Etiket: cinsel sorunlar

  • Cinsel yolla bulaşan hastalıklar

    Bana Birşey Olmaz Demeyin…

    Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder, cinsel yolla bulaşan hastalıkların, giderek artan oranlarda toplumu olumsuz etkilediğini söyledi. Dr. Ejder, bu artışta evli yada bekâr, genç yada yaşlı pek çok kişinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda hem çok bilgisiz hem de çok cesur davranmasının önemli rol oynadığına dikkati çekti.

    “Bana bir şey olmaz”, “bir kereden bir şey olmaz”, “korunmama ne gerek var“ gibi düşüncelerle yapılan hareketlerin doğru olmadığını ifade eden Dr. Obengül Ejder, “Oysaki Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) insanlık tarihi kadar eski olup gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en önemli halk sağlığı sorunlarından biri. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra birçok ülkede giderek artmakta ve geri dönüşü olmayan ciddi sonuçlar doğurmakta.” dedi.

    Utanmayın! Çekinmeyin! Mutlaka Hekime Gidin!
    Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder yaşanan rahatsızlıklar ilgili mutlaka hekime başvurulması gerektiğine de vurgulayarak, “Toplumda cinsel yolla bulaşan hastalıkların sadece seks işçiliği yapan kadınlarda görüldüğü düşünülse de aslında cinsel yolla bulaştığı için bu hastalığı taşıyan partnerle birlikte olmuş erkeklerin ve/veya onların eşlerinin de hasta olmaları kaçınılmaz. Cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı oluşmuş ön yargılar nedeniyle hastalar utanırlar, hekime gitmekten çekinebilirler. Çoğu kez bu hastalıklar belirtisiz seyredebildiğinden kişi yakalandığı hastalığı günlerce hatta haftalarca farkına varmadan taşıyarak, başkalarına, eşine, nişanlısına veya sevgilisine bulaştırabilir. Bu nedenle de tanı ve tedavi gecikebilir.” şeklinde konuştu.

    Belirtileri Nelerdir?
    “Bazen kişilerde hastalık belirtileri görülebilmesine karşın çoğu kez belirti vermeyebilirler. Ve bu sırada da ilişkide bulundukları eşlerine bulaştırabilirler.” diyen Dr. Ejder, cinsel yolla bulaşan hastalıkların belirtilerini,
    Üreme organları ve idrar yolundan gelen kirli beyaz, sarı, sarı-yeşil, bazen kötü kokulu, bazen köpüklü olabilen normal zamanlarda rastlamadığımız akıntılar görülmesi,
    Üreme organlarında yara, siğil, ülserler
    Sık idrara çıkma,
    İdrar yaparken yanma hissi ve/veya ağrı;
    Cinsel ilişki sırasında ağrı,
    Cinsel ilişkiden sonra kanama,
    Üreme organları ve çevresinde kaşıntı;
    Kasıklarda veya karnın alt bölgesinde ağrı,
    Kasıklarda beze, şişmeler,
    Ateş, halsizlik, yorgunluk gibi genel enfeksiyon belirtileri,
    Eklem ağrıları şeklinde sıraladı…

    Bulaşma Yolları Nelerdir?
    Hastalıkların temel bulaşma yolunun korunmasız yapılan cinsel ilişki olduğunu bildiren Terapist Dr. Ejder, “Birden fazla cinsel eşe sahip olmak, Cinsel eşin son bir yıl içerisinde CYBH geçirmiş olması, Sadece normal (vaginal) cinsel ilişki ile değil, diğer cinsel ilişkilerde de (anal, oral) bulaşma riski vardır, hatta daha yüksektir. Bu hastalıkların bazıları, enfekte anneden bebeğe gebelik sırasında, doğum sırasında, doğum sonunda yakın temas ve süt ile geçebilir;
    kan ve kan ürünlerinin verilmesi sırasında; hastalarla yakın temas ve enfekte olmuş eşyaların ortak kullanılması ile; vücudun çeşitli yerlerine, delerek küpe vb takılması veya iğne ile dövme yaptırılması durumlarında da bulaşabilmektedir.” dedi.

