Etiket: adana çocuk danışmanlığı

  • ANNE VE BABALARIN ÇOCUĞUN CİNSEL GELİŞİMİ İLE İLGİLİ SORULARI

    Anne babaların çocuklarının cinsel gelişimi ve eğitimi ile ilgili sordukları sorulardan bazı örnekler:

    Soru: “Kardeşler aynı odada yatabilir mi?”
    Cevap: 5 yaşına kadar farklı cinsten kardeşler aynı odada yatabilirlerse de bu yaşta “utanma duygusunun gelişmesi (giyinme ve soyunmada) nedeni ve cinselliği keşfetme merakı nedeniyle çocuklar arasında cinsel içerikli oyunların oynanması söz konusu olabilecektir.

    Soru: “Çocukların anne-babaları ile aynı odada yatmaları doğru mudur?”
    Cevap: Yatak odanız size aittir. Üstelik çocukların yaşları ne kadar küçük olurlarsa olsunlar, cinsel ilişki sırasında duyacaklarından ve göreceklerinden etkileneceklerdir. Çocuğun kendine olan güven duygusunun gelişebilmesi için erken yaşlarda kendi odasında tek başına yatabilmeyi başarması gerekir. Aynı zamnada evliliğin kurallarını ve anne baba rollerini de öğrendiğinden anne babalrın özel bir odası olması gerektiğini öğrenmelidir. Çocuğunuzu her açıdan korumak için aynı odada yatmamalısınız.

    Soru: Çocuğumla birlikte banyoya girmem sakınca yaratır mı?
    Cevap: Genellikle 3 yaşa kadar çocuklar anne babanın çıplaklığını çok fazla önemsemeyebilir. 4-5 yaşından itibaren bunun farkına varacaktır. Bu yaşlarda anne babanın örtünmesinde yarar vardır. Çocukla konuşurken, vücudumuzdaki özel organları başkalarına göstermenin uygun olmadığı vurgulanmalıdır.

    Soru: “Çocuğumun cinselliğe olan ilgisi birden arttı ne yapmalıyım?”
    Cevap: 9-14 yaş bu ilginin arttığı bir dönemdir. Sorduğu sorular ve gösterdiği ilgi karşısında telaşlanmayın. Her soruya doğal bir tavırla, zamanında ve doğru cevaplar verin. Cinselliğe yönelik ilgisi uzun süre devam ettiği ve sadece bu alana yoğunlaştığı takdirde bir uzmana danışın. İlgi doğal olmakla birlikte yaşamın diğer alanlarında uzaklaşacak kadar yoğunlaşma ruhsal sorunları ifade eder. Uzman yardımıyla yolunda gitmeyenleri bulmak gerek.

    Soru: “Benim çocuğum hiç soru sormuyor ne yapmalıyım?”
    Cevap: Her çocuk cinselliği merak eder. Yanlış anne baba tutumları çocuğun soru sormasını engeller (Daha önceki girişimleri yanıtsız kalmış, bu konunun konuşulmaması gereken gizli bir konu olduğu mesajını almış,vb.). Uygun fırsatlar yaratarak (film, tv programı,günlük yaşamda karşılaşılan durumlar) konuyu siz açın ve soru sormasını sağlayın. Sizin rahatlatıcı tavrınız onu da rahatlatacak ve doğru bilgileri sizden almış olacaktır.

    Soru: Medya, çocuklarımız üzerinde çok etkili. Televizyon ve internette kontrol edilemez boyutta cinsellik ve şiddet içeren yayınlar var. Çocuğumu bunlardan nasıl koruyabilirim?
    Cevap: Çocuğun büyüme esnasında teknolojiden uzak tutulması çağımız şartlarında imkansız görünüyor. Maalesef ki çocukların dikkate alındığı ve korunmaya çalışıldığı bir programcılık anlayışının olduğu da söylenemez. Ancak, televizyon izleme konusunda Türk ailesinin bilinçli olmadığı da bir gerçektir. Çoğu ailenin tek eğlence aracının televizyon olması beraberinde bazı tehlikeleri de getirmektedir. Sabahtan akşama kadar açık bir televizyonda elbette çocuk için zararlı sahneler görme olasılığı da fazladır. Bu nedenle çocuklarla daha kaliteli vakit geçirilmeli, televizyon yerine oyunlar oynanmalıdır.

