Etiket: cinsellik

  • Cinsel yolla bulaşan hastalıklar

    Bana Birşey Olmaz Demeyin…

    Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder, cinsel yolla bulaşan hastalıkların, giderek artan oranlarda toplumu olumsuz etkilediğini söyledi. Dr. Ejder, bu artışta evli yada bekâr, genç yada yaşlı pek çok kişinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda hem çok bilgisiz hem de çok cesur davranmasının önemli rol oynadığına dikkati çekti.

    “Bana bir şey olmaz”, “bir kereden bir şey olmaz”, “korunmama ne gerek var“ gibi düşüncelerle yapılan hareketlerin doğru olmadığını ifade eden Dr. Obengül Ejder, “Oysaki Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) insanlık tarihi kadar eski olup gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en önemli halk sağlığı sorunlarından biri. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra birçok ülkede giderek artmakta ve geri dönüşü olmayan ciddi sonuçlar doğurmakta.” dedi.

    Utanmayın! Çekinmeyin! Mutlaka Hekime Gidin!
    Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder yaşanan rahatsızlıklar ilgili mutlaka hekime başvurulması gerektiğine de vurgulayarak, “Toplumda cinsel yolla bulaşan hastalıkların sadece seks işçiliği yapan kadınlarda görüldüğü düşünülse de aslında cinsel yolla bulaştığı için bu hastalığı taşıyan partnerle birlikte olmuş erkeklerin ve/veya onların eşlerinin de hasta olmaları kaçınılmaz. Cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı oluşmuş ön yargılar nedeniyle hastalar utanırlar, hekime gitmekten çekinebilirler. Çoğu kez bu hastalıklar belirtisiz seyredebildiğinden kişi yakalandığı hastalığı günlerce hatta haftalarca farkına varmadan taşıyarak, başkalarına, eşine, nişanlısına veya sevgilisine bulaştırabilir. Bu nedenle de tanı ve tedavi gecikebilir.” şeklinde konuştu.

    Belirtileri Nelerdir?
    “Bazen kişilerde hastalık belirtileri görülebilmesine karşın çoğu kez belirti vermeyebilirler. Ve bu sırada da ilişkide bulundukları eşlerine bulaştırabilirler.” diyen Dr. Ejder, cinsel yolla bulaşan hastalıkların belirtilerini,
    Üreme organları ve idrar yolundan gelen kirli beyaz, sarı, sarı-yeşil, bazen kötü kokulu, bazen köpüklü olabilen normal zamanlarda rastlamadığımız akıntılar görülmesi,
    Üreme organlarında yara, siğil, ülserler
    Sık idrara çıkma,
    İdrar yaparken yanma hissi ve/veya ağrı;
    Cinsel ilişki sırasında ağrı,
    Cinsel ilişkiden sonra kanama,
    Üreme organları ve çevresinde kaşıntı;
    Kasıklarda veya karnın alt bölgesinde ağrı,
    Kasıklarda beze, şişmeler,
    Ateş, halsizlik, yorgunluk gibi genel enfeksiyon belirtileri,
    Eklem ağrıları şeklinde sıraladı…

    Bulaşma Yolları Nelerdir?
    Hastalıkların temel bulaşma yolunun korunmasız yapılan cinsel ilişki olduğunu bildiren Terapist Dr. Ejder, “Birden fazla cinsel eşe sahip olmak, Cinsel eşin son bir yıl içerisinde CYBH geçirmiş olması, Sadece normal (vaginal) cinsel ilişki ile değil, diğer cinsel ilişkilerde de (anal, oral) bulaşma riski vardır, hatta daha yüksektir. Bu hastalıkların bazıları, enfekte anneden bebeğe gebelik sırasında, doğum sırasında, doğum sonunda yakın temas ve süt ile geçebilir;
    kan ve kan ürünlerinin verilmesi sırasında; hastalarla yakın temas ve enfekte olmuş eşyaların ortak kullanılması ile; vücudun çeşitli yerlerine, delerek küpe vb takılması veya iğne ile dövme yaptırılması durumlarında da bulaşabilmektedir.” dedi.

