Yazar: prosman@gmail.com

  • Aşkın Tarihini Merak Ettim…

    En eski çağlardan bu yana , gölge gibi peşimizi bırakmayan aşk… Temelinde yalnız ana-babamızın değil, ondan önceki sayısız kuşağın da ağır mirasını barındırıyor. Yüreğimizde  uyuklayan , zaman zaman bilinç dışına taşan duygular,  nice tarihi aşkların mirasını kanıtlıyor.

    Aşkı merak etmek, büyük ve özel soruları dile getirmek , insanların ruhlarının en derinini merak etmek değildi sadece, aynı zamanda kavgayı, savaşı, iktidarı, dini, ölümü  de merak etmekti.

    Aşkın ayak izlerini ararken, noter belgeleri ve nüfus cüzdanları aşkı aşk olmaktan çıkarıp değersiz kayıtlara dönüştürmeye başlamıştı bile. Geriye sanat ve edebiyat kalıyordu bir tek; mektuplar, günlükler, şiirler, şarkılar, tablolar , resimler , heykeller….

    Tarihçiler aşkın kırıntılarını hep aradılar, yapılan kazılarda, çanak- çömlek kırıklarında , süs eşyalarının kalıntılarında , taşlara oyulmuş resimlerde…Ancak kökenine dair ne bir iz, ne bir fosil , ne de bir anlatı bulamamışlar. On milyonlarca yıl önce bir gün, belki de bir gece, bir el oynadı, bir söz söylendi , bir duygu doğdu…Sonra da bu derin duyguya  “ aşk” mı dediler acaba?

    Aşkın tarihine dair pek çok kaynak araştırdım, En derli toplusu Dominique Simonnet ve arkadaşlarının derledikleriydi. Aşkın tarihini “Duygu( Aşk ), Evlilik, Cinsellik(Haz)”  gibi  üç kelimede özetliyorlardı. Ama yaşanmışlığı öyle  üç çerçeveye oturtuyorlardı ki ;  katılmamak mümkün değildi…

    “Aşkın da hazzın da olmadığı evlilikler “ ,

    ” Haz barındırmayan aşk evlilikleri “

    “ Evlilik olmadan yaşanan aşkın hazzı…”

     

    Prehistorik dönemlerde, erkekle kadın arasında duygulara hele de hazza yer yoktu, evliliklerin kurulmasındaki amaç, çocuklar dünyaya getirmek, mirası ve soyun devamını güvenceye almaktı. Böylece; Aşkın da hazzın da olmadığı evlilikler yapıldı.

    Rönesans   döneminde ; cinsel baskılar arttıkça, küçük küçük isyanlar başladı. Kadın ya da erkek evleneceği insanı sevse, nasıl olurdu?  Çıkar evliliği yerine aşk evliliği onlara ne kaybettirirdi?  Ancak hala cinsellikte haz kabul edilemezdi , böylece Haz barındırmayan aşk evlilikleri yaşandı.

    Yirminci yüzyılın başlarında , cinselliğin üstündeki örtü kalkmaya başladı ve  zincirler kırıldı, bedenlerin ve zihinlerin özgürleşmesi hızlandı. Evlilik olmadan aşkın hazzı yaşanmaya başlandı. Ancak bu sahnenin ters yüzü de tuhaftı, geçici bir hevese dönüştü, bu sefer de bedeli aşk ödedi…

    Ya bu gün  yolun neresindeyiz? Hala evliliklerin bir çoğu çocuklar dünyaya getirmek, mirası ve soyun devamını güvenceye almak amacıyla kuruluyor, genellikle kadınlar ( erkekleri de yadsıyamayız) aileleri tarafından zorla evlendirilmeye çalışılıyor. Ya da mantık evliliği yaptım masalı ile kendilerini kandırmaya devam ediyor ..

    Aşk evliliği olarak başlayan evliliklerde ise çiftler duygusal beslenmelerine devam etmediklerinde, birbirlerine karşı duyarsızlaşmaya başlıyorlar, evlilikleri rutin bir hayata dönüşüyor, içinde haz barındırmayan,  tek düze, sıkıcı …

    Evlilik olmadan aşkın hazzını yaşamaya çalışanlar, iki arada sıkışıp kalıyor, toplumsal baskılar mı, yaşamak istedikleri aşk mı? İki uç da  keskin bıçak, hangi yöne gitseler canları acıyor.

