Kategori: Hürriyet

  • Kumar Bağımlılığı Tedavisi

    Kumar oynama alışkanlığı patolojik seviyelerde olan kişilerde küçük yaşta kumarla tanışmış olması , kumar oynanan yerlere yakın mesafelerde oturması, aile bireylerinde kumar bağımlısı birilerinin bulunması gibi faktörler önemli risk faktörleridir.
    Dolayısıyla tedavinin ilk basamağında danışanın ayrıntılı bir geçmiş yaşam öyküsünün alınması çok önemli. Ardından altta yatan başka bir psikolojik bozukluğun olup olmadığının tespit edilmesi gerekli. Çünkü yapılan bir çok araştırmada kumar bağımlılığı ile alkol ve diğer madde bağımlılıkları, depresyon, obsesif kompulsif bozukluk ( takıntı hastalığı ) anksiyete, dikkat eksikliği , hiperaktivite bozukluğu ve kişilik bozuklukları arasında anlamlı bir ilişki olduğu gösterilmiş( Ibanez, 2001 )
    Bazen Parkinson ilaçları gibi ilaçların kişilerde bazı davranış değişikleri ( aşırı seks düşkünlüğü, kumar oynama isteğinde artma gibi ) yaptığını bildiğimiz için de danışanın ilaç kullanım öyküsü de çok önemli.

    TEDAVİ AŞAMALARI

    ·Öncelikle kişide farkındalık geliştirilmek
    ·Bağımlılık kavramını öğrenmesi ve bağımlılık sorununu kabul etmesini sağlanmak
    ·İnkar mekanizmasını kırarak sorunlarıyla yüzleşmesini sağlamak
    ·Bilişsel davranışçı terapi ile kumar oynama dürtüsü ile nasıl başa çıkabileceklerini göstermek
    ·Öfke, sabırsızlık, tembellik ve kendine acıma gibi duyguların, kişileri tekrar kumar oynamaya ittiğinden dolayı, kumardan uzak durabilmek için yaşam tarzının değiştirilmesi, olumsuz alışkanlıkların yerine olumlu davranışların konulması gerekmektedir.
    ·Problemlerini bastırmak için kaçmak dışında neler yapabileceklerini, finansal, işle ilgili ve ilişkisel problemlerini nasıl çözebileceklerini öğretmek, “hayır “ diyebilme becerilerinin geliştirmesine yardım etmek
    ·Eğer eşlik eden depresyon, alkol veya madde kullanımı gibi başka bir tıbbi sorunu var ise tedavi etmek
    ·Aile bireyleriyle çalışmak ve onları da tedavi programına dahil etmek ( K.Ögel, 2001)
    Unutmayın ki sadece paranızı değil başta aileniz olmak üzere değerli olan her şeyinizi kaybetme riskiniz var. Bu nedenle geç olmadan tedavi olmayı seçmelisiniz.

    Tedavi olmayı istemek ve bir terapiste gitmek güçsüz olduğunuzu ya da problemlerinizle baş edemediğinizi göstermez. Terapi, yardıma ihtiyacı olduğunu fark edecek kadar akıllı insanlar içindir. Terapi, hayatınız boyunca kalıcı olacak yeni araçlar ve düşünceler kazanmanızı sağlayabilir.

    cocugunuzun-ogrenme-stilleri

    10968404_885857354797984_7450563612312410674_n

  • Kurban Kesimi Çocukların Psikolojisini Etkiler mi?

    Bayramları hep çok sevmişimdir. Yeni kıyafetler , uzun zamandır görmediğimiz akrabalar, el öpme ve tabi ki harçlık toplama. Şeker bayramını Kurban bayramından daha çok seviyordum ama. Her ne kadar annem ve babam “ niçin kurban kesmeliyiz?” i  hiç bıkıp usanmadan saatlerce hikayelerle anlatsalar da o kanlı görüntüler gözümün önünden hala hiç gitmez.

    Eskiden babam 1 hafta önce getirirdi koyunumuzu, çok severdik, günlerce ona bakar, taze otlarla besler, su içirirdik. Geceleri kalkar üzerine battaniyemi bile örtmeye çalışırdım. Sabah annem çok kızardı; battaniyemi kirlettin , şimdi bunu atmak zorunda kalacağım, derdi. Bir gün onu kanlar içinde göreceğimi bilmek ve sonra onu yemek fikri beni hep korkuturdu. Günlerce babamdan onu kestiği için nefret ederdim.

    Şimdi 3 yaşında bir kızım var, onun etkilenmemesi için ya bir hayır kurumuna bağışlıyorum  ya da toplu kesim yerlerinde kestiriyor ve kızımın görmesini engelliyorum. Sizce hangisi doğru doktor hanım?

    7 Yaşına kadar çocuklarda soyut kavram gelişmez

    7 yaşına kadar çocuklarda gerçeklik duygusu ve soyut kavram henüz gelişmediği için bir hayvanın kesilmesini , ölmesini, kanlar içinde kalmasını yetişkinler gibi anlamlandıramazlar. Kurban Bayramı’nın manevi yönünü algılayamayabilirler, onlar için kurban kesmek gözleriyle gördükleri şeydir, yani bir canlının öldürülmesidir.

    Birkaç gün  evlerinde beslemek gibi duygusal bir bağ kuracak kadar ona yakınlaşırlarsa , bu kesime engel olamadıkları için kendilerini  suçlu hissedebilir ve bu suçluluk duygusu içe kapanma, gece korkusu, tırnak yeme, ağlama nöbetleri gibi çeşitli psikolojik sorunlara neden olabilir.