  • ANNE VE BABALARIN ÇOCUĞUN CİNSEL GELİŞİMİ İLE İLGİLİ SORULARI

    Anne babaların çocuklarının cinsel gelişimi ve eğitimi ile ilgili sordukları sorulardan bazı örnekler:

    Soru: “Kardeşler aynı odada yatabilir mi?”
    Cevap: 5 yaşına kadar farklı cinsten kardeşler aynı odada yatabilirlerse de bu yaşta “utanma duygusunun gelişmesi (giyinme ve soyunmada) nedeni ve cinselliği keşfetme merakı nedeniyle çocuklar arasında cinsel içerikli oyunların oynanması söz konusu olabilecektir.

    Soru: “Çocukların anne-babaları ile aynı odada yatmaları doğru mudur?”
    Cevap: Yatak odanız size aittir. Üstelik çocukların yaşları ne kadar küçük olurlarsa olsunlar, cinsel ilişki sırasında duyacaklarından ve göreceklerinden etkileneceklerdir. Çocuğun kendine olan güven duygusunun gelişebilmesi için erken yaşlarda kendi odasında tek başına yatabilmeyi başarması gerekir. Aynı zamnada evliliğin kurallarını ve anne baba rollerini de öğrendiğinden anne babalrın özel bir odası olması gerektiğini öğrenmelidir. Çocuğunuzu her açıdan korumak için aynı odada yatmamalısınız.

    Soru: Çocuğumla birlikte banyoya girmem sakınca yaratır mı?
    Cevap: Genellikle 3 yaşa kadar çocuklar anne babanın çıplaklığını çok fazla önemsemeyebilir. 4-5 yaşından itibaren bunun farkına varacaktır. Bu yaşlarda anne babanın örtünmesinde yarar vardır. Çocukla konuşurken, vücudumuzdaki özel organları başkalarına göstermenin uygun olmadığı vurgulanmalıdır.

    Soru: “Çocuğumun cinselliğe olan ilgisi birden arttı ne yapmalıyım?”
    Cevap: 9-14 yaş bu ilginin arttığı bir dönemdir. Sorduğu sorular ve gösterdiği ilgi karşısında telaşlanmayın. Her soruya doğal bir tavırla, zamanında ve doğru cevaplar verin. Cinselliğe yönelik ilgisi uzun süre devam ettiği ve sadece bu alana yoğunlaştığı takdirde bir uzmana danışın. İlgi doğal olmakla birlikte yaşamın diğer alanlarında uzaklaşacak kadar yoğunlaşma ruhsal sorunları ifade eder. Uzman yardımıyla yolunda gitmeyenleri bulmak gerek.

    Soru: “Benim çocuğum hiç soru sormuyor ne yapmalıyım?”
    Cevap: Her çocuk cinselliği merak eder. Yanlış anne baba tutumları çocuğun soru sormasını engeller (Daha önceki girişimleri yanıtsız kalmış, bu konunun konuşulmaması gereken gizli bir konu olduğu mesajını almış,vb.). Uygun fırsatlar yaratarak (film, tv programı,günlük yaşamda karşılaşılan durumlar) konuyu siz açın ve soru sormasını sağlayın. Sizin rahatlatıcı tavrınız onu da rahatlatacak ve doğru bilgileri sizden almış olacaktır.

    Soru: Medya, çocuklarımız üzerinde çok etkili. Televizyon ve internette kontrol edilemez boyutta cinsellik ve şiddet içeren yayınlar var. Çocuğumu bunlardan nasıl koruyabilirim?
    Cevap: Çocuğun büyüme esnasında teknolojiden uzak tutulması çağımız şartlarında imkansız görünüyor. Maalesef ki çocukların dikkate alındığı ve korunmaya çalışıldığı bir programcılık anlayışının olduğu da söylenemez. Ancak, televizyon izleme konusunda Türk ailesinin bilinçli olmadığı da bir gerçektir. Çoğu ailenin tek eğlence aracının televizyon olması beraberinde bazı tehlikeleri de getirmektedir. Sabahtan akşama kadar açık bir televizyonda elbette çocuk için zararlı sahneler görme olasılığı da fazladır. Bu nedenle çocuklarla daha kaliteli vakit geçirilmeli, televizyon yerine oyunlar oynanmalıdır.