    Aşkın tarihi yolculuğunun sonunda insanoğlu, her üçünü de istiyor… Yani;  haz veren, aynı zamanda da evlilikle de sonuçlanacak,  kalıcı bir aşk…

     

    Her üçünü de bulmanız dileğiyle…

  • Vajinismus Hakkında Bilinmeyenler

    • Vajinismus bir hastalık değil ailesel yani evli çifte ait bir problemdir. Kadının ve erkeğin ortak bir sorunudur. Bu nedenle cinsel terapide bir tarafın diğerini suçlamaması veya anlayışlı olması öğütlenir.
    • Kişinin istediği kişiyle evlenememesi vajinismusa neden olmaz. “Başkasıyla evlenseydim yine de olur muydu?” sorusu hep akla gelir. Ama bu sorunun eşlerle bir ilgisi yoktur. Hatta evlenmeden önce uzun yıllar flört eden çiftlerde evlenince bu sorunu yaşayabilir.
    • Cinsel terapide başarı şansını arttıran en önemli faktör eşlerin seanslar sırasında kendilerine verilen ev ödevlerini uygun bir şekilde uygulaması ve sonuna kadar tedaviye inançlarını yitirmemeleridir.
    • Genel anestezi altında ilişkiye girilmesi, alkol alıp sarhoş olup cinsel ilişkiye girmesi, sakinleştirici, kas gevşetici ve antidepresan ilaçlar da tedavi edici değildir. Aksine bu tip ilaçlar cinsel isteği azaltabilir.
    • Kızlık zarlarının çok kalın olması, bilinenin aksine, vajinismusa yol açmaz.
    • Bu rahatsızlık ilk cinsel ilişki de ortaya çıkabileceği gibi uzun yıllar normal bir işlevsellikten sonra da ortaya çıkabilir.
    • Vajinismus sosyokültürel ve ekonomik düzeyi yüksek, daha çok okuyan veya üniversite mezunu çitlerde daha sık olarak görülmektedir.
    • 10-15 yıldır evli olup halen ilişkiye giremedikleri için boşanan veya evliliklerini bu şekilde kabullenip “aseksüel” olarak yaşayan çiftlerin sayısı az değildir.
    • Bir partnerle yaşanan sorun başka bir partnerle ortaya çıkmayabilir.
    • Eğitim, kültür ve sosyal seviye ile ilgili değildir. Sadece cahil insanlarda olmaz, üniversite mezunu çiftlerde görülebilir.
    • Ülkemizde cinsel sorunla başvuran kadınların en büyük grubunu oluşturmaktadır.
    • Vajinismus problemi yaşayan kadınların yüzde 80″i ve eşlerinin yüzde 90″ı evliliklerinden yeterince doyum aldıklarını ifade etmektedirler.
    • Vajinismuslu kadınların yüzde 57″si kocalarını bu konuda düşünceli ve kendilerine yardımcı, yüzde 15″i öfkeli ve saldırgan, yüzde 28″i tepkisiz olarak değerlendirmektedir.
    • Vajinismuslu kadınlar genellikle giriş dışındaki cinsel aktivitelerden oldukça zevk alırlar ve ön sevişmeyle orgazm olabilirler.
    • Vajinismuslu çiftleri bu problemin yalnızca kendilerinde var olan garip bir sorun olduğunu düşünüp hekime başvurmazlar. Öncelikle çözümü büyü yapılmasıyla bağlandıklarını düşünerek tıp dışı alanlarda ararlar, sonuç başarısızdır.
    • Vajinismus sadece cinsel ilişkiye değil, muayene ve tampon gibi bazı durumlara da müsaade etmez.
    • Hemen bütün yaş grubundaki kadınları etkileyebilir.
    • Görülme sıklığı her 100 kadından ikisinde bu duruma rastlanıldığıdır.
    • Vajinismusda yeterli istek veya ıslaklığın sağlanamaması söz konusu değildir.
    • Vajinismuslu hastalar ailelerden gelen “neden hala çocuk yapmıyorsunuz?” şeklindeki eleştiriler ile boğuşmaktan sıkıldıkları için bir cinsel terapiste baş vururlar.
    • Bazen vajinismus bir koruma davranışı olarak ortaya çıkabilir. Daha önceki deneyimlerinde incitilmiş kadınlarda, cinsel ilişkiden kaçmak amacı ile vajina kaslarının kasılması ortaya çıkabilir.

    Son olarak; vajinismus hastalarına önerimiz: “Yalnızca tedaviye başlamayı isteyin. Bir cinsel tedavi merkezine başvurmakla tedavideki çok önemli bir basamağı aşmış olacaksınız.”