    Önerilerim:

    1. Çocuklar için kültürel öğrenim ön planda olduğundan, ailenin kurban kesimi sırasındaki tutumu çok önemlidir. Çocuğun göreceği yere getirerek sevmesine ve duygusal bağ kurmasına izin vermeyin. 12 Yaşından önce çocuğun kesimi izlemesine müsaade etmeyin.
    2. Eğer evde kurban kesmek zorunda iseniz, kurbanın kesim kurallarına uygun bir şekilde, acı çekmesine izin vermeden , profesyonel kişiler tarafından kesilmesini sağlayın. Toplu kesim yerlerinde kesilecek ise çocuklarınızı buraya götürmeyin.
    3. Çocuklara önceden hikayeleştirerek neden kurban kesildiğini anlatın. Kurbanın hayat nimetine şükür için kesildiğini ve Hz. İbrahim’e kurban etmesi için koç gönderildiğini ve bunun Allah’ın bir emri olduğunu anlatın.
    4. Kurban kesiminin bir dini görev olduğunu, yoksullara yardım gibi sosyal boyutu olduğunu , evine düzenli et girmeyen ailelerin bu yardımlaşma ile sağlıklı beslenme şansları olduğunu anlatın.
    5. Sağlıklı beslenmek için her gün beslenme adına binlerce hayvan kesildiğini, bunun besin zinciri adına doğal olduğunu anlatın.
    6. Kendisi de büyüyünce bu görevi yerine getireceğini, ancak bunu dini ve toplumsal kurallara uygun yapması gerektiğini öğretin.
  • Okula Uyum Süreci

    Bu hafta minik yürekler okul heyecanı içindeydi. İlkokula yeni başlayan ana sınıfı öğrencileri ve birinci sınıflar okula uyum sürecindeydi. Çocuklar kadar anne babaları da heyecan ve telaş içindeydi. Bazı çocuklar okula kolay adapte olurlarken, bazıları yoğun kaygı yaşayabilmekteler.

    Yaşam döngüsü içinde en önemli dönüm noktalarından birisidir okula yeni başlamak. Çocuk için; evden ayrılarak  daha büyük bahçeye, sınıfa, daha kalabalık ortamlara , yeni sosyal çevreye girmek, okul kurallarına uyma zorunluluğu beraberinde çocuğun bir takım kaygılar duymasına neden olur.

    • Burası neresi? Çok büyük bir yer? Ben burada kaybolur muyum?
    • Okul ne kadar kalabalık , ne kadar çok çocuk var. Acaba bana zarar verirler mi?
    • Evim okuluma yakın mı? Annem babam beni almaya gelecekler mi?
    • Ya servisimi kaybedersem eve nasıl gideceğim?
    • Bu kalabalığın içinde öğretmenim beni fark eder mi?
    • İlkokul ne kadar zor görünüyor? Acaba başarılı olacak mıyım? Olamazsam öğretmenim ve ailem beni sevmez mi?
    • Dersler ne kadar uzun ? Teneffüse ne zaman çıkacağım?
    • Bu okulda niçin hep ders var, oyun yok?
    • Anaokulunda bu kadar kuralımız yoktu. Bu kuralların hepsini öğrenmem için zamana ihtiyacım olduğunu büyükler biliyor mu?
    • Yaramazlık yapan çocuklara ceza mı verecekler?
    • Tuvaletim gelince ne yapacağım?

    Okul korkusu belirtileri

    Çocuklar bu dönemdeki sorularına tatminkar cevaplar bulamazlarsa, bir sürü  bahane ileri sürerek okula gitmek istemeyebilir, okul korkusu yaşayabilir.

    • Yoğun kaygı ile okula gitmeyi reddetme
    • Ağlama krizleri
    • Karın ağrısı, mide bulantısı,
    • Baş ağrıları, ateş yükselmesi
    • Karanlıktan korkma, tek başına yatamama gibi şikayetlerle kendisini gösterir.
    • Ancak bu şikayetler “tamam okula gitma o zaman evde kal” deyince kendiliğinden kaybolur.

    Okul korkusu yaşayan çocuklar;

    • Anneye aşırı bağımlı olan ( aslında bağımlı çocuk yoktur bağımlı anne vardır.)
    • Kaygılı anne babaya sahip olan
    • Aşırı koruyucu kollayıcı anne baba tutumunda yetişen
    • Yeterli sosyal etkileşim deneyiminin olmadığı , fazla arkadaşı olmayan
    • Aile içinde iletişim sorununun yaşandığı , duygularını ifade edemeyen
    • Hayatında birden fazla önemli değişimin yaşandığı  ( aile bireylerinden birinin ölümü, hasalık, taşınma, kardeş doğumu gibi ) çocuklar daha fazla okul korkusu yaşayan çocuklardır.

    Önerilerim:

    • Anne aşırı koruyucu tutumunu gevşetmeli, çocuğa hayatı deneyimleme fırsatı tanımalıdır
    • Anne ayrılıkla ilgili kendi kaygısını asla belli etmemelidir
    • Sabırlı yaklaşılmalı, çocuğu dinlemeli, anlamaya çalışılmalıdır
    • Okula gidilmesi konusunda kararlı ve tutarlı olunmalıdır.
    • Asla okul ya da öğretmen aleyhinde konuşulmamalıdır
    • Mümkün olduğunca okulda beklenmemeli, eğer çok zor durumda kalınırsa en fazla 4-5 gün okula gidilmelidir.
    • Okuldan dönüşte anne evde olmalı, çocuğu sevecen bir şekilde karşılamalıdır
    • Çocuğu rahatlatacak, kaygısını giderecek farklı alanlara ( spor, müzik, resim, oyun gibi ) ilgileri  çekilmelidir.
    • Aileler çocuğun arkadaşlarıyla ilişkilerini daha yakından tanıyabilmek için çocukların beraber olacakları okul dışı etkinlikler düzenlemelidir
  • Çocuğunuzun Öğrenme Stilini Biliyor musunuz?

