Kategori: Çocuk – Ergen Danışmanlığı

  • Çocuklara Cinsel Eğitimin Önemi

    Cinsellik biyolojik ve sosyal olarak inşa edilen, kültürel ve dini inaçları yansıtan bir olgudur. Ülkemizde de çocukların cinsel eğitimi, pek çok anne baba için konuşulması zor bir durumdur. Anne babalar cinsel eğitimi çocuklarına ne zaman, ne kadar ve nasıl vereceklerini bilmemektedir.
    Ebeveynler çocuklara duyusal uyaranları nasıl yorumlayacaklarını ve deneyimlerini tanımlarken hangi kelimeleri kullanacaklarını öğretirler. Ayak parmağı ya da göbeği gıdıklandığında agulayıp kahkaha atan bebek, cinsel organına dokunulduğunda aynı tepkiyi verir. Bebek, vucüdunun bu kısmının cinsel bir bölge olduğunu henüz öğrenmemiştir. Çünkü yetişkinlerin zihinlerindeki cinsel kavram ve düşüncelere sahip değildir. Çocuk için burası zevkli tepkiler veren vücudun her hangi bir bölümüdür. Anne babaların bu bölgeler hakkında nasıl tepkiler verdiği ve onu nasıl tanımladığı önemlidir. Demek ki çocuklar için cinsellik yetişkinlerde olduğundan farklıdır.

    Genel anlamda cinsel eğitim; çocukların ve ergenin bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve cinsel gelişimlerini takip etmek, kız ve erkek rollerini kabul etmesine, kendi cinsinin özellikleri ve karşı cinsin özellikleri ile bir bütün içinde yaşamasına yardımcı olmak amacıyla verilen bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarıdır.

    Cinsel eğitim doğumdan başlayan ergenlik dönemini de içine alan uzunca bir süreçtir. Gerek anne, gerek baba tarafından verilecek cinsel eğitim, çocukların ve ergenin başka kaynaklara yönelmesini engelleyecektir.Cinsel eğitime başlamak için belli bir yaş bulunmamasına rağmen, anne babalar, çocukları okul öncesi dönemdeyken (3-4 yaş dolaylarında) ilk sorularla karşılaşırlar.
    Açıklamalar sade bir dille, rahat, utanmadan ve bilimsel kaynaklardan yararlanarak yapıldığı takdirde gelecekte karşılaşılabilecek olası zorluklar yaşanmayacaktır. Anne babalar çocuğa iyi ve kötü dokunuşu ayırt etmeyi öğretmeli, uygun cinsel davranışın sınırlarını belirlemeli, çocuğu doğru cinsel bilgiyle donatmalılar.

    Demokratik aile ortamında yetişen çocukların, cinsel gelişim sürecinde sorun yaşama olasılıkları azdır. Merak ettiklerini rahatlıkla sorabilir ve uygun yanıtlar alabilirler. Kendilerine olan güvenleri nedeniyle ve ne isteyip ne istemediklerini rahatlıkla ifade edebildikleri için cinsel tacize uğrama olasılıkları çok azdır. Çünkü bunu önleyebilirler. Herhangi bir duygusal açlık yaşamadıkları için, bu anlamda kendilerini kullandırmaları söz konusu değildir. Sağlıklı kız/erkek arkadaş iletişimini rahatlıkla kurabilirler.

  • ERGENLİKTE BEDEN DEĞİŞİKLİKLERİ

    Beden ölçülerinin değişmesi:
    1. Boy uzamasının en fazla olduğu dönemdir.

    2. Ağırlık artışının olduğu, şişmanlık dönemidir. Kalça, bacak, karın, boyun ve yanaklar yağ toplanır. Erinlik sonunda boy uzadıkça ve cinsel olgunluk tamamlandıkça şişmanlık kaybolur. Hormonların düzene girmemiş olmasından dolayı , iştah artar ve düzensiz yeme başlar.

    3. Beden oranlarındaki değişiklikler: olur. Bedenin bütün bölümlerinde büyüme hızı aynı olmadığından oransız bir görüntü ortaya çıkar. Burun,eller, ayaklar, kollar ve bacaklar öncelikle büyürler. Orantısız büyüme sakarlıkları da beraberinde getirir.

    4. Ek cinsiyet özellikleri: Her iki cinste de ter bezlerinin büyümesi ile terleme artışı bütün vücutta olmakla birlikte özellikle koltuk altında ve kasıklarda artar. Derideki yağ bezlerinin fazla çalışmasıyla cilt altında yağ birikimi olur ve özellikle yüzde sivilceler oluşur. Ses telleri değişime uğrayarak özellikle erkeklerde akortsuz bir ses oluşur. Koltuk altı ve genital bölgelerde kıllanma başlar.

    5. Esas cinsiyet özellikleri:
    Erkeklerde testosteron hormonunun salgılanmasıyla penis ve testisler büyür ve testisler olgunlaşır. Sperm üretimi başlar. Erkek üreme organları gerekli olgunluğa ulaştıktan sonra gece boşalmaları (ıslak rüyalar) başlar. Cinsel rüyalar, sıkı giysiler, çok örtünmek , kabızlık, idrar torbasındaki fazlalık nedeni ile olur. Ebeveyn tarafından çocuk bu konuda bilgilendirilerek suçluluk duygusu ve panik engellenmelidir.
    Kızlarda ise Overler salgıladığı hormonlarla (östrojen) vajina, rahim ve yumurtalık olgunlaşır. Adetleri başlatır ve ek cinsiyet özelliklerini düzenler. İlk ay halinden sonra bir yıl hatta bazen daha uzun bir süre düzensizlikler görülebilir. Erken olgunluğa girenlerde bu dönem uzunca olursa da, geç olgunlaşanlarda oldukça kısadır. İlk ay hallerinde baş ağrıları, sırt ağrıları, kramplar, karın ağrıları, vb. bedensel şikayetler görülebilir. Bunların etkisiyle kızlar yorgun, huzursuz, sinirli, psikolojik bir çöküntü içinde olabilirler. Ay halleri normale girdikçe bu sorunlar da kaybolur.

