Psikoterapist Dr. Obengül EJDER “Vajinismus” video serisinde “Vajinismus Kader Değildir!” konusunu ele alıyor.
Etiket: cinsel terapi
-
Vajinusmusun Kesin Tedavisi Olduğunu Biliyor Musunuz?
Psikoterapist Dr. Obengül EJDER “Vajinismus” video serisinde “Vajinusmusun Kesin Tedavisi Olduğunu Biliyor Musunuz?” konusunu ele alıyor.
-
Vajinusmus Psikolojik Bir Kaçınma Hastalığıdır
Psikoterapist Dr. Obengül EJDER “Vajinismus” video serisinde “Vajinusmus Psikolojik Bir Kaçınma Hastalığıdır” konusunu ele alıyor.
-
Vajinismus sorunu çözülebilir! Vajinismus Kaderiniz Değildir
Psikoterapist Dr. Obengül EJDER “Vajinismus” video serisinde “Vajinismus sorunu çözülebilir! Vajinismus Kaderiniz Değildir” konusunu ele alıyor.
-
KUMAR BAĞIMLILIĞI
KUMAR BAĞIMLILIĞI
Maaşlarının 3 katından fazlasını İDDİA ya da AT YARIŞI gibi oyunlara yatırdığını söyleyen bir danışanım eşinden boşanmak istediğini söylüyordu. “ 7 yıllık evliyiz, iki çocucğumuz var, evin ihtiyaçlarını bile maaşımızla tam karşılayamıyorken bir de gidip sürekli parayı kumara yatırıyor doktor hanım, başka çarem kalmadı, ya boşanıyoruz avukata gidelim ya da tedavi olmayı kabul et “ dedim .
Eşi ise yaşadıklarını şöyle anlatıyordu;” aslında bağımlı falan değilim. Lise 2 den beri arkadaşlarla ganyan bayine takılırız. Başlangıçta öylesine harçlıklarımızla oynuyorduk, hatta bir keresinde 1500 Tl kazandım. Benim için büyük paraydı ama sonra üst üste kaybetmeye başladım. Üstüne düğün borçlarımız eklendi, bu son olacak bir kez daha oynayıp bırakıcam dedim. Eşimden habersiz bütün altınlarını sattım, kazanacağıma emindim. Kötü bir niyetim yoktu, kazandığım parayla tekrar altınları yerine koyacaktım. Ama şanssızlık işte hepsini kaybettim. Bu sefer altınları yerine koymak için diğer tüm şans oyunlarına para yatırmaya başladım.
Eşim fark edince çok kötü kavga çıkardı, aileme söyledi. Babam ödemeyi kabul etti, büyük bir badire atlattık. 1 yıl oynamadım. Bir gün arkadaşım geldi, çok güvendiği bir at olduğunu bu sefer kesin kazanacağını söyledi ve onunla ortak girmemi istedi. Teklif çok cazipti kabul ettim, sonrası ise işte bildiğiniz gibi, yine her şeyi berbat ettim. “ HAYIR” diyemiyorum, eşimi ve çocuklarımı seviyorum, ayrılmak da istemiyorum. Ben şimdi ne yapacağım doktor hanım?
DUYGUSAL GÜVENSİZLİK
Yukarıdaki danışan örneğinde de gördüğümüz gibi, at yarışı, iddia, makine oyunları ya da kağıt oyunlarına olan ilginin hobi olmaktan çıkıp, patolojik kumar bağımlılığına dönüştüğünü çok görüyoruz. Özellikle de ulaşılabilirliği kolaylaştıran bilgisayar ve cep telefonları gibi teknolojik gelişmelerin de kumar bağımlılığının artışında rolü büyük.
Aslında özgüveni düşük, gerçekleri kabul etmede isteksiz, “Hayır” deme becerisi düşük, hayalperest, neden sonuç ilişkisini kurmakta güçlük çeken kişilerin kendisine ve çevresine zarar verecek düzeyde kumar oynadığını görüyoruz.
Yaşamlarındaki gerçeklerden uzaklaşmak ve problemlerini unutmak isteyip, mevcut problemlerini yadsımanın kolaylığını keşfettiklerinde, geçici haz duygusu peşinde kendini ispat edebilme duygusu içinde var olmaya çalışıyorlar.
