Kategori: Çocuk – Ergen Danışmanlığı

  • Okullarda yaşanan şiddet

    Okullarda yaşanan şiddet ; gençlerin gelişimsel ihtiyaçlarının anlaşılıp, karşılanması ile önlenebilir.

    13 yaşındaki bir genç okulda , arkadaşı kendisine “salak “ dediği için yumrukla vurmuş , gözünü morartmış, kaşının açılmasına sebep olmuştu. Disipline gideceğini öğrenince
    “ Vallahi kötü niyetim yoktu, ben babama çekmişim, o da böyle hızla parlar, kızdığında gözü hiçbir şey görmez, sinirlenince vurur ama sonra pişman olur, ne olur beni disipline göndermeyin …” diyerek ağlamaya başlamıştı.

    Şiddet eğilimi olan çocukların evlerinde de şiddet gördükleri , yaşamlarının bir parçası haline geldiği aşikar. Bu davranışlarının altında kişilik yapılanmalarının sağlıklı gelişmememesi yatmaktadır.

    Eğer gençlerin şiddet eğilimini önlemek istiyorsak, onların gelişimsel ihtiyaçlarını anlamalı ve bu ihtiyaçlarını karşılayacak projeler üretmeliyiz.

    Öneriler:

    • Gençlerin okul başarısı sadece matematik, fizik , kimya gibi derslerden aldığı notların başarısı ile ölçülmemelidir.
    • Yaşamları boyunca SBS, YGS LGS, DGS, KPSS, ÜDS, TUS, DUS, gibi sınavların peşinde koşarken düşünsel, duygusal, sosyal gelişimleri ihmal edilmemelidir.
    • Okullarda bulunan Psikolojik Danışmanların mevcuda göre sayıları arttırılmalı, rehberlik servisinin yanında Aile Danışma Ünitelerinin de hizmet vermesi sağlanmalıdır.
    • Gençlerin okuma alışkanlıklarını arttırmak, öğrenmeyi zevkli hale getirmek için çeşitli konularda ödüllü münazara yarışmaları, bilgi yarışmaları düzenlenmelidir.
    • Resim, müzik, fotoğraf gibi sanatsal faaliyetlerde bulunabilmeleri için okullarda sanat atölyeleri açılmalıdır .
    • Okullar arası düzenlenen müzik yarışmalarında , yetenekli çocuklar keşfedilip, güzel sanatlar lisesinde veya konservatuarlarda okuyabilmeleri için imkanlar sağlanmalıdır.
    • En önemlisi kamuoyunda duyarlılık sağlanmalı, şiddet içeren dizi, film ve diğer programların sayıları azaltılmalı, cinayet sahnelerinin açık bir şekilde yayınlanması engellenmelidir.
    • Dizilerde gördükleri kavga ve şiddet içeren sahneler, her delikanlının cebinde silah taşıması gerekiyormuş imajı yarattığı gibi, gençlerin güç ve kuvvete özenmesini sağlamakta, zihinlerde bir insanı öldürmenin ne kadar kolay olduğu imajı da yaratmaktadır.
    • Delici, kesici ve ateşli silahlara erişim bu kadar kolay olmamalı, sivil silahsızlanma için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

     

     
  • ÇOCUĞUNUZUN YAŞADIĞI ARKADAŞ BASKISI KARŞISINDA AİLELERİN YAPMASI GEREKENLER

    1. Yasaklar koymayın: Amacınız çocuklarınızın arkadaşlıklarına engel olmak değil, arkadaşlık ilişkilerinde karşılaşabileceği sorunlarla başa çıkabilmelerine yardımcı olmak olmalıdır.

    2. Arkadaşlık kavramını açıklayın : Arkadaşlığın ne olduğu, kime arkadaş dendiği, arkadaş gruplarının gencin hayatındaki yeri, grup içerisinde bireyselliğini, kendi değerlerini ve haklarını nasıl koruyabileceğini konuşun .

    3. Çocuğunuzu dinleyin ve sorularına doğru yanıtlar verin : Yapılan araştırmalar gençlerin cinsellik, ilişkiler ve uyuşturucu maddeler hakkında arkadaşlarından veya medyadan yarım yamalak bilgiler edinmek yerine bu konuları anne babalarıyla konuşmak istediklerini göstermektedir bu nedenle size soru sormasına müsaade edin.