  • 10-24 Yaş Grubunda Her 5 Kişiden 1’i Üreme Sağlığına Yönelik Yüksek Risk Altında

    Çağ Üniversitesi Öğretim Görevlisi Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder, “10-24 yaş grubunda her 5 kişiden biri üreme sağlığına yönelik yüksek risk altında. Yetersiz ve yanlış bilgilerle cinsel deneyimi yaşamak zorunda olan ergenler, birçok sorunla karşı karşıya kalmakta.” dedi. Ejder, yapılan çalışmaların, ergen ve gençlerin özellikle sağlık personelinden üreme sağlığına yönelik sağlık eğitimi almak istediklerini gösterdiğini kaydetti.

    Doğu Akdeniz Aile Hekimliği Sempozyumu’nun 14.’sü Adana’da yapıldı. Sempozyumun bu yılki ana teması ‘Aile Hekimliğinin Geleceğini Birlikte Yaratmak’ olarak belirlendi. 3 gün süren oturumlarda ’21. Yüzyıl İçin Yeni Bir Sağlık Sistemi’ başlığı ile birinci basamak ekibinin artan rolü vurgulandı.

    584 hekim, 57 aile sağlığı personelinin katılımıyla Hilton Otel’de gerçekleşen sempozyumun başkanlığını Prof. Dr. Esra Saatçı yaptı. Saatçı, açılış konuşmasında, “Karmaşık görevlerdeki artış ve kaliteli hizmet talebi, birinci basamakta çalışan hekimleri tek başına uygulamadan uzaklaştırmış ve kendilerinde olmayan becerilere sahip hizmet sunucularla birlikte çalışmaya teşvik etmiştir. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.” dedi. Prof. Dr. Esra Saatçı, sempozyumun 15. Doğu Akdeniz Aile Hekimliği Kongresi’nin de önümüzdeki yıl 26-29 Mayıs tarihlerinde Adana’da yapılacağını duyurdu.

    Açılış konuşmalarının ardından oturumlara geçildi. Sempozyumun ilk gününde, Çağ Üniversitesi Öğretim Görevlisi Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder, başkanlığını Doç. Dr. Ahmet Yılmaz’ın yaptığı oturumda ‘Ergen, Cinsellik ve Aile Hekimi’ başlıklı sunum gerçekleştirdi. Ejder, “Yaklaşık 2 yaşlarında gelişen erkeklik ya da dişilik duygusu olan cinsiyet kimliği, ergenlik deneyimleriyle belirginleşir ve cinsel yönelimini cinsel kimliğine entegre eder. Bir gencin cinsel kimlik arayışındaki bu evreleri sağlıklı geçirebilmesi için sağlıklı ve doğru bilgi alabileceği aile ve çevre ilişkileri ile desteklenmelidir.” diye konuştu.

    Ülkemizde cinselliğe sadece üreme organlarıyla ilgili biyolojik bir eylem olarak bakıldığından cinsel eğitimden korkulduğunu ve ergenlerin doğru zamanda doğru bilgi ile buluşmalarının gerçekleşmediğini ifade eden Dr. Ejder, “Türkiye’de her 5 kişiden biri 10-24 yaş grubunda olup, üreme sağlığına yönelik yüksek risk altında. Yetersiz ve yanlış bilgilerle cinsel deneyimi yaşamak zorunda olan ergenler, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, erken gebelikler, istemli düşükler ve bunların getireceği birçok sorunlarla karşı karşıya kalmakta. Yapılan çalışmalar ergen ve gençlerin özellikle de sağlık personelinden olmak üzere, üreme sağlığına yönelik sağlık eğitimi almak istediklerini saptamıştır.” dedi.

    Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder, çocuklukla yetişkinlik arasında sıkışıp kalmış olan ergenler için, onların yaşadığı bu hızlı biopsikososyal değişimde rehberlik edecek, özel sağlık hizmeti alabilecekleri kuruluşlara ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Günümüzde ailesiyle iyi ilişkiler kuramayan, yeterli ve doğru bilgilenemeyen ergenler için tek doğru bilgi kaynağının aile hekimleri olduğuna dikkat çeken Dr. Ejder, bunun için aile hekimlerinin ergenle cinsellik konusunu konuşabilecekleri uygun zemini hazırlayarak, ergen ve ailesini yönlendirici rehberlik yaparak, öncü bir yaklaşım içinde olması gerektiğini vurguladı.

