Yazar: prosman@gmail.com

  • Boşanma Sürecinde Çocuğunuzun Adaptasyonuna Nasıl Yardımcı Olursunuz ?

    Dokuz yaşındaki oğlunun okulundan aramışlardı anneyi, bir sınıf arkadaşı tarafından tenefüste dövüldüğünü ve yüzünde dikiş atılması gereken bir yarası olduğunu söylemişlerdi. Annesi hızla okula gidip oğlunu hastaneye götürdü ve gerekli müdahalelerin yapılmasını sağladı. Tekrar okula gidip idare ile görüştüğünde müdür beyin “ Bu çocuğun anne ve babası boşandı, bu aralar çok hırçın , bu gibi durumlarda yapacak bir şey yok “ dediğini duymuştu.
    Elbette yaşı ne olursa olun çocukların isteyeceği en son şey; anne ve babalarının boşanmasıdır. Bu sarsıcı olay çocukların gelişimlerini ciddi bir biçimde etkileyecektir.
    Bazen çiftler aralarında yaşadıkları şiddetli problemlere rağmen sadece çocuklarının iyiliği için evliliği sürdürülme kararı almaktalar. Ancak gerek yapılan araştırmalar, gerekse benim terapilerimdeki deneyimlerim göstermektedir ki ; bu karar aslında çocuklara daha fazla zarar vermekte ve yarayı kangren haline getirmektedir.Nasıl ki evliliğin kız isteme, nişan, yüzük, çeyiz , nikah, düğün v.s gibi ritüelleri varsa boşanmanın da ritüelleri vardır.

    Çocuklarınızın boşanmaya uyum sağlamasına yardım etmek ve süreci iyi yönetebilmek için şunlara dikkat etmelisiniz:
    1. Hiçbir çocuk sabah kalktığında babasının diş fırçası dahil bütün eşyalarını alıp gittiğini görmemeli veya annesinin evi terk edip gittiğini bir başkasından öğrenmemelidir.
    2. Onlarla konuşurken eşinizle aranızdaki sorunlardan ve ayrılma kararınızdan onların hiçbir şekilde sorumlu olmadıklarını açıkça belirtmelisiniz.
    3. ” Biz sizi çok seviyoruz , daima anne ve babanız olarak kalacağız , ancak artık birbirimizle anlaşamıyoruz, çok kavga ediyoruz, birbirimizi üzmektense ayrı evlerde yaşamaya karar verdik “ diyerek birbirinizi suçlamadan eşit sorumluluk alarak çocuklarla konuşun.
    4. Aldığınız kararları bir kağıda yazın ve mutlaka çocuklara verdiğiniz sözlerde durun.
    5. Çocuklar kimde kalacak? Sorusuna cevap ararken onları cansız birer eşya olarak görmeyin.
    6. Aranızda yaşananlar her ne olursa olsun sırf birbirinizin canını acıtmak için çocuklarınızı taraf olmaya zorlamayın .
    7. Birbirinizle konuşmak yerine “ söyle oğlum babana…… “ veya “ kızım annene söyle…….” gibi ifadeler ile çocuklarınızı posta güvercini olarak kullanmayın.
    8. Her ne kadar birbirinizden nefret etseniz de çocuklarla ilgili her türlü iyi ya da kötü olayda yüz yüze gelmek zorunda olduğunuz unutmayın.
    9. Çocuklarınızın sizin için yeri doldurulamaz ve değerli varlıklar olduğunu hissetmelerini sağlamak için sevginizi ve ilginizi eksik etmeyin.
    10. İşler sandığınız gibi yolunda gitmezse, her şey daha da karmaşık bir hal almadan mutlaka bir Aile ve Evlilik Terapistinden yardım alın

  • Boşanma Sürecinde Çocuklarınızı Silah Olarak Kullanmayın

    4 yaşındaki kızını 11 aydır göremediğini söylüyordu bir danışanım. Boşanma sonrası hayatım cehenneme döndü, kızımın kokusuna hasret kaldım, onu bana karşı silah olarak kullanıyor annesi diyordu.