  • Vajinismus Tedavisi

    Bilinçdışında geçmişte yaşanmış yada duyulmuş olumsuz bir olayın eşe istemeden yansıtıldığı vajinismus her zaman tedavi edilebilir. Sorunun bilinçdışı istek ve şartlı refleks ile ortaya çıktığından bu nedeni ortadan kaldırmak için bilinçdışı süreçlerde zihinsel manevralar yapıp yeni olumlu şartlı refleks arkları oluşturmak gerekir.

    Önce özel bir ilgi ve uzmanlık alanı olan cinsel terapist tarafından çiftin cinsel öyküsü alınır ve cinsel terapistin gerekli gördüğü durumlarda , bir jinekolog tarafından tam bir jinekolojik muayene yapılır. Ama vajinismus sorunu olan kadınların büyük çoğunluğu jinekolojik muayene olmak istemezler hatta muayene hakkında konuşulması bile aynen ilişkide olduğu gibi panik ve korkuya sebep olabilir. Daha sonra bilinç altındaki gereksiz korkuları yenmek için danışanların rahatlatılması, gevşemesi, heyecan ve korkuları yatıştıracak ruhsal bir ortam oluşturulması için cinsel terapiye geçilir. Çifte cesaretli olmaları, başaracaklarına inanmaları ve güvenerek sabırla beklemeleri konusunda telkinlerde bulunulur. Cinsel terapi sırasında çifte ayna tutma egzersizleri, idrar tutma egzersizleri, çatı kaslarını gevşetme ve kasma egzersizleri, kegel egzersizleri, parmak egzersizleri, sınırlı penis girişi egzersizleri vb. “invivo duyarsızlaştırma”, “invitro duyarsızlaştırma” ve “pelvik taban rehabilitasyonu” öğretilir. Tedavinin birinci aşamasında invivo duyarsızlaştırmada hastanın kendi vücudunu tanıması için “dokunma ve okşama egzersizleri” ve parmak egzersizleri yaparak, bir anlamda ilişki sırasında ortaya çıkan panik atağın küçük çaplı bir benzerini yaşaması hedeflenir. İnvitro duyarsızlaştırma da ise benzer durum hastanın kendi parmağı ile değil bazı cam tüpler, plastik kanüller veya eşinin parmağı ile sağlanır. Her ikisinde de amaç; vajinanın genişleyebilir bir organ olduğunun kişiye gösterilmesi, ilişki sırasında yaşanan panik atağın küçük bir benzerinin oluşturulması ve bununla başa çıkmayı öğrenmeyi sağlamaktır. Egzersizler sırasında yapay kayganlaştırıcıların kullanılabilir. Bu duyarsızlaştırmayla paralel olarak hastanın pelvis kaslarını tanımasını ve onlara hakim olmasını sağlayan Kegel Egzersizleri de yapılır. Cinsel terapide eşten gelen ruhsal destek çok önemlidir. Tedavinin ikinci aşamasında ise ilişki öncesi ön sevişmenin uzun tutulması ve kadının iyice uyarılmasının üzerinde durulur. Cinsel terapistin uygun görmesi durumunda ilaç tedavisi de uygulanabilir. Cinsel terapi süresi hastalığın şiddetine göre birkaç seanstan 10-12 seansa kadar değişebilir.

    Son olarak uygun tedavi yöntemleri ve tecrübeli bir cinsel terapist ile tedavi şansı % 95 -100’dür.

    Vajinismusta Koruyucu Tedavi

    Vajinismus ülkemizde batılı toplumlara göre daha yaygın bir sorundur. Ama çiftlerin “evlilik öncesi cinsel danışmanlık” hizmeti almaları koruyucu tedavide çok önemlidir. Evlilik öncesi cinsel danışmanlık için cinsel terapiste giden çiftlerde yukarıdaki tüm etmenler olsa da vajinismus olmaz. Korunmanın tek çaresi de budur. Ayrıca ergenlik dönemine girmeden genç kızların “ergenlik öncesi cinsel danışmanlık” hizmetlerinden faydalanmaları da önerilmektedir.