TANI KRİTERLERİ:
- Zihin meşguliyeti: Kişinin aklında sürekli kumar oynama davranışlarının olması.
- Tolerans: İstediği heyecanı sağlayabilmek için giderek artan miktarlarda parayla kumar oynaması.
- Kaçış: Sorunlarından kaçması veya kendisini rahatsız edici duygulardan uzaklaşması için kumar oynaması.
- Peşine düşme: Para kaybettikten sonra kaybettiklerini kazanmak için tekrar kumar oynaması. Kaybettiklerinin peşine düşmesi patolojik kumar bağımlılığının en önemli belirtilerinden biridir.
- Yalan söyleme: Kumar alışkanlığının seviyesini gizlemek için aile üyelerine, danışmana ve diğer kişilere yalan söylemesi.
- Yasa dışı eylemler: Kumar alışkanlığını finanse edebilmesi için yasal olmayan işlere girişmesi.
- Zarar görmüş önemli ilişkiler: Kumar oynama davranışı yüzünden ilişkilerini, mesleğini ve eğitimsel olanaklarını tehlikeye atması veya kaybetmesi.
- Bailout: Kumar sonucunda yaşadığı mali sıkıntılardan kurtulması için çevresindekilere güvenmesi.
- Kontrol kaybı: Kumar alışkanlığını kaybetmesi kontrol edebilmesi ya da kesebilmesi için tekrar eden başarısız denemelerde bulunması.
Kumar oynayan kişilerde bu belirtilerden 5 veya daha fazlasının olması patolojik kumar bağımlılığının, 3 veya 4 tanesinin olması problem olabilecek kumar alışkanlığının, 1 veya 2 tane olması riskli kumar oynama alışkanlığının göstergesidir.
Not: Haftaya Kumar Bağımlılığının tedavisini paylaşacağım.
Danışan Öyküleri etik ilkeler gereği değiştirilmiştir.
-
Çocuklarınıza Cinsel Eğitimi Doğru zamanda doğru bilgilerle vermelisiniz
Çocuklarınıza Cinsel Eğitimi Doğru zamanda doğru bilgilerle vermelisiniz
Cinsellik biyolojik ve sosyal olarak inşa edilen, kültürel ve dini inançları yansıtan bir olgudur.
Anne babalar çocuklarıyla konuşmaktan utandıkdıkları için bu konuda konuşmayı sürekli ertelerler.
Çocuklar ise tüm masumiyet ve saflıkları ile öğrenmeye ve meraklarını gidermeye yönelik sorular sorarlar. Çoğu anne baba bu sorulara hazırlıksız yakalanırlar ve beklenmedik anda gelen bu sorular kaygı yaratır. Kaygı da hata yapma olasılıklarını arttırır.
Ebeveynler çocuklara duyusal uyaranları nasıl yorumlayacaklarını ve deneyimlerini tanımlarken hangi kelimeleri kullanacaklarını öğretirler. Ayak parmağı ya da göbeği gıdıklandığında agulayıp kahkaha atan bebek, cinsel organına dokunulduğunda aynı tepkiyi verir. Bebek, vücudunun bu kısmının cinsel bir bölge olduğunu henüz öğrenmemiştir. Çünkü yetişkinlerin zihinlerindeki cinsel kavram ve düşüncelere sahip değildir. Çocuk için burası zevkli tepkiler veren vücudun her hangi bir bölümüdür. Anne babaların bu bölgeler hakkında nasıl tepkiler verdiği ve onu nasıl tanımladığı önemlidir. Demek ki çocuklar için cinsellik yetişkinlerde olduğundan farklıdır.
Genel anlamda cinsel eğitim; çocukların ve ergenin bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve cinsel gelişimlerini takip etmek, kız ve erkek rollerini kabul etmesine, kendi cinsinin özellikleri ve karşı cinsin özellikleri ile bir bütün içinde yaşamasına yardımcı olmak amacıyla verilen bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarıdır.
Cinsel eğitim doğumdan başlayan ergenlik dönemini de içine alan uzunca bir süreçtir. Gerek anne, gerek baba tarafından verilecek cinsel eğitim, çocukların ve ergenin başka kaynaklara yönelmesini engelleyecektir.
Cinsel eğitime başlamak için belli bir yaş bulunmamasına rağmen, anne babalar, çocukları okul öncesi dönemdeyken (3-4 yaş dolaylarında) ilk sorularla karşılaşırlar.