    Soru:Çocuğumu İnternetteki sex sitelerinden nasıl uzak tutabilirim?
    Cevap: Eğer evde bilgisayar ve internet var ise, mutlaka çocuklar için Filtre olmalı, her istediği siteye girişi mümkün olmamalıdır. Bilgisayar kullanımı mutlaka ailenin ortak kullanım alanı olan , salon, hol , oturma odası gibi yerde olmalı ve çocuğun girdiği siteleri anne babanın görmesi mümkün olmalıdır.

    Soru: Sünnet yaşı ne olmalı ve çocuğumu nasıl hazırlamalıyım?
    Cevap: Sünnet dinsel inançlar ve gelenekler doğrultusunda yapılmakla beraber sağlık açısından da önemlidir. Çocukla sünnete ilişkin korkutmamak, korkutucu şakalar yapılmasını engellemek gerekir ( “Sen sünnet olunca görürsün!”, “ne zaman keseceğiz?”, “getirin bıçağı”).
    Çocuk sünnet olduğunda penisinin kesilip, organının eksileceğinden korkar. Çocuğa penisinin kesilmeyeceği sadece penisinin ucunda bulunan fazlalık olarak bulunan derinin alınacağı anlatılmalıdır.
    Cinsel gelişim açısından çocuğun kendi vücudu ile çok fazla ilgili olduğu 2-7 yaş arası sünnet düşünülmemelidir. Ya 0-2 yaş arası ya da 7-11 yaş arası sünnet gerçekleştirilmelidir.
    Soru: Mastürbasyon nedir? Mastürbasyon yapan çocuğa nasıl yaklaşmalıyım:
    Cevap: Mastürbasyon, el ya da başka bir nesne ile cinsel organlara dokunmak ve bundan zevk almaktır. Bebeğin kendini tanıma döneminde sık rastlanan doğal bir davranıştır. Çocuklar için idrarını ve dışkısını yaptığı bölge ayrı bir ilgi odağıdır. Bu ilgi genellikle tuvalet eğitimi verilen yaşlarda artmaktadır.
    Çocuğun bu davranışı cinsel gelişimin bir parçası olarak görülmelidir. Kaygı duymak gereksizdir. . Gerek eliyle gerekse sürtünerek mastürbasyon yapan çocuğa kızıp, azarlayıp, onu korkutmak yerine üzerinde durmamak ve eğer olağan üstü bir sıklıkta oluyorsa, onu korkutmadan ve konuya değinmeden başka bir şeyle oyalayarak dikkatini başka bir yöne çekmek genellikle yeterli olur.
    Mastürbasyon eğilimi yoğun olan küçük çocuklarda, duygusal doyumsuzluk söz konusu olabilir. Mastürbasyonu engellemek yerine bu doyumsuzluğun kaynağını bulmak ve ortadan kaldırmak gerekir. Bunun için bir uzman yardımı gereklidir.
    Ergenlik döneminde mastürbasyon tekrar başlar. Bu durum cinselliğini yaşamak isteyen gencin doğal bir deneyim arzusundan kaynaklanmaktadır. Abartılmamalıdır. Normal ve sağlıklıdır. Yine sıklığının aşırı artması halinde bir doyumsuzluk, psikolojik bir sorun söz konusu olabilir. Mutlaka bir uzman yardımı alınmalıdır.

  • GÖKTEN 3 ELMA DÜŞSE … AŞK- HAZ – EVLİLİK

    En eski çağlardan bu yana , gölge gibi peşimizi bırakmayan aşk…Temelinde yalnız ana-babamızın değil, ondan önceki sayısız kuşağın da ağır mirasını barındırıyor. Yüreğimizde uyuklayan , zaman zaman bilinç dışına taşan duygular, nice tarihi aşkların mirasını kanıtlıyor.

    Aşkı merak etmek, büyük ve özel soruları dile getirmek , insanların ruhlarının en derinini merak etmek değildi sadece, aynı zamanda kavgayı, savaşı, iktidarı, dini, ölümü de merak etmekti.

    Aşkın ayak izlerini ararken, noter belgeleri ve nüfus cüzdanları aşkı aşk olmaktan çıkarıp değersiz kayıtlara dönüştürmeye başlamıştı bile. Geriye sanat ve edebiyat kalıyordu bir tek; mektuplar, günlükler, şiirler, şarkılar, tablolar , resimler , heykeller….