  • Vajinismusulu Kadınların Ortak Özellikleri

    • Çocukluk ve gençlik yıllarında ailelerinin iyi kızlarıdırlar, yani kurallara uyan, kızgınlığı dışa vurmayan, sürekli bir kabul ihtiyacı yaşayan kadınlardır,
    • Cinsel ilişkiyi şiddet veya işgal edilme olarak görürler,
    • Fiziksel şiddete maruz kalmış veya tanık olmuşlardır, yani kasılma, şiddete karşı önlem olarak ortaya çıkmaktadır,
    • Cinsel şiddete maruz kalmışlardır,
    • Her şeyin en kötüsünü düşünürler,
    • Aileye bağımlıdırlar,
    • Ahlaki ve cinsel olarak baskıcı ve otoriter bir babaları vardır,
    • Baba-kız ilişkisinde güçlükler ve çatışmaları vardır,
    • Cinsellikten hoşlanmayan ve cinselliği bir görev gibi yapan zayıf ve güçsüz bir anneleri vardır,
    • Duygusal ve ruhsal gelişimleri sağlıklı değildir,
    • Cinselliği aşağılayan bir aile yapıları vardır yani cinsel organlardan iğrenme veya hoşlanmama, olumsuz dinsel şartlanma vb. durumlar ailelerinde sık görülen yapılardır,
    • Çocuksu bir kişilikleri vardır, çünkü bu kadınların psikoseksüel gelişimleri biyolojik yaşlarından geridedir. Yani cinsel açıdan hálá çocukturlar.
    • Cinsel ilişkiye veya penisin vajinaya girmesine karşı fobik bir korku reaksiyonları vardır, hatta bu reaksiyon hastanın bir anlamda panik atak geçirmesine neden olabilir,
    • Kontrolsüz davranışları vardır,
    • Bedenlerinden hoşnut olmazlar,
    • Ya çok çabuk güvenirler ya da güven duymada zorlanırlar, güven duyguları zedelenmiştir,
    • Çocukluk çağından kalma korkuları sık yaşarlar,
    • Kaygılı ve tedirgin ruh halleri vardır,
    • Çocukluklarında ve genç kızlıklarında ailevi sorunları vardır,
    • Yetişkinliği ve evliliği kabul etmede güçlük çekerler,
    • Genellikle düşük sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyleri vardır,
    • Kentli kadınlarda daha az, kırsal kesim kadınlarında biraz daha çok görülür,
    • Okşanmaktan hoşlanırlar hatta klitoris uyarılması ile orgazm olabilirler,
    • Uyuyan Güzel: Kocalarıyla kardeş gibi yaşayan, çocuksu kadınlardır. Ailelerine bağımlı ve ebedi öğrenci olurlar.
    • Savaşçı: Seksi, karşı cinsler arası mücadele gibi görürler. Kadınlığın zayıflık ve pasiflik olarak algılanışı acı verir.
    • Kraliçe Arı: Cinselliği reddederler. Erkeği yalnız soyun devamı için isterler. Onlar için cinsellik kirli ve aşağılayıcıdır.
    • İyi Kız Sendromu: İlk kez 1976 yılında G.C.MOULTON tarafından okullarında başarılı ve ebeveynleriyle hiçbir ciddi çatışmaları olmayan, edilgen, itaatkâr, boyun eğen, yumuşak başlı kadınların ortak özellikleri tanımlamak için kullanılan bu sendrom; çeşitli kültürlerde erkek ve kız çocukları için kalıplaşmış toplumsal farlılıkları ve inançları esas alır. Yani kız çocuklarının daha uysal, daha söz dinleyen, daha güvensiz, daha yardıma ihtiyaç duyan, başarıya daha az önem veren, daha duygusal, ezbere ve tekrara dayalı işlerde daha yetenekli oldukları düşünülürken; yüksek bilgi işlem düzeyi ve yaratıcılık gerektiren işlerde daha başarısız oldukları kabul edilir. İyi kız sendromu ile birçok cinsel işlev bozukluğu arasında bağlantı vardır. Cinsel terapi için başvuran orgazm olamayan kadınların çoğunun çocukluklarında veya genç kızlıklarında kendilerini iyi kız olarak tanımlamaları hiç şaşırtıcı değildir.
  • Vajinismusa Neden Olan Önyargılar ve Belirtileri

    • İlk birleşme her zaman acı verir,
    • Kızlık zarı aile şerefini korur, yırtılır, kanar ve patlar gibi ön yargılar,
    • Cinsellik erkeklerin gereksinimidir,
    • Cinsellik kadınları için zorunludur,
    • Cinsel ilişki kötü ve acı vericidir,
    • Erkekler potansiyel tehdit kaynağıdır,
    • Erkekler baskındır,
    • Vücuda giren bir şey zarar verebilir ve şiddet içerir,
    • Korku ve öfke daima bastırılmalı, asla dışa vurulmamalıdır,
    • Kadınlar zayıf ve çaresizdir,
    • Erkeklere güvenilmez.