Açıklamalar sade bir dille, rahat, utanmadan ve bilimsel kaynaklardan yararlanarak yapıldığı takdirde gelecekte karşılaşılabilecek olası zorluklar yaşanmayacaktır.
Anne babalar çocuğa iyi ve kötü dokunuşu ayırt etmeyi öğretmeli, uygun cinsel davranışın sınırlarını belirlemeli, çocuğu doğru cinsel bilgiyle donatmalılar.
Demokratik aile ortamında yetişen çocukların, cinsel gelişim sürecinde sorun yaşama olasılıkları azdır. Merak ettiklerini rahatlıkla sorabilir ve uygun yanıtlar alabilirler. Kendilerine olan güvenleri nedeniyle ve ne isteyip ne istemediklerini rahatlıkla ifade edebildikleri için cinsel tacize uğrama olasılıkları çok azdır. Çünkü bunu önleyebilirler. Herhangi bir duygusal açlık yaşamadıkları için, bu anlamda kendilerini kullandırmaları söz konusu değildir. Sağlıklı kız/erkek arkadaş iletişimini rahatlıkla kurabilirler.
Ergenlik döneminde babası ile konuşabilen onun tarafından kabul gören ve aşağılanmayan , çocukluğundan itibaren baba oğul kaliteli zaman geçiren bir erkek ergenin cinsel kimlik bulma süreci sağlıklı geçecektir.
Aynı şekilde annesi ile h,iç korkmadan, yalan söyleme ihtiyacı duymadan konuşabilen kız çocuğu da merak ettiği tüm bilgiyi annesinden alabildiğinde yanlış bilgilerle donanmayacak , sınırlarını bilecek ve ileride kendi cinsel kimliği ile barışık, sağlıklı bir cinsellik yaşayabilecektir.
Gençlere verilecek cinsel eğitimde en önemli mesaj , cinselliğin sadece kadın erkek arasındaki fiziksel bir ilişki olmadığı , aynı zamanda duygusal , sevgiye ve saygıya dayalı bir ilişki olduğudur.
Cinsel İstismar nedir? Nasıl çocuğumu korumalıyım?
Cinsel istismar, bir çocuk ya da yetişkinin başka çocuk/çocukların veya başka yetişkin/yetişkinlerin, istemediği cinsel davranışlarına maruz kalmasıdır. Cinsel istismar, genelde çocuğa yakın olan kişiler tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu tür eylemler yinelenen tarzda olduğunda çocuk için daha ağır sonuçlar doğurabilir.
Çimdikleme, okşama, sıkıştırma, öpme, el ile sarkıntılık etme, laf atma, uygunsuz sözcüklerle rahatsız etme, cinsel ilişkiye teşebbüs, tecavüz cinsel istismar kapsamına girer. İstismarın verdiği hasar; sürekliliğine, çocuğun yaşına, istismar edenin çocuğa olan yakınlığına, bağlılık derecesine ve aradaki yaş farkına, fiziksel zorlama ve şiddet içermesine, istismar davranışının derecesine bağlı olarak değişir.
Cinsel istismarın derecesi ne olursa olsun unutulmamalıdır ki kimse cinsel istismara maruz kalmak istemez; kimse cinsel istismarı hak etmez; hiçbir davranış cinsel istismarı, taciz ve tecavüzü haklı gösteremez ve her türlü cinsel istismar kanunlar ve toplum önünde suçtur.
Çocuğumu cinsel istismardan korumak için ne yapmalıyım?
- Anne baba olarak, cinsel istismar konusunda bilgili ve bilinçli olmalısınız
- Çocuğunuza yeterince ilgi ve şefkat göstermeli, güven ve sevginizi hissettirmelisiniz.
- Çocukla açık iletişim kurmalı, sizden korkmamasını sağlamalısınız ki size olası yaklaşımları rahatlıkla anlatabilsin
- Çocuğu severken sevgi göstermenin yolu ellemek, sağını solunu çimdiklemek, ısırmak değildir. Böyle sevilen çocuklar sevgiyi göstermenin yolunun “dokunmak” olduğu yargısına sahip olurlar. Bu da istismar ile sevgi göstermeyi ayırt edememelerine neden olur.
- Yabancı insanlarla öpüşmemesi, yanına fazla yaklaşmalarına izin vermemesi ve kuşkulu davranışların neler olduğunu öğretilmelidir.