    Okulların başlamasıyla birlikte öğrencilerle velileri arasında “ ders çalışıyorum” “hayır çalışmıyorsun” polemiği başladı. Anne babalar ders çalışırken veya sınavlara hazırlanırken başarılı olmaları ve verimli çalışmaları için hep aynı öğütleri vermeya başladılar;

    “Çalıştığın masan ya da odan düzenli olmalı, masanın başında  ve sandalyede oturarak ve uzun süre kalkmadan ders çalışmalısın. Odan sessiz olmalı, çalışırken müzik dinlememelisin , bir şeyler atıştırmamalısın “ gibi koşulları peş peşe sıralıyorlar.

    Oysa ki her öğrencinin öğrenme stili farklıdır. Kimi öğrenci görsel uyaranlarla, kimi öğrenci işitsel, kimisi ise kinestetik dediğimiz dokunsal ve hareketli uyaranlarla daha çabuk ve kalıcı öğrenir .

    Maalesef bir çok çocuk sırf bu yüzden okul ortamında hiperaktif, yaramaz, ilgisiz diye değerlendirilirken aslında onun öğrenme stiline uygun olmayan bir ortam vardır. Çocuğunuzun öğrenme stili için

    Öğrenme Stilleri Nedir? 

    • Öğrenme stilleri, her öğrencinin yeni ve zor bir bilgiyi öğrenirken kendine özgü ve farklı bir şekilde kullandığı yollardır.
    • Öğrenme stillerinde güçlü ve geliştirilmesi gereken noktalar vardır.
    • Stillerden bazılarının baskın olarak kullanılması, doğuştan gelir; fakat daha sonra kişinin akademik yaşantısıyla, mesleğiyle ve çevresel faktörlerle şekillenir.
    • Stillerden birinin diğerine göre üstünlüğü yoktur; herkesin kendine özgü ve değerli bir öğrenme stili vardır.
    • Öğrenme stilleri ile zekâ arasında doğrudan bir ilişki yoktur
    • Öğrenme stilleri kişilik özelliklerinden de etkilenir.
    • Uzmanlar tarafından Öğrenme stilleri testi uygulanır ve raporlanır

    Kişinin öğrenme stilini bilmesindeki amaç sadece akademik başarılarını arttırmak olmamalı, yaşam boyu öğrenme becerilerine sahip olmaları ve bunun avantajı ile kendilerini daha iyi tanımalarını, bu sayede okul ve meslek seçimlerinde sağlıklı kararlar verebilmelerini ve sosyal yaşamlarında daha mutlu bireyler olabilmelerini sağlamaktır.

    GÖRSEL

    Baskın Özellikleri

    • En çok ne gördüklerini hatırlarlar. Görsel verilerden (resim, diyagram, gösteri, şema, harita vb.) sözel verilere göre (yazılı ve sözlü açıklamalar) daha çok bilgi edinirler.
    • Bilgileri görsel olarak kodlama eğilimindedirler.

    Zorluk Çektikleri

    • Görsel öğrenenlere bir şey sadece söylenir ve onunla ilgili bir şey gösterilmezse, muhtemelen bunu unutacaktır.
    • Görsel yolla bilgiyi işleme stratejilerinin bilmemenin sıkıntısını yoğun olarak yaşamaktadırlar.

    Ders çalışırken önerilerim

    • Çalışacağınız alan derli toplu olmalı,
    • Karışık ve kalabalık olmayan bir masada çalışmalısınız.
    • Derslerde mutlaka not tutmalısınız
    • Konuyla ilgili bilgisayardan varsa video izlemeli yoksa atlas gibi görsel materyallerden yararlanmalısınız
    • Küçük , renkli not kağıtlarına özetler çıkarabilirsiniz,
    • Çeşitli resimler, grafik ve şamalar çizebilirsiniz
    • Evde bir yazı tahtası bulundurabilir onda çizerek çalışabilirsiniz
    • Bu öğrenciler genellikle yazılı sınavlarda başarılıdır.

    Öğretmenlere ipuçları

    • Bu öğrencilerle çalışırken tahtaya yazarken onlara arkanızı dönmeyin çünkü bu öğrenciler siz konuşurken sizinle göz kontağı kurmak isteyecek ve ağzınızı görmek isteyeceklerdir.
    • Görsel öğrenciler ders anlatımı sırasında eğer not tutmuyorlarsa dersten kolayca uzaklaşacaklardır. Not tutmaları için teşvik etmelisiniz
    • Konuyla ilgili çeşitli belgeseller ya da öğretici videolar izlettirmelisiniz
    • Bu öğrenciler yazılı yönergelere gereksinim duyarlar.

    SÖZEL

    Baskın Özellikleri

    • Sözlü uyarıcıları görselleştirmeye yönelik öğrenme stratejilerini kullanmaya yatkındırlar.
    • En çok yazılı ve sözlü uyarıcıları ve söylediklerini hatırlarlar.
    • Dersi sadece iyi dinleyerek anlayabilirler
    • Tartışmaları, sözel açıklamaları görsel gösterimlere tercih ederler
    • Bir şeyi başkalarına açıklayarak, anlatarak en etkili biçimde öğrenirler.
    • Bilgileri sözel olarak kodlama eğilimindedirler.