    Tarihçiler aşkın kırıntılarını hep aradılar, yapılan kazılarda, çanak- çömlek kırıklarında , süs eşyalarının kalıntılarında , taşlara oyulmuş resimlerde…Ancak kökenine dair ne bir iz, ne bir fosil , ne de bir anlatı bulamamışlar. On milyonlarca yıl önce bir gün, belki de bir gece, bir el oynadı, bir söz söylendi , bir duygu doğdu…Sonra da bu derin duyguya “ aşk” mı dediler acaba?

    Aşkın tarihine dair pek çok kaynak araştırdım, En derli toplusu Dominique Simonnet ve arkadaşlarının derledikleriydi. Aşkın tarihini “Duygu( Aşk ), Evlilik, Cinsellik(Haz)” gibi üç kelimede özetliyorlardı. Ama yaşanmışlığı öyle üç çerçeveye oturtuyorlardı ki ; katılmamak mümkün değil…

    • Aşkın da hazzın da olmadığı evlilikler
    • Haz barındırmayan aşk evlilikleri
    • Evlilik olmadan yaşanan aşkın hazzı…

    Aşkın da hazzın da olmadığı evlilikler :Prehistorik dönemlerde, erkekle kadın arasında duygulara hele de hazza yer yoktu, evliliklerin kurulmasındaki amaç, çocuklar dünyaya getirmek, mirası ve soyun devamını güvenceye almaktı. Böylece; aşkın da hazzın da olmadığı evlilikler yapıldı.

    Haz barındırmayan aşk evlilikleri : Rönesans döneminde ; cinsel baskılar arttıkça, küçük küçük isyanlar başladı. Kadın ya da erkek evleneceği insanı sevse, nasıl olurdu? Çıkar evliliği yerine aşk evliliği onlara ne kaybettirirdi? Ancak hala cinsellikte haz kabul edilemezdi , böylece haz barındırmayan aşk evlilikleri yaşandı.

    Evlilik olmadan aşkın hazzı : Yirminci yüzyılın başlarında , cinselliğin üstündeki örtü kalkmaya başladı ve zincirler kırıldı, bedenlerin ve zihinlerin özgürleşmesi hızlandı. Evlilik olmadan aşkın hazzı yaşanmaya başlandı. Ancak bu sahnenin ters yüzü de tuhaftı, geçici bir hevese dönüştü, bu sefer de bedeli aşk ödedi…

    Ya bu gün yolun neresindeyiz? Hala evliliklerin bir çoğu çocuklar dünyaya getirmek, mirası ve soyun devamını güvenceye almak amacıyla kuruluyor, genellikle kadınlar ( erkekleri de yadsıyamayız) aileleri tarafından zorla evlendirilmeye çalışılıyor. Ya da mantık evliliği yaptım masalı ile kendilerini kandırmaya devam ediyor …

    Aşk evliliği olarak başlayan evliliklerde ise çiftler duygusal beslenmelerine devam etmediklerinde, birbirlerine karşı duyarsızlaşmaya başlıyorlar, evlilikleri rutin bir hayata dönüşüyor, içinde haz barındırmayan, tek düze, sıkıcı …

    Evlilik olmadan aşkın hazzını yaşamaya çalışanlar, iki arada sıkışıp kalıyor, toplumsal baskılar mı, yaşamak istedikleri aşk mı? İki uç da keskin bıçak, hangi yöne gitseler canları acıyor.

    Aşkın tarihi yolculuğunun sonunda insanoğlu, her üçünü de istiyor… Yani; haz veren, aynı zamanda da evlilikle de sonuçlanacak, kalıcı bir aşk…

    Her üçünü de bulmanız dileğiyle…

  • Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar

    BANA BİRŞEY OLMAZ DEMEYİN

    CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLARA DİKKAT EDİN

    Evli ya da bekar, genç ya da yaşlı pek çok danışanımın cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda hem çok bilgisiz hem de çok cesur olduklarını görüyorum.

    “ Bana bir şey olmaz”  , “ bir kereden bir şey olmaz” ,  “korunmama ne gerek var “ gibi düşünceler ile partnerleri ile güvensiz ve güvenliksiz cinsel ilişkiye girdiklerini öğreniyorum.

    Oysaki  Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) insanlık tarihi kadar eski olup gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en önemli halk sağlığı sorunlarından birisi. Özellikle II. Dünya Savaşından sonra bir çok ülkede giderek artmakta ve  geri dönüşü olmayan ciddi sonuçlar doğurmakta.