  • İktidarsızlık Hakkında Bilinmeyenler

    • Cinsel terapide ereksiyon sorunlarını çözmede kullanılan cinsel egzersizler ve ev ödevleri öğretilirken, cinsel mitlere itibar edilmemesi, sağlıklı ve mutlu bir cinsel ilişkinin kalitesinin, penisin sertliğine veya uzunluğuna, orgazmların sayısına ve ilişkinin süresine bağlı olmadığı da anlatılır. Cinselliğin bir güç gösterisi olmadığı, cinsel birleşmenin bir görev gibi önceden belirlenmiş programlar içinde gerçekleştirilmesinin yanlışlığı ve eşlerin cinsel problemlerini korkmadan, utanç duymadan ve açık yüreklilikle konuşmaları üzerinde durulur. Çünkü cinsel birleşme her şey değildir. Ama cinsellik sevgiyle, şevkatle, saygıyla, aşk oyunlarıyla süslenip, zenginleştirilip sağlıklı, mutlu ve doyurucu bir cinsel yaşam yaratılabilir.
    • Güçsüz bir kalp ve sağlıksız bir dolaşım sistemi iktidarsızlığın oluşumunda başlıca etkenlerin başında geldiğinden egzersiz ve spor çok önemlidir.
    • Uykunun rüya dönemlerinde ereksiyon oluşur ve çoğunlukla sabah uyanıldığında bu durum devam eder. Eğer sabah sertleşmesi oluyorsa fiziksel bakımdan her hangi bir sorun yok demektir.
    • Yurtdışında olduğu gibi cinsel terapistler ülkemizde çok az bulunduğu için, ilk baş vurulması gereken kişi doktor olmalıdır.
    • Kalp damarları ile penis damarları aynı çaptadır yani 3 milimetre . Bu nedenle kalbi etkileyen tüm hastalıklarda penis de etkilenmektedir.
    • Penil renkli doppler ultrasonografi, tam kan sayımı, kan şekeri, kolesterol, trigliserid, testosteron, prolaktin, bilirubin, albumin, kreatinin ve diğer enzimler, idrar tahlili, bulbokavernöz reflekse bakılan nörolojik testler, penise özel bir takım ilaçların enjekte edilmesi, kavernozografi-kavernozometri, NPT testi yani uykuda penis sertleşmesinin ölçülmesi, uyku sırasında penis monitorizasyonu iktidarsızlıkta yapılan temel testler ve tetkiklerdir.
    • Yaşlanmaya paralel olarak iktidarsızlık sıklığı artar.
  • İktidarsızlık (Empotans)

    İş ve eş sorunları, ekonomik sorunlar, ruhsal gerginlikler, yorgunluk, ilişkideki diğer problemler vb. nedenlerden dolayı her erkek hayatının bir döneminde ereksiyon yani sertleşme problemiyle karşılaşabilir. Bu doğal ve olağan bir durumdur. Çünkü her zaman ve bütün koşullarda yeterli ereksiyonun sağlamasını beklemek cinsel bir mit olmaktan ileri gidemez. Fakat ereksiyon problemi sık tekrar eder, ısrarcı olursa ve cinsel birleşmeyi sık engellerse; bu durum tedavi gerektirir.

    Cinsel ilişki için gerekli sertliği başlatamama, sağlayamama veya devam ettirememe durumunda sertleşme bozukluğundan bahsedilebilir. Cinsel temas esnasında, cinsel istek duyulmasına karşın, erkek cinsel organının sertleşme bozukluklarına, yeterli veya kesinlikle sertleşmemesine “iktidrasızlık”, “erektil disfonksiyon” yada “empotans” denir.

    İktidarsızlık, cinsel isteksizlik değildir. Boşalma sorunlarından farklıdır. Ve erken boşalma veya kısırlıkla kesinlikle karıştırılmamalıdır. İktidarsız bir erkek orgazm ve baba olabilir.

    Cinsellik, hayatımızda üreme ve neslin devamının çok ötesinde kilit bir öneme sahiptir. Sosyal ilişkileri ve aile kurumunu bir arada tutan mutluluğun ana yapı taşıdır. Bu nedenle iktidarsızlık sadece bir kişinin sorunu değil karı kocanın ortak sorunu olarak algılanmalıdır.

    Araştırmalara göre empotans, 40-70 yaş arası erkeklerin %70 görülür ve yaşam kalitesini olumsuz olarak etkiler. Cinsel konularda araştırmaları ile bilinen Masters ve Johnson”na göre; cinsel ilişkilerin % 25’inde ereksiyonun sağlanmasında sürekli bir sorunun vardır.