     Zorluk Çektikleri

    • Görsel uyarıcıları anlama ve işlemede sıkıntı yaşayabilirler.
    • Okuma ve tekrardan başka bilgiyi işleme stratejilerini pek bilmediklerinden dolayı akademik başarıda sıkıntı yaşayabilirler

    Ders çalışırken önerilerim

    • Ders çalışacağınız ortam sessiz olmalıdır
    • Evde konuyu yüksek sesle okumalı ve anlatmalısınız
    • Öğretmenin anlattıklarını ses kayıt cihazına alıp evde tekrar dinleyebilirsiniz.
    • Başka bir arkadaşla çalışabilir, konuyu tartışarak, birbirinize sorular sorarak daha iyi öğrenebilirsiniz.

    Öğretmenlere ipuçları

    • Bu öğrencilere önceden kaydedilmiş bilgiyi dinletebilirsiniz.
    • Sınıf içinde yüksek sesle konuyu okutabilirsiniz
    • Konu hakkında münazaralar düzenleyebilir sınıf içinde tartışma ortamları yaratabilirsiniz
    • Yazılı sınavlarda veya ödevlerde büyük ihtimalle ekstra zamana gereksinim duyabilirler.

    Kinestetik

    Baskın Özellikleri

    • Sürekli hareket halinde olmak isterler
    • Eline geçirdikleri her materyalle yaratıcı eserler oluşturmaya çalışırlar
    • Sporun her dalında zevk alırlar ve başarılı olurlar
    • Aktif yapıları arkadaşları arasında popüler olmalarını sağlar

    Zorluk Çektikleri

    • Masa başında ya da sırada uzun süre hareketsiz oturamazlar
    • Bu öğrenciler genellikle öğretmenleri tarafından başarısız olarak görülürler
    • Bir konuyu dinlerken eğer deneyimleme şansları yoksa çabuk sıkılırlar

    Ders çalışırken önerilerim

    • Ders çalışırken kısa aralar verebilirsiniz
    • Ders çalışırken hareket edebilirsiniz ( Örneğin küçük çocuklar çarpım tablosunu öğrenirken trambolin üzerinde atlayabilirler. Saymayı öğrenirken merdivenleri ikişer ikişer inip çıkabilirler )
    • Sözcükleri ya da sözel bilgileri öğrenirken onları kuma yazabilir ya da çeşitli materyallerden şekiller yaratabilirsiniz
    • Ellerinizi her fırsatta kullanabilir, görerek değil de yaparak daha rahat öğrenebilirsiniz

    Öğretmenlere ipuçları

    • Sınıfta mümkünse size yakın oturmalılar
    • Dersle ilgili deneyler yapmasını isteyebilirsiniz , çeşitli aktiviteler organize edebilirsiniz .
    • Bu öğrencilerin hareketliliklerinden sınıfta yararlanabilirsiniz. Örneğin sınıf panosunu düzenleyebilirler, sınıfın temizlenmesine yardımcı olabilirler ya da hareket gerektiren diğer işleri yapabilirler. Hatta sınıfta yapmaları gerekenleri ayakta yaparak bile daha rahat edebilirler.

    cocugunuzun-ogrenme-stilleri

  • Sevmek demek; bağımlı olmak demek değildir

    Okulların açılmasının ikinci haftasında olmamıza rağmen hala okul bahçelerinde annelerinin bacağına yapışıp ağlayan, okula gitmek istemiyorum diye çırpınan, kendi başlarına kalacaklarından korkan çocuklar ve çaresiz annelerini görmekteyiz. Bu durum anne ve babaların sevgi ile bağımlılığı birbirine karıştırmasından kaynaklanıyor. Çocuklarımızı sevmek demek, onları dizimizin dibinden hiç ayırmamak demek değildir, her istediklerini anında gerçekleştirmek için  maddi imkanlarımızı sonuna kadar zorlamak demek değildir.

    Ağlıyor diye okul bahçesinde nöbet tutmamalı, ona “ korkma ben buradayım, yanındayım”  diyerek aslında okulda korkulması gereken bir şeyler var demek ki mesajını vermemelisiniz.

    Bakın bir annenin çocuğuna yazdığı şiirin  şu dizeleri neredeyse her şeyi anlatıyor;

    “ Seni o kadar çok sevdim ki, kucağımdan indirdim yürüyebilesin diye…”

    Çocuklarınıza sevgi gösterirken , sınırları da iyi çizmeli, kendi başına yapabilecekleri şeyler için onları cesaretlendirmeli ve fırsat vermelisiniz. Hayatta kendi ayakları üzerinde durabilmeleri ,  mutlu, başarılı, doyumlu , çözüm üretebilen  bireyler olarak yetişebilmeleri  onları sosyal ve duygusal olarak ne kadar destekleyebildiğinizle ilintilidir aslında…

    Sosyal Ve Duygusal Gelişimi okula başlamaya uygun olan çocuklar;

    • Ana-babaya aşırı bağımlı değildirler
    • Okula istekli gelirler
    • Arkadaşları ile yaşadıkları sorunlarla baş edebilirler
    • Empati kurabilirler
    • Yaşıtları  ile pozitif ilişki içerisindedirler
    • Sorumluluk alabilirler
    • Kendilerini uygun bir biçimde koruyabilirler
    • Kızgınlık, üzüntü gibi duygularını diğerlerine zarar vermeden ifade edebilirler
    • Sınıf içi tartışmalara katılabilir, fikirlerini aktarabilirler
    • Okuldaki kuralların ve sınırların farkındadırlar ve uyum gösterirler.

