerçek kaynağını daha önce fark edebilseydik ” dediklerini çok duyuyoruz.

    Aslında kadın – erkek , karı- koca ya da anne baba rolünü herkes kendi anne babasından öğreniyor. Yani kendi aile modeli ne ise, sağlıklı olanın o olduğunu düşünüyor. Örneğin, eşiyle çocuklar yüzünden tartışan bir babanın her tartışmadan sonra eşini dövdüğünü gören çocuk normal olanın o olduğunu zannediyor. Problem böyle çözülür sanıyor. Sağlıklı aile yapısı nasıldır onu bilmiyor.
    Gelin birlikte aile yapınızın sağlıklı olup olmadığına bakalım; eğer bu şıklardan bazılarına olumsuz yanıt veriyorsanız, mutlaka en yakın zamanda bunları fark etmeli ve değiştirmelisiniz.

    Aile Yapınız Sağlıklı mı?
    • Düşünce ve duygularınızı özgürce paylaşabiliyor musunuz?
    • Düşünce ve duygularınızın aile bireyleri tarafından anlaşıldığına inanıyor musunuz?
    • Aile içinde bireysel farklılıklarınızı kabul ediyor, saygı duyuyor musunuz?
    • Birbirinizle ilgileniyor, sevginizi gösteriyor musunuz?
    • Bütün aileyi ilgilendiren konularda iş birliği yapıyor, sorumlulukları paylaşıyor musunuz?
    • Günlük yaşantınızda birbirinizle şakalaşıyor, espri yapabiliyor musunuz?
    • Aile içinde bir sorun yaşadığınızda kişileri değil de yaşanılan problemi merkezi alarak, suçlamak yerine çözüme odaklanıyor musunuz?
    • İçinde yaşadığınız toplumsal değerlere saygı duyuyor, ortak aile değerlerinizi oluşturuyor musunuz?
    • Birbirinizi takdir ediyor , günde en az üç defa olumlu cümleler kuruyor musunuz?
    • Yaşadığınız iyi veya kötü olayları birbirinizle paylaşıyor, korkmadan , çekinmeden anlatabiliyor musunuz?
    • Birbirinizi dinliyor ve yaşanan problemlerden birbirinizi suçlamadan çözümler üretebiliyor musunuz?
    • Haftanın bir günü bile olsa, düzenli bir şekilde bütün aile bireyleri ortak vakit geçiriyor musunuz?

  • Okula Uyum Süreci

    Bu hafta minik yürekler okul heyecanı içindeydi. İlkokula yeni başlayan ana sınıfı öğrencileri ve birinci sınıflar okula uyum sürecindeydi. Çocuklar kadar anne babaları da heyecan ve telaş içindeydi. Bazı çocuklar okula kolay adapte olurlarken, bazıları yoğun kaygı yaşayabilmekteler.

    Yaşam döngüsü içinde en önemli dönüm noktalarından birisidir okula yeni başlamak. Çocuk için; evden ayrılarak  daha büyük bahçeye, sınıfa, daha kalabalık ortamlara , yeni sosyal çevreye girmek, okul kurallarına uyma zorunluluğu beraberinde çocuğun bir takım kaygılar duymasına neden olur.

    • Burası neresi? Çok büyük bir yer? Ben burada kaybolur muyum?
    • Okul ne kadar kalabalık , ne kadar çok çocuk var. Acaba bana zarar verirler mi?
    • Evim okuluma yakın mı? Annem babam beni almaya gelecekler mi?
    • Ya servisimi kaybedersem eve nasıl gideceğim?
    • Bu kalabalığın içinde öğretmenim beni fark eder mi?
    • İlkokul ne kadar zor görünüyor? Acaba başarılı olacak mıyım? Olamazsam öğretmenim ve ailem beni sevmez mi?
    • Dersler ne kadar uzun ? Teneffüse ne zaman çıkacağım?
    • Bu okulda niçin hep ders var, oyun yok?
    • Anaokulunda bu kadar kuralımız yoktu. Bu kuralların hepsini öğrenmem için zamana ihtiyacım olduğunu büyükler biliyor mu?
    • Yaramazlık yapan çocuklara ceza mı verecekler?
    • Tuvaletim gelince ne yapacağım?

    Okul korkusu belirtileri

    Çocuklar bu dönemdeki sorularına tatminkar cevaplar bulamazlarsa, bir sürü  bahane ileri sürerek okula gitmek istemeyebilir, okul korkusu yaşayabilir.

    • Yoğun kaygı ile okula gitmeyi reddetme
    • Ağlama krizleri
    • Karın ağrısı, mide bulantısı,
    • Baş ağrıları, ateş yükselmesi
    • Karanlıktan korkma, tek başına yatamama gibi şikayetlerle kendisini gösterir.
    • Ancak bu şikayetler “tamam okula gitma o zaman evde kal” deyince kendiliğinden kaybolur.

    Okul korkusu yaşayan çocuklar;

    • Anneye aşırı bağımlı olan ( aslında bağımlı çocuk yoktur bağımlı anne vardır.)
    • Kaygılı anne babaya sahip olan
    • Aşırı koruyucu kollayıcı anne baba tutumunda yetişen
    • Yeterli sosyal etkileşim deneyiminin olmadığı , fazla arkadaşı olmayan
    • Aile içinde iletişim sorununun yaşandığı , duygularını ifade edemeyen
    • Hayatında birden fazla önemli değişimin yaşandığı  ( aile bireylerinden birinin ölümü, hasalık, taşınma, kardeş doğumu gibi ) çocuklar daha fazla okul korkusu yaşayan çocuklardır.