    4. “Hayır” demesini öğretin : Arkadaş baskısı ile başa çıkmada en önemli yöntemlerden biri gence “hayır” diyebilme becerisini öğretebilmektir.

    5. Sevginizi gösterin: Öncelikle aile ortamından başlayarak gençlere sevilip sayıldıkları, saygı gördükleri, yargılanmadan dinlenebildikleri, kabul gördükleri, desteklendikleri ortamlar sağlanmalıdır.

    6. Okul dışı ilgi alanlarını geliştirmesini sağlayın: Çocuğunuzun okul içinde veya dışında sosyal etkinliklere katılımını destekleyin. Bu şekilde ; hem sorumluluk alarak kendine olan güvenini arttıracak hem de değişik arkadaş ve yetişkin gruplarıyla sosyalleşme imkanı bulacaktır.

    7. Ufak tefek şeyleri büyütmeyin: Saç kesimi veya her gün siyah giymek gibi küçük değişiklikler gelip geçicidir. Bunları çocuğunuzun büyümesinin bir işareti olarak değerlendirin, aksi halde çok daha büyük bir sorunla karşı karşıya kalabilirsiniz.

    8. Gereğinden fazla kaygılanmayın: Pek çok çocuk yanlışı ve doğruyu birbirinden ayırt edebilir ve büyüdüğünde sorumluluk sahibi , düşünceli bir yetişkin olur. Çocuklar ilerde anne babalarından öğrendikleri düşünceleri, değerleri ve inançları yeniden benimsemeye meyillidir. Eğer sizinle yeterince açık bir iletişim içinde olursa çocuğunuzun doğru kararlar vereceğine güvenin.
    9. Yardım alın: Eğer çocuğunuzun ciddi bir belaya bulaştığını düşünüyorsanız, mutlaka öncelikle okuldaki psikolojik danışmandan daha sonra da bir psikoterapistten yardım alın.

     

     
  • ARKADAŞ BASKISI

    13 yaşında oğlum var, bizleri artık hiç dinlemiyor, geçen gün çantasında tek sigara gördüm. Çılgına döndüm, saatlerce konuştum ama arkadaşı ne yaparsa onu yapmaya devam ediyor. Geçenlerde sınıfından birkaç veliyle de görüştüm. Öyle şeyler anlatıyorlar ki ; arkadaşı için anne ve babasının cebinden para alan çocuklar, kız arkadaşının saç rengiyle aynı olabilmek için saçını gizlice sarıya boyatan kızlar, dövme modası var deyip ,okul harçlıklarını biriktirerek aynı dövmeden kollarına yaptıran üç samimi arkadaş …. Ne yapacağımızı şaşırdık. Saatlerce ülkeyi kurtaran nutuklar attık birbirimize…

    Çocuklar okul dönemlerinde aileleriyle geçirdikleri zamanın neredeyse iki katını arkadaşlarıyla geçiriyorlar. Tıpkı biz yetişkinlerin iş arkadaşlarımızla geçirdiğimiz zaman gibi. Bu nedenle anne babalar işler ne zaman istedikleri gibi gitmese hemen çocuklarının kötü davranışlarının sorumlusu olarak arkadaşlarını göstermeleri aslında doğal gibi görünmekte.
    Ancak anne ve babaların gözden kaçırdıkları bir şey var ki o da; genellikle yanlış davranışlarda bulunan arkadaşları öncelikle kendi çocuklarının arayıp bulduğunu fark etmeyerek yanılgıya düştükleridir.

    Nedenleri
    • Kabul görme ve onaylanma ihtiyacı
    • Reddedilme, dışlanma, alay edilme korkusu
    • Yakınlık, bir gruba dahil olabilme gereksinimi
    • “Adam yerine konma”, sözünü dinlettirme ihtiyacı
    • Özgüven eksikliği
    • Sosyalleşme becerilerinde eksiklik
    • “Hayır” diyebilme becerisinden yoksunluk
    • Çatışma ve çözüm bulma becerilerinde eksiklik
    • Aşırı baskıcı ya da aşırı rahat aile tutumları
    • Eksik ya da yanlış yetişkin rehberliği
    • Ev ortamının tutarsızlığı, dengesizliği
    • Sağlıksız rol modelleri
    • İlgi ve sevgi eksikliği

  • AİLELERİN EN ÇOK SORDUĞU SORULAR VE CEVAPLARI

    “Çocukların anne-babaları ile aynı odada yatmaları doğru mudur?”

