Etiket: adana çocuk psikologu

  • Kamp Ateşi Bu Yaz Yanmaya Başladı

    OKS, SBS, ÖSS, ÖYS, LYS, DGS, YDS, TEOG derken sürekli değişen sınav sistemi ve buna bağlı sürekli değişen eğitim sistemi sayesinde çocuklar sorgulamadan, düşünmeden, ezbere dayalı ve sadece testlerle öğrenmeyi gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Sonuçta zihinlerine sistematik olarak giren bilgiler aynı şekilde çıkıp gidiyor.
    Oysa ki bilgiye merak ederek, eğlenerek ulaşabilmeli, keşfetmenin ve öğrenmenin hazzına varabilmeliler. Kendilerini özgürce ifade edebilecekleri, yaratıcı düşünme becerilerini geliştirebilecekleri ortamların sayısı artmalı ki ileride gerek özel gerekse iş hayatlarında daha aktif, daha sorumluluk sahibi ve daha başarılı olabilsinler.
    Unutmamalıyız ki gerçek hayatta bir problemle karşılaştıklarında seçenekler önlerine hazır sunulmayacak, çözüme ulaşmak için seçenekler yaratmak , bunların olumlu ve olumsuz yönlerini irdelemek ve o an için en iyi seçeneği seçmek zorunda kalacaklar.

    YAZ KAMPLARI ÇOCUKLARIN ÖZGÜVENİNİ ARTTIRIYOR
    Yaz kamplarının en önemli amacı çocukları ailelerinden uzaklaştırarak erken yaşlarda kendi ayakları üzerinde durması, sorumluluk alma, paylaşma, mücadele etme, sosyalleşme, liderlik etme, takım ruhu, girişkenlik ve centilmenlik konularını öğrenmesi. Bir danışanım kamp dönüşü oğlu için şöyle söylemişti;
    “ 10 yaşındaki oğlumu 2 haftalık yaz kampına gönderdim, eskiden kendi başına yemeğini yemek bile istemezdi, yatağını toplamaz, her şeyini bana yaptırmak isterdi. Kamp dönüşü sanki başka bir çocuk geldi, resmen büyümüştü “

    Bazı aileler tek başına çocuklarının bu deneyimi yaşamalarını desteklerken, bazı aileler yanlarında biz olmadan nasıl kendi başlarına kalacaklar diye endişe duyuyorlar. Oysa ki bu küçük ayrılıklar, çocukların sosyal ve psikolojik gelişimlerine çok büyük katkı sağlıyor.İlla yatılı olmaları şart değil, evden çok uzaklara gitmeleri de gerekmiyor.Belediyelerin veya özel kurum -kuruluşların düzenlediği pek çok farklı sanat ve spor okulları var.

    Örneğin geçen gün Maya Sanat Akademisi ‘ nden Ayber Hastürk’ le karşılaştım, her gün yeni bir ülkeyi yemekleriyle, filmleriyle, sanatıyla, hikayeleriyle ve gelenekleriyle tanıyabilecekleri, farklı atölye çalışmaları ile çocukların gizli kalmış potansiyellerini keşfedecekleri ilginç bir program hazırlamışlar.
    Hititliler kimdi? Frigyalılar gerçekten tarihte ilk parayı mı buldular? Çivi yazısı mı, o da ne? Bizanslılar altını çok mu severlerdi? İlk şiir Anadolu’da mı yazıldı? · Alexander Calder ve Uçan Heykeller nasıl olur ? Dev boyutta kendi karikatürümü yapabilir miyim acaba ? gibi pek çok soruya cevap arayarak , uygarlıklar beşiği Anadolu’nun taşının toprağının altında gizlenen nice kültürleri keşfederek, geçmişte atalarının yaptığı, kullandığı eşyaların benzerlerini üretecekleri çeşitli atölye çalışmalarına katılacaklarını söyledi.