    UTANMAYIN! ÇEKİNMEYİN! MUTLAKA HEKİME GİDİN !

    Toplumda cinsel yolla bulaşan hastalıkların sadece seks işçiliği yapan kadınlarda görüldüğü düşünülse de aslında cinsel yolla bulaştığı için bu hastalığı taşıyan partnerle birlikte olmuş erkeklerin ve/veya  onların eşlerinin de hasta olmaları kaçınılmaz.

    Cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı oluşmuş ön yargılar nedeniyle hastalar, utanırlar, hekime gitmekten çekinebilirler. Çoğu kez bu hastalıklar belirtisiz seyredebildiğinden kişi yakalandığı hastalığı günlerce hatta haftalarca farkına varmadan taşıyarak, başkalarına, eşine, nişanlısına veya sevgilisine bulaştırabilir. Bu  nedenle de tanı ve tedavi gecikebilir.

    Belirtileri nelerdir ?

    Bazen kişilerde hastalık belirtileri görülebilmesine karşın çoğu kez belirti vermeyebilirler. Ve bu sırada da ilişkide bulundukları eşlerine bulaştırabilirler.

    • Üreme organları ve idrar yolundan gelen kirli beyaz, sarı, sarı-yeşil, bazen kötü kokulu, bazen köpüklü olabilen normal zamanlarda rastlamadığımız akıntılar görülmesi,
    • Üreme organlarında yara, siğil, ülserler
    • Sık idrara çıkma,
    • İdrar yaparken yanma hissi ve/veya ağrı;
    • Cinsel ilişki sırasında ağrı,
    • Cinsel ilişkiden sonra kanama,
    • Üreme organları ve çevresinde kaşıntı;
    • Kasıklarda veya karnın alt bölgesinde ağrı,
    • Kasıklarda beze, şişmeler,
    • Ateş, halsizlik, yorgunluk gibi genel enfeksiyon belirtileri,
    • Eklem ağrıları, cinsel yolla bulaşan hastalıkların habercisi olabilir.

    Bulaşma yolları nelerdir?

    • Temel bulaşma yolu korunmasız yapılan cinsel ilişkidir. Birden fazla cinsel eşe sahip olmak, Cinsel eşin son bir yıl içerisinde CYBH geçirmiş olması,
    • Sadece normal (vaginal) cinsel ilişki ile değil, diğer cinsel ilişkilerde de (anal, oral) bulaşma riski vardır, hatta daha yüksektir.
    • Bu hastalıkların bazıları, enfekte anneden bebeğe gebelik sırasında, doğum sırasında, doğum sonunda yakın temas ve süt ile geçebilir;
    • kan ve kan ürünlerinin verilmesi sırasında;
    • hastalarla yakın temas ve enfekte olmuş eşyaların ortak kullanılması ile;
    • vücudun çeşitli yerlerine, delerek küpe vb takılması veya iğne ile dövme yaptırılması durumlarında da bulaşabilmektedir.
  • Cinsel İsteksizlik

    Cinsel isteksizlik nedir?

    Azalmış cinsel istek, yeterli cinsel uyarı olmasına rağmen cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması veya hiç olmaması, cinsel arzu duyulmaması durumudur. Halk arasında “frijidite” ya da “cinsel soğukluk” olarak da adlandırılmaktadır.

    Sebepleri nelerdir?

    Fiziksel Faktörler:

    •  Yaşlanma ve menopoz,
    •  kullanılan bazı ilaçlar,
    •  böbrek, karaciğer ve kalp yetmezliği, tiroid hastalıkları, şeker hastalığı ve yüksek tansiyon gibi kronik hastalıklar,
    •  multipl skleroz, Parkinson gibi nörolojik problemler,
    •  ameliyatla rahmin alınması, hormonal dengesizlikler,
    •  doğumdan sonraki lohusalık ve emzirme dönemleri,
    •  cinsel organlarının yapı ve fonksiyonlarının bilinmemesi,
    •  Vajen ve rahim ağzı enfeksiyonları,

    Psikolojik Faktörler:

    •  Vajinismus,
    •  aşırı stres, eşler arasındaki geçimsizlikler ve çatışmalar,
    •  evlilikle ilgili problemler,
    •  beden şekli ile ilgili kaygılar, bıkkınlık,
    •  cinsel travmalar, tecavüz,
    •  ailede birinin ölümü, çocuk doğumu, taşınma gibi önemli yaşam olayları,
    •  ilişkiye gerekli özenin gösterilmemesi,
    •  cinsel ilişki ile bazı olumsuz anıların yerleşmesi,
    •  cinsel ilişkide bulunmanın bir suç veya günah olarak algılanması
    •  anksiyete ve depresyondur.