    Ergenliğin Son Döneminde (17-21 yaş)
    Ergenliğin son döneminde büyüme atılımı yavaş yavaş durur. Bu gelişim ergene kas hareketleri ve çalışmaları arasında ahenklilik sağlar. Ağırlık vücuda orantılı bir biçimde dağıldığından vücut oranları yuvarlaklaşır. Beden bölümlerindeki orantısızlıklar kaybolup normal oran oluşmuştur. Cilt, kötü beslenme alışkanlığı yoksa düzelmiş, sivilceler kaybolmuştur. Yüzde, vücutta ve baştaki kıllar ve saçlar gelişmelerini tamamlayıp en olgun duruma gelmişlerdir. İç organlardaki büyüme yetişkinliğin başına kadar sürer . Karşı cinse olan ilgi yoğunlaşır. Duygusal ve kişilik gelişimi devam eder. Fiziksel güçte erkek-kız farkı bu dönemde en belirgin hale ulaşmıştır.

  • Çocuklarda Cinsel Gelişim

    Cinsellik; biyolojik , psikolojik, sosyo-kültürel , politik , ekonomik , dini ve ahlaki boyutları olan karmaşık bir bütündür. Cinsellik hakkında kendimize ve başkalarına yaklaşımımız bu nedenle farklı bakış açılarını içinde barındırmaktadır.
    Cinsellik, duyguların ve zekanın birlikte kullanılmasını gerektirir.Zeka ve duygunun birlikte bulunması, insanı diğer canlılardan ayıran önemli bir özelliktir. İnsanın cinsellik anlayışı, ancak o zaman hayvanlarda bulunan cinsel içgüdüden farklı olarak duygu ve düşüncelerin ortaklaşa yer aldığı bir hale gelir.
    Çocuklukta başlayan cinsellik kavramı, ergenlik dönemi ile birlikte son şeklini alır. Ergenlik döneminden sonra çocuğun cinsel özellikleri kolay kolay değişmez. Önemli olan çocukluktan itibaren sağlam temelleri oluşturmaktır

    1- Oral Dönem:
    Doğumdan 18. aya kadar olan dönemi kapsar. Çocuk annesi tarafından meme ya da biberonla beslenirken , annenin göğsü üzerinde şevkatle tutulması, annenin kokusu bebeğe haz verir. Bebekte doğuştan olan emme zevki, cinsel içgüdünün ilk aşamasıdır.
    Bebek tanımadığı vücudunu ilk önce gerilim veya haz duygusuyla tanımaya başlar. Ardından yıkanma ya da alt değişme sırasında cinsel haz duygusu yaşar. Biraz büyüdüğünde tesadüfen dokunduğunda aldığı bu doğal haz duygusu, çocukta yeniden dokunma isteği doğurur. Bu dönemde verilen bakımın niteliği , çocuğun bağımlılık ve güven düzeyini belirler .

    2- Anal Dönem:
    Bebeğin 18 ay-3 yaş arası gelişim evresidir. Çocuğun kaslarını daha kontrol edebildiği bir dönemdir. Atma – tutma, verme- alma gibi birbirine karşıt eylemleri yapabilir. Bu dönemde tuvalet kontrolünü öğrenir . Tuvalet eğitimi esnasında bebek, altının ıslak olmaması gerektiğini öğrenirken,mesanesinin dolu olduğunu ve onun yakınındaki organlarda bir tür cinsel duygular uyanmasına neden olan baskıyı fark etmeye başlar.
    Tuvalet eğitimi sırasında bebek, bezi çıkartılıp oturağa ya da tuvalet yerine oturtulan çocuk, bebek bezi tarafından yalıtılmadığından, baskı ve dokunmayı daha iyi hissedecektir. Bu durumda bebek, çişinin idrar yolundan geçişine daha çok dikkat edecek ve bundan hoşlanacaktır.
    Bu dönemde kendi bedenine karşı merak başlar , çocuklar arasındaki cinsiyet farkı dikkatlerini çeker, çocuk ve yetişkin bedenleri arasındaki farka ilgileri artar. Cinsel organlarına dokunma isteği artar. Özellikle de yorgunken ya da uyumak üzereyken bu dokunuşları artar.
    Bu dönem, çocuğun bağımsızlık duygusunun gelişmesi için önemlidir. Baskıcı ve katı bir anlayış ya da tamamen başı boş bırakma bağımsızlık duygularının gelişmesini engeller.

    3- Fallik Dönem:
    Çocuğun 3-7 yaş arası gelişim dönemidir. Cinsel kimlik gelişiminin başladığı dönemdir. Çevresindeki her şeyi merakla incelemeye başlarlar. Çocuk aynı merakı, kendine ve vücuduna karşı da gösterir . Cinsiyet farklarını keşfeder ve “ Ben nerden geldim” “ bebek nasıl yapılır” tarzı sorular sormaya başlar, bu konuda gelişebilmesi, merakının giderilmesi ve girişimlerinin desteklenmesi önemlidir. Eğer bu nedenle eleştirirse suçluluk duygusu oluşabilir. Kınama ve cezalandırma cinsel kimliğin kabulünde zorluk yaratır. Ödipal karmaşa bu dönemde gelişir.
    Annecilik, babacılık, doktorculuk gibi oyunları oynarlar. Genellikle giyinikken oynarlar . Oyuncak bebeklerinin kıyafetlerini çıkarabilirler, oyuncak bebeğin vücut deliklerine termometre gibi cisimler sokabilirler,. Bu oyunlar masum ve araştırma odaklı oyunlardır.