  • Alkol değil! Risk alıyorsunuz…

    Alkol kullanımı bir çok kişi için masum bir eğlence aracı. Ancak birkaç duble ile başlayan bu macera, ilerleyen dönemde vücudun kullanılan alkol düzeyine alışması ile birlikte, artmaya başlamaktadır. Böylece aldıkları alkol miktarı arttıkça , aldıkları risk de artmaktadır.

    Riskli kullanım dediğimiz, haftada 16 – 21 birim ( 8-11 duble rakı vb. Gibi) alkol tüketen kişilerin bağımlı olmadıklarına dair inançları vardır. Doğrudur, alkol kullanmadıkları zaman herhangi bir yoksunluk yaşamamaktadırlar , herhangi bir sosyal ve ekonomik kayıpları da yoktur belki …Ancak her şey yolunda gözükse de bu gidişleri istenmeyen bir yöne yani bağımlılığa doğru hızlı bir gidiştir.

    Alkol hakkında yanlış bilinenler:

    Alkol, kalbe iyi gelir mi?

    Genel olarak toplumda, düzenli, az miktarda ve ölçülü alkol tüketiminin kalbi koruyucu etkileri olduğuna dair genel bir kanı hâkimdir. Alkolün bu koruyucu etkisi daha çok 40 yaş ve üzeri, kalp rahatsızlığı olan kişiler için geçerli olduğu saptanmıştır.

    Oysa ki devamlı alkol kullanımı; hem vücuttaki yağ depolarından yağların çözülüp kana geçmesine neden olmakta, hem de hücrelerdeki normal metabolizmayı (besinlerin yanmasını), fazlaca yağ yapımına kaydırmaktadır. Sonuçta kanda total lipid ve kolesterol düzeyini yükseltmektedir.

    Alkol, gıdanın sindirilmesine faydalı mıdır?

    Alkollü içkilerin sindirimi geciktirdiği gösterilmiştir. Çünkü alkol sindirim kanalı duvarlarında tahriş edici sebebi ile fazlaca mukus ve hidroklorik asit salgılamasına neden olur. Bu ise sindirime olumsuz etki yapar. Alkolün hangi çeşidi olursa olsun, ne miktarda olursa olsun, sindirimi uyarıcı madde olarak kabul edilemez.

    Alkollü içkiler vücudu ısıtır mı?

    Alkol kullanan kişinin cilt damarlarında genişlemeye neden olur. Bu ise vücuttan ısının kaybına ve vücut ısısının düşmesine neden olur. Hatta sarhoş kişinin hisleri azaldığı için, şiddetli soğuklarda sokakta kaldığını bile fark etmeyebilir. Donma tehlikesi geçirebilir.

    Bira taş düşürür mü?

    Biranın diüretik yani idrar arttırıcı bir etkisi olduğunu herkes bilir. Ancak aynı etki memba suyu, ıhlamur içenlerde de olur. Biranın taş düşürmek bir yana, içerisinde etil alkol bulunduğu için ödem yani idrar yolunun civarında sıvı birikmesine yol açar. Bunun için taş düşürme zorlaştırıcı, geciktirici etkisi bile olabilir.

    Alkol cinsel gücü artırır mı?

    Yapılan araştırmalarda düşük kan alkol konsantrasyonunda uyarılmada bir artış olduğu gözlenmiştir. Ancak alınan alkol miktarı arttıkça merkezi sinir sistemi üzerinde inhibisyon yapmakta ve uyarılmada azalma ve setleşme güçlüğü yaşanmaktadır.

    Yüksek alkol düzeylerinde alınan zevkte azalma ve orgazm yoğunluğunda düşme olduğu gibi hiç boşalamama da yaşanmaktadır.

    Ramazan ayında içmiyorum, alkolik sayılmazım değil mi?

    Ramazan ayı boyunca bir kişinin alkol içmemesi, onun bağımlı olmadığı anlamına gelmez. Zaten müslüman ülkelerin bir çoğunda bağımlılar ramazan aylarında içmiyorlar. Tehlikeli olan şudur ki alkolizm gelişince ara sıra bırakmakla düzelmez.