    İlk 6 -8 ay bebekler anne sütü aldıkları ve sık uyandıkları için anne ve babalarıyla aynı odada yatmaları doğaldır. Ancak 8 aydan sonra artık kendi odalarında yatmalarına müsaade etmelisiniz.
    Ya ağlar da duymazsak diye evhamlandıklarından çocuklarının ayrı odada yatmasını engellerler.Çeşitli bahaneleri hep vardır; yok hava sıcaktı, yok çok soğuktu.

    Unutmayınız ki yatak odanız size aittir. Gerek çocuğunuzun kendine olan güven duygusunun gelişebilmesi için, gerekse evliliğin kurallarını ve anne baba rollerini de öğrenebilmesi için erken yaşlardan itibaren kendi odalarında yatmalıdırlar.

    Eğer çalışan anne ve baba iseniz, çocuklarınız sizi çok özlüyordur. O zaman haftanın bir gecesini çocuklarla birlikte yatma gecesi seçebilirsiniz. Yatakta onlarla oyun oynayabilir, hikayeler anlatabilir, sohbetler edebilirsiniz.

    “Kız ve erkek kardeşler aynı odada yatabilir mi?”

    5 yaşına kadar farklı cinsten kardeşler aynı odada yatabilirlerse de bu yaşta “utanma duygusunun gelişmesi (giyinme ve soyunmada) nedeni ve cinselliği keşfetme merakı nedeniyle çocuklar arasında cinsel içerikli oyunların oynanması söz konusu olabilecektir. Bu nedenle eğer uygun oda var ise kız ve erkek çocukların odaları 5 yaştan itibaren ayrılabilir.

    Çocuğumla birlikte banyoya girmem sakınca yaratır mı?”

    Genellikle 3 yaşa kadar çocuklar anne babanın çıplaklığını çok fazla önemsemeyebilir. 4-5 yaşından itibaren bunun farkına varacaktır. Bu yaşlarda anne babanın banyo yaparken iç çamaşırı giymesinde yarar vardır. 6 yaşından sonra çocuklarınızı kendi banyolarını yapabilmeleri için teşvik etmelisiniz.

    “Televizyon ve internette kontrol edilemez boyutta cinsellik ve şiddet içeren yayınlar var. Çocuğumu bunlardan nasıl koruyabilirim?”

    Çocuğun büyüme esnasında teknolojiden uzak tutulması çağımız şartlarında imkansız görünüyor. Maalesef ki çocukların dikkate alındığı ve korunmaya çalışıldığı bir programcılık anlayışının olduğu da söylenemez. Ancak, televizyon izleme konusunda Türk ailesinin bilinçli olmadığı da bir gerçektir.

    Çoğu ailenin tek eğlence aracının televizyon olması, sabahtan akşama kadar televizyonun açık olması elbette çocuk için son derece zararlıdır.
    Çocuklarınızın televizyon ya da internet bağımlısını olmasını istemiyorsanız, çocuklarınızla daha kaliteli vakit geçirilmeli, televizyon yerine oyunlar oynanmalı, sohbet etmelisiniz. Onları mutlaka spor veya sanata yönlendirmeli, yaratıcılıklarını desteklemelisiniz.

  • KAYBOLAN YILLARIM

    Üniversite sınavlarına hazırlanan bir genç danışanım ağlayarak şöyle diyordu geçenlerde;