    Eğer kamplara göndermek yerine ; yazlık veya yaylada kalacaklarsa çocuklarınız, oyun arkadaşları olmasını, onlarla farklı aktiviteler yapmasını destekleyecek ortamlar yaratmanızı tavsiye ederim. Haftada bir gün bir kaç saat baba oğul , baba kız veya anne oğul, anne kız aktiviteleri yapabilir, onlara doğayı tanıtabilir, sizinle oyun oynamanın zevkine varmalarını sağlayabilirsiniz.
    Çocuklarınızla birlikte çok keyifli bir yaz geçirmeniz dileği ile…

  • Öğrenme Ve Dikkat Sorunu Olan Çocuklar

    [vc_row][vc_column][vc_column_text]• Kapasitelerine göre düşük okul başarısı gösterirler
    • Okumayı sökmede zorlanır, yavaş ve hatalı okurlar
    • Dinleme becerileri zayıftır, bu nedenle öğretmenin verdiği yönergeleri takip edemezler
    • Arkadaş ilişkilerinde sorunlar yaşayabilirler:
    • Okuldaki kurallara uymada zorluk çekebilirler
    • Dağınıktırlar, sürekli olarak eşyalarını unutabilir, kaybedebilirler
    • İlgilerini çeken bir faaliyette(tv, bilgisayar gibi) dikkatlerini sürdürebilirken,
    • akademik faaliyetlerde dikkatlerini sürdüremezler
    • Başladıkları işi bitiremezler
    • Motor koordinasyonda güçlük çekerler, sakarlık, beceriksizlik gibi
    • El-göz koordinasyonları zayıftır
    • Görsel ve işitsel hafızaları zayıftır
    • Uzaklık, derinlik algıları bozuktur
    • Yön bulmada, sağ-sol ayırt etmede zorlanırlar
    • Engellendiklerinde ani tepki gösterirler

    Ailelere Öneriler
    1. İç güdülerinize güvenin: Çocuğunuzu herkesten daha iyi tanırsınız, eğer çocuğunuzda yaşıtlarına göre bir gerilik hissediyorsanız mutlaka bir uzmanına danışın.
    2. Bilgi sahibi olun: Eğer çocuğunuzun bu özel durumu hakkında yeterli bilgi sahibi olursanız ona yardımcı olabilirsiniz.
    3. Erken davranın: “ babasına çekmiş o da böyleydi ..” gibi söylemlerle vakit kaybetmeyin, çok geçmeden destek alın.
    4. Pozitif olun: çocuğunuzun tanısı konmuş bir öğrenme güçlüğü varsa, yalnız olmadığınız toplumda bir çok çocuğun bu güçlükle klarşılaştığını hatta ileride kendi alanlarında başarılı olduklarını unutmayın
    5. Problemi hayatınızın merkezine alıp, çocuğun iyi olduğu diğer başarılı yönlerine gölge düşmesine izin vermeyin
    6. Destek olun: Anne babanın görevi öğrenme güçlüğünü tedavi etmek değil, yaşadığı bu durumla ilgili olarak çocuğun ihtiyaç duyduğu sosyal ve duygusal desteği vermek, gerekli koşulları sağlamaktır.
    7. Sır gibi saklamayın: Öğrenme güçlüğü akraba ve arkadaşlardan bir sır gibi saklanmamalıdır. Yakınları durumu bilmezlerse çocuğun tembel ya da şımarık olduğunu düşünebilirler.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]

  • Çocuklarda Öğrenme Güçlüklerine DİKKAT !