- Hayır deme becerisi öğretilmelidir. Günlük yaşamda hayır diyemeyen çocuk böyle bir durumda da “HAYIR” deme becerisini gösteremeyebilir.
- “ Hiç kimsenin senin, özel yerlerine dokunmaya hakkı yoktur. Hiç kimsenin seni, kendi özel yerlerine dokundurtmaya da hakkı yoktur. Birisinin senden özel yerlerine dokunmanı istemesi ya da seninkilere dokunması saklayacağın bir sır değildir. Anlatmama sözü vermiş olsan bile, anlatırsan başına çok kötü şeyler geleceği söylenmiş olsa bile, böyle bir şey olursa anlatmalısın. Mutlaka söylemelisin. Sır saklaman gerektiği doğrudur. Ama bu saklanmaması gereken kötü bir sırdır.”
Çocuğum ergenlik yaşında; onun cinsel istismara uğramaması için ne yapmalıyım?
Çocuğunuzla bir arkadaş gibi konuşmalısınız, şu konularda onunla açık ve net konuşmalısınız…
- Genç kendi cinsel arzularını ve sorunlarını bilmelidir.
- Hoşlanmadığı bir durumla karşılaştığında net olarak hayır diyebilmelidir.
- Yanlış anlaşılmamak için duyguları, davranışları ve sözlerinin uyum içinde olması gerektiğini bilmelidir.
- Kendi başına gidip dönemeyeceği yere iyi tanımadığı birinin eşliğinde gitmemelidir.
- Yaşı tutmuyorsa disko, bar, vb. yerlere gitmemeli, başkalarından içecek ve yiyecek almamalıdır.
- Alkol ve uyuşturucular sağlıklı düşünmeyi ve kendini ifade etmeyi engelleyebileceği için bunlardan uzak durmalıdır.
- Arkadaşının yönlendirici olmasına izin vermemelidir.
- Süreklilik arz eden istismar davranışlarını mutlaka yakınlarına bildirmelidir.
- Cinsel istismara (saldırı, tecavüz, vb.) uğradığında hemen kendisini anlayabilecek, destek ve yardımcı olabilecek bir yakını ile bu durumu paylaşmalıdır.
-
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar
Bana Birşey Olmaz Demeyin…
Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder, cinsel yolla bulaşan hastalıkların, giderek artan oranlarda toplumu olumsuz etkilediğini söyledi. Dr. Ejder, bu artışta evli yada bekâr, genç yada yaşlı pek çok kişinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda hem çok bilgisiz hem de çok cesur davranmasının önemli rol oynadığına dikkati çekti.
“Bana bir şey olmaz”, “bir kereden bir şey olmaz”, “korunmama ne gerek var“ gibi düşüncelerle yapılan hareketlerin doğru olmadığını ifade eden Dr. Obengül Ejder, “Oysaki Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) insanlık tarihi kadar eski olup gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en önemli halk sağlığı sorunlarından biri. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra birçok ülkede giderek artmakta ve geri dönüşü olmayan ciddi sonuçlar doğurmakta.” dedi.Utanmayın! Çekinmeyin! Mutlaka Hekime Gidin!
Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder yaşanan rahatsızlıklar ilgili mutlaka hekime başvurulması gerektiğine de vurgulayarak, “Toplumda cinsel yolla bulaşan hastalıkların sadece seks işçiliği yapan kadınlarda görüldüğü düşünülse de aslında cinsel yolla bulaştığı için bu hastalığı taşıyan partnerle birlikte olmuş erkeklerin ve/veya onların eşlerinin de hasta olmaları kaçınılmaz. Cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı oluşmuş ön yargılar nedeniyle hastalar utanırlar, hekime gitmekten çekinebilirler. Çoğu kez bu hastalıklar belirtisiz seyredebildiğinden kişi yakalandığı hastalığı günlerce hatta haftalarca farkına varmadan taşıyarak, başkalarına, eşine, nişanlısına veya sevgilisine bulaştırabilir. Bu nedenle de tanı ve tedavi gecikebilir.” şeklinde konuştu.Belirtileri Nelerdir?