    İlkokuldan beri hiç bitmedi şu sınavlar. Hep okul derslerinin dışında fazladan çalışmak zorunda kaldım. Her seferinde “ bu yıl bitsin, bu sınav bir geçsin , bak çok rahat edeceksin “ diyorlardı.
    Öğretmenlerim, ailem benden hep daha fazlasını istiyordu. Okulumun , dershanemin, özel ders hocalarımın reklam kaynağı olmalıydım. Babamın benim için çalıştığını biliyordum, onun benim için harcadığı tüm paraların KDV si olarak dönecekti kazandığım sınav. Annemin ise zamanında okuyamadığı tüm okulları okumalı, tüm dilleri öğrenmeli, hayalini kurduğu meslekleri kazanmalıydım.
    Beden eğitimi, ,müzik, resim dersleri okul ve ailem için hep gereksiz derslerdi, tüm spor ve sanatsal faaliyetler ise zaman kaybı.
    Ben yıllardır kandırılıyorum, her bahar, her kış, her yaz bir sonraki hedef için koşuyorum. Birini yakalıyorum, ötekini gösteriyorlar. Biliyor musunuz, eve gittiğimde hiç hoş geldin bir tanem, günün nasıl geçti, nasılsın, yorgun musun? Arkadaşlarınla neler yaptınız, nelere güldünüz, nelere üzüldünüz? Diye hiç karşılanmadım. “ Ödevin var mı, yazılın nasıl geçti, kaç puan aldın? Ek test çözecek misin? “ soruları daha öncelikliydi.
    Çözdüğüm test sayısına göre öğretmenlerimden ya da annemden takdir aldım. Doğum günü kutlamalarına , arkadaş gezmelerine gidebilmek için, on-on beş test fazladan çözmek zorunda kaldım.
    Evimizde arkadaşlarımı hiç ağırlayamadım, onların evinde hiç kalamadım. Ailem arkadaşlarımın aileleri ile hiç tanışmadı. Ne isimlerini bilirler ne de evlerini ama sınavdaki sıralamada kim önde onu iyi bilirler.
    Çocukken oyuncaklarım olurdu, ama oynayacak arkadaşım ve zamanım olmazdı. Büyüdüm yine ders dışında arkadaşım yok, yine hiçbir şeye zamanım yok. Zaten hangi sorunun ya da hangi sınavın iptal edileceği de belli değil. Söyler misiniz geleceğin peşinden koşarken kaybolan yıllarımı bana kim geri verecek?

     

     
  • Üniversite ve Meslek Seçiminde Aile Modelleri

    Sınırların Olmadığı Aşırı Hoşgörülü Aile Modeli
    Sınırların olmadığı aşırı hoşgörülü aile ortamında yetişen gençler, gençliğin en güzel ve verimli yıllarını, amaçsızlık, her şeye kolayca ulaşabilmenin verdiği rahatlık ve anne babanın disiplinsiz, sınırsız tutumu dolayısı ile harcarlar.Her ne kadar zeka problemleri olmasa da, bu zekalarını akademik başarıda kullanamazlar. Muhtemelen gelecekte hem üniversite hayatında hem de özel hayatı ve iş hayatında sürekli anne babanın maddi manevi desteğine ihtiyaç duyarlar.Genellikle iş hayatında başarılı olamazlar.Pasif agresif, suçlayıcı, sınırsız ve kuralsız hayatına devam edebilir ve ilerde yaşayacağı mutsuzlukları, ya sık arkadaş değiştirerek, ya da alkol ve benzeri maddeler kullanarak gidermeye çalışırlar.

    Gelin bir anneye birlikte kulak verelim;
    Çocuğum son zamanlarda öğretmenlerine karşı saygısızca davranışı iyice arttı, sürekli bahaneler üreterek , verilen testleri zamanında yapmadı, en ufak bir şeyde ya öğretmenleri ya da bizi suçluyor, girdiğimiz her ortamda babasını eleştirip, aşağılıyor ve “ o bir şeyden anlamaz , kafası biraz kıttır “ diyor.
    Şimdi elimizde LGS puanı onun yerine internetten sıralama yapıp, bölüm seçiyoruz, çünkü sanki kendi değil de biz okuyacakmışız gibi hiç ilgilenmiyor.Aslında kıyamıyoruz da devlet üniversitesi olmazsa özel üniversite olsun , yeter ki rahat etsin istiyoruz.