    Öğrenme, insanın doğduğu günden ölünceye kadar devam eden , kişinin gelişim düzeyine ve bireysel özelliklerine göre değişim gösteren bir süreçtir.
    Bu süreç içinde ;
    • normal veya normalin üstünde zekaya sahip( IQ 85 in üstünde ) ,
    • belirgin bir beyin hasarı ve duyusal özrü olmayan,
    • dinleme, konuşma,okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik becerilerinin kazanılmasında veya kullanılmasında sorun yaşayan
    • kendini idare etmekte, sosyal algılama ve sosyal etkileşimde sorun yaşayan,
    • standart eğitime rağmen yaşına ve zekasına uygun başarı gösteremeyen bireylerdeki durumların tümüne öğrenme güçlüğü diye tanımlamaktayız.
    • Eğer çocuğunuz görsel, işitsel ya da fiziksel kusurlar, zekâ geriliği, duygusal problemler, çevresel, kültürel ya da ekonomik açıdan elverişsiz koşullar gibi nedenlerle farklı öğreniyorsa bu durumu öğrenme güçlüğü olarak değerlendirilmemektedir.

    Öğrenme Güçlüğünün Etkilediği Alanlar:
    • Konuşma dili: Dinleme ya da konuşma problemleri
    • Okuma: Kelimeleri anlama, tanıma ve kodlama problemleri
    • Yazılı dili: Fikirleri organize etme, yazma ve heceleme problemleri
    • Matematik: Bazı basit kavramları anlama ve aritmetik işlem problemleri
    • Yargılama: Düşünceleri bir araya getirip organize etme problemleri
    • Sosyal davranış: Arkadaş edinme, sosyal muhakeme ve düş kırıklılıklarıyla baş etme problemleri
    • Hafıza: Talimatları ya da olayları ezberlemekte ve hatırlamakta güçlük yaşamak
    • Fiziksel koordinasyon: Atlama, zıplama, küçük objelerle çalışma ve el yazısı ile ilgili güçlük yaşamak
    • Organizasyon: Zamanı ve kendine ait eşyaları yönetmekte, belirli bir plan dâhilinde hareket etmekte güçlük yaşamak
    • Düşünmek hakkında düşünmek (üst biliş): Hatalardan ders çıkartma, strateji kullanma gibi konularda güçlük yaşamak

  • Duygusal zekanın beş önemli bileşeni vardır

    1. Özbilinç: Kişinin kendisini ve duygularını tanıması, anlaması ve ifade edebilmesidir.
    2. Duyguları Yönetebilmek: Duygular oluşurken bunun nedenlerini anlamak ve o duyguyu kontrol edebilmektir.
    3. Kendini motive etmek: Kişinin kendisini ve başkalarını yüreklendirebilmesi ve yapılan bir işe odaklanarak o işin sonuçlandırılabilmesi için üretken bir biçimde çalışılması, heyecan ve istek duymasıdır.
    4. Empati: Başkalarının duygularına ve ihtiyaçlarına duyarlı olabilmek ve gereksinimlerine cevap verebilmektir.
    5. İlişkileri yönetebilmek: İnsanlar arası ilişkilerde başarılı olmak ve olası problemlere çözüm getirebilme ve kriz yönetebilme becerisidir

    ÖNERİLER:
    Çocuklara duygularını ifade etmeyi öğretmenin en iyi yolu örnek olmaktır.
    Hem kelime haznelerinin gelişimi için hem de kendi duygularınızı ifade etmek için onlarla bol bol sohbet edin, kitap okumaya özendirin, fikirlerini sorun.Mutluluklarınızı, sevinçlerinizi veya hüzünlerinizi rahatlıkla çocuklarınız ile paylaşın.Onları dinleyin, suçlamadan, yargılamadan konuşun.

    Çocuklarımızı işgal etmeyin:
    Çocukların gerek fiziksel gerekse duygusal olarak ihmal edilmesi kadar işgal edilmeleri de onların duygusal gelişimlerine zarar vermektedir.

    İç görü kazanmalarına yardımcı olun:
    Öncelikle çocuğunuzun huzursuzluğunun altında yatan sebebi siz fark etmeye çalışın, sonra bunu çocuğunuza yansıtın.