    Nasıl tedavi edilir?

    Tedavi, neden olan faktörün ortaya konmasından sonra mümkündür. Tedavinin amacı eşler arasında bir uyum oluşturulması ve aralarındaki bozulan iletişimin yeniden düzenlenmesidir. Tedaviye “çift” olarak hastalar kabul edilmelidir. Herhangi bir organik hastalık saptanamamışsa isteksizliğin nedeni psikolojiktir. Bu durumda çiftlerin birlikte psikiyatrik yardım alması gerekmektedir:

    • Cinsel Terapi
    • Aile Terapisi,
    • Bedensel egzersizler,
    • Cinsel egzersizler,
    • Cinsel hayatta kısa ayrılıklardan sonra bir araya gelme, eğitim amaçlı erotik videolar seyretme, kıyafet değişikliği, tavırlardaki bir değişiklik, mekan değişikliği gibi küçük değişiklikler ve fanteziler yapılması vb. cinsel yaşama yeniliklerin kazandırılması,

    İlaç tedavisi: Testosteron hormonu, viagra, antidepresan ilaçlar, feromonlar ve Opti-S´xtiva yani kadınlar için yulaftan yapılma viagra   benzeri bitkisel afrodizyaklar.

  • İktidarsızlık Hakkında Bilinmeyenler

    • Cinsel terapide ereksiyon sorunlarını çözmede kullanılan cinsel egzersizler ve ev ödevleri öğretilirken, cinsel mitlere itibar edilmemesi, sağlıklı ve mutlu bir cinsel ilişkinin kalitesinin, penisin sertliğine veya uzunluğuna, orgazmların sayısına ve ilişkinin süresine bağlı olmadığı da anlatılır. Cinselliğin bir güç gösterisi olmadığı, cinsel birleşmenin bir görev gibi önceden belirlenmiş programlar içinde gerçekleştirilmesinin yanlışlığı ve eşlerin cinsel problemlerini korkmadan, utanç duymadan ve açık yüreklilikle konuşmaları üzerinde durulur. Çünkü cinsel birleşme her şey değildir. Ama cinsellik sevgiyle, şevkatle, saygıyla, aşk oyunlarıyla süslenip, zenginleştirilip sağlıklı, mutlu ve doyurucu bir cinsel yaşam yaratılabilir.
    • Güçsüz bir kalp ve sağlıksız bir dolaşım sistemi iktidarsızlığın oluşumunda başlıca etkenlerin başında geldiğinden egzersiz ve spor çok önemlidir.
    • Uykunun rüya dönemlerinde ereksiyon oluşur ve çoğunlukla sabah uyanıldığında bu durum devam eder. Eğer sabah sertleşmesi oluyorsa fiziksel bakımdan her hangi bir sorun yok demektir.
    • Yurtdışında olduğu gibi cinsel terapistler ülkemizde çok az bulunduğu için, ilk baş vurulması gereken kişi doktor olmalıdır.
    • Kalp damarları ile penis damarları aynı çaptadır yani 3 milimetre . Bu nedenle kalbi etkileyen tüm hastalıklarda penis de etkilenmektedir.
    • Penil renkli doppler ultrasonografi, tam kan sayımı, kan şekeri, kolesterol, trigliserid, testosteron, prolaktin, bilirubin, albumin, kreatinin ve diğer enzimler, idrar tahlili, bulbokavernöz reflekse bakılan nörolojik testler, penise özel bir takım ilaçların enjekte edilmesi, kavernozografi-kavernozometri, NPT testi yani uykuda penis sertleşmesinin ölçülmesi, uyku sırasında penis monitorizasyonu iktidarsızlıkta yapılan temel testler ve tetkiklerdir.
    • Yaşlanmaya paralel olarak iktidarsızlık sıklığı artar.
  • İktidarsızlık (Empotans)

    İş ve eş sorunları, ekonomik sorunlar, ruhsal gerginlikler, yorgunluk, ilişkideki diğer problemler vb. nedenlerden dolayı her erkek hayatının bir döneminde ereksiyon yani sertleşme problemiyle karşılaşabilir. Bu doğal ve olağan bir durumdur. Çünkü her zaman ve bütün koşullarda yeterli ereksiyonun sağlamasını beklemek cinsel bir mit olmaktan ileri gidemez. Fakat ereksiyon problemi sık tekrar eder, ısrarcı olursa ve cinsel birleşmeyi sık engellerse; bu durum tedavi gerektirir.