    Soru:Çocuğumu İnternetteki sex sitelerinden nasıl uzak tutabilirim?
    Cevap: Eğer evde bilgisayar ve internet var ise, mutlaka çocuklar için Filtre olmalı, her istediği siteye girişi mümkün olmamalıdır. Bilgisayar kullanımı mutlaka ailenin ortak kullanım alanı olan , salon, hol , oturma odası gibi yerde olmalı ve çocuğun girdiği siteleri anne babanın görmesi mümkün olmalıdır.

    Soru: Sünnet yaşı ne olmalı ve çocuğumu nasıl hazırlamalıyım?
    Cevap: Sünnet dinsel inançlar ve gelenekler doğrultusunda yapılmakla beraber sağlık açısından da önemlidir. Çocukla sünnete ilişkin korkutmamak, korkutucu şakalar yapılmasını engellemek gerekir ( “Sen sünnet olunca görürsün!”, “ne zaman keseceğiz?”, “getirin bıçağı”).
    Çocuk sünnet olduğunda penisinin kesilip, organının eksileceğinden korkar. Çocuğa penisinin kesilmeyeceği sadece penisinin ucunda bulunan fazlalık olarak bulunan derinin alınacağı anlatılmalıdır.
    Cinsel gelişim açısından çocuğun kendi vücudu ile çok fazla ilgili olduğu 2-7 yaş arası sünnet düşünülmemelidir. Ya 0-2 yaş arası ya da 7-11 yaş arası sünnet gerçekleştirilmelidir.
    Soru: Mastürbasyon nedir? Mastürbasyon yapan çocuğa nasıl yaklaşmalıyım:
    Cevap: Mastürbasyon, el ya da başka bir nesne ile cinsel organlara dokunmak ve bundan zevk almaktır. Bebeğin kendini tanıma döneminde sık rastlanan doğal bir davranıştır. Çocuklar için idrarını ve dışkısını yaptığı bölge ayrı bir ilgi odağıdır. Bu ilgi genellikle tuvalet eğitimi verilen yaşlarda artmaktadır.
    Çocuğun bu davranışı cinsel gelişimin bir parçası olarak görülmelidir. Kaygı duymak gereksizdir. . Gerek eliyle gerekse sürtünerek mastürbasyon yapan çocuğa kızıp, azarlayıp, onu korkutmak yerine üzerinde durmamak ve eğer olağan üstü bir sıklıkta oluyorsa, onu korkutmadan ve konuya değinmeden başka bir şeyle oyalayarak dikkatini başka bir yöne çekmek genellikle yeterli olur.
    Mastürbasyon eğilimi yoğun olan küçük çocuklarda, duygusal doyumsuzluk söz konusu olabilir. Mastürbasyonu engellemek yerine bu doyumsuzluğun kaynağını bulmak ve ortadan kaldırmak gerekir. Bunun için bir uzman yardımı gereklidir.
    Ergenlik döneminde mastürbasyon tekrar başlar. Bu durum cinselliğini yaşamak isteyen gencin doğal bir deneyim arzusundan kaynaklanmaktadır. Abartılmamalıdır. Normal ve sağlıklıdır. Yine sıklığının aşırı artması halinde bir doyumsuzluk, psikolojik bir sorun söz konusu olabilir. Mutlaka bir uzman yardımı alınmalıdır.