    Ana babanın inancı “ Bizim görevimiz; çocuklara hizmet vermek ve onları mutlu etmek. Çocuklar ne zaman işbirliği yapmaya hazırsa o zaman işbirliği talep ederiz. Hiçbir şey çocuğumu üzmemelidir, buna müsaade edemeyiz.” şeklindedir.
    Aile kurallar koymakta zorlanır, koysa bile çocuk kuralları defalarca çiğner her seferinde bir bahane göstererek çocuğu affeder.
    Bu Aile modelinde Yetişmenin Çocuk Üzerindeki Etkisi
    Ben – Merkezci olurlar.Kuralları ve otoriteyi zorlarlar veya redderler, aileye, okul yönetimine, öğretmenlere karşı saygısız ve hırçın davranırlar.Cep telefonu, SMS, İnternet, bilgisayar oyunları veya Facebook, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerine bağımlı olurlar.Sınırları test ederler, ehliyetsiz araba kullanmak gibi, sigaraya başlamak veya erken yaşta bira içmek gibi.Şehir dışında okumak gibi veya askerlik gibi ailelerinden uzak yerlere gittiklerinde , hayatın gerçekleri ile karşı karşıya kaldıklarında bocalar, depresyona girer , ailelerinin yanına geri dönmek isterler.Sorunlarımın çözümünden annem ve babam sorumludur diye düşünürler.

  • Zihinsel Egzersizler Öğrenmeyi Kolaylaştırıyor

    Bazı çocuklar herhangi bir destek almadan, kendi kendilerine çalışır, öğrenme için içsel motivasyon sağlar ve başarılı olurlar. Bazı çocuklar ise bir çok kursa gitmelerine , özel dersler almalarına rağmen ders çalışmayı sevmediklerini, konuyu anlayamadıklarını söylerler ve başarılı performans sergileyemezler.
    Pek çok destek almalarına rağmen bu çocuklar neden başarılı olamıyorlar? Çünkü; çocuğun kök problemi tam olarak tespit edilmeden , asıl ihtiyaç duyduğu alan anlaşılmadan , sadece ders müfredatına ve sınav sistemine yönelik desteklenmeleri sağlanıyor.
    Aslında; acaba öğrenme kapasitesiyle ilgili mi problemi var? Görme ya da işitme duyusu iyi mi? Aile ilişkilerinde ve çocuğun duygusal dünyasında karışıklık mı var? Okumayla mı ilgili sorunu, görsel ya da işitsel hafızasıyla mı ilgili ? Yoksa odaklanmayla mı ilgili problemi var? Bu ve benzeri tüm sorulara cevap aramak gerekiyor.
    Eğer doğru tespit yapılmazsa; İşitsel işlem becerileri, görsel işlem becerileri, hafıza, mantık yürütme gibi zayıf bilişsel becerileri akademik ve yaşamın diğer alanlarında bocalamalara yol açıyor.
    Örneğin çocuğun gördüğü bir bilgiyi hatırlama, anlama ve kavramasında, el – göz koordinasyonunda , görsel mekânsal organizasyonunda, görsel – motor entegrasyonunda zayıflık varsa, görsel alanda desteklenmesi gerekiyor.
    Eğer, işittiği bir bilgiyi hatırlama, yönergeleri takip etmekte zorluk, anlama ve konuşma becerilerinde zayıflık, işitsel bir bilgiyi kısa bellekten kalıcı belleğe aktarmakta zorluk çekiyorsa işitsel alanda desteklenmesi gerekiyor.
    “Kullanın ya da Kaybedin “
    Beynimiz tıpkı kas gibidir. Kullanılmayan alanları zaman içinde geriler ve kaybolur. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki ne kadar yoğunlukta sık zihinsel egzersizler yapılırsa beynimizdeki “bağlantılar” o kadar çok kuvvetleniyor. Aynı zamanda optimum başarı için sıralama ve işleme, hafıza , dikkat gibi altta yatan beyin süreçlerini de geliştiriyor.
    Bu nedenle önce zihinsel chek up ile çocukların güçlü ve zayıf yanlarını belirliyor, ardından da Smart Vision, Smart Listening, Smart Focus gibi çeşitli zihinsel egzersizler ile zayıf alanlarını güçlendirmeyi hedefliyoruz.
    Çocuklar şiirdirler
    Neden kızım konuşmayı sevmiyor?
    Çünkü aklında tilkiler kuyruk sallıyor,
    Peki ya oğlum neden koşmayı sevmiyor?
    Çünkü gördüğü karıncalar yavaş hareket ediyor,
    Peki ya yazmak, onu neden sevmiyor?
    Çünkü yazıları tango yaparcasına dans ediyor,
    Peki ya okumak, onu neden sevmiyor?
    Çünkü harfler kurabiye gibi sütün üstünde yüzüyor,
    Peki ya resim çizmek, onu neden sevmiyor?
    Çünkü düşünceleri kaleme giderken uykuya dalıyor,
    Peki ya şarkı söylemek, onu neden sevmiyor?
    Çünkü o dinlemeyi seviyor,
    Peki ya neden bu kadar özgünler?
    Çünkü onlar şiirdirler..