    4-Latans Dönem:
    7-11 yaş yani İlkokul dönemidir. Çocuğun kişilik gelişimi üzerine etkisinin en fazla olduğu dönemdir. Çocuğun bilişsel yetileri ( algı, bellek, yargılama ve benzeri ) gerçeğe daha uygun değerlendirmeler yapacak düzeye gelir .Zamanı, yeri, uzayı tanıması olgunlaşır .Neden- sonuç bağlantılarını gerçeğe uygun kurabilir, daha uygun ve geçerli genellemeler yapabilir. Toplumsal kuralların öğretilmeye başlaması ve cinsellik üzerine konulan yasaklamalarla çocuğun cinsellikle ilgili merakı gizlenmeye ve diğer gelişen yönleri ön plana çıkar.

    5-Genital Dönem:
    Ergenlik dönemi, çocuk kişiliğinden yetişkin kişiliğine geçiş dönemidir. 3-7 yaş arasındaki fallik dönem bu dönemi en fazla etkileyen dönemdir. Gerek fiziksel gerekse bedensel değişimlerin çok hızlı olduğu bir dönemdir. Çocuk davranışı yerini olgun davranışa bırakırken bu hızlı değişim karmaşa, yetersizlik ve güvensizlik duygularının yaşanmasıyla istenmeyen davranış biçimlerinin ortaya çıkmasına neden olur. Bir olumsuzluk evresidir. Olumsuzluk bireyin yaşama ilişkin karşı bir tavır almasını ifade eder. Özellikle erinliğin başlarında bu karşıt tutum pek belirli ve yoğundur. Cinsel olgunlukla bu durum düzelir.
    Vücutları arasında değişiklik yarışına girebilirler. Aşka ilgi de artar. Gençler aynı ya da karşı cinsten akranlarına, yetişkin rol modelleri olan, _ pop yıldızlarına, spor kahramanlarına, öğretmenlerine – aşık olabilirler. Flört edebilirler, öpüşme ya da birbirlerine çıplak dokunma sergileyebilirler ve bunları gizli yaşarlar. Deneyimlerini arkadaşlarıyla paylaşırlar.

  • Bir Genç Suç makinası Haline Nasıl Gelir?

    Ülkemizde genç nüfusa sahip olmakla övünüyoruz. Bir ülke için genç nüfus demek; üretkenlik demek, ülke ekonomisi için heyecan demek, yeni projeler demek …
    Ancak hala gençlere yönelik sağlam politikalarımız maalesef ki yok , her şey ailelerin inisiyatifine bırakılmış durumda . Ailelerin sosyoekonomik seviyeleri düştükçe , çocukları ile yaşadıkları problemlerin seviyeleri de artıyor.
    Sonuç ortada ; artık gazetelerin 3. sayfalarından gençlerin şiddet ve suç haberleri hiç düşmemeye başladı.

    Hiç merak ediyor musunuz, bir genç nasıl bir suç makinesi haline gelebilir? İçinde bulundukları bu kara kuyuya nasıl düşerler?

    • Aile içinde yaşanılan problemler, şiddet içeren kavgalar, çocuklara yansır.
    • Çocuğun sevgi ve güvenden yoksun büyümesi , onun huzursuz olmasına, duygularının olgunlaşamamasına neden olur. Giderek dürtü kontrol bozukluğu dediğimiz ; dürtüsel davranışların artmasına , dikkat problemleri yaşmasına neden olur. Bu da çocuğun ebeveyni ile ilişkisinin daha da bozar.
    • Aile çocuğa karşı baskıcı yöntemler , ağır cezalar gibi etkin olmayan çözümler uyguladıkça, çocuğu bir kenara iter, ihmal ve istismar edilmeye başlanır.
    • Sonuç olarak çocuk, yaşadığı sıkıntıyı ve duygularını adlandırılamaz. Hissettiği sıkıntı ile başa çıkmayı, makul hedefler koymayı öğrenemez.
    • Okul öncesi yıllarda kötü deneyimler yaşayan çocukların ergenlik dönemine geldiklerinde eğitim hayatlarında zorluk çekmesi, akranlarına karşı agresif davranması , arkadaşlık ilişkilerini geliştirmekte zorluk çekmesi kaçınılmaz olur.
    • Yaşadığı okul başarısızlığı derslerine olan ilgisinin daha da kaybolmasına, sorumluluklarından kaçmasına neden olur. Önceki yılarda evde yaşanan çatışmalara bir de okul başarısızlığı gibi yeni bir sorun eklenir.
    • Aile çocuğun okul başarısızlığı ile nasıl başa çıkabileceğini bilemez, çocuktan beklentileri yükselir, giderek çocuğun okulla olan ilişkileri de bozulur. Bir süre sonra çocuk okul problemini dışlamaya ve ret etmeye başlar.
    • Çocuğun tepkisel davranışları okul yönetimi tarafından desteklenemez bir hale gelir ve giderek “ümitsiz vaka” olarak değerlendirmeye başlanır, çözümü aile okuldan beklerken , okul da aileden beklemektedir.
    • Ergenlik döneminde çocuk okuldan kaçmaya başlar. Artık ergenin hedefleri kaybolmuş, aileye ve toplumsal değerlere yabancılaşmıştır.

    • Okulda arkadaşları tarafından sevilmedikçe , ret edildikçe kendisine uygun arkadaşlar aramaya başlar. Çoğu zaman da yaşça kendinden büyük kişiler ile arkadaşlık eder.

    • Kurduğu arkadaşlıklar genelde kurallara uymayan , suça eğilimli gruplar olup, çeteleşme eğilimi yüksektir. Yaşı büyüdüğü ve çevresi geliştiği için, kendisi gibi ergenleri bulmakta zorlanmaz.

    • Giderek çocuk kavga olaylarının içinde bulur kendini, enerjisini boşaltacak , kendini ifade edecek bir mecra bulmuştur kendine. Artık alkol, esrar , extasy gibi bağımlılık yapıcı maddeler ile karşılaşması , ummadığı kişilerden fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet görmeye başlaması an meselesidir …

    • Aile ise, artık ondan ümidi kesmiştir. Bir nevi teslim olmuşlardır. Onu izlemekten vazgeçer ve kendi haline bırakırlar. Bu da sorunun giderek çözümsüz hale gelmesine yol açar.

