21.yüzyılın sihirli kelimesi “Değişim” , vazgeçilmez kavramı ise “Kişisel Gelişim” oldu…Gerek bireysel gerekse kurumsal alanda mutluluğu ve başarıyı yakalamak isteyenler değişime ayak uydurmaya başladı ve sihir gerçek oldu. Nasıl mı? Çünkü “değişim” tam da karar verdikleri o noktada başlamıştı…
Şimdi siz de hazır mısınız, sihirli bir yolculuğa benimle birlikte çıkmaya ve bir istasyonda soluklanmaya? Bu istasyon , yeni bir kavramdan ve düşünme süreçlerinden oluşan tamamen zihninizde yeni kapılar açacak ve size farklı bakış açıları kazandıracak., temel istasyonlardan biri olan Sınırlayıcı inançlar ve Düşünce Virüsleri…
Eğer hayatın sürekli akan nehrinde değişerek, öğrenerek, gelişerek mutlu bir şekilde yüzmek yerine akıntıya kürek çeker gibi sürüklenip gidenlerdenseniz, kaynaklarınızla oluşturduğunuz inançlarız sizi kısıtlıyor ve bir şeyi yapmayı tercih ederken başka bir şeyden kaçınmanıza neden oluyorsa, istedikleriniz gerçekleşmediği zaman ya da kötü şeyler yaşadığınızda kaderi, olayları ve ya başka kişileri suçluyorsanız , sonuçta tüm bunlar kaygılarınızın ve gerilimlerinizin giderek artmasına , zaman ve enerji kaybına neden oluyorsa , Sınırlayıcı inançlarınızın ve Düşünce Virüslerinizin farkına varmanızın tam zamanı gelmiş demektir.
Deneyimlerimizi çerçeveleyip onlara anlam katan en temel faktörlerden biri olan inançlarımız, aslında kendimiz, diğer insanlar ve hayat hakkındaki yargı ve değerlerimizi temsil eder. Çoğu zaman kendi hayat deneyimlerimizle şekillense de aslında küçük yaşlarda aile, öğretmen gibi yakın çevremizdeki kişilerin bizlere kendi inançlarını aktarmasıyla oluşur. Ve maalesef ki bir kere oluştuktan sonra bir daha kolay kolay onu sorgulama gereği duymayız. Bilinçdışı olarak hayatımızı yönlendirir.
Nörolojik olarak inançlar beynin orta kısmındaki hipotalamus ve limbik sistem ile bağlantıdır. Uzun süreli bellek ve duygularla ilişkili olan limbik sistem ise , cortex den daha ilkel bir yapıya sahip olmasına rağmen cortexden gelen bilgileri birleştirerek kalp atışı , vucüt ısısı , göz bebeğinin büyüyüp küçülmesi gibi temel vücut fonksiyonlarını kontrol eden “ otonom sinir sisteminin “ işleyişini düzene sokmaya hizmet eder. Bu durum bir poligraf aletinin herhangi bir kişinin yalan söyleyip söylemediğini nasıl meydana çıkardığını da anlatmaktadır.
Bilinç, olayları X -> Y olarak anlamlandırırken ,
İnanç, olayları X = Y olarak anlamlandırmaktadır.
Genelde bizi sınırlayan bu inançlar, “ Ümitsizlik” ,” Yetersizlik “ , “ Değersizlik “ duygusuyla bize varlığını hissettirir Fiziksel ve ruhsal sağlığımızı etkileyerek yaşamsal kalitemizi düşürürür.
Eğer ümitsizlik hissediyorsanız, arzu ettiğiniz şeye ulaşmak için kontrolün kendi elinizde olmadığına inanıyorsunuzdur,
Eğer yetersizlik hissediyorsanız, gerçekleştirmek istediğiniz şeyler konusunda yeterince bilgi ve beceriye sahip olmadığınıza inanıyorsunuzdur,
Eğer değersizlik duygusu yaşıyorsanız, istediklerinizin mümkün olabileceğine inanıyor ancak bunu hak etmediğinize inanıyorsunuzdur.
Sınırlayıcı inançlar, virüs gibidirler, kişinin gelişim ve değişim sürecini çok hızlı bir şekilde sabote ederler. Nasıl ki biyolojik anlamda virüsler hücrenin içine giriyor ve hücrenin sahibi gibi davranarak üreyip çoğalıyor ise düşünce virüsleri de aynı şekilde çoğalarak önce zihnimizi sonra da hücrelerimizi ve hayatımızı etkiler.
Eğer kilonuzun aileden size kalan genetik bir miras olduğuna inanıyorsanız, kilo veremezsiniz, eğer terfi edilmeye hak ettiğiniz düşünmüyor, bilgi ve becerinize güvenmiyorsanız terfi edemezsiniz, karşınızdaki kişinin veya sevgilinizin güvenilmez biri olduğuna inanıyorsanız, hiçbir zaman güvenilir bir partner bulamazsınız.
Hatırlamanız gereken bir diğer husus da , başkaları tarafından düşünce virüslerine de maruz kalabileceğiniz. Bu virüsler sizi sarmalayıp , inançlarınızı sınırlayabilir. Çocukluğunuzu hatırlayın, “ asansörde kalırsan korkarsın” “ evde yalnız kalamazsın “ “ Bisiklete binmeyi hiçbir zaman öğrenemeyeceksin ” , “ Tek başına bu işi halledemezsin, dur ben senin yanında geleyim “ gibi daha binlerce örnek verebiliriz.
Bazı düşünce virüsleri ; AIDS hastalığının virüsüne benzer, eğer korunma yöntemlerini bilmiyorsanız veya yeterince korunmuyor iseniz siz aslanlar gibi sağlam da olsanız ölümcül hastalığa yakalanırsınız.
Bazı düşünce virüsleri ; GRİP hastalığının virüsüne benzer, eğer vücudunuzun direnci düşmüş ise , karşınızdaki kişinin bir hapşırması ile hasta olursunuz.
Bazı düşünce virüsleri ise çiçek hastalığının virüsü gibidir. Biliyorsunuz ki dünyadan bu hastalık eredike edildi. Sizce bu hastalığı nasıl eredike ettiler? Virüsü yok ederek mi ? Yoksa herkesi aşılayarak mı? Elbette aşı ile bu hastalığa karşı bağışıklığı sağlayarak …
Eğer başka insanların negatif düşünce virüslerini fark edip inançlarınızı sınırlamalarına izin vermeyecek bağışıklığı sağlarsanız asla hasta olmazsınız. O halde ilk adım ; düşünce virüslerini fark etmek , ikinci adım hangi inançlarınızın sizi sınırladığını , hangi inançlarınızın sizi güçsüzleştirdiğini fark edip, bilinç seviyesine çıkartmak , üçüncü adım ise; onları ihtiyacımız olan olumlu yönde yeniden yapılandırmak.