    ” Sanıyorum bu gün çok yürüdük ve sen çok yoruldun, bu kalabalık seni huzursuz etti, ya da acıktın ve uykun geldi ” gibi cümleler ile çocuğa altta yatan gerçek sebebi fark ettirin. Eğer bu durumda gerçek iç görü sağlanamaz ise sorunun çözümü mümkün olmayacaktır.

    İkinci aşama; “dur , düşün , yap” modelini hayata geçirebilmektir.

    ” Hadi duralım , bir düşünelim, şimdi ve burada nasıl davranmalıyız? “ diyerek hem kendinize hem de çocuğa seçenekler sunun.

    “ İstersen biraz dinlenelim, dışarıda hava alalım, istersen önce yemek yiyelim veya aldıklarımızı arabaya yerleştirelim ve arabada biraz uyu “ gibi seçenekler sunun.

     

     
  • Çocuğunuzun Duygusal Zekasını Geliştirin

    Hafta sonu alışveriş merkezindeydim. Yine 4 yaşlarındaki bir çocuk ağlıyor, annesi onun elinden tutmuş, çekiştiriyordu.

    Anne: ” Bir daha seni getirmeyeceğim, lanet olsun seni doğurduğum güne” diyerek bağırıyordu. Annesi bağırdıkça çocuk daha da tepinmeye başladı ve sonunda beklenen oldu, anne kocaman bir tokat attı, ” Ya şimdi sus ya da seni polise vereceğim” diyerek tehdit etti Uzaktan onları izlemek gerçekten işgence gibiydi. Annesi çocuğu kucağına aldı, alışveriş sepetine koydu , çocuk sepette tepiniyordu, anne söylenerek alışverişe devam etti…

    Bu ve benzeri manzaraları sizler de sıkça yaşıyorsunuzdur . Oysaki çocuklar küçük yaşlarda gerçek duygularını ifade etmekte zorlanabilirler.

    ” Anne ben çok yoruldum, ilgimi çekmeyen bir sürü kıyafet mağazasında seni beklemekten sıkıldım. Üstelik uykum geldi ya da acıktım “ diyemedikleri için duygularını davranışları ile belli ederler. Çünkü; hem duygularını tanımıyorlardır, hem de soyut kavramları henüz gelişmemiştir. Yeterli kelime dağarcıkları olmadığı için düzgün cümlelerle duygularını ifade edemezler .

    Örneğin; anne babası arasındaki sürekli yaşanan tartışmalardan etkilenen ya da okulda uyum sorunu yaşayan çocuk, altını ıslatabilir, agresif davranışlarda bulunabilir, içe kapanabilir, uyku, iştah sorunları yaşayabilir. Böylece duygularını davranışları ile anlatmaya çalışır.

    Çocuklarınızın çeşitli zorlukları aşabilmeleri, duygularını doğru bir biçimde ifade edebilmeleri , dışarıya yansıyan davranışlarını fark edip düzeltebilmeleri, kendilerine zarar verecek davranışlardan kaçınıp, “ Hayır “ diyebilen , mutlu bireyler olarak yetişebilmeleri kuşkusuz ki duygusal zeka gelişimleri ile ilgilidir.

  • Bir genç nasıl bir suç makinesi haline gelebilir?

    Hiç merak ediyor musunuz, bir genç nasıl bir suç makinesi haline gelebilir? İçinde bulundukları bu kara kuyuya nasıl düşerler?