    Önerilerim:

    • Anne aşırı koruyucu tutumunu gevşetmeli, çocuğa hayatı deneyimleme fırsatı tanımalıdır
    • Anne ayrılıkla ilgili kendi kaygısını asla belli etmemelidir
    • Sabırlı yaklaşılmalı, çocuğu dinlemeli, anlamaya çalışılmalıdır
    • Okula gidilmesi konusunda kararlı ve tutarlı olunmalıdır.
    • Asla okul ya da öğretmen aleyhinde konuşulmamalıdır
    • Mümkün olduğunca okulda beklenmemeli, eğer çok zor durumda kalınırsa en fazla 4-5 gün okula gidilmelidir.
    • Okuldan dönüşte anne evde olmalı, çocuğu sevecen bir şekilde karşılamalıdır
    • Çocuğu rahatlatacak, kaygısını giderecek farklı alanlara ( spor, müzik, resim, oyun gibi ) ilgileri  çekilmelidir.
    • Aileler çocuğun arkadaşlarıyla ilişkilerini daha yakından tanıyabilmek için çocukların beraber olacakları okul dışı etkinlikler düzenlemelidir
  • Yatağınızı Ayırmayın

    Anneannemin uzun yastıkları vardı eskiden, yeni evlenecek kızların ilk çeyizlerinden biriydi.  Hatta düğünü tebrik etmeye giden kişiler “Allah bir yastıkta kocatsın” diye dua ederlerdi. Tek kişilik yastıklara ise “Küstüm Yastığı” denilirdi. Küsenler yastıklarını ayırsın ama asla yataklarını ayırmasın derdi  anneannem.

    Evliliğin temel kurallarından biridir, birlikte yatmak.  Çiftlerin hem duygusal hem de bedensel olarak birbirlerine yakın olabilmelerinin yoludur.

    Seanslarımda bir çok çiftin aile öyküsünü alırken, ya kendi anne ve babalarının ya da şu anki evliliklerinde çiftlerin sıkça yatak ayırdıklarını, hatta uzun yıllar çocuklarıyla birlikte yattıklarını öğreniyorum.

    Bazı çiftlerin ise kendi ailelerinde boşanma ya da ölüm gibi nedenlerden dolayı , birlikte yaşayan ebeveynleri olmadığı için , zihinlerinde birlikte yatağı paylaşan anne ve baba modelleri ne yazık ki  yok. Kendi çocukluklarında özlemini duydukları  anneye , babaya sarılarak uyumak, birlikte yatmak arzularını şu anda çocuklarıyla gidermeye çalışıyorlar.Ancak bu durum  kısa vadede masum görünse de uzun vadede hem çifte hem de çocuklara zarar verecek bir süreçtir.

    Unutmayınız ki çocuklarınız kadın- erkek olmayı, anne- baba olmayı, karı- koca olmayı sizden öğreniyorlar. Sizin evlilik modeliniz, onların ileride kuracakları yuvalarının temelini oluşturacaktır.

    Yaşınız kaç olursa olsun eşinizle birlikte yatın ;

    • Yatak odanızı günlük yaşam alanınız haline getirmeyin
    • Uyku zamanınızı birbirinize denk getirin, “ sen git , ben sonra gelirim “ diyerek eşinizi yatağa tek göndermeyin
    • Yatak odanızın mahremiyetini koruyun
    • Yatağınızda tablet, notebook,cep telefonu gibi elektronik cihazlar bulundurmayın
    • İnternette sörf yapmayın, faceebook, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerini yatağınızla paylaşmayın
    • Günün problemlerini yatak odanızda konuşmayın
    • Horluyor , çok dönüyor gibi bahaneler ile yatağınızı ayırmak yerine , sağlık problemlerinizi çözün
    • Çok mecbur kalmadığınız sürece yatağınızı eve gelen misafirlerinize vermeyin
    • Yatak odanızda tartışmayın,  kavga etmeyin
    • Tartışmalardan sonra yastığınızı alıp başka odaya gitmeyin,
    • Özellikle kavga ettikten sonra gidip çocuklarınızla yatmayın,
    • Çocuklarınızı,  cinsel birliktelikten kaçmak için kalkan olarak kullanmayın.
    • Sürekli bir şekilde çocuklarınızı aranızda yatırmayın ( özellikle çalışan anne ve babalar çocukları ile az zaman geçirdikleri için eve geldiklerinde özlemlerini birlikte uyuyarak gidermeye çalışıyorlar. Bu durum; çocuklarınızın hem özgüveninin gelişimi açısından, hem de kendi odalarının da bir mahremiyet alanı olduğunu öğrenmeleri açısından sağlıklı değildir. Bu nedenle çocuklarınızı kendi yataklarında masal okuyarak, ya da sohbet ederek uyutun, daha sonra siz yanından ayrılın. Çocuğunuzun yanında uyuyup kalmamaya dikkat edin.  )