    • Okul başarısızlığı bir yandan, arkadaşları tarafından itilmek bir yandan, evde uğradığı fiziksel ve psikolojik şiddet bir yandan genci sıkıştırdıkça , bütün problemlerini ilk öğrendiği yöntem olan ŞİDDET ile çözmek isteyecek ve geri dönüşü çok zor olan yollara sapacaktır…

  • TOKSİK ANA BABALAR

    Hepimiz anne babalarımızın içimize ektikleri zihinsel ve duygusal tohumlarla büyüyoruz. Sağlıklı ailelerde bu tohumlar; sevgi, saygı, bağımsızlık ile ekilirken, ne yazık ki pek çok ailede korku, suçluluk, baskı ile ekiliyor.
    Bu tohumlar biz büyüdükçe filizleniyor, yetişkin olduğumuzda duygularımızı, davranışlarımızı, dolayısıyla başkaları ile olan ilişkilerimizi etkiliyor.

    Elbette ki mükemmel anne baba olmak imkansız. Birçok anne –babanın bazen öfkesini kontrol edemeyip bağırdığı, bazen aşırı kontrolcü ve müdahaleci davrandığı olmuştur. Ancak çocuklar için asıl önemli olan onların gözlerindeki samimiyet ve gerçek sevgi akışıdır. Çocuklar sevgi, saygı ve güven duydukları anne-babalarını yeri geldiğinde nasıl idare edeceklerini bilirler.
    Ancak bazı çocuklar vardır ki aynı şansa sahip değillerdir. Yıllarca baskı altında kalan, sözel, fiziksel ya da cinsel tacize uğrayan çocuklar, bir süre sonra filizlerinin kırılmasına engel olamazlar, sonunda duygularını toprağın altına yani bilinç altlarına gömmek zorunda kalırlar.

    Aile Terapisi alanında uzun yıllar çalışmış olan Suzan Forward , çocuklarının filizlerini kıran bu tür ebeveynlere Toksik Anne-Babalar diyor. Doğrusu bu benzetme benim de çok hoşuma gitti. Çünkü; bir çocuğun kişilik gelişiminin 7 yaşına kadar şekillendiğini düşünecek olursak, daha gelişim aşmasındaki çocukların tüm hücrelerinin birlikte yaşadıkları anne – babaları tarafından zehirlendiğini ve kişilik gelişimlerinin en temelden sarsıldığını görüyoruz.

    Hangi anne babalar bu toksik etkiyi bırakıyor?

    Yetersiz anne- babalar: Sürekli kendi problemlerine odaklanan, zayıf ve edilgen yapıları ile çocuklarını kendilerine bakmak zorunda bırakarak, birer küçük anne – babaya dönüştürenler

    Kontrolcü anne – babalar : Çocuklarının hayatlarına sürekli yardım bahanesi ile müdahale eden, suçluluk duygusu yaratarak çocuklarını manipülatif davranışlar ile yöneten, bireyselleşmelerine engel olanlar

    Sözel tacizci anne- babalar: Çocuklarını alaycı, iğneleyici ve küçümser yorumlar ile sözleriyle döven, sürekli aşağılayarak demoralize edip, özgüvenlerini çalanlar

    Fiziksel tacizci anne- babalar: Kendi davranışlarından sürekli çocuklarını sorumlu tutan, onları suçlayan , içlerindeki öfkeyle yüzleşmek yerine öfkelerini çocuklarından döverek çıkaranlar.

    Cinsel tacizci anne – babalar : Çocuklarının masumiyetlerinden yararlanarak, gizlice baştan çıkartan, cinsel istismarda bulunan ya da bulunulmasına müsaade eden , telafisi imkansız derin izler bırakanlar.

    Madde bağımlısı – alkolik anne babalar: Gerçeklerden kaçan, düzensiz ruh durumları ile boğuşup zayıf karakterde olan , bağımlılıkları nedeni ile anne- babalık görevlerini yerine getirmeyip, çocuklarının geleceğini karartanlar.

  • Okullarda yaşanan şiddet nasıl önlenir?

    Okullarda yaşanan şiddet ; gençlerin gelişimsel ihtiyaçlarının anlaşılıp, karşılanması ile önlenebilir.

    13 yaşındaki bir genç okulda , arkadaşı kendisine “salak “ dediği için yumrukla vurmuş , gözünü morartmış, kaşının açılmasına sebep olmuştu. Disipline gideceğini öğrenince

    “ Vallahi kötü niyetim yoktu, ben babama çekmişim, o da böyle hızla parlar, kızdığında gözü hiçbir şey görmez, sinirlenince vurur ama sonra pişman olur, ne olur beni disipline göndermeyin …” diyerek ağlamaya başlamıştı.

    Şiddet eğilimi olan çocukların evlerinde de şiddet gördükleri , yaşamlarının bir parçası haline geldiği aşikar. Bu davranışlarının altında kişilik yapılanmalarının sağlıklı gelişmememsi yatmaktadır.

    Bir çocuğun kişilik gelişiminde aile bireylerinin tutum ve davranışları önemli olduğu kadar , ekonomik, kültürel ve sosyal yapı içinde yaşadıkları olaylar da son derece belirleyicidir.

    Eğer gençlerin şiddet eğilimini önlemek istiyorsak, onların gelişimsel ihtiyaçlarını anlamalı ve bu ihtiyaçlarını karşılayacak projeler üretmeliyiz.

    Önerilerim:

    • Gençlerin okul başarısı sadece matematik, fizik , kimya gibi derslerden aldığı notların başarısı ile ölçülmemelidir.

    • Yaşamları boyunca SBS, YGS LGS, DGS, KPSS, ÜDS, TUS, DUS, gibi sınavların peşinde koşarken düşünsel, duygusal, sosyal gelişimleri ihmal edilmemelidir.

    • Eğitim müfredatı oluşturulurken saygı, sevgi, yardımlaşma gibi erdemlerin kazandırılması, sevginin herkes için en büyük güç olduğu bilincinin oluşturulması gibi insani ve ortak değerlerin öğretilmesi hedeflenmelidir.