    • Aile içinde yaşanılan problemler, şiddet içeren kavgalar, çocuklara yansır.
    • Aile çocuğa karşı baskıcı yöntemler , ağır cezalar gibi etkin olmayan çözümler uyguladıkça, çocuğu bir kenara iter, ihmal ve istismar edilmeye başlanır.
    • Sonuç olarak çocuk, yaşadığı sıkıntıyı ve duygularını adlandırılamaz. Hissettiği sıkıntı ile başa çıkmayı, makul hedefler koymayı öğrenemez.
    • Okul öncesi yıllarda kötü deneyimler yaşayan çocukların ergenlik dönemine geldiklerinde eğitim hayatlarında zorluk çekmesi, akranlarına karşı agresif davranması , arkadaşlık ilişkilerini geliştirmekte zorluk çekmesi kaçınılmaz olur.
    • Aile çocuğun okul başarısızlığı ile nasıl başa çıkabileceğini bilemez, çocuktan beklentileri yükselir, giderek çocuğun okulla olan ilişkileri de bozulur. Bir süre sonra çocuk okul problemini dışlamaya ve ret etmeye başlar.
    • Çocuğun tepkisel davranışları okul yönetimi tarafından desteklenemez bir hale gelir ve giderek “ümitsiz vaka” olarak değerlendirmeye başlanır, çözümü aile okuldan beklerken , okul da aileden beklemektedir.
    • Ergenlik döneminde çocuk okuldan kaçmaya başlar. Artık ergenin hedefleri kaybolmuş, aileye ve toplumsal değerlere yabancılaşmıştır.
    • Okulda arkadaşları tarafından sevilmedikçe , ret edildikçe kendisine uygun arkadaşlar aramaya başlar. Çoğu zaman da yaşça kendinden büyük kişiler ile arkadaşlık eder.
    • Giderek çocuk kavga olaylarının içinde bulur kendini, enerjisini boşaltacak , kendini ifade edecek bir mecra bulmuştur kendine. Artık alkol, esrar , extasy gibi bağımlılık yapıcı maddeler ile karşılaşması , ummadığı kişilerden fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet görmeye başlaması an meselesidir …

    Aile ise, artık ondan ümidi kesmiştir. Bir nevi teslim olmuşlardır. Onu izlemekten vazgeçer ve kendi haline bırakırlar. Bu da sorunun giderek çözümsüz hale gelmesine yol açar. Okul başarısızlığı bir yandan, arkadaşları tarafından itilmek bir yandan, evde uğradığı fiziksel ve psikolojik şiddet bir yandan genci sıkıştırdıkça , bütün problemlerini ilk öğrendiği yöntem olan ŞİDDET ile çözmek isteyecek ve geri dönüşü çok zor olan yollara sapacaktır…

     

     
  • Okullarda yaşanan şiddet

    Okullarda yaşanan şiddet ; gençlerin gelişimsel ihtiyaçlarının anlaşılıp, karşılanması ile önlenebilir.

    13 yaşındaki bir genç okulda , arkadaşı kendisine “salak “ dediği için yumrukla vurmuş , gözünü morartmış, kaşının açılmasına sebep olmuştu. Disipline gideceğini öğrenince
    “ Vallahi kötü niyetim yoktu, ben babama çekmişim, o da böyle hızla parlar, kızdığında gözü hiçbir şey görmez, sinirlenince vurur ama sonra pişman olur, ne olur beni disipline göndermeyin …” diyerek ağlamaya başlamıştı.

    Şiddet eğilimi olan çocukların evlerinde de şiddet gördükleri , yaşamlarının bir parçası haline geldiği aşikar. Bu davranışlarının altında kişilik yapılanmalarının sağlıklı gelişmememesi yatmaktadır.

    Eğer gençlerin şiddet eğilimini önlemek istiyorsak, onların gelişimsel ihtiyaçlarını anlamalı ve bu ihtiyaçlarını karşılayacak projeler üretmeliyiz.

