Welcome to WordPress. This is your first post. Edit or delete it, then start writing!
Yazar: prosman@gmail.com
-
Madde Bağımlılığı Nedir ve Nasıl Anlaşılır?
Pikoterapist Dr. Obengül EJDER Tv8 ekranlarında Çook Yaşa programında Madde Bağımlılığı Nedir ve Nasıl Anlaşılır? konusunu anlatıyor.
-
Dr. Obengül EJDER ile Sineterapi Atölyesi
Bu yılın Sineterapi Atolyesini heyecanla bekleyenler için
- 17 Eylül Mersin’de
- 19 Eylül Izmir’de
- 21 Eylül Istanbul’da
- 8 Ekim Adana ‘da başlıyor.
Adana kontenjanımiz 20 kişi, kapalı grup olacagı için yıl boyu başka kayıt almayacagız, ayrintili bilgi için 0(506) 515 37 77 numaralı telefonu arayabilirsiniz
Sinematerapi Atölyesi’nin amacı nedir?
Neden sinema filmi izlemekten hoşlanıyoruz? Diziler neden her geçen gün reyting rekorları kırıyor hiç düşündünüz mü? Çünkü film izlerken izleyici sürekli kendinden bir şeyler arıyor izlediği sahnelerde, bazen kimseye söyleyemediğini bir baş karakter korkusuzca söylüyor, bazen yüreğini yakan öfkesinin ya da çok derinlere bastırdığı farklı bir duygusal ihtiyacının ekranda bir yansımasını görüyor.
İşte tam bu noktada izleyiciyi doğru psikolojik bilgi ile buluşturarak iyileştirici bir zemin oluşturmuş oluyoruz. Aslında terapi odasında konuşarak yaptığımız psikoterapi seansları da, danışanlara kitaplar okutarak satırların arasında kendiyle yüzleştirmeye çalıştığımız biblioterapi yöntemi de, Psikodrama da aynı felsefeye dayanıyor. Yani önce görünen problemin altını keşfetme yolculuğu, ardından farkındalık ve kabul aşaması, sonunda da farklı seçeneklerin keşfedildiği çözüm aşaması…
Atölyeye kimler katılabilir?
Kendi iç dünyasını keşfetmek, kişisel farklılıklarının farkına varmak, aile ve sosyal çevresinde ilişkilerini iyileştirmek, gündelik veya travmatik yaşantı sorunlarıyla daha kolay başa çıkmak isteyen herkes atölye çalışmamıza katılabilir.
Filmleri nasıl seçiyoruz?
Hani herkes “ anlatsam benim hayatım roman olur” veya “ Benim şu yaşadıklarımdan kaç bölüm dizi çıkar biliyor musunuz? “ diye anlatır ya, işte aslında yaşamın bir yansıması olan filmleri seçiyoruz.
Kadın erkek ilişkileri, aşk, aldatma, cinsel sorunlar, bağlanma sorunları, ikili ilişkilerde sınır koymanın zorlukları gibi Aile yaşamına dair her türlü filmi seçiyoruz. Ayrıca anne babanın yanlış tutum ve davranışlarının çocuklar üzerindeki negatif etkileri, kardeşler arası rekabet, ergenlik dönemi sorunları, engelli çocuklar ve ailelerinin yaşadıkları, yaşam savaşları ve bunun gibi çocuk gelişimine dair pek çok konuda filmler seçiyoruz.
-
Ergenlik Döneminde Sosyal Medya Kullanımı
Dr.Obengül Ejder TV 8 ‘de ÇOOK YAŞA programının konuğuydu. “Ergenlik Döneminde Sosyal Medya Kullanımı ” başlığı altında Anne Babalara Tavsiyelerde bulundu
-
Evlilikte Aldatma ve Türleri
“Evlilikte Aldatma ve Türleri” konulu bölümüyle “Ruh Cerrahı” programımız Türkiye Klinikleri TV program arşivimize eklenmiştir.
#evlilik #aldatma #drobenejder
-
Ergenlik Döneminde Arkadaş Baskısı
13 yaşında oğlum var, bizleri artık hiç dinlemiyor, geçen gün çantasında tek sigara gördüm. Çılgına döndüm, saatlerce konuştum ama arkadaşı ne yaparsa onu yapmaya devam ediyor. Geçenlerde sınıfından birkaç veliyle de görüştüm. Öyle şeyler anlatıyorlar ki ; arkadaşı için anne ve babasının cebinden para alan çocuklar, kız arkadaşının saç rengiyle aynı olabilmek için saçını gizlice sarıya boyatan kızlar, dövme modası var deyip ,okul harçlıklarını biriktirerek aynı dövmeden kollarına yaptıran üç samimi arkadaş …. Ne yapacağımızı şaşırdık. Saatlerce ülkeyi kurtaran nutuklar attık birbirimize…
Özelikle ergenlik dönemindeki gençlerin ailelerinden sık sık bu tür serzenişler duymaktayız. Aslında tam da bu dönemin bir özelliği olan gencin arkadaşları tarafından kabul edilme ve onaylanma gereksinimlerinden doğar bu durum. Ancak bazen gençlerin başlarını belaya sokmalarına ve işlerin daha da karışmasına sebep olmaktadır da…
Çocuklar okul dönemlerinde aileleriyle geçirdikleri zamanın neredeyse iki katını arkadaşlarıyla geçiriyorlar. Tıpkı biz yetişkinlerin iş arkadaşlarımızla geçirdiğimiz zaman gibi. Bu nedenle anne babalar işler ne zaman istedikleri gibi gitmese hemen çocuklarının kötü davranışlarının sorumlusu olarak arkadaşlarını göstermeleri aslında doğal gibi görünmekte.