  • Kız çocukları babalarından ne ister?

    1. Baba bana saygı göster: Yukarıda da belirtttiğimiz gibi kız çocukları babaları ile kurdukları ilişki doğrultusunda erkek-kadın ilişkisi hakkında ilk izlenimlerini edinirler. Eğer çocuğun babası ile olan ilişkisi pozitif yönde ise çocuk kadın-erkek ilişkileri hakkında pozitif izlenimler edinir ve gelecekte erkeklerle kurduğu ilişkilerde özgüvenli tavır sergiler, aksi yönde izlenim edinen çocuk ise gelecekte erkeklerle yaşadığı ilişkilerde özgüven problemi yaşayabilecek ya da kabul sorunu ile karşılaşabilecektir.

    2. Eşit haklar: Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip oduğunu kız çocuklarının anlayabilmesi için ilk adım babalarla olan ilişkide atılmalıdır. Babalar çocuklarının isteklerini, görüşlerini, düşünce ve duygularını anlamak ve paylaşmak için gerekli ortamlar yaratmalı ve onların haklarına saygı gösterdiklerini ifade edecek davranışlarda bulunmalılar.

    3. Anlayış: Babalar genellikle otorite figürü olmayı seçip sadece bazı kurallar çerçevesinde hareket etmeyi tercih ederler, kız çocuklarını anlamayı ve onlarla konuşup sorunları çözmeyi reddederler. Bunun sonuncunda çocuklar babalarından edindikleri izlenimlerle bazı olumsuz fikirler oluştururlar ve gelecekteki erkek-kadın ilişkileri bu olumsuz fikirler doğrultusunda şekillenir. Ancak babasında anlayış gören çocuk, kendine karşı cinse karşı ifade etmeyi öğrenir ve farklı sosyal ortamlarda kendini rahatça ifade edebilir.

    Babalık bireye doyum sağlayan önemli bir tecrübedir. Bir erkek için duygusal açıdan alabileceği hiçbir ödül, çocuklarını doğdukları andan, bağımsız yaşayabilecekleri çağa gelinceye kadar gereğince yetiştirebilmek kadar doyurucu olamaz. İyi baba olmak; sevgi, deneyim, sabır ve bilgilenme işidir. Babalık yaşantısı annenin hamile olmasıyla başlar.İşte babalık sorumluluğu da böylelikle başlamış olur.Destekleyen eşin sağladığı rahat ortamla kolay ve sorunsuz doğum arasında olumlu bir ilişki bulunmuştur.
    Doğumdan sonra tıpkı annede olduğu gibi, babanın da çocukla duygusal ilişkiyi kurabilmesi için onunla fizik temasa ihtiyaç vardır. Bunun için de çocuğun beslenme ve oyun faaliyetlerinde babanın etkili olması gerekir ki, bazı babalar bu tür işlerin erkek işi olmadığını düşünüp yapmayı reddederler.Nasıl ki ilk iki yıl için annenin varlığı, ilk dış dünya algıları için vazgeçilmezse, ikinci yıldan itibaren babanın önemi de giderek artmaya başlar. Çocuk babayı kendinden farklı olarak algılar anne ise daha çok kendisine benzeyendir. Babanın varlığıyla çocuk, annenin yalnız kendisine ait olmadığını, annenin kendisinden başka kişilerle de ilgilendiğini görür. Bu durum, onda bir iç çatışmaya bağlı olarak huzursuzluk ve sıkıntı hali doğurabilir.

  • BABA Kimdir?

    • Anneyi mutlu etmek ve ona yardımcı olmak,
    • Otoriteyi sağlamak ve annenin çocuğa getirdiği düzeni sürdürmek,
    • Toplumla bağ kurmak ve statü kazandırmak için gereklidir.
    Bundan başka baba, eğer anne çalışmıyorsa dış dünya ile bağı oluşturur, aile dışı gerçekliği şekillendirir, baba ailenin toplumla ilişkilerini kuran önemli bir köprü konumundadır. Bu işleviyle o, çocuğun sosyal gelişiminde ve özgüveninin kazanılmasında önemli bir etkiye sahiptir. Baba çocuk için hem bir sevgi nesnesi hem de örnek alınacak kişidir.