  • ÇOCUKLARIN CİNSELLİKLE İLGİLİ SORULARI

    Cinsiyet farklılığı ile ilgili sorular 2. yaşta, doğumla ilgili olanlarsa 3-4 yaşta başlar. Çocukların bu yaşlarda sorduğu bazı temel sorulara nasıl cevap verebileceğinize yönelik örnekler şunlardır:
    Soru: “Neden benim de ağabeyiminki gibi pipim yok?”
    Cevap: “Kızlar ve erkekler ayrı yaratılmışlardır. Kızların erkeklerin gibi cinsel organı vardır ve farklı yönlere doğru gelişmiştir.( kızlarınki içe doğar, erkeklerinki dışa doğru ) ”
    Soru: “Babamın neden göğüsleri yok?”
    Cevap: “Yalnız annelerin göğüsleri olur ki , yeni doğan bebeklerini emzirebilsinler diye.”
    Soru: “Bebekler nereden gelir?”
    Cevap: “Çocuklar annenin içinden çıkarlar. Onlar annenin karnında yaşar ve büyürler. Orada sıcak ve güvenli bir bebek yuvası vardır. Kızlar yeterince büyüdüğünde anne olabilirler. Bebek dünyaya gelebilecek kadar büyüdüğünde dışarı çıkar. Civcivlere bakarsan onlar yumurtadan çıkarlar, “İnsan yavrusu yumurtada değil anne karnında oluşur.
    Soru: “Bebek annesinin içine nasıl girer?”
    Cevap: “Bütün kızların ve annelerin içinde kalemle bile çizemeyeceğimiz ve bildiğimiz yumurtalara hiç benzemeyen yumurtalar vardır. Bunlar çok önemlidirler. Bir kadın anne olmak istediği zaman bu yumurtalar uterus (rahim) denen özel yerde bebeğe dönüşmeye başlar. Rahim annenin içinde ama midenin içinde değil başka yerde. Bebek burada özel bir şekilde beslenir ve bir okul yılı kadar süre geçtikten sonra dünyaya gelir.”
    Erkek ve kız çocuktaki farklılık her iki cinse de anlatılmalıdır. Erkeklerin olgunlaşması için babanın özellikleri gibi özelliklere sahip olması gerektiği, kızların ise anne olabilecek kadar büyümesi gerektiği anlatılmalıdır.
    6 yaş çocuğu genellikle cinsel ilişki ile ilgili ayrıntıları almaya hazır değildir.
    Çocuk 7-8 yaşlarına geldiğinde , babanın içindeki bir tohumun annenin içindeki yumurta ile birleştiği ve bunun bebeğin gelişimini başlattığı söylenebilir.Bu birleşmenin nasıl olduğu ise “ana-babanın yan yana yatması ve sevgi dolu olmaları” şeklinde açıklanabilir.
    Soru: “Anne karnındaki bebek nasıl nefes alır, nasıl yemek yer?”
    Cevap: “Anne karnında bizim gibi nefes alamazlar. Hava ve yiyeceği annesinin karnından göbek kordonu ile alırlar. Bu uzun ve beyaz bir kordondur. Doğduktan sonra bu kordona ihtiyacı kalmaz, annesinin memesinden süt içer. Doğunca doktorlar bu kordonu keser ama bebeğin canı acımaz.”
    Soru: “Ben nasıl doğdum?”
    Cevap: “Çocuk bu soruyu sorduğunda hemen o anda yanıt verilmelidir. Ona “Sen karnımdaki özel bir yerde büyüdükten sonra vücudumda karnımın altında bebeğin dışarı çıkabilmesi için oluşmuş bir açıklıktan dışarı çıktın” denebilir. Eğer sezeryanla bebeği dünyaya getirdiyseniz, alt karın bölgenizdeki yarayı gösterebilirsiniz.
    Soru: “Neden erkeklerin bebeği olmaz?”
    Cevap: Çünkü erkeklerin vücudunda bebeklerin büyümesini sağlayan küçük bir yuvacık yoktur.
    Ergenlik dönemi soruları bedendeki değişim, üreme, üreme yeteneği, üreme organları, cinsel ilişki, mastürbasyon, ıslak rüyalar, ereksiyon, bebeğin oluşumu, doğum, cinsel ilişki yaşı, korunma yöntemleri, vb. konularını içerir. Anne ve baba bu konularda kendini bilimsel yayınlardan yararlanarak geliştirmelidir. Çocukluk döneminde cinsellikle ilgili sorularına anne ve babasından yanıt bulmada sıkıntı çekmeyen genç, bu soruları için de en güvenilir kaynağın yine anne ve babası olduğu inancıyla ebeveynlerine yönelecektir. Doğal, doğru ve zamanında yanıtlanan sorular gencin cinsel gelişimini tamamlamasında çok önemlidir.
    Soru: Regl ( Adet görmek ) ne demektir?
    Cevap: Yetişkin kadınlar ayda bir kez vajinalarından kanarlar. Buna Regl yada aybaşı denir. Bunun sebebi kadınların yumurtalıklarından her ay 1 yumurtanın döllenmek üzere hazırlanmasıdır. Eğer döllenme yani bebeğin oluşumu gerçekleşmezse bu yumurta bir miktar kan ile vücuttan atılır ve ertesi ay yeni bir yumurta oluşur. Her genç kız 12-15 yaşları arasında ilk kez regl olur.