    Vajinismusun Temel Belirtileri

    O an geldiğinde kişi panik atak benzeri bir durum yaşar. Eşini iter, kasılır. Korkar, bilinci açık olsa da kontrolünü yitirir, kontrol bilinçdışının eline geçer. Kişi bilinçdışı tarafından negatif bir hipnoz transı haline getirilir. Endişe, korku, kaygı duyar.

    Kişi zamanla aşağıdaki duygu ve düşüncelere kapılabilir:

    • Duygusal tatminde azalma,
    • Herkesin bu kadar kolay yaptığı bir şeyi ben nasıl yapamıyorum?” şeklinde suçluluk,
    • Utanç duyma,
    • Kendinden nefret etme,
    • Hayal kırıklığı hissi,
    • Aile büyüklerinin veya yakınlarının “Ne zaman çocuk sahibi olacaksınız?” soruları nedeniyle duyulan korku,
    • Zamanla meydana gelen cinsel isteksizlik vb.
  • Vajinismusun Nedenleri

    Vajinismusun en sık nedenleri psikolojik kaygılardır. Kız çocuklarına öğretilen veya irademizin bilinçdışımıza kodladığı “cinsellik kötüdür”, “kızlık zarı çok değerli ve korunması gereken bir şeydir” düşünceleri bu problemin ortaya çıkmasında önemli bir yer tutar. Bazen neden cinsel bilgi eksikliği, basit bir utanma ve cinsel duygulardaki baskılanma olabilir. Bazen de altta yatan neden özellikle çocukluk dönemindeki travmatik bir yaşantıdır. Bu durumda geçmiş de yaşanmış taciz gibi travmatik olayların bilinçdışına itilen bugünkü izdüşümleri ve etkileri gibi daha karmaşık içsel çatışmalar, yanlış kalıplar yada zorlamalar beden-zihin bütünlüğünü bozup vajinismusa neden olabilir. M. Erickson’un dediği gibi “defolu bir öğrenme ve kabullenme” vardır.

    Nedenleri davranışsal, bilişsel, dinamik ve varoluşsal modellere göre de ele alabiliriz. Yani geçmişte yaşanmış bir taciz, ensest ilişki yada kötü bir cinsel deneyimin kötü ve acı verici olarak değerlendirildiği davranışsal model, yine geçmişte maruz kalınan cinsel yasaklar ve abartılı ilk gece hikayelerin bilinçdışında oluşturduğu cinsellikle ilgili negatif şemaları içeren bilişsel model, daha çok Freud”un ruhsal gelişim evrelerinden cinsel kimlik gelişiminin ilk basamağı olan fallik dönem sorunlardan kaynaklanan dinamik model ve kadın kendini eşine ifade etmesi, farkında olmadan kendi varlığını eşine hissettirmesi ve istediği ilgiyi görmesi için başlattığı bilinçdışı otomatik hareketleri içeren varoluşsal model şeklinde nedenler ele alınabilir. Model veya modellerin çabuk tespiti vajinismus tedavisine yön verir. Örnek olarak; davranışçı ve bilişsel yöntemle başarıya ulaşan bir tedavi sonunda cinsel ilişki yaşanır ve sorun çözülür. Fakat vajinismus nedeni eşe ve yaşama karşı kendini var etme çabası gibi varoluşsal bir yapı ise, zamanla yaşanılan cinsel ilişkiye karşı bunaltı ve kaygı duyulmaya başlanır ya da yaşanılan ilişkiden yeteri kadar cinsel haz alınmaz. Nedeni bilenemez. Her şey yolundadır, yıllardır çekilen sorun çözülmüştür ama bir anda anlamsız bir boşluğa düşülür. İşte varoluşsal model bu sorunun çözümüne ışık tutabilir. Bu nedenle her vakaya davranışsal, bilişsel, dinamik ve varoluşçu yaklaşımları içeren “bütüncül psikoterapi” çerçevesinden bakmak doğru bir yaklaşım olacaktır.

    Dinamik modele göre vajinismus; cinselliğin kirli ve kötü bir şey olarak görüldüğü bir savunma tepkisidir. Yani kadın, bilinçdışında, saldırgan ve tehditkar olarak algıladığı erkekle birleşmeyi reddeder. Vajinismuslu kadınlar annelerinin, kendisini ve çocuklarını korumaktan aciz, çaresiz ve bağımlı olduğunu düşünürler ve cinsel ilişkiyi annenin bu zavallılığıyla özdeşleşme çağrışımı yaptığı için, ilişkiye girmemeyi en iyi savunma olarak algılarlar. Sonuçta, vajina istem dışı kasılır, cinsel birleşme olanaksız hale gelir.