    Cinsel ilişki için gerekli sertliği başlatamama, sağlayamama veya devam ettirememe durumunda sertleşme bozukluğundan bahsedilebilir. Cinsel temas esnasında, cinsel istek duyulmasına karşın, erkek cinsel organının sertleşme bozukluklarına, yeterli veya kesinlikle sertleşmemesine “iktidrasızlık”, “erektil disfonksiyon” yada “empotans” denir.

    İktidarsızlık, cinsel isteksizlik değildir. Boşalma sorunlarından farklıdır. Ve erken boşalma veya kısırlıkla kesinlikle karıştırılmamalıdır. İktidarsız bir erkek orgazm ve baba olabilir.

    Cinsellik, hayatımızda üreme ve neslin devamının çok ötesinde kilit bir öneme sahiptir. Sosyal ilişkileri ve aile kurumunu bir arada tutan mutluluğun ana yapı taşıdır. Bu nedenle iktidarsızlık sadece bir kişinin sorunu değil karı kocanın ortak sorunu olarak algılanmalıdır.

    Araştırmalara göre empotans, 40-70 yaş arası erkeklerin %70 görülür ve yaşam kalitesini olumsuz olarak etkiler. Cinsel konularda araştırmaları ile bilinen Masters ve Johnson”na göre; cinsel ilişkilerin % 25’inde ereksiyonun sağlanmasında sürekli bir sorunun vardır.

  • Çocukların Cinsellikle İlgili Sordukları

    Soru:Neden benim de ağabeyiminki gibi pipim yok?”

    Cevap: “Kızlar ve erkekler ayrı yaratılmışlardır. Kızların erkeklerin gibi cinsel organı vardır ve farklı yönlere doğru gelişmiştir.( kızlarınki içe doğru, erkeklerinki dışa doğru ) ”

    Soru: “Bebekler nereden gelir?”

    Cevap: “Çocuklar annenin içinden çıkarlar. Onlar annenin karnında yaşar ve büyürler. Orada sıcak ve güvenli bir bebek yuvası vardır. Kızlar yeterince büyüdüğünde anne olabilirler. Bebek dünyaya gelebilecek kadar büyüdüğünde anne karnından dışarı çıkar. “ ( 6 yaşa kadar  çocuklar ,  genellikle cinsel ilişki ile ilgili ayrıntıları almaya hazır değildir.)

    Çocuk 7-8 yaşlarına geldiğinde , babanın içindeki bir tohumun annenin içindeki yumurta ile birleştiği ve bunun bebeğin gelişimini başlattığı söylenebilir. Bu birleşmenin nasıl olduğu ise “ana-babanın yan yana yatması ve sevgi dolu olmaları” şeklinde açıklanabilir.

    Ergenlik dönemi soruları bedendeki değişim, üreme, üreme yeteneği, üreme organları, cinsel ilişki, mastürbasyon, ıslak rüyalar, ereksiyon, bebeğin oluşumu, doğum, cinsel ilişki yaşı, korunma yöntemleri, vb. konularını içerir. Anne ve baba bu konularda kendini bilimsel yayınlardan yararlanarak geliştirmelidir.

    Soru: Regl ( Adet görmek ) ne demektir?

    Cevap: Yetişkin kadınlar ayda bir kez vajinalarından kanarlar. Buna Regl yada aybaşı denir. Bunun sebebi kadınların yumurtalıklarından her ay 1 yumurtanın döllenmek üzere hazırlanmasıdır. Eğer döllenme yani bebeğin oluşumu gerçekleşmezse bu yumurta bir miktar kan ile vücuttan atılır ve ertesi ay yeni bir yumurta oluşur. Her genç kız 12-15 yaşları arasında ilk kez regl olur.