    Ailelere Öneriler:

    • Çocuğunuzu iyi tanıyın, güçlü ve zayıf yönlerini objektif olarak değerlendirmeye çalışın.
    • Beklentilerinizi çocuğunuzun özelliklerine göre belirleyin. Unutmayın, çocuğunuzdan yapabileceğinden fazla veya az şey beklerseniz, onun hayal kırıklığı yaşayarak kendine olan güvenini kaybetmesine sebep olabilirsiniz.
    • İyi yapabildiği şeyler konusunda ödüllendirin, yapamadığını fark ettiğiniz şeylerde yol gösterin, nasıl yapabileceğine birlikte karar verin, destek olun, yeniden denemesi için teşvik edin.
    • Yaşına uygun sorumluluklar verin ve takip edin
    • Sorumluluğunu yerine getirmezse beklentinizi açık bir şekilde konuşun ve sonuçlarını üstlenmesini sağlayın
    • Duygu ve düşüncelerini açıkça ifade edebilmesi için destekleyin, öncelikle kendi duygularınızı açıkça ifade ederek onlara örnek olun.

    Dil Gelişimi okula başlamaya uygun çocuklar;

    • Dil gelişimi yaşına uygun olan çocuklar, okul hayatında daha başarılı olurlar.
    • Duygu ve düşüncelerini anlaşılır ve akıcı bir biçimde aktarabilirler.
    • Bir hikaye ya da masalı baştan sona anlatabilirler
    • Karşılıklı sohbet edebilirler
    • Benzer ve zıt kavramları kullanırlar
    • Soru sorarlar

    Ailelere Öneriler:

    • Çocuğunuzla bol bol konuşun ,onunla ne kadar erken konuşmaya başlarsanız, o kadar yararlı olur. Küçük bebekler için kendileri ile konuşan annelerinin sesini dinlemeleri, onu gözleri ile takip etmeleri, onun kendisi için konuşmasını beklemeleri kadar yararlı bir şey yoktur!
    • Çocuğunuzla birlikte kitap okuyun.
    • Çocuğunuzu saatler boyu televizyonun karşısında yalnız başına bırakmayın.
    • Televizyon izleyecekseniz, çocuğunuza uygun olan programı siz belirleyin ve mutlaka birlikte izleyin. İzlediğiniz şey hakkında konuşun, eğer sürekli televizyon izlerse dil gelişimi kadar sosyal gelişimini de olumsuz yönde etkilemiş olursunuz.
    • Hikaye anlatın sonra da anlattığınız hikaye ile ilgili sorular sorun. Onun da  size bir hikaye anlatmasını isteyin.
    • Bildiği bir masalın sonunu değiştirerek anlatın. Sonra ondan da bunu yapmasını isteyin.
    • Onunla konuşurken benzer ve zıt kavramları, sayıları bol bol kullanın. Örneğin: “babanın kırmızı kalın kazağının üzerindeki gözlük, elindeki simidin yarısı, dolabın en alt çekmecesi”, gibi
  • Çocuğunuzu okula hazırlarken ona nasıl yardımcı olabilirsiniz?

    Ev hanımı bir anne,  ilk ve tek çocuğu olan 5,5 yaşındaki oğlunu  ” çok televizyon seyrediyor, okula gitmek istemiyor, bıktım, beni hiç duymuyor, ne söylersem tersini yapıyor ” diyerek getirmişti danışma odasına .

    Aslında annenin bu serzenişleri; onun  çocuğunun dünyasına nasıl giremediğini , onunla nasıl kaliteli vakit geçirmediğini ve oğlunun annesine, babasına nasıl tepki gösterdiğini anlatıyordu.

    Oyun odasına geçtiğimizde, 5 tane kalemi saymaya başladık ama sayamıyordu, siyah ve kırmızı dışında renklerin hiçbirini bilmiyordu, makası düzgün tutup kağıtları kesemiyordu.

    Uyguladığımız denver gelişim envanteri  ile , gelişim düzeyinin  normal olduğunu gördük.  Ancak ne yazık ki annesi bütün gün evde olmasına rağmen  çocuğu ile nasıl ilgileneceğini, ona neler öğretmesi gerektiğini bilmiyordu. Nasılsa evdeyim deyip anaokuluna da göndermemişti. Sonuçta çocuk diğer yaşıtlarına göre bir hayli gerideydi ve okula gitmek istemiyordu.

    Çocukların okula hazır olup olmadığını 5 boyutta inceleyebiliriz:

    1. Fiziksel sağlık ve motor gelişim
    2. Sosyal ve duygusal gelişim
    3. Öğrenmeye yaklaşımı
    4. Dil gelişimi
    5. Biliş ve genel kültür

     

    1) Fiziksel Sağlık Ve Motor Gelişim

    Fiziksel sağlıkları; çocukların genel sağlık durumları ile ilgili olup, çok sık hastalanan çocukların okula uyumda güçlük yaşadıklarını görmekteyiz. Bu nedenle okula başlayacak olan çocukların öncesinde genel bir sağlık kontrolünden geçmeleri yararlı olacaktır.

    Motor gelişimi ise; “İnce-motor gelişim” olarak adlandırılan  baş ve işaret parmağının etkin kullanımı ile,  “kaba-motor gelişim” olarak adlandırılan yürüme, tırmanma ,top oynama gibi becerileri kapsamaktadır.