    • Okullarda bulunan Psikolojik Danışmanların mevcuda göre sayıları arttırılmalı, rehberlik servisinin yanında Aile Danışma Ünitelerinin de hizmet vermesi sağlanmalıdır.

    • Oluşturulan Aile Danışma Üniteleri, problemli çocukların aileleri ile sürekli iletişim içinde olmalı , yaşanan tüm olaylar kayıt altına alınmalıdır.

    • Velilere; duygu yönetimi, problem çözme becerileri, çocukların fiziksel ve psikolojik gelişim evreleri, toplumsal uzlaşma ve bütünselleşme , sağlıklı iletişim konularında eğitim programları düzenlemeli, gerekirse psikolojik veya psikiyatrik destek almaları için yönlendirmelidir.

    • Oluşturulan Aile Danışma Üniteleri her bölgede bir üst merkeze bağlı olmalı, her ay koordinasyon toplantıları yapılmalıdır. Böylece çocuğun ruh ve beden sağlığı, aile bütünlüğü içinde takip edilerek, sağlıklı bireyin, sağlıklı aile ile mümkün olacağı anlatılmalıdır.

    • Sosyoekonomik düzeyi düşük bölgelerde yaşayan gençlerin barınma, beslenme, giyinme gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasında sosyal hizmetler boyutu devreye girmelidir.

    • Belediyeler tarafından özellikle dezavantajlı bölgelerde ücretsiz spor yapabilecekleri alanlar sağlanmalı, gençler yeteneklerine göre çeşitli spor dallarında eğitimler alabilmelidir.

    • Gençlerin okuma alışkanlıklarını arttırmak, öğrenmeyi zevkli hale getirmek için çeşitli konularda ödüllü münazara yarışmaları, bilgi yarışmaları düzenlenmelidir.

    • Resim, müzik, fotoğraf gibi sanatsal faaliyetlerde bulunabilmeleri için okullarda sanat atölyeleri açılmalıdır .

    • Okullar arası düzenlenen müzik yarışmalarında , yetenekli çocuklar keşfedilip, güzel sanatlar lisesinde veya konservatuarlarda okuyabilmeleri için imkanlar sağlanmalıdır.

    • En önemlisi kamuoyunda duyarlılık sağlanmalı, şiddet içeren dizi, film ve diğer programların sayıları azaltılmalı, cinayet sahnelerinin açık bir şekilde yayınlanması engellenmelidir.

    • Dizilerde gördükleri kavga ve şiddet içeren sahneler, her delikanlının cebinde silah taşıması gerekiyormuş imajı yarattığı gibi, gençlerin güç ve kuvvete özenmesini sağlamakta, zihinlerde bir insanı öldürmenin ne kadar kolay olduğu imajı da yaratmaktadır.

    • Delici, kesici ve ateşli silahlara erişim bu kadar kolay olmamalı, sivil silahsızlanma için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

  • Öğretmenim bana yardım et!

    Öğretmenim bana yardım et!

    Küçükken babam polis memuruydu, evde üniformasıyla zaten yeterince korkutucuydu. Eve geleceği zaman çil yavrusu gibi dağılırdık. Babam dövmezdi ama annemden çok dayak yerdim. Yok televizyonun sesini çok açtın, yok terlik neden giymedin, yok sokakta çok kaldın diye döverdi beni. Bir de öğretmenimle tehdit ederdi. “ Seni öğretmenine söyleyeceğim, okulda herkesin içinde rezil etsin seni” derdi. Bunun bir tehdit olduğunu bilirdim ve her gün okula korkuyla giderdim.

    Bir gün 3.dersin sonunda çok sıkıştım. Öğretmenimden tuvalete gitmek için izin istedim ; “ dersten kaçmak için sürekli bahane üretiyormuşsun, annen bu bahanelerinden bıkmış, şimdi de beni annen gibi mi kandırmaya çalışıyorsun “ dedi ve izin vermedi. Sadece beş dakika tutabildim ve altıma yaptım. Yanımdaki kız arkadaşım çığlık atıp “ burası çok fena kokuyor öğretmenim” diye bağırdı. Yerin dibine girdim. Annemin tehditleri bu sefer gerçek olmuştu, tüm okula rezil oldum. Öğretmenim beni pis bir paçavra gibi kulağımdan tuttu ve sınıftan attı. Müdürün odasına gittiğimde annem okula gelene kadar beni ayakta bekletti, sandalye kirlenmesin diye oturtmadı bile, daha 7 yaşında 2 saat ayakta bekledim. Bir ara galiba tansiyonum düştü ki gözlerim karardı , sapsarı oldum, bayılacaktım nerdeyse…

    Şimdi bir fabrikada endüstri mühendisi olarak çalışıyorum. Üst düzey yöneticilerle ne zaman bir toplantıya girecek olsak hemen kalbim çarpıyor, bir aksilik çıkacak, bir yerlerde hata yapacağım diye hala çok korkuyorum. Sosyal ortamlara , kalabalıklara girmekten çekiniyorum. Eşim bundan çok şikayetçi ama hata yapıp rezil olmaktansa hiç gitmem daha iyi…

    Öğretmenler çocukların hayatlarında önemli miheng taşları

    Çocukların kişilik yapılanmasının temeli 0-7 yaş arasında atılır. Bu nedenle anne ve babaların tutum ve davranışları bu dönemde hayati önem arz eder. Anne veya babanın kaybı, çocuğun evde sürekli sözel, fiziksel , cinsel ihmale veya istismara uğraması, çocuğun aşırı korunup kollanması veya aşırı baskı altında tutulması gibi sebepler ileri yaşlarda telafisi çok zor olacak problemlere yol açar.