    Nedenleri çoğaltmak mümkündür. “Hastalık yoktur hasta vardır” deyimini anımsatıp, en sık rastlanılan vajinismusa yol açan nedenleri genel olarak sıralayacak olursak:

    • Kızlık zarının çok değerli ve korunması gereken bir şey olduğu düşüncesi,
    • Cinsel kimlik bozukluğu yani eşcinsel özdeşleşme,
    • Cinsel bilgi eksiklikleri,
    • Geçmişte cinsel tacize veya tecavüze uğrama,
    • Kızlık zarının yırtılması sırasında korkunç bir acı duyulacağı fikri,
    • Ağrı ve acı duyulacağına dair korku ve inanışlar,
    • Ağrı eşiğinin düşük olması,
    • Utanma ve cinsel duygulardaki baskılanma,
    • Baskıcı ve otoriter bir baba,
    • Zayıf, güçsüz yada baskın bir anne,
    • Pasif, bağımlı yada aşırı anlayışlı koca,
    • Cinsel uyarılmada problemler,
    • Vajinal kayganlıkla ilgili problemler,
    • Cinsel isteksizlik,
    • Genç kızlık döneminde seksin pis ve kötü olduğunu öğreten yanlış ve katı eğitim tarzı,
    • Kadının cinsel bir meta veya cinsel bir obje olarak algılanması,
    • Cinsel organın giriş yerinin bilinmemesi,
    • Kızlık zarının korunması fikrinin yaşattığı ve şartlandırdığı gerginlik,
    • Çocuklukta ve grenlikte “bacaklarını kapa”, “eteğini ört” gibi uyarılar,
    • Cinsel mitler,
    • Çocukluktan kalma korkular,
    • Cinsellik konusunda yerleşmiş yanlış ön yargılar,
    • Katı ahlak kuralları ve tabular,
    • İlk cinsel ilişki sırasında kadının canının fazla yanması,
    • Vajinanın içine herhangi bir şey giremeyecek kadar ufak olduğuna dair yanlış inançlar,
    • Aşırı katı bir toplum düzeni içinde yaşama,
    • Görücü usulü evlenmeler,
    • Cinsel ilişkinin çok ağrılı olacağı yanlış bilgisi,
    • Bilinçdışında yaşanan suçluluk, ayıp, günah gibi fiziksel, kültürel, dinsel ve ahlaki korkular,
    • Bilinçdışına itilmiş bilinmeyen bir düşünce yada davranışın psikosomatik etkisi,
    • İlk gece korkusu,
    • Ağrılı bir jinekolojik muayene,
    • Simgesel olarak zihninde aşırı büyütülen penis yüzünden çok acı çekme veya parçalanma korkuları,
    • Geçmişte genital bölgeye gelen bir darbe yada travma,
    • Gebe kalma korkusu,
    • Çocuklukta makattan fitil kullanılması,
    • Uygun olmayan veya istenmeyen bir birliktelikte eşten sakınma,
    • Bazı enfeksiyonlar ve anormalliklerde vajinismusa yol açabilir. Bunlar: Endometriozis, kronik enfeksiyonlar, kızlık zarının gergin olması vb.
  • Vajinismus ve İlk Gece

    Vajinismuslu kadınların çoğu halen bakiredir. Çünkü vajinismus ilk gece ortaya çıkar. İlk gece başarısız olan çift sorunun geçici olduğunu ve daha sonraki günlerde kendiliğinden çözüleceğini düşünür. Fakat daha sonra da sorun devam edince kadında kadınlığında eksiklik olduğu düşüncesi, üzüntü, sıkıntı, gerginlik, her şeyin daha kötüye gideceği korkusu ve ardından suçluluk duyguları ortaya çıkmaya başlar. Erkek ise eşi tarafından istenmediği, reddedildiği duygularına kapılmaya başlar. Zamanla sertleşme yetersizliği olur. Erkeğin duyguları öfke ve kırılganlık arasında gidip gelir.

  • Vajinismus

    Vajinismus nedir?

    Kadında cinsel ilişkinin olduğu anatomik bölgeye vajen adı verilir. Vajenin etrafındaki kasların kasılması, tüm vücutta bir kasılma, endişe, korku ve panik hali, kadının bacaklarını sıkıca kapatması ve elleriyle eşini itmesine yol açan, istemsiz bir şekilde yani kadının kontrolü dışındaki bilinçdışı vajinal kasılmalara vajinismus denir. Halk arasında evli bakireler, tamamlanmamış evlilik veya cinsel fobi, tıp literatüründe cinsel işlev bozuklukları sınıflamasında ise cinsel ağrı bozukluğu da denilir.