    Anne ve babalar arasında önemli bir tercih farkı görülmemesine karşın, genel olarak babaların, ilk çocukta tercihlerinin erkek çocuk üzerinde yoğunlaştığı görülmüştür.Kız çocuğa sahip olanlarla, erkek çocuğa sahip babalar arasında belirgin bir fark görülmüş, erkek çocuğa sahip olanların, çocuklarına daha yakın oldukları belirlenmiştir. Erkek çocuk babaları tarafından en sık belirtilen ortak faaliyetler fiziksel oyun ve spor olmuştur. Erkeklerin çoğunluğu için, futbol, özellikle belirtilen bir spor faaliyetidir. Kızlar için en çok bahsedilen faaliyet, akademik öğrenmede ona yardım etmek, çocuğu desteklemek olmuştur.

    Babanın yokluğu, ilgisizliği çocuğun kişilik yapısını ruh ve beden sağlığını büyük ölçüde etkileyebilir ve bazı uyum ve davranış bozukluklarının nedeni olabilir.
    Ülkemizde baba, genellikle ya çok çalıştığı için çocuklarını görememekte ya da çok yorgun olduğu için onlarla ilgilenememektedir. Çalışması dışında kalan boş zamanını kendi ilgisi doğrultusunda değerlendirmeyi yeğlemektedir. Bu koşullar için de çocuk da babadan kendisine zaman ayıramayacak kadar meşgul insan olarak bahsetmekte, onunla olan iletişimi giderek kopmaktadır.
    Babanın pasif ve ilgisiz olduğu aile ortamları sadece çocuğun sosyal gelişimini etkilemekle kalmamakta, özellikle erkek çocuklarda çeşitli cinsel kimlik karmaşalarına sebep olabilmektedir.
    Elinizden geldiğince çocuklarınıza ayırdığınız zamanlarda telefonlara cevap vermemeye çalışın. Aile gelenekleri geliştirin. Her cumartesi akşamı hamburger pişirmek kadar basit bir gelenek de olabilir. Elinizden geldiğince sofraya birlikte oturun. En sevdikleri televizyon programını onlarla birlikte izleyin ve neden sevdiklerini anlamaya çabalayın. Herhangi bir şey için çok çalıştıklarında başarısız olsalar bile onları övün. Çocuğunuzu işyerine götürün, koltuğunuza oturtun ve gün içinde neler yaptığınızı anlatın. Sisin için önemli olan değerlerin bir listesini çıkarın. Bunları etkin bir biçimde çocuğunuza aktarıp aktarmadığınızı sorun kendinize. Bir çocuğu kurallar ve değerler olmadığına inandırmak, ona güvensizlik duygusunu aşılamanın en garantili yoludur.
    Bir işe sahip olma şansına erişmişseniz, bu işe gönül verin. Zamanınız konusunda size sayısız gelecektir ve çocuklarınıza her zaman sizden istedikleri zamanı ayıramayabilirsiniz. Ama mümkün olduğunca ileri bir tarihe kadar günleri saymaya başlayın. Birini bile kaçırmamaya özen gösterin.
    Ölüm döşeğinde olan kimsenin keşke işime biraz daha fazla zaman ayırabilseydim dediği duyulmamıştır ve unutmayın ki çocukluk kapısı bir daha hiç açılmamak üzere hızla kapanır.

  • Anneler Dikkat!

    Toplumumuzda kız çocuk ve baba arasındaki ilişkiler mesafelidir. Anne bu ilişkide bir tür arabulucu konumundadır ve aslında biraz da böyle olmasından hoşlanmaktadır. Babanın kız için ne kadar önemli olduğunu bir annenin unutmaması gerekir. Anne her şeyden önce kız çocuğu bir rakip gibi görmemelidir. Özellikle 0-6 yaş döneminde baba ve kızın yakınlaşması için beraber vakit geçirmeleri sağlanmadır. Hatta bazı aktiviteleri baba-kız beraber yapmalıdırlar. Paylaşımlarını arttırmak için yardımcı olabilirsiniz.