Ancak anne ve babaların gözden kaçırdıkları bir şey var ki o da; genellikle yanlış davranışlarda bulunan arkadaşları öncelikle kendi çocuklarının arayıp bulduğunu fark etmeyerek yanılgıya düştükleridir.
Ergenlik Döneminde Arkadaş Baskısı Nedenleri
- Kabul görme ve onaylanma ihtiyacı
- Reddedilme, dışlanma, alay edilme korkusu
- Yakınlık, bir gruba dahil olabilme gereksinimi
- “Adam yerine konma”, sözünü dinlettirme ihtiyacı
- Özgüven eksikliği
- Sosyalleşme becerilerinde eksiklik
- “Hayır” diyebilme becerisinden yoksunluk
- Çatışma ve çözüm bulma becerilerinde eksiklik
- Aşırı baskıcı ya da aşırı rahat aile tutumları
- Eksik ya da yanlış yetişkin rehberliği
- Ev ortamının tutarsızlığı, dengesizliği
- Sağlıksız rol modelleri
- İlgi ve sevgi eksikliği
Ergenlik Döneminde Arkadaş Baskısı Öneriler
- Yasaklar koymayın: Amacınız çocuklarınızın arkadaşlıklarına engel olmak değil, arkadaşlık ilişkilerinde karşılaşabileceği sorunlarla başa çıkabilmelerine yardımcı olmak olmalıdır.
- Arkadaşlık kavramını açıklayın : Arkadaşlığın ne olduğu, kime arkadaş dendiği, arkadaş gruplarının gencin hayatındaki yeri, grup içerisinde bireyselliğini, kendi değerlerini ve haklarını nasıl koruyabileceğini konuşun .
- Çocuğunuzu dinleyin ve sorularına doğru yanıtlar verin : Yapılan araştırmalar gençlerin cinsellik, ilişkiler ve uyuşturucu maddeler hakkında arkadaşlarından veya medyadan yarım yamalak bilgiler edinmek yerine bu konuları anne babalarıyla konuşmak istediklerini göstermektedir bu nedenle size soru sormasına müsaade edin. Böylece yaşadığı ikilemleri daha sağlıklı şekilde atlatabilecektir. Kafası karıştığında danışabileceği, onu yargılamadan dinleyecek ve yol gösterecek birisinin olması kendini güvende hissetmesine sebep olacaktır.
- “Hayır” demesini öğretin : Arkadaş baskısı ile başa çıkmada en önemli yöntemlerden biri gence “hayır” diyebilme becerisini öğretebilmektir. Ergene “hayır demesini bil!” demek yeterli olmaz elbette , örnek olaylar verilerek üzerinde çalışılabilir, veya bizzat kendiniz örnek olabilirsiniz.
- Sevginizi gösterin: Öncelikle aile ortamından başlayarak gençlere sevilip sayıldıkları, saygı gördükleri, yargılanmadan dinlenebildikleri, kabul gördükleri, desteklendikleri ortamlar sağlanmalıdır. Bu gibi ihtiyaçları karşılanan ergenler olumsuz arkadaş gruplarından daha kolay kopabilmektedirler.
- Okul dışı ilgi alanlarını geliştirmesini sağlayın: Çocuğunuzun okul içinde veya dışında sosyal etkinliklere katılımını destekleyin. Bu şekilde ; hem sorumluluk alarak kendine olan güvenini arttıracak hem de değişik arkadaş ve yetişkin gruplarıyla sosyalleşme imkanı bulacaktır.
- Ufak tefek şeyleri büyütmeyin: Saç kesimi veya her gün siyah giymek gibi küçük değişiklikler gelip geçicidir. Bunları çocuğunuzun büyümesinin bir işareti olarak değerlendirin, aksi halde çok daha büyük bir sorunla karşı karşıya kalabilirsiniz.
- Gereğinden fazla kaygılanmayın: Pek çok çocuk yanlışı ve doğruyu birbirinden ayırt edebilir ve büyüdüğünde sorumluluk sahibi , düşünceli bir yetişkin olur. Çocuklar ilerde anne babalarından öğrendikleri düşünceleri, değerleri ve inançları yeniden benimsemeye meyillidir. Eğer sizinle yeterince açık bir iletişim içinde olursa çocuğunuzun doğru kararlar vereceğine güvenin.
- Yardım alın: Eğer çocuğunuzun ciddi bir belaya bulaştığını düşünüyorsanız, mutlaka öncelikle okuldaki psikolojik danışmandan daha sonra da bir psikoterapistten yardım alın
-
Bağlanma Korkusu
Bağlanma korkusu;
Çağan Irmak’ın müthiş ses getiren filmini hatırlıyorsunuz değil mi? Issız Adam…
Yarım kalmış bir aşk hikayesini anlatıyordu. Seyreden herkesi çok etkilemişti o film, kadınlar ağlayarak çıkıyor, erkekler “ ben o filme gitmesem “ diye kaçıyordu. Çünkü bu film, bir aşk hikayesinin, tarafların birbirini sevmediği için değil , kadın ve erkeğin korkuları yüzünden nasıl sona erdiğini anlatıyordu.
Duygularını göstermekte zorlanan, hiçbir ilişkiye bağlanmak istemeyen , korkan bir Issız Adam vardı karşımızda. Kendine kurduğu bir dünyanın içinde yaşayan, yalnız , oradan oraya savrulan , kısa süreli hazlarla mutlu olmaya çalışan… Her ne kadar bağlanmaktan korksa da , doğum günü pastası için ortadan kaybolan çalışanlarını göremeyince bağlandıklarını kaybetmekten ne kadar çok korktuğunu o an hissetti.