    İnce Motor Gelişimi okula başlamaya uygun çocuklar ;

    Bağımsız temizliklerini yapabilirler

    • Bağımsız giyinebilir ve soyunabilirler
    • Dökmeden , çatal bıçak kullanarak yemeklerinin tamamını kendi başlarına yiyebilirler
    • İnsan resmini eksiksiz çizebilirler
    • Bazı şekilleri ve harfleri kopyalayabilirler
    • Sayıları yazabilirler
    • Makasla bir şekli kesip çıkarabilirler
    • Düğme ilikleyebilir, fermuar çekebilirler

    Ailelere  Öneriler;

    • Çocuğunuza kendi işlerini kendi yapabilmesi için fırsat verin.
    • Özellikle kendi başına giyinmesini ve soyunmasını, düğmelerini iliklemesini ,fermuarını çekmesini, yemeğini çatal-bıçak kullanarak kendi başına yemesini, temizliğini kendisinin yapmasını destekleyin .
    • Kağıt ve makas kullanılan aktivitelere ağırlık verin. Örneğin çocuğunuzdan gazetede gördüğünüz bir ilanı ya da hoşuna giden bir resmi  kesmesini isteyebilirsiniz.
    • Değişik renkte kartonları kullanarak birlikte çeşitli şekiller (ev,okul,gemi,uçak,uzay yaratığı vb.)  üretebilirsiniz.
    • Evde kek, kurabiye, kısır ,salata gibi yiyecekleri birlikte hazırlayın
    • Sofra kurup, toplamasına müsade edin.
    • Baş ve işaret parmağını kullanabileceği oyunlar yaratabilirsiniz. Örneğin çamaşır asmak için kullanılan renkli mandalları bir sepete doldurarak “en çok mandalı ipe takabilen kazansın”  oyunu oynayın

    Kaba Motor Gelişimi Okula Başlamaya Uygun Olan Çocuklar…

    • Dengeli bir biçimde yön değiştirerek koşabilirler
    • Yüksek bir yere tırmanıp atlayabilirler
    • Topu yerde zıplatabilirler
    • Topu ayakları ile sürebilirler
    • Tek elle topu ileri doğru atabilirler
    • Tek ayak üzerinde birkaç kez sıçrayabilirler
    • 2 ve 3 tekerlekli bisiklete binebilirler

    Ailelere Öneriler:

    • Çocukları evin içine mahkum etmeyin
    • İp atlama, bisiklete binme, top oynama, kaydırağa tırmanma gibi oyunları oynayabilmesi için fırsatlar yaratın.
    • Yaşıtları ile sık sık birlikte olmasını sağlayın
    • Basketbol,futbol,voleybol gibi spor dalarlına özendirin, oynamasını sağlayın
    • Böylece hem sizinle birlikte vakit geçirmiş olur, hem de motor koordinasyonunu desteklemiş olursunuz.
  • Öğretmenim bana yardım et!

    Küçükken babam polis memuruydu, evde üniformasıyla zaten yeterince korkutucuydu. Eve geleceği zaman çil yavrusu gibi dağılırdık. Babam dövmezdi ama annemden çok dayak yerdim. Yok televizyonun sesini çok açtın, yok terlik neden giymedin, yok sokakta çok kaldın diye döverdi beni. Bir de öğretmenimle tehdit ederdi. “ Seni öğretmenine söyleyeceğim, okulda herkesin içinde rezil etsin seni” derdi. Bunun bir tehdit olduğunu bilirdim ve her gün okula korkuyla giderdim.

    Bir gün 3.dersin sonunda çok sıkıştım. Öğretmenimden tuvalete gitmek için izin istedim ;  “ dersten kaçmak için sürekli bahane üretiyormuşsun, annen bu bahanelerinden bıkmış, şimdi de beni annen gibi mi kandırmaya çalışıyorsun “ dedi ve izin vermedi. Sadece beş dakika tutabildim ve altıma yaptım. Yanımdaki kız arkadaşım çığlık atıp “ burası çok fena kokuyor öğretmenim” diye bağırdı. Yerin dibine girdim. Annemin tehditleri bu sefer gerçek olmuştu, tüm okula rezil oldum. Öğretmenim beni pis bir paçavra gibi kulağımdan tuttu ve sınıftan attı. Müdürün odasına gittiğimde annem okula gelene kadar beni ayakta bekletti, sandalye kirlenmesin diye oturtmadı bile, daha 7 yaşında 2 saat ayakta bekledim. Bir ara galiba tansiyonum düştü ki gözlerim karardı , sapsarı oldum, bayılacaktım nerdeyse…

    Şimdi bir fabrikada endüstri mühendisi olarak çalışıyorum. Üst düzey yöneticilerle ne zaman bir toplantıya girecek olsak hemen kalbim çarpıyor, bir aksilik çıkacak, bir yerlerde hata yapacağım diye hala çok korkuyorum. Sosyal ortamlara , kalabalıklara girmekten çekiniyorum. Eşim bundan çok şikayetçi ama hata yapıp rezil olmaktansa hiç gitmem daha iyi…

    Öğretmenler çocukların hayatlarında önemli miheng taşları  

    Çocukların  kişilik yapılanmasının temeli  0-7 yaş arasında atılır. Bu nedenle anne ve babaların tutum ve davranışları bu dönemde hayati önem arz eder. Anne veya babanın kaybı, çocuğun evde sürekli sözel, fiziksel , cinsel ihmale veya istismara uğraması, çocuğun aşırı korunup kollanması veya aşırı baskı altında tutulması gibi sebepler  ileri yaşlarda telafisi çok zor olacak problemlere  yol açar.

    Bu nedenle tıpkı tıbbi bir görüntüleme yöntemi olan  MR gibi danışanlarımın geçmiş yaşam öykülerini  ince kesitler halinde alırım. Sadece aile yapılarının değil , hayatlarındaki bir diğer önemli anne-baba  figürü olan anaokulu ve ilkokul öğretmenleriyle ilişkilerinin hikayesini de alırım. Çünkü evde yolunda gitmeyen bir şeyler olsa bile çocuğun öğretmeniyle olan ilişkisi onun hayatında daha derin kötü izler bırakabileceği gibi , hayatının akışını değiştirebilir, kurtarıcı rol oynayabilir.