  • Anne ve Babaların Çocuğun Cinsel Gelişimi İle İlgili Sordukları Sorular

    Soru: Çocukların anne-babaları ile aynı odada yatmaları doğru mudur?”

    Cevap: Yatak odanız size aittir. Üstelik çocukların yaşları ne kadar küçük olurlarsa olsunlar, cinsel ilişki sırasında duyacaklarından ve göreceklerinden etkileneceklerdir. Çocuğun kendine olan güven duygusunun gelişebilmesi için erken yaşlarda kendi odasında tek başına yatabilmeyi başarması gerekir. Aynı zamanda evliliğin kurallarını ve anne baba rollerini de öğrendiğinden anne babaların özel bir odası olması gerektiğini öğrenmelidir. Çocuğunuzu her açıdan korumak için aynı odada yatmamalısınız.

    Soru:  Çocuğumla birlikte banyoya girmem sakınca yaratır mı?

    Cevap: Genellikle 3 yaşa kadar çocuklar anne babanın çıplaklığını çok fazla önemsemeyebilir. 4-5 yaşından itibaren bunun farkına varacaktır. Bu yaşlarda anne babanın örtünmesinde yarar vardır. Yetişkin vücudu ile kendi vücut ölçülerini karşılaştıran çocuğun kafasında yanıtlanması zor sorular oluşabilir. Anne babanın mahremiyeti kadar çocuğun mahremiyetine de saygı duyulmalı ve bu mahremiyete uygun davranılmalıdır. Çocukla konuşurken, vücudumuzdaki özel organları başkalarına göstermenin uygun olmadığı vurgulanmalıdır.

    Soru: “Çocuğuma cinsellikle ilgili bilgi vermekle onun merakını  erkenden uyandırmış olur muyum?”

    Cevap: Hayır. Aksine size sorduğu sorulara açık, kısa, doğru ve doğal bir biçimde verdiğiniz  bilgiler çocuğun anne-babasına olan güvenini pekiştirir ve tatmin edicidir. Başkalarına soru sormak durumunda kalmaz.

    Soru: Medya, çocuklarımız üzerinde çok etkili. Televizyon ve internette kontrol edilemez boyutta cinsellik ve şiddet içeren yayınlar var. Çocuğumu bunlardan nasıl koruyabilirim?

    Cevap: Çocuğun büyüme esnasında teknolojiden uzak tutulması çağımız şartlarında imkansız görünüyor. Maalesef ki çocukların dikkate alındığı ve korunmaya çalışıldığı  bir programcılık anlayışının olduğu da söylenemez. Ancak, televizyon izleme konusunda Türk ailesinin bilinçli olmadığı da bir gerçektir. Çoğu ailenin tek eğlence aracının televizyon olması beraberinde bazı tehlikeleri de getirmektedir. Sabahtan akşama kadar açık bir televizyonda elbette çocuk için zararlı sahneler görme olasılığı da fazladır. Bu nedenle çocuklarla daha kaliteli vakit geçirilmeli, televizyon yerine oyunlar oynanmalıdır.

    Soru: Çocuğumu İnternetteki sex sitelerinden nasıl uzak tutabilirim ?

    Cevap: Eğer evde bilgisayar ve internet var ise, mutlaka çocuklar için Filtre olmalı, her istediği siteye girişi mümkün olmamalıdır.  Bilgisayar kullanımı mutlaka ailenin ortak kullanım alanı olan , salon, hol , oturma odası gibi yerde olmalı ve çocuğun girdiği siteleri anne babanın görmesi mümkün olmalıdır.

     

  • Çocukların Cinsellikle İlgili Sordukları

    Soru:Neden benim de ağabeyiminki gibi pipim yok?”

    Cevap: “Kızlar ve erkekler ayrı yaratılmışlardır. Kızların erkeklerin gibi cinsel organı vardır ve farklı yönlere doğru gelişmiştir.( kızlarınki içe doğru, erkeklerinki dışa doğru ) ”

    Soru: “Bebekler nereden gelir?”

    Cevap: “Çocuklar annenin içinden çıkarlar. Onlar annenin karnında yaşar ve büyürler. Orada sıcak ve güvenli bir bebek yuvası vardır. Kızlar yeterince büyüdüğünde anne olabilirler. Bebek dünyaya gelebilecek kadar büyüdüğünde anne karnından dışarı çıkar. “ ( 6 yaşa kadar  çocuklar ,  genellikle cinsel ilişki ile ilgili ayrıntıları almaya hazır değildir.)