Çağan Irmak filmin merkezine bağlanma korkusunu yerleştirmişti. Herkesin hayatında yarım kalmış aşklar , ilişkiler vardır. Bu yarım kalmış aşkların temelinde sevgisizlik değil, korkular , kaygılar vardır. Dile gelmemiş, söylenememiş pek çok korku, kaygı tüketir ilişkileri. Zihinler hep geriye gider. Geçmişteki sevgili unutulmaz, her mutsuzlukta, her kalp sızısında geçmiş hatırlanır.
İlişkilerde Bağlanma Nedir?
Bağlanma; sevmek, içe bağlı olmaktır. Bağlılığın oluşması için kişinin özgür iradesi önemlidir. Ayrılmaktan korktuğu için değil ya da karşı tarafın kendini ilişkide tutmaya zorlamasından değil, kalmayı kendi iradesi ile seçmesidir. Flört etme, nişanlı olma ya da evli olma bir kişinin bağlı olduğunu göstermez.
Bağlanma ihtiyacı beraberinde korkuları da getirir. Bir şeyin varlığı sizi ne kadar mutlu hissettirir ise yokluğu ya da yok olma ihtimali de o kadar kaygılandırır ve korkutur. Bilinç altı bir süreçle “Üzüleceğim “ diye geri çekilir , kaçar. Bu korku hayata, aileye, işe, genel insan ilişkilerine dair olabileceği gibi kişinin duygusal ilişkilerinde de söz konusu olabilir.
Bağlanma korkusunun temellerinde;
Terk Edilme Korkusu: Terk edilme korkusu yaşayan kişilerin geçmişlerinde bu korkuyu doğuracak temel olaylar vardır. Ailesi ile ilgili, özellikle de annesiyle ilgili böyle bir deneyim yaşamış olma ihtimali daha fazladır. Küçük yaşlarda yaşanan bu deneyim her defasında aynı şeyi yaşayacakmış gibi korku hissettirir.
Acı Çekme Korkusu: Küçük yaşlarda annesinden ayrılmak zorunda kalan ya da güvensiz bir ortamda bulunmuş acı çekmiş kişiler bir daha aynı acıyı yaşamamak için savunma mekanizması geliştirirler. Bilinç altına bastırdığı bu duygudan kaçmak için çeşitli davranışlar sergilerler. Karşı tarafa kendini değersiz, yetersiz, sevilmiyormuş gibi hissettirirler.
Kültürümüzde çocuğu sütten kesmek için annesinden uzaklaştırır, başka bir yere götürüler. Oysa ki henüz meme dönemindeki bir çocuğu annesinden bir hafta- bir ay ayrı tutmak son derece sakıncalıdır. Bu durum çocukta derin acı ve güvensizlik oluşturur. Anne geri döndüğünde ise artık çocuk hiçbir zaman eskisi gibi aynı güveni duymaz ve bağlanmaz.
Ayrılamama, Özgürlüğünü Yitirme Korkusu: Ayrılamama korkusu ilişkiye bağlanma korkusunu açığa çıkarır. Genellikle kendilerine güveni düşük kişilerdir ve reddedilmekten korktukları için kendi istedikleri kişiler yerine kendini beğenen kişiler ile birlikte olurlar. Ancak bu durumda her ne kadar kendilerini güvende hissetseler de eşlerine yoğun duygular besleyemezler. Eşlerini zayıf, güçsüz , eksik bulsalar da gerçek duygularını söyleyemezler ve terk edilmekten korkarlar.
Bağlanma korkusu yaşayan kişilerin çoğu bu korkularının farkında değildir. Ancak kişi fark ederse bu konuşulur ve ilişki içinde çözümlenir.
Örneğin;
Evliliklerinin 12. yılında terapiye başvuran bir çift, son 3 yıldır çok kavga ettiklerini, ilişkilerinin düzelebileceğine dair umutlarını yitirdiklerini, son çare avukattan önce terapiste geldiklerini söylemişlerdi. Erkeğe göre eşi çok kıskanç, dayanılmaz derecede sorgulayan, bulduğu her açıkta olay çıkaran, çok söylenen, yıpratıcı bir kadındı. Kadına göre ise eşi; sorumsuz, evin bütün yükünü kadına yıkan, kendi başına planlar yapıp, sadece eğlenceye para harcayan, güvenilmez bir adamdı.
Bireysel ve evlilik öykülerini aldığımızda; Erkeğin evliliğin gündelik sorumluklarını almak istememesinin nedeni ebedi çocuk, genç kalmak istemesi olduğu anlaşılıyordu. Çünkü eğer “ eş” ya da” baba “ kimliklerini üstlenirse içinde dayanılmaz bir öfke ve sıkıntı oluşuyordu. Öfkelenmemek için her türlü sorumluktan kaçıyor; kaçamadığı zaman da zarar vererek patlıyordu. Karısına duyduğu öfkeyi onu sosyal ortamlarda yalnız bırakarak, pasif şekilde ifade ediyordu. Karısı bu izolasyon duygusunu reddedilmişlik olarak algılıyor ve eşini sert bir dille eleştiriyordu. Bu sözel saldırıya karşı adam atağa geçiyor ve bazen fiziksel şiddet uyguluyor bazen de evi terk etmekle tehdit ediyordu.
Erkek Kaçınan bir bağlanma stiline sahip yani bağlanmaktan korkuyordu.