“Bazen kişilerde hastalık belirtileri görülebilmesine karşın çoğu kez belirti vermeyebilirler. Ve bu sırada da ilişkide bulundukları eşlerine bulaştırabilirler.” diyen Dr. Ejder, cinsel yolla bulaşan hastalıkların belirtilerini,
Üreme organları ve idrar yolundan gelen kirli beyaz, sarı, sarı-yeşil, bazen kötü kokulu, bazen köpüklü olabilen normal zamanlarda rastlamadığımız akıntılar görülmesi,
Üreme organlarında yara, siğil, ülserler
Sık idrara çıkma,
İdrar yaparken yanma hissi ve/veya ağrı;
Cinsel ilişki sırasında ağrı,
Cinsel ilişkiden sonra kanama,
Üreme organları ve çevresinde kaşıntı;
Kasıklarda veya karnın alt bölgesinde ağrı,
Kasıklarda beze, şişmeler,
Ateş, halsizlik, yorgunluk gibi genel enfeksiyon belirtileri,
Eklem ağrıları şeklinde sıraladı…Bulaşma Yolları Nelerdir?
Hastalıkların temel bulaşma yolunun korunmasız yapılan cinsel ilişki olduğunu bildiren Terapist Dr. Ejder, “Birden fazla cinsel eşe sahip olmak, Cinsel eşin son bir yıl içerisinde CYBH geçirmiş olması, Sadece normal (vaginal) cinsel ilişki ile değil, diğer cinsel ilişkilerde de (anal, oral) bulaşma riski vardır, hatta daha yüksektir. Bu hastalıkların bazıları, enfekte anneden bebeğe gebelik sırasında, doğum sırasında, doğum sonunda yakın temas ve süt ile geçebilir;
kan ve kan ürünlerinin verilmesi sırasında; hastalarla yakın temas ve enfekte olmuş eşyaların ortak kullanılması ile; vücudun çeşitli yerlerine, delerek küpe vb takılması veya iğne ile dövme yaptırılması durumlarında da bulaşabilmektedir.” dedi. -
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar
BANA BİRŞEY OLMAZ DEMEYİN
CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLARA DİKKAT EDİN
Evli ya da bekar, genç ya da yaşlı pek çok danışanımın cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda hem çok bilgisiz hem de çok cesur olduklarını görüyorum.
“ Bana bir şey olmaz” , “ bir kereden bir şey olmaz” , “korunmama ne gerek var “ gibi düşünceler ile partnerleri ile güvensiz ve güvenliksiz cinsel ilişkiye girdiklerini öğreniyorum.
Oysaki Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) insanlık tarihi kadar eski olup gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en önemli halk sağlığı sorunlarından birisi. Özellikle II. Dünya Savaşından sonra bir çok ülkede giderek artmakta ve geri dönüşü olmayan ciddi sonuçlar doğurmakta.
UTANMAYIN! ÇEKİNMEYİN! MUTLAKA HEKİME GİDİN !
Toplumda cinsel yolla bulaşan hastalıkların sadece seks işçiliği yapan kadınlarda görüldüğü düşünülse de aslında cinsel yolla bulaştığı için bu hastalığı taşıyan partnerle birlikte olmuş erkeklerin ve/veya onların eşlerinin de hasta olmaları kaçınılmaz.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı oluşmuş ön yargılar nedeniyle hastalar, utanırlar, hekime gitmekten çekinebilirler. Çoğu kez bu hastalıklar belirtisiz seyredebildiğinden kişi yakalandığı hastalığı günlerce hatta haftalarca farkına varmadan taşıyarak, başkalarına, eşine, nişanlısına veya sevgilisine bulaştırabilir. Bu nedenle de tanı ve tedavi gecikebilir.
Belirtileri nelerdir ?
Bazen kişilerde hastalık belirtileri görülebilmesine karşın çoğu kez belirti vermeyebilirler. Ve bu sırada da ilişkide bulundukları eşlerine bulaştırabilirler.
- Üreme organları ve idrar yolundan gelen kirli beyaz, sarı, sarı-yeşil, bazen kötü kokulu, bazen köpüklü olabilen normal zamanlarda rastlamadığımız akıntılar görülmesi,
- Üreme organlarında yara, siğil, ülserler
- Sık idrara çıkma,
- İdrar yaparken yanma hissi ve/veya ağrı;
- Cinsel ilişki sırasında ağrı,
- Cinsel ilişkiden sonra kanama,
- Üreme organları ve çevresinde kaşıntı;
- Kasıklarda veya karnın alt bölgesinde ağrı,
- Kasıklarda beze, şişmeler,
- Ateş, halsizlik, yorgunluk gibi genel enfeksiyon belirtileri,
- Eklem ağrıları, cinsel yolla bulaşan hastalıkların habercisi olabilir.