    Öğretmenim;

    • Ailede yeterince korunuyorum, ne olur okulda daha özgür davranmama, kendi işlerimi kendim yaparak özgüvenimin gelişmesine yardım et
    • Ailede yeterince eziliyorum, ne olur hatalarımda beni cezalandırmadan önce dinle, çözüm üretmeme yardım et
    • Ailemde yeterince yalnızlığa itiliyorum, ne olur küçük görevler ver bana , okul için, sizin için değerli ve gerekli olduğumu hissetmeme yardım et.
    • Ailemde yeterince köreliyorum, hiçbir şey yapmama izin vermiyorlar, ne olur yaratıcılığımı engelleme, harika fikirlerim ve becerilerim var, onları sergilememe fırsat tanı , farklı biri olduğumu göstermeme yardım et
    • Ailemde yeterince aptal, başarısız, beş para etmez tanınıyorum zaten, ne olur senin gözlerinde bir ışık göreyim, bana değerli olduğumu hissettir ki içimdeki gerçek çocuğu yansıtabileyim, yeteneklerimi ortaya koymama yardım et

     

  • Panik Atak Tedavisi

    PANİK ATAK İNSANI ÖLDÜRÜR MÜ?

    Panik atak yaşayan danışanlarım ataklarının ne zaman geleceğini ve o anda ölmekten korktukları için tam olarak ne yapabileceklerini bilemediklerini söylüyorlar. Bu nedenle hayatlarını buna göre organize ediyorlar, herhangi bir ciddi sorun yaşamamak için de “Güvenlik Sağlayıcı Davranışlar” geliştiriyorlar.

    • Evde yalnız kalmamaya çalışmak
    • Evde veya dışarda sürekli yanında güvendiği birini bulundurmak
    • Yanında ilaç taşımak,
    • Ev işi, Spor veya cinsel aktiviteden kaçınmak
    • Bunaldığını hissettiğinde alkol kullanmak
    • Sık sık nabzını ve tansiyonunu ölçmek
    • Hastanelere yakın olan güvenli yollardan geçmeyi tercih etmek gibi

    Aile bireyleri de bu duruma yardımcı olmak niyeti ile uyum sağladıkça , bu sefer de etrafındaki kişilere bağımlı oluyorlar. Artık kendileri hastalığı değil de hastalık onları kontrol etmeye başlıyor, işte o zaman içinden çıkılmaz bir kısırdöngüye girilmiş olunuyor.

    Oysa ki Panik atak ölümcül bir hastalık değildir. Kalp krizine yol açmaz. Tamamen bastırılmış düşünce ve kaygıların bir sonucu olarak vücudun verdiği belirtiler ve bu belirtileri kişinin yanlış yorumlaması, bilişsel çarpıtmalar sonucu ortaya çıkan korku atağıdır.

    BİLİŞSEL ÇARPITMALAR

    1. Olası kötü sonuçları abartma:“ panik atak sırasında göğsümde bir sıkışma hissediyorum, kalp krizi geçiriyorum “ veya “ boğazım tıaknacak ve nefessiz öleceğim” gibi …
    2. Korkunçlaştırma:“ bana bir şey olursa çocuklarım annesiz kalır, başkalarının elinde rezil olurlar” veya “ iş yerinde bir atak geçirirsem ve bunu patronlarım görürse rezil olurum, yüzlerine asla bakamam “ gibi…
    3. Denetimi elinde tutma isteği: “ arabayı ben kullanmıyorsam, sürücü dikkatsizce kaza yapabilir” veya “ panik atağım sırasında durduramazsam aklımı yitirebilirim” gibi…
    4. Mükemmelliyetçilik:“ Her şeyin en iyisini yapmalıyım” veya “ aklımı yitirmek istemiyorum, ben en iyi olmalıyım, problemlerimin hepsini çözmeliyim” gibi..
    5. Çıkarım yapma: “ ne zaman yoğun korku hissetsem, kesin kötü bir şey olacak” veya “sol kolum ağrıdı, kesin şimdi kalp krizi geçireceğim “ gibi…

    İLAÇ TEDAVİSİNİN YANINDA PSİKOTERAPİ ŞARTTIR

    Elbette ki verilen antidepresan ilaçlar , altta yatan örtülü depresyonu tedavi ettikçe, bedensel duyumları azalttıkça yanlış yorumlamalar da azalacağı için ataklar düzelecektir. Ancak sadece ilaç tedavisi yetmemekte;

    • düşüncelerini ve davranışlarını yeniden yapılandırmayı öğrenebilecekleri ,
    • ataklarını sakince yönetebilecekleri
    • bir daha benzeri bir durum yaşamamak için altta yatan örtülü problemi fark edip çözebilecekleri  psikoterapi tedavisi de şarttır.
  • Bonzai Gerçeği – II

    Yeni bir sentetik uyuşturucu furyası ile karşı karşıyayız. Türkiye’nin dört bir yanında esrar, extasy, bonzai, kokain ve eroin satışları giderek artıyor. Hedef kitle çocuklar. Onların harçlıklarıyla alabilecekleri kadar ucuza satılıyor. Parası olmayanı bilerek önce alıştırıyorlar sonra  torbacı yani satıcı olarak kullanıyorlar.

    Her gün yazılı ve görsel basında yeni bir ölüm haberini okuyoruz. Bağımlı olduktan sonra doktora koşuluyor. Oysa amacımız bağımlı olmadan önce Madde Bağımlılığını önlemek olmalı. Bu da önce halkın sonra çocukların bilinçlenmesi ve ardından çok sağlam yasal düzenlemelerle olur ancak.