    Öneriler:

    • Gençlerin okul başarısı sadece matematik, fizik , kimya gibi derslerden aldığı notların başarısı ile ölçülmemelidir.
    • Yaşamları boyunca SBS, YGS LGS, DGS, KPSS, ÜDS, TUS, DUS, gibi sınavların peşinde koşarken düşünsel, duygusal, sosyal gelişimleri ihmal edilmemelidir.
    • Okullarda bulunan Psikolojik Danışmanların mevcuda göre sayıları arttırılmalı, rehberlik servisinin yanında Aile Danışma Ünitelerinin de hizmet vermesi sağlanmalıdır.
    • Gençlerin okuma alışkanlıklarını arttırmak, öğrenmeyi zevkli hale getirmek için çeşitli konularda ödüllü münazara yarışmaları, bilgi yarışmaları düzenlenmelidir.
    • Resim, müzik, fotoğraf gibi sanatsal faaliyetlerde bulunabilmeleri için okullarda sanat atölyeleri açılmalıdır .
    • Okullar arası düzenlenen müzik yarışmalarında , yetenekli çocuklar keşfedilip, güzel sanatlar lisesinde veya konservatuarlarda okuyabilmeleri için imkanlar sağlanmalıdır.
    • En önemlisi kamuoyunda duyarlılık sağlanmalı, şiddet içeren dizi, film ve diğer programların sayıları azaltılmalı, cinayet sahnelerinin açık bir şekilde yayınlanması engellenmelidir.
    • Dizilerde gördükleri kavga ve şiddet içeren sahneler, her delikanlının cebinde silah taşıması gerekiyormuş imajı yarattığı gibi, gençlerin güç ve kuvvete özenmesini sağlamakta, zihinlerde bir insanı öldürmenin ne kadar kolay olduğu imajı da yaratmaktadır.
    • Delici, kesici ve ateşli silahlara erişim bu kadar kolay olmamalı, sivil silahsızlanma için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

     

     
  • ÇOCUĞUNUZUN YAŞADIĞI ARKADAŞ BASKISI KARŞISINDA AİLELERİN YAPMASI GEREKENLER

    1. Yasaklar koymayın: Amacınız çocuklarınızın arkadaşlıklarına engel olmak değil, arkadaşlık ilişkilerinde karşılaşabileceği sorunlarla başa çıkabilmelerine yardımcı olmak olmalıdır.

    2. Arkadaşlık kavramını açıklayın : Arkadaşlığın ne olduğu, kime arkadaş dendiği, arkadaş gruplarının gencin hayatındaki yeri, grup içerisinde bireyselliğini, kendi değerlerini ve haklarını nasıl koruyabileceğini konuşun .

    3. Çocuğunuzu dinleyin ve sorularına doğru yanıtlar verin : Yapılan araştırmalar gençlerin cinsellik, ilişkiler ve uyuşturucu maddeler hakkında arkadaşlarından veya medyadan yarım yamalak bilgiler edinmek yerine bu konuları anne babalarıyla konuşmak istediklerini göstermektedir bu nedenle size soru sormasına müsaade edin.

    4. “Hayır” demesini öğretin : Arkadaş baskısı ile başa çıkmada en önemli yöntemlerden biri gence “hayır” diyebilme becerisini öğretebilmektir.

    5. Sevginizi gösterin: Öncelikle aile ortamından başlayarak gençlere sevilip sayıldıkları, saygı gördükleri, yargılanmadan dinlenebildikleri, kabul gördükleri, desteklendikleri ortamlar sağlanmalıdır.

    6. Okul dışı ilgi alanlarını geliştirmesini sağlayın: Çocuğunuzun okul içinde veya dışında sosyal etkinliklere katılımını destekleyin. Bu şekilde ; hem sorumluluk alarak kendine olan güvenini arttıracak hem de değişik arkadaş ve yetişkin gruplarıyla sosyalleşme imkanı bulacaktır.

    7. Ufak tefek şeyleri büyütmeyin: Saç kesimi veya her gün siyah giymek gibi küçük değişiklikler gelip geçicidir. Bunları çocuğunuzun büyümesinin bir işareti olarak değerlendirin, aksi halde çok daha büyük bir sorunla karşı karşıya kalabilirsiniz.