Bulaşma yolları nelerdir?
- Temel bulaşma yolu korunmasız yapılan cinsel ilişkidir. Birden fazla cinsel eşe sahip olmak, Cinsel eşin son bir yıl içerisinde CYBH geçirmiş olması,
- Sadece normal (vaginal) cinsel ilişki ile değil, diğer cinsel ilişkilerde de (anal, oral) bulaşma riski vardır, hatta daha yüksektir.
- Bu hastalıkların bazıları, enfekte anneden bebeğe gebelik sırasında, doğum sırasında, doğum sonunda yakın temas ve süt ile geçebilir;
- kan ve kan ürünlerinin verilmesi sırasında;
- hastalarla yakın temas ve enfekte olmuş eşyaların ortak kullanılması ile;
- vücudun çeşitli yerlerine, delerek küpe vb takılması veya iğne ile dövme yaptırılması durumlarında da bulaşabilmektedir.
-
Çocukluk Çağı İhmal ve İstismarının Önlenmesi
Her gün ismini ve yaşını bilmediğimiz çocuklar aile bireyleri tarafından fiziksel, cinsel ya da duygusal ihmal veya istismara uğruyor. Medya aracılığı ile duyduklarınızdan, gördüklerinizden başka nice içe atılmış öyküler, sessiz çığlıklar , kabus dolu günler yaşanıyor.
Bütün bu gerçeklerle kaçarak değil, bilgilenerek ve etrafımızı doğru bilgi ile buluşturarak savaşabiliriz. Çocuklarımızı korumanın tek yolu eğitim .
Çocuğuma cinsel bilgiler verirken nelere dikkat etmeliyim?
Çocuklarınıza cinsel eğitim verirken ya da onun sorduğu bir soruyu cevaplarken,
- Çocuktan talep geldiği zaman veya ana-baba gereksinim duyulduğunu hissettiği zaman verilen bilgi en uygunudur. 3 yaşından itibaren doğru bilgi ile çocuk buluşmalıdır.
- Çocuğun gelişim dönemine uygun bilgilendirme yapılmalıdır. Yaşından fazla bilgi çocukta kafa karışıklığı yapabilir.
- Kısa, gerçek ve net cevaplar vermelisiniz.
- Yetişkinin beden dili, konuşulanların içeriğinden ve kullanılan dilden daha önemlidir. Bu nedenle konuşurken yüz ifadenize, ses tonunuza dikkat etmelisiniz.
- Bilgi veren yetişkinle özdeşim, duygusal olgunluğu kolaylaştırdığı için kız çocuğuna annenin, erkek çocuğuna ise babanın bilgi vermesi daha doğaldır.
- Gebelik ve doğumla ilgili bilgilendirmede, acılar ve sıkıntılar değil anne olmanın güzelliği anlatılmalıdır.
- Cinsel organlar çeşitli adlandırmalar ile değil “vajina”, “penis” , “testis”, “meme” gibi bilimsel adları ile öğretilmelidir.
- Erkek çocuğa, penise sahip olmanın bir üstünlük olmadığı yetişkinlerin bu organa odaklanmayıp doğal olarak algılamalarıyla öğretilebilir.
- Çocuğun ana-babasının vücudunu görmek ister. Bunu doğal olarak kabul etmek gerekir. Çocuk ne kadar küçük yaşta anne baba farkını görürse o kadar az soru sorma ihtiyacı hisseder.
- Reddetme ve azarlama tepkileri gösterilmemelidir. Çocuk kendini suçlu hissetmemelidir.
- 3-4 yaşından sonra cinsiyete uygun olarak giydirme ve rol beklentileri geliştirme, oyuncak seçimi, cinsel kimliğe uygun ebeveyn ile iletişim önem kazanır.
- Çocuğa cinsel organını keşfederken, bunu herkesin önünde uygun olmadığı anlatılmalıdır. Çocuğa vücuduna sahip çıkabileceği, başkalarının dokunma isteğine hayır diye cevap vereceği anlatılmalıdır.