Kadın ise doğduğu andan itibaren aileyi birleştiren bir arada tutan bir görev üstlenmişti. Annesi, babası, ablası hep ona güvenmiş, ailenin bütün sorunlarını yüklenen ve çözen bir kadın olup çıkmıştı. Hayırlı evlat, hayırlı anne olma yükü, kendi ihtiyaçlarını hep ikinci plana atmasına ve içinde biriktirdiği sıkıntıları paylaşamamasına sebep oluyordu. Kendini kurban rolüne koymuştu ve hep “muhtaç olunan” kişiydi. Sonuçta evlenince de eşine ; ailesine yaptığı gibi annelik yapıyordu ve koşulsuz destek sağlayarak bir gün eşinin de onun ihtiyaçlarını fark edip, gidereceğini düşünüyordu. Her ne kadar şikayet etse de parayı, güç ve kontrolü elinde tutuyordu ve eşim bensiz yapamaz diyordu.
Kadın Kaygılı Bağlanma stiline sahipti. Kendine olan güvensizliğini eşine dayandırıyor ve çaresiz, kurban rolünü sürdürüyordu.
Bu çiftin terapilerinin en önemli aşaması kendilerini ve geçmiş bağlanma stillerinin evliliklerini nasıl olumsuz etkilediğini keşfetmeleriydi. Bundan sonraki adım ise artık keşfedilenleri kabul etmek ve sağlıklı bağlanma stiline doğru geçiş yapmaya çalışmak…
Ülkemizde yapılan bir araştırmada ; toplumun yaklaşık %38 i Güvenli, %48,5 kaygılı , %13,5 ise kaçınan, güvensiz bağlanma stiline sahip olduğu tespit edilmiş.
Aynı araştırmada; her iki bireyin de kaçınan, güvensiz bağlanma stiline sahip olduğu evliliklerin sık görüldüğünü göstermekte. Ancak bu durum çiftleri mutsuz etse de , evlilikleri kötü bile gitse ; boşanmak yerine, evliliği sürdürdükleri anlamını taşımakta.
Evlilik uyumu ve doyumu açısından bakıldığında; her iki çiftin de Güvenli Bağlanma stiline sahip olduğu evliliklerin daha uyumlu ve doyumlu yaşanma ihtimali çok yüksek.
Kadının Güvenli bağlanma stiline sahip olduğu, erkeğin ise Kaygılı bağlanma stiline sahip olduğu evliliklerde ise anlaşma daha iyi , toplumsal dengeler açısından her ne kadar sıkıntı yaşansa da sürdürülebilir bir evlilik yapısı vardır.
Erkeğin Güvenli, kadının ise Kaygılı bağlanma stiline sahip olması, aşırı güvensizlik ve kıskançlıkları evliliğin kalitesini düşürmekte , kavgaların sık yaşanmasına sebep olmaktadır.
Bağlanma stilinizi biliyor musunuz?
GÜVENLİ BAĞLANMA:
- Eşlerine kolaylıkla yaklaşırlar ve bağlı olmaktan mutludurlar
- Terk edilme ya da yakınlaşma kaygıları yoktur
- Uzun süreli ilişkiler kurarlar, bunun sonucu yaşanan cinsellikten hoşlanırlar
- Hem kendilerine hem de başkalarına saygıları yüksektir
- Stres altında sosyal destek ararlar
- Kendi duygularını açmaktan ve kendilerine açılmasından hoşlanırlar
- İlişkilerde olumlu, iyimser, yapıcı tutum sergilerler
- Daha az hastalanır ve ölümden daha az korkarlar
- Eşlerine karşı empatik ve affedicidirler
KAYGILI BAĞLANMA
- Eşlerine fazla yakınlaşır, iç içe yaşamak isterler
- Terk edilme korkuları çok yüksektir
- İlişkilerini derin ancak kısa süreli yaşarlar
- Beklentilerinin hep karşılanmadığı hissederler ve doyumsuzluk yaşarlar
- Kayıp ya da ayrılık sonrası yoğun acı yaşar ve depresyona girerler
- Kendilik saygıları değişkendir
- Cinselliği yaşamak yerine sarılıp uyumak isterler
- Çeşitli alanlarda başarı hayalleri kurar ancak çaba göstermezler
- Eşlerine karşı kıskanç ve güvensizdirler
KAÇINAN BAĞLANMA:
- Eşlerine güven duymazlar
- Başkalarının kendilerine bağlanma duygusu gerginlik yaratır
- İlişkilerine sınırlı yatırım yaparlar
- Çok kişi ile aşksız cinsel ilişki yaşarlar
- Her türlü yeniliğe ve yeni bilgiye kapalıdırlar
- Stres altında yalnız kalmayı tercih ederler , çevrelerinde bulunan stresli kişilerden uzaklaşırlar
- Her türlü sosyal ilişkiyi sıkıcı ve gereksiz bulurlar ( Aslında reddedilmekten korkarlar )
- Kendi düşünce ve duygularını açmazlar, başkalarının açmasından da rahatsızlık duyarlar
- İlişkilerini hep olumsuz hatırlarlar
-
Alkolik Ebeveynler
Ne yazık ki toplumun büyük sorunlarından biri de alkolizm. Genellikle bu gerçeği ne alkolikler ne de aileleri kabul etmek istemezler.
Alkolizm evin içinde yaşayan bir dinazor gibidir. Dışarıdan bakıldığında görmemek mümkün değildir. Fakat o evin halkı bu canavardan nasıl kurtulacaklarını bilemedikleri için onu görmezden gelmeyi tercih ederler. Ancak bu şekilde hayatlarını sürdürebilirler.