    Bu nedenle tıpkı tıbbi bir görüntüleme yöntemi olan MR gibi danışanlarımın geçmiş yaşam öykülerini ince kesitler halinde alırım. Sadece aile yapılarının değil , hayatlarındaki bir diğer önemli anne-baba figürü olan anaokulu ve ilkokul öğretmenleriyle ilişkilerinin hikayesini de alırım. Çünkü evde yolunda gitmeyen bir şeyler olsa bile çocuğun öğretmeniyle olan ilişkisi onun hayatında daha derin kötü izler bırakabileceği gibi,hayatının akışını değiştirebilir, kurtarıcı rol oynayabilir.

    Öğretmenim;

    Ailede yeterince korunuyorum, ne olur okulda daha özgür davranmama, kendi işlerimi kendim yaparak özgüvenimin gelişmesine yardım et
    Ailede yeterince eziliyorum, ne olur hatalarımda beni cezalandırmadan önce dinle, çözüm üretmeme yardım et
    Ailemde yeterince yalnızlığa itiliyorum, ne olur küçük görevler ver bana , okul için, sizin için değerli ve gerekli olduğumu hissetmeme yardım et.
    Ailemde yeterince köreliyorum, hiçbir şey yapmama izin vermiyorlar, ne olur yaratıcılığımı engelleme, harika fikirlerim ve becerilerim var, onları sergilememe fırsat tanı , farklı biri olduğumu göstermeme yardım et
    Ailemde yeterince aptal, başarısız, beş para etmez tanınıyorum zaten, ne olur senin gözlerinde bir ışık göreyim, bana değerli olduğumu hissettir ki içimdeki gerçek çocuğu yansıtabileyim, yeteneklerimi ortaya koymama yardım et.

  • Kurban Kesimi Çocukların Psikolojisini Etkiler mi?

    Bayramları hep çok sevmişimdir. Yeni kıyafetler , uzun zamandır görmediğimiz akrabalar, el öpme ve tabi ki harçlık toplama. Şeker bayramını Kurban bayramından daha çok seviyordum ama. Her ne kadar annem ve babam “ niçin kurban kesmeliyiz?” i  hiç bıkıp usanmadan saatlerce hikayelerle anlatsalar da o kanlı görüntüler gözümün önünden hala hiç gitmez.

    Eskiden babam 1 hafta önce getirirdi koyunumuzu, çok severdik, günlerce ona bakar, taze otlarla besler, su içirirdik. Geceleri kalkar üzerine battaniyemi bile örtmeye çalışırdım. Sabah annem çok kızardı; battaniyemi kirlettin , şimdi bunu atmak zorunda kalacağım, derdi. Bir gün onu kanlar içinde göreceğimi bilmek ve sonra onu yemek fikri beni hep korkuturdu. Günlerce babamdan onu kestiği için nefret ederdim.

    Şimdi 3 yaşında bir kızım var, onun etkilenmemesi için ya bir hayır kurumuna bağışlıyorum  ya da toplu kesim yerlerinde kestiriyor ve kızımın görmesini engelliyorum. Sizce hangisi doğru doktor hanım?

    7 Yaşına kadar çocuklarda soyut kavram gelişmez

    7 yaşına kadar çocuklarda gerçeklik duygusu ve soyut kavram henüz gelişmediği için bir hayvanın kesilmesini , ölmesini, kanlar içinde kalmasını yetişkinler gibi anlamlandıramazlar. Kurban Bayramı’nın manevi yönünü algılayamayabilirler, onlar için kurban kesmek gözleriyle gördükleri şeydir, yani bir canlının öldürülmesidir.

    Birkaç gün  evlerinde beslemek gibi duygusal bir bağ kuracak kadar ona yakınlaşırlarsa , bu kesime engel olamadıkları için kendilerini  suçlu hissedebilir ve bu suçluluk duygusu içe kapanma, gece korkusu, tırnak yeme, ağlama nöbetleri gibi çeşitli psikolojik sorunlara neden olabilir.

    Önerilerim:

    1. Çocuklar için kültürel öğrenim ön planda olduğundan, ailenin kurban kesimi sırasındaki tutumu çok önemlidir. Çocuğun göreceği yere getirerek sevmesine ve duygusal bağ kurmasına izin vermeyin. 12 Yaşından önce çocuğun kesimi izlemesine müsaade etmeyin.
    2. Eğer evde kurban kesmek zorunda iseniz, kurbanın kesim kurallarına uygun bir şekilde, acı çekmesine izin vermeden , profesyonel kişiler tarafından kesilmesini sağlayın. Toplu kesim yerlerinde kesilecek ise çocuklarınızı buraya götürmeyin.
    3. Çocuklara önceden hikayeleştirerek neden kurban kesildiğini anlatın. Kurbanın hayat nimetine şükür için kesildiğini ve Hz. İbrahim’e kurban etmesi için koç gönderildiğini ve bunun Allah’ın bir emri olduğunu anlatın.
    4. Kurban kesiminin bir dini görev olduğunu, yoksullara yardım gibi sosyal boyutu olduğunu , evine düzenli et girmeyen ailelerin bu yardımlaşma ile sağlıklı beslenme şansları olduğunu anlatın.
    5. Sağlıklı beslenmek için her gün beslenme adına binlerce hayvan kesildiğini, bunun besin zinciri adına doğal olduğunu anlatın.
    6. Kendisi de büyüyünce bu görevi yerine getireceğini, ancak bunu dini ve toplumsal kurallara uygun yapması gerektiğini öğretin.
  • Okula Uyum Süreci

    Bu hafta minik yürekler okul heyecanı içindeydi. İlkokula yeni başlayan ana sınıfı öğrencileri ve birinci sınıflar okula uyum sürecindeydi. Çocuklar kadar anne babaları da heyecan ve telaş içindeydi. Bazı çocuklar okula kolay adapte olurlarken, bazıları yoğun kaygı yaşayabilmekteler.

    Yaşam döngüsü içinde en önemli dönüm noktalarından birisidir okula yeni başlamak. Çocuk için; evden ayrılarak  daha büyük bahçeye, sınıfa, daha kalabalık ortamlara , yeni sosyal çevreye girmek, okul kurallarına uyma zorunluluğu beraberinde çocuğun bir takım kaygılar duymasına neden olur.