    Eşinizle sağlıklı bir diyalogunuzun olması kızınızın da erkeklerle sağlık bir iletişimi olmasını sağlayacaktır. Arada bir emniyet subabı görevine soyunmanız onların ilişkisini sekteye uğratır ve aralarındaki mesafeyi arttırır. Bırakın baba kız konuşsunlar, iletişime geçsinler. Bir sorun olunca da bunu beraber çözebilsinler.Siz eşinizi kıskanıyor ve bunu öfke patlamalarıyla belli ediyorsanız kızınız “erkekler güvenilmez” diye bir mesaj alır. Bunun yanında bir de “erkeklere güvenme şöyledirler, böyledirler” derseniz kızınıza erkek düşmanlığını işlersiniz ve yetişkinliğindeki mutsuzluk motifini ortaya çıkartırsınız.

    Kızların babalarına düşkün olduğu bilinen ve çeşitli çalışmalarla desteklenen bir gerçektir. Uzmanlara göre babalar kız çocuklarının hayatında ilk erkek oldukları için erkek-kadın ilişkileri adına kız çocuklarına ilk izlenimi veren kişilerdir aynı zamanda. Peki kız çocukları için bu kadar önemli olan bir ilişkinin diğer üyesi olan babalar acaba bu durumun gerçekten farkındalar mı ve gerektiği gibi davranabiliyorlar mı? İşte bu yazıda baba-kız ilişkilerini ele alacağız ve sizlere bazı önerilerde bulunacağız.Baba kız ilişkisi üzerine bir kitap…Jane Grandon’ın 1995 yılında “Sevgili Baba: Baba-kız ilişkileri neden bu kadar önemli?”adıyla yayınladığı kitapta babaları 4 gruba ayırıyor.

    Prens babalar: Bu babalar kızları için birer prens, çünkü kızlarına adeta bir prensesmiş gibi davranıyorlar. Nasıl mı? Bu gruptaki babalar kızlarının her istediklerini yapıyorlar, onlarla bol bol vakit geçiriyorlar, onlarla çay partileri yapıp bebekleri ile oynuyorlar, dışarıda bir yere yemek yemeğe gittiklerinde çocuklarının sandalyesini bile geriye çekiyorlar. Grandon’a göre böyle babalara sahip olan kız çocukları büyüdüklerinde babasıyla rahatça konuşabilen, diğer erkeklerle rahatça iletişime geçebilen ve kadın olmaktan mutlu olan bireylere dönüşüyorlar.

    Dost babalar: Bu grupta olan babalar kız çocukları ile olabildiğince çok zaman geçiren, onlarla olmakta keyif alan kişiler. Çocuklarını yeni şeyler denemesi ve öğrenmesi için motive eden, onları destekleyen babalar. Ancak bu gruptaki babalar çocukları ile ilgilenirken ve oyunlar oynarken genelde kendi zevklerini ön planda tutarlar ama çocuklarının seçimlerini de geri plana atmazlar. Grandon’a göre böyle babalara sahip olan kız çocukları büyüdüklerinde babasıyla olumlu ilişkilere sahip olan, babasının kendini her zaman destekleyeceğini düşünen bireyler oluyorlar.

    Patron babalar: Otorite figürü olmayı seven babaların üyesi olduğu grup burası. Sert, biraz belki birazdan daha fazla dediğim dedik, tartışmaya genellikle kapalı babalardan oluşan grup. Sürekli kaygılardan bahseden ve bazı kuralları aşılamaya çalışan babalar da yine bu grup da! Grandon’ a göre bu tip babalara sahip olan kız çocukları babalarının oldukça sert ve kendilerine karşı eleştirel ama kendilerini seven kişiler olduklarını düşünüyorlar.

    Hayalet babalar: bu gruptaki babalar ortada olmayan babalardan oluşuyor. Ne demek bu? Bu babalar, genelde iş gezisinde olan, evde pek bulunmayan ya da vde olup da ya gazetenin arlkasına saklanan ya da televizyonun önüne kilitlenen kişiler. Bu tip babalara sahip olan çocuklar benlik sorunu yaşıyor ve ilişkileri oldukça olumsuz etkileniyor.