Alkolik bir babaya sahip olan çocuklar, daha küçük yaşlarda sır tutmayı öğrenirler. Bir süre sonra her şey o kadar doğalmış gibi gelir ki , evdeki herkes üç maymunu oynayarak ( görmüyorum, duymuyorum, konuşmuyorum) yaşamaya çalışır.
Babası alkolik olan bir danışanım çocukluğunu bakın nasıl hatırlıyor;
- Babam sert adamdı, sevgisini hiç göstermezdi
- Bazen gecenin bir yarısı, sonuna kadar zili çalar “ yatıyor musunuz siz, babanıza hiç saygınız yok mu, insan babasını beklemez mi? “ diye bağırırdı. Bazen de sabaha karşı annem merak eder, onu balkonda beklerdi. Sonra ağabeyimi kaldırırdı; “ git bak bakalım nerde kaldı ? “ diye. Ağabeyim sokaklarda babamı arardı, bir yerlerde sızmış bulur, sürükleyerek eve getirirdi. Eğer kendinde değilse içimiz rahat ederdi, çünkü bizi dövecek , hatta kavga edecek hali bile olmazdı.
- Çok küçüktüm, herkes babasını sırtında taşıyarak getirir sanırdım. Babamın ayakkabılarını çıkarmak benim görevimdi. İşin garip tarafı “ Biz ne yapıyoruz? Niye yapıyoruz” diye hiç sorgulamazdık.
- Ailemizin büyük sırrıydı, hiç kimse bilmemeli, duymamalıydı. Sabah olduğunda babam işine giderdi, esnafla sohbet ederdi, her şeyin yolunda gittiği normal bir aile gibi yaşardık.
- Maalesef ne bir gün top oynadık, ne de maç seyrettik, hep “ vaktim yok, yorgunum “ derdi , evde asla gürültü istemezdi
- Yıllar sonra fark ettim, yaşadığımız bu büyük işkence; annemi ve bizi birbirimize bağlayan en önemli ve tek bağdı.
Alkolik bir ebeveyne sahip olan çocuklar;
- “Normal aile” oyunu oynanırken, derin yaralar alırlar
- Küçük yaştan itibaren sır tutmayı öğrenirler
- Alkolik olan bireyle çocuk gibi ilgilenilmek zorunda kalındığından, evdeki asıl çocukların fiziksel ve duygusal ihtiyaçları görmezden gelinir
- Özgüvenlerini kaybederler
- Utandıkları için, arkadaş edinmekte güçlük çekerler
- Ya çekingen ve içe kapanık olurlar, ya da hırçın ve saldırgan
- Gördüklerini, duyduklarını, hissettiklerini sürekli inkar etmek zorunda kalırlar
- Alkolik olan ebeveynlerini iyileştiremedikleri için suçluluk duygusu yaşarlar
- Gerçek duygu ve düşüncelerini saklamak için yalan söylerler
- Bir gün büyüdüklerinde de başkalarının kendilerine yalan söylediğini sanarak, kimseye güvenemezler
- Büyük sırrı paylaşan aile bireylerine karşı sadakatla bağlı olurlar
- Bu sadakat duyguları, ileride eşlerine ya da ait olmaya çalıştıkları gruplara karşı körü körüne bağlılık şeklinde devam eder
· Genellikle farkında olmadan tıpkı kendi ebeveynleri gibi aciz ve çaresiz olan eşler seçerler. Kurtarıcı misyonu edinerek, onu korur, kollar iyileştirmeye çalışırlar
-
Bütüncül Oyun Terapisi Eğitimi (BOTE)
Değerli Meslektaşlarımız,
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) olarak organize ettiğimiz BÜTÜNCÜL OYUN TERAPİSİ EĞİTİMİ‘nde başta FREUD , PİAGET, KOHLBERG, BOWBLY, ERICSON gibi Gelişim Psikolojisi kuramcıları olmak üzere Alfred Adler, Virginia Axline, Carl Rogers, Bernard ve Louise Guerney, Carol ve Bayron Norton gibi birçok kuramcının psikoterapotik yaklaşımları anlatılacak, çocuk ve ergenlere yönelik Psikodinamik, Bilişsel Davranışçı , Çocuk Merkezli, Metaforik ve Aile Merkezli Oyun Terapisi gibi oyun terapisi ekolleri öğretilecek, modern eğitim kavramları (kişiselleştirme, uygulayarak öğrenme, ekip çalışması ve bilginin yol gösterici eşliğinde keşfi) kullanılacak ve “duyarsam unuturum, görürsem hatırlarım ve yaparsam öğrenirim” modeli uygulanacaktır.
BÜTÜNCÜL OYUN TERAPİSİ EĞİTİMİ, PSİKOTERAPİST DR. OBENGÜL EJDER tarafından verilmektedir.
Bütüncül Oyun Terapisi eğitimimiz; psikoterapi yapmaya yeni başlamış veya psikoterapi bilim ve sanatı öğrenmek isteyen, çocuk ve ergenlerle çalışan ruh sağlığı profesyonelleri için “oldukça kolay, anlaşılan ve uygulanabilen psikoterapotik oyun terapi tekniklerini öğretir ve “multi-disipliner yaklaşım” ile holistik (bütüncül) düşünceyi savunmaktadır.