    Sebepleri nelerdir?

    • Medikal/fiziksel durumdan kaynaklanan acılı birleşme
    • Acı korkusu
    • Yüksek kaygı
    • Yetersiz cinsel eğitim
    • Ev yaşantısında katı ve dengesiz dini öğretilerin olması
    • Evde şiddet yaşantısı
    • Geçmişteki cinsel taciz yaşantısı
    • Hamilelik korkusu
    • Bağlanma korkusu
    • Kalıplaşmış olumsuz yargılar

    Nasıl tedavi edilir?

    Vajinismusun bugün için bilimsel olarak başarısı kanıtlanmış tek tedavi yolu cinsel terapidir. Vajinismus cinsel tedaviye en iyi ve en kısa sürede yanıt veren cinsel işlev bozukluğudur. Uygun cinsel terapiyle yüzde yüze yakın düzelme olur. Cinsel terapi çoğunlukla çift görüşmesi şeklinde sürdürülür. Vajinismusu, çiftin sorunu olarak ele almak ve partneri de buna ikna ederek tedaviye aktif katılımını sağlamak çok önemlidir. Erkekler vajinismusu bir hastalık olarak kabullenmedikleri, belki de doğru bilgiye ulaşamadıkları için durumu istenmeme ve reddedilme olarak algılayıp, kırgınlık ya da öfke duyabilirler. Bazen durumun kendi yetersizlikleriyle ilgili olabileceğini düşünüp, kaygıyla zaman içinde cinsel isteksizlik ve sertleşme sorunları gelişebilir. Bu nedenle önce kapsamlı cinsel yaşam öyküsü alınır. Çiftin zorlukları değerlendirilir, kaygıları araştırılır. İlk seanslarda yapılan gecikmiş bir cinsel eğitimdir. Çiftin cinsel sağlıkla ilgili bilgilendirilmesi, yanlış inanışların düzeltilmesi, cinsel organlar ve cinsel fizyolojiyle ilgili doğruların aktarılması hedeflenir. Sonrasında egzersizlerle kademeli olarak kasılmanın ve girişle ilgili korkuların üzerine gidilir.

  • Çocuklar için babalar birer kahramandır…

    Babalar ve oğulları:

    Bir erkek çocuğunun erkekler dünyasını tanıması ve kimliğini bir erkek olarak kurgulayabilmesi için babasına ihtiyacı vardır.

    Anneler oğullarına kibarlığı ve temizliği öğretirken , babalar  erkekliği öğretir.

    Parkta anneler “Tırmanırken dikkatli ol!” diye uyarırken babalar, “Tepeye kadar çık!” diye bağırırlar. Yani anneler korumanın , babalar ise cesaretlendirmenin peşindedirler.

    Oğlu ile yakın ve sağlıklı ilişki içine giren babalar oğullarının hem sağlam karaktere sahip olmalarına yardımcı olurlar hem de ergenlik döneminde bireyselleşmelerine müsaade eder ve onların özgür kişilik gelişimine katkıda bulunurlar

    Babalar ve kızları:

    Kız çocuğunun karşı cinsle kurduğu ilk ilişkisidir babasıyla kurduğu ilişki. Özellikle 3- 4 yaşlarında babalarına duydukları hayranlık giderek artar ve babayı idealize eder. Babasıyla beraber erkeklerin dünyasını öğrenir. İleride erkeklere dair yapacağı genellemelerin bilgisine babası sayesinde ulaşır.

    Bir kızın babasıyla kurduğu ilişki ve içinde bulunduğu etkileşim onun ileriki yıllarda karşı cinsle olan, eşiyle, patronuyla, arkadaşlarıyla ve çalışma arkadaşlarıyla kuracağı ilişkiyi de belirler.

    Babalar kızlarının gözünde daha güçlü ve daha akıllıdırlar. Bu nedenle daha çok saygı uyandırırlar. Eğer baba katı, otoriter ve korku uyandıran bir babaysa; kız utangaç ve çekingen olacaktır. Kendini ifade etmek yerine içine kapanmayı tercih edecektir.

    Eğer baba sevgisini ve ilgisini çocuğuna gösterirse , ulaşılabilir olduğunu ona hissettirirse kız çocuğun erkeklere karşı olumlu imajı gelişir. İleride eşlerine karşı daha ılımlı, anlayışlı, sevgi dolu olurlar.

