Bir çocuğun temel güven duygusunun geliştiği tek yer ailesidir. Aile bireylerini koşulsuz kabul eder, koşulsuz sever ve onlara güvenir. Anne, baba, abi, abla gibi birinci derece akrabalara güvenildiği kadar dede, amca, dayı, hala, kuzen, yeğen gibi yakın akrabalar da çocuğun koşulsuz sevgi ve güven duyduğu kişilerdir.
Çevreden gelebilecek her türlü tehlikeye karşı aile bireylerinin çocuğu koruyup, kollayacağı , her türlü iyiliği için onu gözeteceği düşünülür ki sağlıklı olanı da budur. Eğer bir gün çocuğun bu temel güven duygusuna ihanet edilecek olunursa ; ileride mesleği ne olursa olsun, hayatı boyunca izlerini taşıyacağı , bedenini ve ruhunu daima kirlenmiş hissedeceği bir yaşamı yaşamak zorunda kalacaktır.
İki çocuğu olan 42 yaşındaki kadın danışanım panik atak teşhisi ile beş yıldır tedavi görüyordu. Bu beş yılda pek çok ilaç değişilmiş, ilaçları aldığı zaman iyi, almadığı zaman da kendisini kötü hissediyordu. İlk panik atağını; yakın bir arkadaşının kendisinden istediği borç paraya;
“ Ben de müsait değilim, kusura bakma , veremeyeceğim” dediği günün akşamında yaşamıştı.
“ ya bir daha benimle konuşmazsa, ya arkadaşlığını keserse , ya bir daha beni sevmezse, arkadaşsız kalırsam “ diye korkmaya başlamıştı. . Daha sonra öyküyü derinleştirdiğimizde çocukluğundan beri pek çok kimseye “HAYIR “ diyemediğini , onlar ne isterse bu güne kadar elinden geleni yaptığını öğreniyoruz. Aslında yıllardır hayır diyemiyordu ama o arkadaşı onun çok değer verdiği , sevdiği , kaybetmekten korktuğu bir arkadaşı idi. Onun kırılacağını düşünmek bile kalbini sıkıştırmaya, nefesini daraltmaya yetiyordu. Belli ki bu duyguyu bir yerlerden tanıyordu. Hayır demekten korktuğu başka ne yaşamış olabilirdi?
5-6 yaşlarındayken kendisinden 12 yaş büyük abisinin oyun oynarken yanına geldiği ve “gel atçılık oynayalım” dediğini hatırladı. Yüzü koyun yerde yatarken beline oturan abisinin penisinin bacaklarının arasında sürtündüğünü fark etti, o anda bunun kötü bir şey olduğunu fark etmişti ama o çok güçlü olduğu için kaçamamıştı. Daha sonra her seferinde bu oyun biraz daha can acıtıcı bir hal almıştı. Ne zaman kaçmaya kalkışsa, ya da “HAYIR” diyerek direnmeye, abisi ” annemi ve seni öldürürüm “ diye tehdit ediyordu.
7 yaşındayken bir kez tüm cesaretini toplayarak annesine söylemeye kalktığında annesi ona bir tokat vurmuş “ sen ne o….bir kızsın, abiler hiç böyle bir şey yapar mı? Bir an önce büyü de seni evlendirelim “ demişti. O yaşta evlilik fikrinden çok korkmuş ve bir daha hiç kimseye abinin bu bitmek bilmeyen dokunuşlarını ve oyununu anlatamamıştı. Ta ki abisi askere gidene kadar “ HAYIR “ dememe oyunu sürmüştü. Abi askerden dönünce bir işe girmiş ve ondan çoook uzaklaşmıştı.
Peki ruhundan , acıyan bedeninden, kırılan kalbinden, sarsılan güven duygusundan da uzaklaşabilmeyi başarabilmiş miydi ? Maalesef ki HAYIR
Not: Danışan öyküleri etik ilkeler gereği tamamıyla değiştirilmiştir.