Bütüncül Oyun Terapisi Eğitiminin Amacı: Söz konusu çocuklar olunca en doğal ve kendilerini rahat ifade edebildikleri ortam, oyunlarıdır. Oyun ve oyuncaklar aracılığı ile çocukların kendilerini ifade etmelerini, güçlenmelerini ve iyileşmelerini sağlayan özel yönteme de oyun terapisi denir. Güvenli bir ortam yaratan, eğitimli bir oyun terapisti ile çocuklar istedikleri, hissettikleri gibi oynamaya cesaretlendirilirler. Çok çeşitli oyuncakların sunulduğu bu süreçte çocuklar; sanat, kum, hayal gücü gibi oyun terapisinin çeşitli araçlarını kullanarak kendilerini ifade etme şansına sahip olurlar.
- Çocukların konuşma dili oyundur, bu dili anlayabildiğimizde çocukların duygusal dünyasına girebilir ve sorunlarına yardımcı olabiliriz. Çocuğun terapide oyun oynaması, bir yetişkinin terapi sırasında problemlerini konuşarak dışa vurmasına benzeyen bir süreçtir. Bu süreçte çocuklara duygusal sorunları ifade edebilmeleri için değişik türde birçok oyuncak sunulur. Çocuklara oyun terapi odasında kendilerini oyunlar yolu ile ifade edebilmeleri için fırsat yaratılır.
- Bu eğitimde; oyun terapisi ile ilgili temel kavramlar ve teknikler sunulacaktır. Ayrıca, oyun terapisini daha etkili kullanabilmek için teori bilgilerinin yanında uygulamalı çalışmalara da yer verilecektir.
- Bütüncül oyun terapisi ile neler yapılmaktadır ?
Aile ve çocuk psikopatolojik olarak tanınmaktadır. Aile ile çocuktaki problemi besleyen unsurlar gözden geçirilmektedir. - Oyun odasında çocuğun dili olan oyun ve kelimeleri olan oyuncaklar ile konuşması izlenmekte ve çocuk ile sağlıklı bir terapötik ilişki kurulmaya çalışılmaktadır.
- Çocukla birlikte onun istediği oyunlar oynanarak bu şekilde çocuğun problemlerine kaynak oluşturan ihtiyacı tespit edilmekte, çatışma yaşadığı birincil kişiler hakkında çocuğun oyunda verdiği ip uçları değerlendirilmektedir.
- Problemlerinin çözümüne dair oyun yolu ile güçlendirme çalışmaları yapılmaktadır.
- Bütün bu çalışmalarla, aile ve çocuk arasındaki sağlıklı iletişim dili oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu şekilde aileye rehberlik yapılarak çocuğu normal gelişim döngülerinin sağlıklı işlemesi amaçlanmaktadır
Tüm Çocuk ve Ergen Psikiyatri uzmanlarını ve asistanlarını, Psikologları, Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmenleri, Aile Danışmanlarını, Psikiyatri Hemşirelerini ve bu konuda Yüksek Lisans yapmış olan Okul Öncesi Öğretmenleri, Özel Eğitim Uzmanlarını, Sosyal Hizmetler Bölümü Mezunlarını, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Öğretmenleri ve Uzmanlarını eğitimimize bekliyoruz.
Dostluk, sevgi ve saygılarımızla.
Dr.Obengül EJDER
Çocuk ve Ergen Psikoterapisi
Eğitim KoordinatörüEĞİTİM İÇERİĞİ
- 1. MODÜL:
- Oyun Terapisi Kuramcıları,
- Teorik Temelleri ve Prensipleri,
- Psikodinamik Oyun Terapisi
- 2. MODÜL:
- Çocuk Merkezli Oyun Terapisi,
- Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi,
- Adleryan Oyun Terapisi
- 3. MODÜL:
- Metaforik Oyun Terapisi,
- Teraplay: İlişkileri Onarmak,
- Filial Oyun Terapisi ( Çocuk Ebeveyn İlişki Terapisi )
- 4. MODÜL: Oyun Terapisi Klinik Uygulamalar
- Öfkeli ve Zorba Davranışlarda Bulunan Çocuklarla Oyun Terapisi
- Anksiyete Bozukluğu Olan Çocuklarla Oyun Terapisi
- Okul Merkezli Problemli Çocuklarla Oyun Terapisi
- İhmal ve İstismara uğramış Çocuklarla Oyun Terapisi
- Boşanmış Ailenin Çocuklarıyla Oyun Terapisi
- Yas ve Travmatik Kayıp Yaşayan Çocuklarla Oyun Terapisi
- DEHAB Olan Çocuklarla Oyun Terapisi
- SÜPERVİZYON
- Eğitim bitiminin 3. veya 6. ayında süpervizyon çalışması yapılacak olup, süpervizyon çalışmasını başarıyla tamamlayan tüm katılımcılara ayrıca uygulayıcı sertifikası verilecektir. Tarih grupla birlikte belirlenecektir.
SERTİFİKASYON
- Eğitimin teorik kısmını (4 Modül) tamamlayan kursiyerlerimize CİSED ONAYLI 80 SAATLİK BÜTÜNCÜL OYUN TERAPİSİ EĞİTİMİ KATILIM SERTİFİKASI, Süpervizyon modülünü tamamlayan kursiyerlerimize ise CİSED ONAYLI 100 SAATLİK BÜTÜNCÜL OYUN TERAPİSİ UYGULAYICI SERTİFİKASI verilecektir. Süpervizyon eğitim tarihleri grupla birlikte belirlenecektir.
Eğitim Süresi:
120 saat. Ayda 1 hafta sonu. (Cumartesi ve Pazar saat: 09.00- 18.00) gerçekleşecek, 4 ay teorik + Eğitim bitiminin 3. Ve 6. Aylarında Süpervizyon, toplamda 6 ay sürecektir.