  • Çocuklara Cinsel Eğitimin Önemi

    Cinsellik biyolojik ve sosyal olarak inşa edilen, kültürel ve dini inaçları yansıtan bir olgudur. Ülkemizde de çocukların cinsel eğitimi, pek çok anne baba için konuşulması zor bir durumdur. Anne babalar cinsel eğitimi çocuklarına ne zaman, ne kadar ve nasıl vereceklerini bilmemektedir.
    Ebeveynler çocuklara duyusal uyaranları nasıl yorumlayacaklarını ve deneyimlerini tanımlarken hangi kelimeleri kullanacaklarını öğretirler. Ayak parmağı ya da göbeği gıdıklandığında agulayıp kahkaha atan bebek, cinsel organına dokunulduğunda aynı tepkiyi verir. Bebek, vucüdunun bu kısmının cinsel bir bölge olduğunu henüz öğrenmemiştir. Çünkü yetişkinlerin zihinlerindeki cinsel kavram ve düşüncelere sahip değildir. Çocuk için burası zevkli tepkiler veren vücudun her hangi bir bölümüdür. Anne babaların bu bölgeler hakkında nasıl tepkiler verdiği ve onu nasıl tanımladığı önemlidir. Demek ki çocuklar için cinsellik yetişkinlerde olduğundan farklıdır.

    Genel anlamda cinsel eğitim; çocukların ve ergenin bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve cinsel gelişimlerini takip etmek, kız ve erkek rollerini kabul etmesine, kendi cinsinin özellikleri ve karşı cinsin özellikleri ile bir bütün içinde yaşamasına yardımcı olmak amacıyla verilen bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarıdır.

    Cinsel eğitim doğumdan başlayan ergenlik dönemini de içine alan uzunca bir süreçtir. Gerek anne, gerek baba tarafından verilecek cinsel eğitim, çocukların ve ergenin başka kaynaklara yönelmesini engelleyecektir.Cinsel eğitime başlamak için belli bir yaş bulunmamasına rağmen, anne babalar, çocukları okul öncesi dönemdeyken (3-4 yaş dolaylarında) ilk sorularla karşılaşırlar.
    Açıklamalar sade bir dille, rahat, utanmadan ve bilimsel kaynaklardan yararlanarak yapıldığı takdirde gelecekte karşılaşılabilecek olası zorluklar yaşanmayacaktır. Anne babalar çocuğa iyi ve kötü dokunuşu ayırt etmeyi öğretmeli, uygun cinsel davranışın sınırlarını belirlemeli, çocuğu doğru cinsel bilgiyle donatmalılar.

    Demokratik aile ortamında yetişen çocukların, cinsel gelişim sürecinde sorun yaşama olasılıkları azdır. Merak ettiklerini rahatlıkla sorabilir ve uygun yanıtlar alabilirler. Kendilerine olan güvenleri nedeniyle ve ne isteyip ne istemediklerini rahatlıkla ifade edebildikleri için cinsel tacize uğrama olasılıkları çok azdır. Çünkü bunu önleyebilirler. Herhangi bir duygusal açlık yaşamadıkları için, bu anlamda kendilerini kullandırmaları söz konusu değildir. Sağlıklı kız/erkek arkadaş iletişimini rahatlıkla kurabilirler.

  • TOKSİK ANA BABALAR

    Hepimiz anne babalarımızın içimize ektikleri zihinsel ve duygusal tohumlarla büyüyoruz. Sağlıklı ailelerde bu tohumlar; sevgi, saygı, bağımsızlık ile ekilirken, ne yazık ki pek çok ailede korku, suçluluk, baskı ile ekiliyor.
    Bu tohumlar biz büyüdükçe filizleniyor, yetişkin olduğumuzda duygularımızı, davranışlarımızı, dolayısıyla başkaları ile olan ilişkilerimizi etkiliyor.