    • Burası neresi? Çok büyük bir yer? Ben burada kaybolur muyum?
    • Okul ne kadar kalabalık , ne kadar çok çocuk var. Acaba bana zarar verirler mi?
    • Evim okuluma yakın mı? Annem babam beni almaya gelecekler mi?
    • Ya servisimi kaybedersem eve nasıl gideceğim?
    • Bu kalabalığın içinde öğretmenim beni fark eder mi?
    • İlkokul ne kadar zor görünüyor? Acaba başarılı olacak mıyım? Olamazsam öğretmenim ve ailem beni sevmez mi?
    • Dersler ne kadar uzun ? Teneffüse ne zaman çıkacağım?
    • Bu okulda niçin hep ders var, oyun yok?
    • Anaokulunda bu kadar kuralımız yoktu. Bu kuralların hepsini öğrenmem için zamana ihtiyacım olduğunu büyükler biliyor mu?
    • Yaramazlık yapan çocuklara ceza mı verecekler?
    • Tuvaletim gelince ne yapacağım?

    Okul korkusu belirtileri

    Çocuklar bu dönemdeki sorularına tatminkar cevaplar bulamazlarsa, bir sürü  bahane ileri sürerek okula gitmek istemeyebilir, okul korkusu yaşayabilir.

    • Yoğun kaygı ile okula gitmeyi reddetme
    • Ağlama krizleri
    • Karın ağrısı, mide bulantısı,
    • Baş ağrıları, ateş yükselmesi
    • Karanlıktan korkma, tek başına yatamama gibi şikayetlerle kendisini gösterir.
    • Ancak bu şikayetler “tamam okula gitma o zaman evde kal” deyince kendiliğinden kaybolur.

    Okul korkusu yaşayan çocuklar;

    • Anneye aşırı bağımlı olan ( aslında bağımlı çocuk yoktur bağımlı anne vardır.)
    • Kaygılı anne babaya sahip olan
    • Aşırı koruyucu kollayıcı anne baba tutumunda yetişen
    • Yeterli sosyal etkileşim deneyiminin olmadığı , fazla arkadaşı olmayan
    • Aile içinde iletişim sorununun yaşandığı , duygularını ifade edemeyen
    • Hayatında birden fazla önemli değişimin yaşandığı  ( aile bireylerinden birinin ölümü, hasalık, taşınma, kardeş doğumu gibi ) çocuklar daha fazla okul korkusu yaşayan çocuklardır.

    Önerilerim:

    • Anne aşırı koruyucu tutumunu gevşetmeli, çocuğa hayatı deneyimleme fırsatı tanımalıdır
    • Anne ayrılıkla ilgili kendi kaygısını asla belli etmemelidir
    • Sabırlı yaklaşılmalı, çocuğu dinlemeli, anlamaya çalışılmalıdır
    • Okula gidilmesi konusunda kararlı ve tutarlı olunmalıdır.
    • Asla okul ya da öğretmen aleyhinde konuşulmamalıdır
    • Mümkün olduğunca okulda beklenmemeli, eğer çok zor durumda kalınırsa en fazla 4-5 gün okula gidilmelidir.
    • Okuldan dönüşte anne evde olmalı, çocuğu sevecen bir şekilde karşılamalıdır
    • Çocuğu rahatlatacak, kaygısını giderecek farklı alanlara ( spor, müzik, resim, oyun gibi ) ilgileri  çekilmelidir.
    • Aileler çocuğun arkadaşlarıyla ilişkilerini daha yakından tanıyabilmek için çocukların beraber olacakları okul dışı etkinlikler düzenlemelidir
  • Çocuğunuzun Öğrenme Stilini Biliyor musunuz?

    Okulların başlamasıyla birlikte öğrencilerle velileri arasında “ ders çalışıyorum” “hayır çalışmıyorsun” polemiği başladı. Anne babalar ders çalışırken veya sınavlara hazırlanırken başarılı olmaları ve verimli çalışmaları için hep aynı öğütleri vermeya başladılar;

    “Çalıştığın masan ya da odan düzenli olmalı, masanın başında  ve sandalyede oturarak ve uzun süre kalkmadan ders çalışmalısın. Odan sessiz olmalı, çalışırken müzik dinlememelisin , bir şeyler atıştırmamalısın “ gibi koşulları peş peşe sıralıyorlar.

    Oysa ki her öğrencinin öğrenme stili farklıdır. Kimi öğrenci görsel uyaranlarla, kimi öğrenci işitsel, kimisi ise kinestetik dediğimiz dokunsal ve hareketli uyaranlarla daha çabuk ve kalıcı öğrenir .

    Maalesef bir çok çocuk sırf bu yüzden okul ortamında hiperaktif, yaramaz, ilgisiz diye değerlendirilirken aslında onun öğrenme stiline uygun olmayan bir ortam vardır. Çocuğunuzun öğrenme stili için

    Öğrenme Stilleri Nedir? 

    • Öğrenme stilleri, her öğrencinin yeni ve zor bir bilgiyi öğrenirken kendine özgü ve farklı bir şekilde kullandığı yollardır.
    • Öğrenme stillerinde güçlü ve geliştirilmesi gereken noktalar vardır.
    • Stillerden bazılarının baskın olarak kullanılması, doğuştan gelir; fakat daha sonra kişinin akademik yaşantısıyla, mesleğiyle ve çevresel faktörlerle şekillenir.
    • Stillerden birinin diğerine göre üstünlüğü yoktur; herkesin kendine özgü ve değerli bir öğrenme stili vardır.
    • Öğrenme stilleri ile zekâ arasında doğrudan bir ilişki yoktur
    • Öğrenme stilleri kişilik özelliklerinden de etkilenir.
    • Uzmanlar tarafından Öğrenme stilleri testi uygulanır ve raporlanır

    Kişinin öğrenme stilini bilmesindeki amaç sadece akademik başarılarını arttırmak olmamalı, yaşam boyu öğrenme becerilerine sahip olmaları ve bunun avantajı ile kendilerini daha iyi tanımalarını, bu sayede okul ve meslek seçimlerinde sağlıklı kararlar verebilmelerini ve sosyal yaşamlarında daha mutlu bireyler olabilmelerini sağlamaktır.