    Babalara önerilerim:

    • Bebekliğinden itibaren bakımında rol alın
    • Çocuğunuza varlığınızı hissettirin, onu kucaklayın,
    • Yaşları kaç olursa olsun haftanın en az bir günü iki  saat baba- çocuk günü ilan edin ve onunla paylaşın
    • Eğer büyük ise arkadaşları ile tanışın , sohbet ortamları yaratın
    • Onu sevdiğinizi ve saydığınızı gösteren olumlu cümleler kurun ki çocuğunuz da sevgi ve saygısını size açıkça gösterebilsin
    • Çocuğunuzun kişiliğine veya bedenine sözel ya da fiziksel saldırıda asla bulunmayın
    • Çocuğunuzun herhangi bir hatasında onu cezalandırmayın. Sakin, yol gösterici ve çözüm bulucu yaklaşın , hatalarından ders çıkarmasına yardımcı olun
    • Çocuğunuza rol model olduğunuzu unutmayın, onun yanında sigara, alkol gibi maddeler  kullanmayın
    • Problemlerinizi bağırıp çağırmadan, çözüm yolları üreterek çözmeye çalışın
  • Evimizin Gizli Kahramanları Babalar

    Yaşımız kaç olursa olsun birer çocuğuz aslında. Her daim babamızın ilgisine ve şefkatine ihtiyaç duyarız.

    “ Başım sıkıştı , BABAAAA” ,”  Param bitti , BABAAAA “  “Aşık oldum, BABAAAA “

    Evimizin gizli kahramanlarıdır babamız. Yardım alacağımız, güvenebileceğimiz, yanlış yapsak bile kollarını açıp bizi sımsıkı saracak limanımızdır.

    Kişiliğimizin , ilişkilerimizin, evliliğimizin, hatta yetiştireceğimiz çocukların temel taşıdır babamız. Ondan aldığımız  olumlu ya da olumsuz parçalar üzerine şekillenir geleceğimiz.

    Çocuk bakımı deyince akla ilk anneler gelir, çünkü babalar rolleri gereği evlerini geçindirebilmek, çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak adına çalışırlar  ve çoğu zaman da çocuklarının büyüme evlerini kaçırabilirler. İlk söz, ilk adım, ilk diş belki de ilk “ baba”  deyişlerini duyamaz, göremezler.

    Günümüzde bu biraz değişti, artık babalar çocuklarının gelişim dönemlerini kaçırmamak için çaba sarf ediyorlar. İş bölümüne daha yatkınlar ve çocuk bakımının sorumluluğunu paylaşmak istiyorlar.Çünkü babalık bireye doyum sağlayan en önemli tecrübelerden biridir. Bir erkek için duygusal açıdan alınabilecek en güzel ödüldür baba olmak.

    İyi baba olmak; sevgi, deneyim, sabır ve bilgilenme işidir.

    Çocuğun babasıyla yakın ve sıcak ilişkiler kurabilmesi onun psikolojik gelişimi açısından çok önemlidir. Babanın ilgisi;

    • Çocuğa iletişim Yeteneği kazandırır.
    • Kişilik yapılanmasını etkiler; kendiyle barışık, daha sosyal,  daha pozitif, arkadaşlarıyla uyumlu, liderlik özelliği gelişmiş bir kişilik geliştirir.
    • Çocuklar kendi değerlerine daha kolay sahip çıkarlar  ve arkadaş baskısına direnme güçleri fazladır.
    • Yaşamda karşılaştığı problemleri daha kolay aşması ve başarılı, mutlu, üretken bir birey olması daha olasıdır.
    • Zeka gelişimini etkiler; çocukların espri anlayışı, dikkat süresi ve öğrenme hevesi bakımından diğer çocuklardan daha avantajlıdır.
    • Çocuğun çevre ile ilişkisinde onu desteklediğinde, olayları çözerken kendi başına bağımsız düşünüp, karar vermesini desteklediğinde , çocuğuna zaman ayırıp konuştuğunda, ona kitap okuduğunda, oyunlarına eşlik ettiğinde zeka gelişimine olumlu katkı sağlamış oluyor.
    • Cinsel gelişimini etkiler; baba kız ve erkek çocuğun cinsel gelişimi için önemli bir yere sahiptir, özellikle erkek çocuklarda gözlem, taklit ve özdeşim kurma yolu ile kendi cinsel kimliğini keşfeder.