    8. Gereğinden fazla kaygılanmayın: Pek çok çocuk yanlışı ve doğruyu birbirinden ayırt edebilir ve büyüdüğünde sorumluluk sahibi , düşünceli bir yetişkin olur. Çocuklar ilerde anne babalarından öğrendikleri düşünceleri, değerleri ve inançları yeniden benimsemeye meyillidir. Eğer sizinle yeterince açık bir iletişim içinde olursa çocuğunuzun doğru kararlar vereceğine güvenin.
    9. Yardım alın: Eğer çocuğunuzun ciddi bir belaya bulaştığını düşünüyorsanız, mutlaka öncelikle okuldaki psikolojik danışmandan daha sonra da bir psikoterapistten yardım alın.

     

     
  • AİLELERİN EN ÇOK SORDUĞU SORULAR VE CEVAPLARI

    “Çocukların anne-babaları ile aynı odada yatmaları doğru mudur?”

    İlk 6 -8 ay bebekler anne sütü aldıkları ve sık uyandıkları için anne ve babalarıyla aynı odada yatmaları doğaldır. Ancak 8 aydan sonra artık kendi odalarında yatmalarına müsaade etmelisiniz.
    Ya ağlar da duymazsak diye evhamlandıklarından çocuklarının ayrı odada yatmasını engellerler.Çeşitli bahaneleri hep vardır; yok hava sıcaktı, yok çok soğuktu.

    Unutmayınız ki yatak odanız size aittir. Gerek çocuğunuzun kendine olan güven duygusunun gelişebilmesi için, gerekse evliliğin kurallarını ve anne baba rollerini de öğrenebilmesi için erken yaşlardan itibaren kendi odalarında yatmalıdırlar.

    Eğer çalışan anne ve baba iseniz, çocuklarınız sizi çok özlüyordur. O zaman haftanın bir gecesini çocuklarla birlikte yatma gecesi seçebilirsiniz. Yatakta onlarla oyun oynayabilir, hikayeler anlatabilir, sohbetler edebilirsiniz.

    “Kız ve erkek kardeşler aynı odada yatabilir mi?”

    5 yaşına kadar farklı cinsten kardeşler aynı odada yatabilirlerse de bu yaşta “utanma duygusunun gelişmesi (giyinme ve soyunmada) nedeni ve cinselliği keşfetme merakı nedeniyle çocuklar arasında cinsel içerikli oyunların oynanması söz konusu olabilecektir. Bu nedenle eğer uygun oda var ise kız ve erkek çocukların odaları 5 yaştan itibaren ayrılabilir.

    Çocuğumla birlikte banyoya girmem sakınca yaratır mı?”

    Genellikle 3 yaşa kadar çocuklar anne babanın çıplaklığını çok fazla önemsemeyebilir. 4-5 yaşından itibaren bunun farkına varacaktır. Bu yaşlarda anne babanın banyo yaparken iç çamaşırı giymesinde yarar vardır. 6 yaşından sonra çocuklarınızı kendi banyolarını yapabilmeleri için teşvik etmelisiniz.

    “Televizyon ve internette kontrol edilemez boyutta cinsellik ve şiddet içeren yayınlar var. Çocuğumu bunlardan nasıl koruyabilirim?”

    Çocuğun büyüme esnasında teknolojiden uzak tutulması çağımız şartlarında imkansız görünüyor. Maalesef ki çocukların dikkate alındığı ve korunmaya çalışıldığı bir programcılık anlayışının olduğu da söylenemez. Ancak, televizyon izleme konusunda Türk ailesinin bilinçli olmadığı da bir gerçektir.

    Çoğu ailenin tek eğlence aracının televizyon olması, sabahtan akşama kadar televizyonun açık olması elbette çocuk için son derece zararlıdır.
    Çocuklarınızın televizyon ya da internet bağımlısını olmasını istemiyorsanız, çocuklarınızla daha kaliteli vakit geçirilmeli, televizyon yerine oyunlar oynanmalı, sohbet etmelisiniz. Onları mutlaka spor veya sanata yönlendirmeli, yaratıcılıklarını desteklemelisiniz.