    Çocuk 7-8 yaşlarına geldiğinde , babanın içindeki bir tohumun annenin içindeki yumurta ile birleştiği ve bunun bebeğin gelişimini başlattığı söylenebilir. Bu birleşmenin nasıl olduğu ise “ana-babanın yan yana yatması ve sevgi dolu olmaları” şeklinde açıklanabilir.

    Ergenlik dönemi soruları bedendeki değişim, üreme, üreme yeteneği, üreme organları, cinsel ilişki, mastürbasyon, ıslak rüyalar, ereksiyon, bebeğin oluşumu, doğum, cinsel ilişki yaşı, korunma yöntemleri, vb. konularını içerir. Anne ve baba bu konularda kendini bilimsel yayınlardan yararlanarak geliştirmelidir.

    Soru: Regl ( Adet görmek ) ne demektir?

    Cevap: Yetişkin kadınlar ayda bir kez vajinalarından kanarlar. Buna Regl yada aybaşı denir. Bunun sebebi kadınların yumurtalıklarından her ay 1 yumurtanın döllenmek üzere hazırlanmasıdır. Eğer döllenme yani bebeğin oluşumu gerçekleşmezse bu yumurta bir miktar kan ile vücuttan atılır ve ertesi ay yeni bir yumurta oluşur. Her genç kız 12-15 yaşları arasında ilk kez regl olur.

  • Çocuklara doğru zamanda cinsel eğitim verilmeli

    Cinsellik biyolojik ve sosyal olarak inşa edilen, kültürel ve dini inançları yansıtan bir olgudur. Çocuklukta başlayan cinsellik kavramı, ergenlik dönemi ile birlikte son şeklini alır. Önemli olan çocukluktan itibaren cinselliğe dair bilgilerin sağlam temeller üzerine kurulmasıdır. Maalesef ki ülkemizde çocukların cinsel eğitimi, pek çok anne baba için konuşulması zor bir durumdur. Anne babalar cinsel eğitimi çocuklarına ne zaman, ne kadar ve nasıl vereceklerini bilmemektedir. Oysa ki gerek anne, gerek baba tarafından verilecek cinsel eğitim, çocukların veya ergenin başka kaynaklara yönelmesini engelleyecektir.

    Cinsel eğitim doğumdan başlayan, ergenlik dönemini de içine alan uzunca bir süreçtir. Çocukların ve ergenin bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve cinsel gelişimlerini takip etmek, kız ve erkek rollerini kabul etmesine, kendi cinsinin özellikleri ve karşı cinsin özellikleri ile bir bütün içinde yaşamasına yardımcı olmak amacıyla verilen  bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarıdır.

    Cinsel eğitime başlamak için belli bir yaş bulunmamasına rağmen, anne babalar, çocukları okul öncesi dönemdeyken (3-4 yaş dolaylarında) ilk sorularla karşılaşırlar. Açıklamalar sade bir dille, rahat, utanmadan ve bilimsel kaynaklardan yararlanarak yapılmalıdır. Anne babalar çocuğa iyi ve kötü dokunuşu ayırt etmeyi öğretmeli, uygun cinsel davranışın sınırlarını belirlemeli, çocuğu doğru cinsel bilgiyle donatmalıdırlar .

    Çocuklar ; merak ettiklerini rahatlıkla sorabilir ve uygun yanıtlar alabilirlerse; kendilerine olan güvenleri artar ve ne isteyip ne istemediklerini rahatlıkla ifade edebilir hale gelirler, bu da cinsel tacize uğrama olasılıklarını azaltır. Çünkü çocuk bunu önleyebileceğini öğrenir. Demokratik ailelerde yetişen çocuklar herhangi bir duygusal açlık yaşamadıkları için, bu anlamda kendilerini kullandırmaları söz konusu değildir. Sağlıklı kız/erkek arkadaş iletişimini rahatlıkla kurabilirler. Aile dışında yaşadıkları olayları  (okulda, arkadaşlar arasında vb.) rahatlıkla aile üyeleriyle paylaştıklarından, sorun çıktığında sağlıklı yönlendirme yapmak daha kolaydır ve hatalı davranışları zamanında önlenebilir.