- Özellikle de çocuğa kendisinden büyük kişilerin cinsel organına dokunmasının uygun olmadığı anlatılmalıdır.
- Cinsel istismara (saldırı, tecavüz, vb.) uğradığında hemen kendisini anlayabilecek, destek ve yardımcı olabilecek bir yakını ile bu durumu paylaşmalıdır.
-
Cinsel İstismarda En Büyük İhanet
Bir çocuğun temel güven duygusunun geliştiği tek yer ailesidir. Aile bireylerini koşulsuz kabul eder, koşulsuz sever ve onlara güvenir. Anne, baba, abi, abla gibi birinci derece akrabalara güvenildiği kadar dede, amca, dayı, hala, kuzen, yeğen gibi yakın akrabalar da çocuğun koşulsuz sevgi ve güven duyduğu kişilerdir.
Çevreden gelebilecek her türlü tehlikeye karşı aile bireylerinin çocuğu koruyup, kollayacağı , her türlü iyiliği için onu gözeteceği düşünülür ki sağlıklı olanı da budur. Eğer bir gün çocuğun bu temel güven duygusuna ihanet edilecek olunursa ; ileride mesleği ne olursa olsun, hayatı boyunca izlerini taşıyacağı , bedenini ve ruhunu daima kirlenmiş hissedeceği bir yaşamı yaşamak zorunda kalacaktır.
İki çocuğu olan 42 yaşındaki kadın danışanım panik atak teşhisi ile beş yıldır tedavi görüyordu. Bu beş yılda pek çok ilaç değişilmiş, ilaçları aldığı zaman iyi, almadığı zaman da kendisini kötü hissediyordu. İlk panik atağını; yakın bir arkadaşının kendisinden istediği borç paraya;
“ Ben de müsait değilim, kusura bakma , veremeyeceğim” dediği günün akşamında yaşamıştı.
“ ya bir daha benimle konuşmazsa, ya arkadaşlığını keserse , ya bir daha beni sevmezse, arkadaşsız kalırsam “ diye korkmaya başlamıştı. . Daha sonra öyküyü derinleştirdiğimizde çocukluğundan beri pek çok kimseye “HAYIR “ diyemediğini , onlar ne isterse bu güne kadar elinden geleni yaptığını öğreniyoruz. Aslında yıllardır hayır diyemiyordu ama o arkadaşı onun çok değer verdiği , sevdiği , kaybetmekten korktuğu bir arkadaşı idi. Onun kırılacağını düşünmek bile kalbini sıkıştırmaya, nefesini daraltmaya yetiyordu. Belli ki bu duyguyu bir yerlerden tanıyordu. Hayır demekten korktuğu başka ne yaşamış olabilirdi?
5-6 yaşlarındayken kendisinden 12 yaş büyük abisinin oyun oynarken yanına geldiği ve “gel atçılık oynayalım” dediğini hatırladı. Yüzü koyun yerde yatarken beline oturan abisinin penisinin bacaklarının arasında sürtündüğünü fark etti, o anda bunun kötü bir şey olduğunu fark etmişti ama o çok güçlü olduğu için kaçamamıştı. Daha sonra her seferinde bu oyun biraz daha can acıtıcı bir hal almıştı. Ne zaman kaçmaya kalkışsa, ya da “HAYIR” diyerek direnmeye, abisi ” annemi ve seni öldürürüm “ diye tehdit ediyordu.
7 yaşındayken bir kez tüm cesaretini toplayarak annesine söylemeye kalktığında annesi ona bir tokat vurmuş “ sen ne o….bir kızsın, abiler hiç böyle bir şey yapar mı? Bir an önce büyü de seni evlendirelim “ demişti. O yaşta evlilik fikrinden çok korkmuş ve bir daha hiç kimseye abinin bu bitmek bilmeyen dokunuşlarını ve oyununu anlatamamıştı. Ta ki abisi askere gidene kadar “ HAYIR “ dememe oyunu sürmüştü. Abi askerden dönünce bir işe girmiş ve ondan çoook uzaklaşmıştı.
Peki ruhundan , acıyan bedeninden, kırılan kalbinden, sarsılan güven duygusundan da uzaklaşabilmeyi başarabilmiş miydi ? Maalesef ki HAYIR
Not: Danışan öyküleri etik ilkeler gereği tamamıyla değiştirilmiştir.