Katılım, Kontanjan ve Kayıt Koşulları
KİMLER KATILABİLİR
- Psikiyatri Uzmanları ve Asistanları
- Tıp Doktorları *
- Psikologlar
- Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmenler
- Aile Danışmanları
- Sosyal Hizmetler Bölümü Mezunları
- Psikiyatri Hemşireleri
- Aile Hekimleri *
- Sosyoloji mezunları *
- Anaokulu Öğretmenleri*
- Okul Öncesi Öğretmenleri*
- Özel Eğitim Uzmanları*
- Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Öğretmenleri ve Uzmanları*
* Yukarıdaki yazılı olan meslek profesyonelleri dışında eğitimlerimize kayıt kesinlikle kabul edilmemektedir. Ancak Aile Hekimleri, Anaokulu Öğretmenleri, Okul Öncesi Öğretmenleri, Özel Eğitim Uzmanları, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Öğretmenleri ve Uzmanları Psikoloji, Klinik Psikoloji, PDR, SHU gibi alanlarında yüksek lisans veya doktora yapmışlarsa eğitimlerimize kabul edilmektedir.
- YÖK tarafından denkliği kabul edilen yurt dışı üniversitelerden mezun olan ve yukarıdaki yazılı olan meslek profesyonelleri eğitimlerimize başvurabilirler.
- Eğitimlerimizin teorik ve pratik çalışma, ödevler ve sınavlarını başarı ile tamamlayan kursiyerlerimize Cumhuriyet Kanunlarının ve “ilgili meslek grubunun yasa ve tüzüklerinin tanıdığı bütün hak ve yetkilerden faydalanmak üzere “eğitim katılım sertifikası” verilir.
EĞİTİM TARİHLERİ
3. DÖNEM ADANA OYUN TERAPİSİ EĞİTİMİ
- 16-17 Kasım 2019
- 21-22 Aralık 2019
- 11-12 Ocak 2020
- 21-22 Mart 2020
EĞİTİM YERİ
- Pusula Mutlu Yaşam ve Gelişim Akademisi / Ankara
Kayıt – Kabul Sırasında İstenen Belgeler
- 2 Adet fotoğraf
- Lisans diploması ve varsa uzmanlık diplomasının önlü arkalı fotokopileri
- Nüfus cüzdanının önlü arkalı fotokopisi
- Varsa alınan diğer eğitimlerin belge veya sertifikalarının önlü arkalı fotokopileri
Detaylı bilgi ve kayıt işlemleri için 0(312) 212 6626 veya 0(506) 515 37 77
-
Bütüncül Çocuk ve Ergen Psikoterapisi Eğitimi
Eğitimin İçeriği:
- 1. MODÜL : Fiziksel ve Ruhsal Gelişim Evreleri
- 2. MODÜL: Çocuklarda Görülen Ruhsal ve Psikolojik Bozuklukların tanı ve tedavisi
- 3. MODÜL: Çocuklarda Görülen Ruhsal ve Psikolojik Bozuklukların tanı ve tedavisi
- 4. MODÜL: Çocuk ve Ergenlerde Cinsel Gelişim, İhmal ve İstismar
- 5. MODÜL: Ergenlerde Görülen Ruhsal ve Psikolojik Bozuklukların tanı ve tedavisi
- 6. MODÜL: Psikoterapi Süreçleri
- 7. MODÜL: Psikoterapötik beceriler ve müdahaleler( Çağdaş Psikodinamik Psikoterapi )
- 8. MODÜL : Psikoterapötik beceriler ve müdahaleler ( Bilişsel Davranışçı Psikoterapi )
- 9. MODÜL: Psikoterapötik beceriler ve müdahaleler ( Oyun terapisi )
- 10. MODÜL: Psikoterapötik beceriler ve müdahaleler ( Aİle Terapisi )
- 11. MODÜL: Psikoterapi uygulamasında kullanılan testler, formlar, ölçekler ve yönergeler
- 12. MODÜL: Psikoterapi uygulamasında kullanılan testler, formlar, ölçekler ve yönergeler
- 13 – 16. MODÜL: Formülasyon ve Süpervizyon
1. MODÜL
Fiziksel ve Ruhsal Gelişim Evreleri ( Prof.Dr. Orhan Derman, Dr.Obengül EJDER )
Çocuklarda Sağlıklı Fiziksel Gelişim Evreleri
Çocuklarda Sağlıklı Ruhsal Gelişim Evreleri
- Bilişsel Gelişim – PİAGET
- Ahlak Gelişimi – KOHLBERG
- Psikoseksüel Gelişim –FREUD
- Psikososyal Gelişim –ERICSON
- Kişilik Gelişimi
- Savunma Mekanizmaları
2. MODÜL – 3. MODÜL
Çocuklarda Görülen Ruhsal ve Psikolojik Bozukluklar
- Yaygın Gelişimsel Bozukluklar
- Otistik spektrum bozukluğu
- İletişim Bozuklukları
- Motor Bozukluklar
- Diğer bozukluklar
- Bağlanma Bozukluğu
- Öğrenme Bozuklukları
- Okuma bozukluğu ( disleksi )
- Yazılı anlatım( disgrafi )
- Matematik öğrenme güçlüğü
- Okul başarısı ile ilgili sorunlar
- Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
- Yıkıcı Davranım Bozuklukları
- Davranım Bozuklukları
- Karşı Olma- Karşı Gelme
- Dışa Atım Bozuklukları
- Enüresis
- Encopresis
- Kaygı Bozuklukları
- Parmak Emme, Tırnak Yeme
- Ayrılma Kaygısı Bozukluğu
- Sosyal Kaygı Bozukluğu
- Performans kaygısı
- Travma sonrası stres bozukluğu
- Fobiler
- Depresif Bozukluklar
- Bipolar Affektif Bozukluk
- Obsesif Kompulsif Bozukluk
- Çocuklarda Depresyon
- Tik Bozuklukları
- Uyku bozuklukları
- Beslenme ve Yeme Bozuklukları
- Bebeklik Anoreksisi/Pika/Obesite
4. MODÜL
Çocuklarda ve Ergenlerde Sağlıklı Cinsel Gelişim, İhmal ve İstismarın Önlenmesi
- Cinsellik Nedir? Cinsiyet nedir?