    Elbette ki mükemmel anne baba olmak imkansız. Birçok anne –babanın bazen öfkesini kontrol edemeyip bağırdığı, bazen aşırı kontrolcü ve müdahaleci davrandığı olmuştur. Ancak çocuklar için asıl önemli olan onların gözlerindeki samimiyet ve gerçek sevgi akışıdır. Çocuklar sevgi, saygı ve güven duydukları anne-babalarını yeri geldiğinde nasıl idare edeceklerini bilirler.
    Ancak bazı çocuklar vardır ki aynı şansa sahip değillerdir. Yıllarca baskı altında kalan, sözel, fiziksel ya da cinsel tacize uğrayan çocuklar, bir süre sonra filizlerinin kırılmasına engel olamazlar, sonunda duygularını toprağın altına yani bilinç altlarına gömmek zorunda kalırlar.

    Aile Terapisi alanında uzun yıllar çalışmış olan Suzan Forward , çocuklarının filizlerini kıran bu tür ebeveynlere Toksik Anne-Babalar diyor. Doğrusu bu benzetme benim de çok hoşuma gitti. Çünkü; bir çocuğun kişilik gelişiminin 7 yaşına kadar şekillendiğini düşünecek olursak, daha gelişim aşmasındaki çocukların tüm hücrelerinin birlikte yaşadıkları anne – babaları tarafından zehirlendiğini ve kişilik gelişimlerinin en temelden sarsıldığını görüyoruz.

    Hangi anne babalar bu toksik etkiyi bırakıyor?

    Yetersiz anne- babalar: Sürekli kendi problemlerine odaklanan, zayıf ve edilgen yapıları ile çocuklarını kendilerine bakmak zorunda bırakarak, birer küçük anne – babaya dönüştürenler

    Kontrolcü anne – babalar : Çocuklarının hayatlarına sürekli yardım bahanesi ile müdahale eden, suçluluk duygusu yaratarak çocuklarını manipülatif davranışlar ile yöneten, bireyselleşmelerine engel olanlar

    Sözel tacizci anne- babalar: Çocuklarını alaycı, iğneleyici ve küçümser yorumlar ile sözleriyle döven, sürekli aşağılayarak demoralize edip, özgüvenlerini çalanlar

    Fiziksel tacizci anne- babalar: Kendi davranışlarından sürekli çocuklarını sorumlu tutan, onları suçlayan , içlerindeki öfkeyle yüzleşmek yerine öfkelerini çocuklarından döverek çıkaranlar.

    Cinsel tacizci anne – babalar : Çocuklarının masumiyetlerinden yararlanarak, gizlice baştan çıkartan, cinsel istismarda bulunan ya da bulunulmasına müsaade eden , telafisi imkansız derin izler bırakanlar.

    Madde bağımlısı – alkolik anne babalar: Gerçeklerden kaçan, düzensiz ruh durumları ile boğuşup zayıf karakterde olan , bağımlılıkları nedeni ile anne- babalık görevlerini yerine getirmeyip, çocuklarının geleceğini karartanlar.

  • Okullarda yaşanan şiddet nasıl önlenir?

    Okullarda yaşanan şiddet ; gençlerin gelişimsel ihtiyaçlarının anlaşılıp, karşılanması ile önlenebilir.

    13 yaşındaki bir genç okulda , arkadaşı kendisine “salak “ dediği için yumrukla vurmuş , gözünü morartmış, kaşının açılmasına sebep olmuştu. Disipline gideceğini öğrenince

    “ Vallahi kötü niyetim yoktu, ben babama çekmişim, o da böyle hızla parlar, kızdığında gözü hiçbir şey görmez, sinirlenince vurur ama sonra pişman olur, ne olur beni disipline göndermeyin …” diyerek ağlamaya başlamıştı.