    GÖRSEL

    Baskın Özellikleri

    • En çok ne gördüklerini hatırlarlar. Görsel verilerden (resim, diyagram, gösteri, şema, harita vb.) sözel verilere göre (yazılı ve sözlü açıklamalar) daha çok bilgi edinirler.
    • Bilgileri görsel olarak kodlama eğilimindedirler.

    Zorluk Çektikleri

    • Görsel öğrenenlere bir şey sadece söylenir ve onunla ilgili bir şey gösterilmezse, muhtemelen bunu unutacaktır.
    • Görsel yolla bilgiyi işleme stratejilerinin bilmemenin sıkıntısını yoğun olarak yaşamaktadırlar.

    Ders çalışırken önerilerim

    • Çalışacağınız alan derli toplu olmalı,
    • Karışık ve kalabalık olmayan bir masada çalışmalısınız.
    • Derslerde mutlaka not tutmalısınız
    • Konuyla ilgili bilgisayardan varsa video izlemeli yoksa atlas gibi görsel materyallerden yararlanmalısınız
    • Küçük , renkli not kağıtlarına özetler çıkarabilirsiniz,
    • Çeşitli resimler, grafik ve şamalar çizebilirsiniz
    • Evde bir yazı tahtası bulundurabilir onda çizerek çalışabilirsiniz
    • Bu öğrenciler genellikle yazılı sınavlarda başarılıdır.

    Öğretmenlere ipuçları

    • Bu öğrencilerle çalışırken tahtaya yazarken onlara arkanızı dönmeyin çünkü bu öğrenciler siz konuşurken sizinle göz kontağı kurmak isteyecek ve ağzınızı görmek isteyeceklerdir.
    • Görsel öğrenciler ders anlatımı sırasında eğer not tutmuyorlarsa dersten kolayca uzaklaşacaklardır. Not tutmaları için teşvik etmelisiniz
    • Konuyla ilgili çeşitli belgeseller ya da öğretici videolar izlettirmelisiniz
    • Bu öğrenciler yazılı yönergelere gereksinim duyarlar.

    SÖZEL

    Baskın Özellikleri

    • Sözlü uyarıcıları görselleştirmeye yönelik öğrenme stratejilerini kullanmaya yatkındırlar.
    • En çok yazılı ve sözlü uyarıcıları ve söylediklerini hatırlarlar.
    • Dersi sadece iyi dinleyerek anlayabilirler
    • Tartışmaları, sözel açıklamaları görsel gösterimlere tercih ederler
    • Bir şeyi başkalarına açıklayarak, anlatarak en etkili biçimde öğrenirler.
    • Bilgileri sözel olarak kodlama eğilimindedirler.

     Zorluk Çektikleri

    • Görsel uyarıcıları anlama ve işlemede sıkıntı yaşayabilirler.
    • Okuma ve tekrardan başka bilgiyi işleme stratejilerini pek bilmediklerinden dolayı akademik başarıda sıkıntı yaşayabilirler

    Ders çalışırken önerilerim

    • Ders çalışacağınız ortam sessiz olmalıdır
    • Evde konuyu yüksek sesle okumalı ve anlatmalısınız
    • Öğretmenin anlattıklarını ses kayıt cihazına alıp evde tekrar dinleyebilirsiniz.
    • Başka bir arkadaşla çalışabilir, konuyu tartışarak, birbirinize sorular sorarak daha iyi öğrenebilirsiniz.

    Öğretmenlere ipuçları

    • Bu öğrencilere önceden kaydedilmiş bilgiyi dinletebilirsiniz.
    • Sınıf içinde yüksek sesle konuyu okutabilirsiniz
    • Konu hakkında münazaralar düzenleyebilir sınıf içinde tartışma ortamları yaratabilirsiniz
    • Yazılı sınavlarda veya ödevlerde büyük ihtimalle ekstra zamana gereksinim duyabilirler.

    Kinestetik

    Baskın Özellikleri

    • Sürekli hareket halinde olmak isterler
    • Eline geçirdikleri her materyalle yaratıcı eserler oluşturmaya çalışırlar
    • Sporun her dalında zevk alırlar ve başarılı olurlar
    • Aktif yapıları arkadaşları arasında popüler olmalarını sağlar

    Zorluk Çektikleri

    • Masa başında ya da sırada uzun süre hareketsiz oturamazlar
    • Bu öğrenciler genellikle öğretmenleri tarafından başarısız olarak görülürler
    • Bir konuyu dinlerken eğer deneyimleme şansları yoksa çabuk sıkılırlar

    Ders çalışırken önerilerim

    • Ders çalışırken kısa aralar verebilirsiniz
    • Ders çalışırken hareket edebilirsiniz ( Örneğin küçük çocuklar çarpım tablosunu öğrenirken trambolin üzerinde atlayabilirler. Saymayı öğrenirken merdivenleri ikişer ikişer inip çıkabilirler )
    • Sözcükleri ya da sözel bilgileri öğrenirken onları kuma yazabilir ya da çeşitli materyallerden şekiller yaratabilirsiniz
    • Ellerinizi her fırsatta kullanabilir, görerek değil de yaparak daha rahat öğrenebilirsiniz

    Öğretmenlere ipuçları

    • Sınıfta mümkünse size yakın oturmalılar
    • Dersle ilgili deneyler yapmasını isteyebilirsiniz , çeşitli aktiviteler organize edebilirsiniz .
    • Bu öğrencilerin hareketliliklerinden sınıfta yararlanabilirsiniz. Örneğin sınıf panosunu düzenleyebilirler, sınıfın temizlenmesine yardımcı olabilirler ya da hareket gerektiren diğer işleri yapabilirler. Hatta sınıfta yapmaları gerekenleri ayakta yaparak bile daha rahat edebilirler.

    cocugunuzun-ogrenme-stilleri