- Cinsel Kimlik Oluşumu ve Cinsel Kimlik Kazanımını Etkileyen Faktörler
- Ergenlikte Cinsellik ve Vücut Değişimleri
- Büyüme ve Beden Değişikliklerinin Davranış ve Tutumlar Üzerindeki Etkileri
- Anne Babaların Cinsel Gelişim Dönemindeki Tutumları
- Çocuk İstismarı ve İhmali ( Duygusal İstismar,Fiziksel İstismar,Cinsel İstismar)
- Cinsel Eğitim Nasıl Verilir
- Aile ve Çocuk Hukuku
5. MODÜL
Ergenlerde Görülen Ruhsal ve Psikolojik Bozukluklar
Ergenlerde Görülen Ruhsal ve Psikolojik Bozukluklardaki Semptomların Saptanması ve Tedavi
- Ergenlerde Görülen Psikosomatik Hastalıklar
- Ergenlik Döneminde Depresyon ve İntiharın Önlenmesi
- Ergenlerde Görülen Yeme Bozuklukları( Anoreksiya, Bulmia, Aşırı Yemek Yeme)
- Ergenlikte Disiplin/Uyum ve Davranış Sorunları
- Akran Zorbalığı / Okuldan Kaçma / Küfür
- Ergenlik Dönemi Bağımlılıkları
- Madde Bağımlılığı/Sigara Bağımlılığı
- Bilgisayar/İnternet/Telefon Bağımlılığı
6. MODÜL
Psikoterapi süreçleri
- Psikoterapi Nedir?
- Çocuk ve Ergen Psikoterapisinin Farkı Nedir?
- Çocuk ve Ergen Danışanlarla İlk İlişkinin Kurulması ve İletişim
- İlk Görüşmenin Yapılandırılması
- Danışanın Sorunlarını Değerlendirme
- Tanı koyma, vaka formülasyonu ve vaka analizi yaparak “ne tedavi ediyorum” sorusuna yanıt verme
- Psikoterapide amaç ve strateji oluşturma
- Çocuk ve Ergen danışanlarla terapötik işbirliği sağlama
- Etik kurallar ve nasıl uygulanacağını öğrenme
7. MODÜL
Psikoterapötik Beceriler ve Müdahaleler
- Psikoanalitik Terapi yaklaşımı
8. MODÜL
- Bilişsel Davranışçı Terapi Teorik Temel Bilgi ve Teknikler
- Çözüm Odaklı Terapi Yaklaşımı (ÇOT
9. MODÜL
- Oyun Terapisi ve Çeşitleri
- Çocuk merkezli oyun terapisi ( Deneyimsel Oyun Terapisi)
- Aile merkezli oyun terapisi (Filial Terapi)
10. MODÜL
- Aile Terapisi
- Aile Yaşam Döngüsü
- Aile Modelleri
- Aile içi İletişim Teknikleri ve Çatışma Yönetimi
- Boşanma öncesi ve sonrası dengeler
- İkinci evlilikler ve yeni aileye uyum
- Evlat edinme
11. MODÜL – 12. MODÜL
Psikoterapi uygulamasında kullanılan testler, formlar, ölçekler ve yönergeler
- Gelişim Testleri
- Ankara Gelişim Tarama Envanteri:
- Denver II Gelişimsel Tarama Envanteri
- Peabody Resim Kelime Testi
- Gesell Gelişim Figürleri Testi
- Metropolitan Okul Olgunluğu Testi (4-6yaş)
- Dikkat Algı Testleri
- Bender Gestalt Görsel Motor Algılama Testi
- A.T Tematik Algı Testi
- Benton Görsel Bellek Testi
- Zeka Testleri
- GoodEnough – Harris Bir İnsan Çiz Testi
- Kişilik Testleri
- LouisaDussPsikanalitik Hikâyeler Testi
- Draw A Person – Bir İnsan Çiz – Testi
- Beier Cümle Tamamlama Testi
Eğitim Süresi:
Toplam 16 Ay – 12 Ay Teorik ( Ayda 1 hafta sonu / 2 gün ) + 4 Ay Uygulamalı Süpervizyon
- 1. Modül: 07-08 Aralık 2019
- 2. Modül: 18-19 Ocak 2020
- 3. Modül: 08-09 Şubat 2020
- 4. Modül: 07-08 Mart 2020
- 5. Modül: 18-19 Nisan 2020
- 6. Modül: 16-17 Mayıs 2020
- 7. Modül: 06-07 Haziran 2020
- 8. Modül: 04-05 Temmuz 2020
- 9. Modül: 22-23 Ağustos 2020
- 10. Modül: 05-06 Eylül 2020
- 11. Modül: 10-11 Ekim 2020
- 12. Modül: 07-08 Kasım 2020
- 13. Modül: 12-13 Aralık 2020
- 14. Modül: 09-10 Ocak 2021
- 15. Modül: 06-07 Şubat 2021
- 16. Modül: 06-07 Mart 2021