    Şiddet eğilimi olan çocukların evlerinde de şiddet gördükleri , yaşamlarının bir parçası haline geldiği aşikar. Bu davranışlarının altında kişilik yapılanmalarının sağlıklı gelişmememsi yatmaktadır.

    Bir çocuğun kişilik gelişiminde aile bireylerinin tutum ve davranışları önemli olduğu kadar , ekonomik, kültürel ve sosyal yapı içinde yaşadıkları olaylar da son derece belirleyicidir.

    Eğer gençlerin şiddet eğilimini önlemek istiyorsak, onların gelişimsel ihtiyaçlarını anlamalı ve bu ihtiyaçlarını karşılayacak projeler üretmeliyiz.

    Önerilerim:

    • Gençlerin okul başarısı sadece matematik, fizik , kimya gibi derslerden aldığı notların başarısı ile ölçülmemelidir.

    • Yaşamları boyunca SBS, YGS LGS, DGS, KPSS, ÜDS, TUS, DUS, gibi sınavların peşinde koşarken düşünsel, duygusal, sosyal gelişimleri ihmal edilmemelidir.

    • Eğitim müfredatı oluşturulurken saygı, sevgi, yardımlaşma gibi erdemlerin kazandırılması, sevginin herkes için en büyük güç olduğu bilincinin oluşturulması gibi insani ve ortak değerlerin öğretilmesi hedeflenmelidir.

    • Okullarda bulunan Psikolojik Danışmanların mevcuda göre sayıları arttırılmalı, rehberlik servisinin yanında Aile Danışma Ünitelerinin de hizmet vermesi sağlanmalıdır.

    • Oluşturulan Aile Danışma Üniteleri, problemli çocukların aileleri ile sürekli iletişim içinde olmalı , yaşanan tüm olaylar kayıt altına alınmalıdır.

    • Velilere; duygu yönetimi, problem çözme becerileri, çocukların fiziksel ve psikolojik gelişim evreleri, toplumsal uzlaşma ve bütünselleşme , sağlıklı iletişim konularında eğitim programları düzenlemeli, gerekirse psikolojik veya psikiyatrik destek almaları için yönlendirmelidir.

    • Oluşturulan Aile Danışma Üniteleri her bölgede bir üst merkeze bağlı olmalı, her ay koordinasyon toplantıları yapılmalıdır. Böylece çocuğun ruh ve beden sağlığı, aile bütünlüğü içinde takip edilerek, sağlıklı bireyin, sağlıklı aile ile mümkün olacağı anlatılmalıdır.

    • Sosyoekonomik düzeyi düşük bölgelerde yaşayan gençlerin barınma, beslenme, giyinme gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasında sosyal hizmetler boyutu devreye girmelidir.

    • Belediyeler tarafından özellikle dezavantajlı bölgelerde ücretsiz spor yapabilecekleri alanlar sağlanmalı, gençler yeteneklerine göre çeşitli spor dallarında eğitimler alabilmelidir.

    • Gençlerin okuma alışkanlıklarını arttırmak, öğrenmeyi zevkli hale getirmek için çeşitli konularda ödüllü münazara yarışmaları, bilgi yarışmaları düzenlenmelidir.

    • Resim, müzik, fotoğraf gibi sanatsal faaliyetlerde bulunabilmeleri için okullarda sanat atölyeleri açılmalıdır .

    • Okullar arası düzenlenen müzik yarışmalarında , yetenekli çocuklar keşfedilip, güzel sanatlar lisesinde veya konservatuarlarda okuyabilmeleri için imkanlar sağlanmalıdır.

    • En önemlisi kamuoyunda duyarlılık sağlanmalı, şiddet içeren dizi, film ve diğer programların sayıları azaltılmalı, cinayet sahnelerinin açık bir şekilde yayınlanması engellenmelidir.

    • Dizilerde gördükleri kavga ve şiddet içeren sahneler, her delikanlının cebinde silah taşıması gerekiyormuş imajı yarattığı gibi, gençlerin güç ve kuvvete özenmesini sağlamakta, zihinlerde bir insanı öldürmenin ne kadar kolay olduğu imajı da yaratmaktadır.

    • Delici, kesici ve ateşli silahlara erişim bu kadar kolay olmamalı, sivil silahsızlanma için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.