    Bozai Gerçeği:

    • Bonzai ağacını kullanarak ve üzerine kimyasallar sıkarak üretilen , sentetik bir uyuşturucudur. Yani bonzai bir esrar çeşidi değildir.
    • Bonzai yasal bir bitki olduğu için yetiştirilmesini engelleyen bir kanun yoktur. Zaten tehlikeli kılan şey bitkinin kendisi değil, üzerine sıkılan sentetik kimyasal maddedir.
    • Bu uyuşturucunun üretilmesindeki amaç yasal yollardan ülkelere internet kanalından ihraç edebilmektir. Ancak yüksek bağımlılık potansiyeli olan ve hiçbir tıbbi yararı olmayan bu madde 2011 yılında yasadışı maddeler sınıfına alınmış ve alınması, satılması, kullanılması ve bulundurulması suç kapsamında değerlendirilmiştir.
    • Marijuna’nın içinde bulunan THC maddesine ek olarak JWH-018, JWH-073, CP-47,497, JWH-200, ve cannabicyclohexanol kimyasallarını barındırmasından ötürü ölümle sonuçlanabilecek ciddi etkileri vardır.
    • Genelde hedef kitle eski esrar kullanıcıları ve gençlik döneminde olan yeni nesildir.
    • Özellikle alkol ile kullanımı ciddi sonuçlar doğurabildiği gibi ertesi gün etkisi saatlerce sürebilir. Halüsinasyon, panik atak, kusma, aşırı heyecan ve göz bebeklerinin şişmesi, yoğun baş ağrısı gibi…
    • Tek dumanda bile ölüm riski çok yüksektir.
    • Eroin ortalama 1 ay civarında bağımlılık yapar. Bonzai de buna benzer bir hızla bağımlılık yapar.
    • Esrardan 150 kat daha fazla etkili olup, kullanıcıyı şizofreni yapma ihtimali de 150 kat fazladır.
    • Bir uyuşturucu ne kadar hızlı bağımlılık yaparsa kişinin toplumdan kopuşu ve suça karışması o kadar hızlı olur. Vücut alıştıktan sonra madde geri çekilince müthiş ağrılar, burun akıntısı, göz yaşarması çok ağır bir fiziksel tablo yaratır.
  • Bonzai Gerçeği – I

    “Ortaokulda arkadaşlarla sigara içiyorduk. Bir gün annem cebimde paket taşıdığımı görünce çok kızmıştı. Ben de “ne var sanki babam içmiyor mu? Amcalarım içmiyor mu?” diye bağırarak kendim savunmuştum. Annem ne diyeceğini bilemedi sonra da karışmadı.

    Lise birinci sınıfa geçtiğimizde arkadaşlarımdan birisi sigaranın artık çocuk işi olduğunu , bizim büyüdüğümüzü ve daha eğlenceli şeyler içmemiz gerektiğini söyleyerek ot ( esrar ) getirdi . İlk sarıp içtiğimizde kafam bin beş yüz olmuştu. O gün acayip eğlendik. Gözlerim kıpkırmızı olmuştu, annem anlar diye çok korkmuştum. Arkadaşım eczanede satılan göz allerjisi için olan damladan alıp damlat hiçbir şey kalmaz dedi. Giderek içme sıklığımızı ve miktarımızı arttırdık.

    Altı yedi ay sonra annemler fark etti. Babamdan feci bir dayak yedim.  Sonra annem her gün bırakmam için yalvardı. Ben de onlara “ esrar bağımlılık yapmaz, ot ya bitkisel bir şey, o nedenle rahat olun diyordum. Hem ne var ki , sadece bizim okulda değil bir çok okulda içiliyor. Sigara gibi bir şey yani. Çok para da değil. Ben istediğim zaman içmem “  diyordum.

    Lise ikinci sınıfta okulu bırakmak istedim, babamdan yine dayak yedim. Beni döverek korkutacağını sanıyor, ama yanılıyordu. Biz arkadaşlarla kötü bir şey yapmıyoruz ki, sadece eğleniyoruz.

    İki yıl önce bir arkadaşın doğum günüydü, ona gerçekten kafa uçurucu bir hediye almak istedik. Mahalledeki abi bize siz artık büyüdünüz, otla işiniz olmaz size kimyasal esrar             ( bonzai) vereceğim dedi.  Arkadaşlarla bir kullandık, 3 saat sonra gözümü açtığımda 8 km ötedeki lunaparkta bir direğin en tepesinde fark ettim kendimi. Oraya nasıl gittim, neler oldu, hiç hatırlamıyorum.

    Sırılsıklam terlemiştim, sanki bu dünyadan başka  bir yere  gitmiş, öldüğümü görmüştüm. Sonra öğrendim ki bonzai içtikten sonra Ölüm tribine giriyormuşsun. Her an kalp krizi geçirip öleceğimi sanıyordum. Vücudumda karıncalanmalar oldu, felç olacakmış gibi hissediyordum. Beynimi kontrol edemez oldum.

    Sonra beni hastaneye kaldırmışlar. Kaç kez söz verdim bir daha içmeyeceğim, diye. Ruh Sağlığı Hastanesi AMATEM ( Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi ) de yattım.  Dayanamayıp yine içtim. Bu kadar tehlikeli bir şey olduğunu öğrendiğimde artık çok geçti…”

    Maalesef uyuşturucu bağımlısı bir gencin öyküsünü okudunuz. Sigara ile başlayan madde kullanımı , ölümün kıyısına kadar yaklaştırmış onu.  En az yedi kez hastanede yatmış olan bu genç de ailesi de varını yoğunu kaybettiler.

    Devamı için Bonzai Gerçeği – II