    7 yıl önce evlendik, daha nişanlılık aşamasında sorunlarımız vardı, aileler bir türlü anlaşamadılar, evdi, eşyaydı, düğün hazırlığıydı derken her şey sorun oldu aramızda. Hep bir umudumuz vardı, evlenince yaşadığımız bu kabus bitecekti. Ama sandığımız gibi olmadı. Ailelerimiz eğer bir çocuk yaparsak evlilik problemlerimizin kaybolacağını, her şeyin düzeleceğini söylüyordu. Sonunda bir kızımız oldu, dünyanın en mutlu erkeği, en şanslı babasıydım. Ancak kabus yeni başlamıştı, bu sefer anneler çocuk bakma yarışına girdiler,kim daha fazla bakacak, çocuk kimi daha fazla sevecek yarışı başlamıştı.Artık ayrı odalarda yatıyor, tartışmamız küçücük bir şeyle başlıyor, ‘ senin annen , senin baban’ la kocaman olup bitiyordu.Aileler de büyük bir soğukkanlılıkla bu iş yürümüyor, gençler anlaşamıyor madem boşansınlar dedi. Eşim ve ailesi “ bu yaptığının cezasız mı kalacağını sanıyordun? “ diyerek çocuğumu alıp gittiler. Babası karakola kızımı dövüyor diye şikayet etmiş, evden uzaklaştırma cezası verdiler. İtiraz dilekçeleri, mahkemeler , davalar , iftiralar, avukatlar derken tam 11 aydır kızımın kokusuna hasretim. Onun babaya ihtiyacı yok, dedesi babalık yapıyor diyorlar. Maalesef ne avukat, ne mahkeme kızımı görebilmemi sağlayamadı. Ben şimdi kızımsız ne yapacağım doktor hanım?

    Not: Danışan öyküleri etik ilkeler gereği değiştirilmiştir.

  • “MECBURİ “ AYRILIKLAR

    Evlendiğimizde ben KPSS sınavına hazırlanıyordum, eşim de öğretmen, onun görev yeri olan Güneydoğu Anadolu’da bir yere tayinim çıkar diye hayal ediyordum. Ancak nişandı, kınaydı, düğündü derken tam hazırlanmadım sınavlara. Evlendik ve ben Adıyaman ‘a gelin gittim. Tam alışmıştık oraya , 8 aylık hamileydim, eşimin tayini Tunceli’ye çıktı. Şimdi bebek olacak, oralarda yapamayız dedim, ben annemlerin yanına döndüm, Adana’da kaldım.

    Başta her şey yolundaydı. Neredeyse her hafta sonu gelmeye çalışıyordu eşim. Ancak kış gelince gidip gelmesi zorlaştı tabi. Aileme daha fazla maddi yük olmak istemiyordum, çocuğa annem bakıyordu, ben de bir kursa yazıldım. Otuzlu yaşlarda tekrar dershaneye gitmek zor geliyordu. Eşim ayda bir hafta sonu geliyordu.

    3 yılın sonunda kazandım ve atamam Tokat ‘tın bir ilçesine çıktı. Çok sevinmiştim, dünyalar benim oldu, ancak eşimin tayinin hemen yanıma çıkması mümkün değildi. Bir gün bayram tatilinde geldi eşim, bir tuhaftı, aklı başka yerdeydi sanki, telefonunu saklıyordu, çabuk sinirleniyordu. Gece yarısı bir mesaj geldi, baktım başka bir kadından geliyor mesaj.

    Son bir yıldır görev yaptığı okuldan bir arkadaşıyla beraberlermiş. Çocuğumuz olmasa ben de ayrılmayı çok düşündüm, ama doktor hanım biz birbirimizi severek evlendik, aldatılmayı hak etmiyorum… Şimdi ben ne yapacağım?

    İşte bir Türkiye gerçeği. Benzeri o kadar çok hikaye var ki yaşanılan ; maalesef bu “ mecburi “ ayrılıklar aile bütünlüğünü bozuyor. Eşlerin arasına yastık bile girmemeli derken kilometreler giriyor.

    Not: danısan öyküleri etik ilkeler gereği meslekler ve şehirler dahil değiştirilmiştir.

  • EŞ SEÇİMİ NASIL OLMALI?

    Çok güzel hayallerle , bembeyaz gelinlik ve damatlıklarla , düğünlerle , derneklerle kuruluyor evlikler. Ancak bir çoğu hüsranla sonuçlanıyor. Aile içi yaşanılan huzursuzluklar ve boşanmalar giderek artıyor. Özellikle de evliliklerinin daha ilk yıllarında boşananlara baktığımızda , ‘ Şiddetli Geçimsizlik ‘ denilip geçiliyor.

    Elbette gerek eğitim, gerek iş, gerekse sosyal ortamda yüzlerce kişi ile tesadüf eseri tanışıyor, içlerinden sadece bir tanesine ilgi duyup, bir ömür boyu geçireceğiniz kişi ile evlilik kararı alıyorsunuz.

    Ancak bu önemli kararı vermeden önce , doğru eş seçiminde bulunduğunuza inanıyor musunuz? Çünkü vereceğiniz bu önemli karar, bundan sonraki hayatınızın kiminle geçeceğini, en önemlisi de kiminle yaşlanacağınızı belirleyecek.

    Eş Seçerken Şunları Kendinize Sorun!

    • Kendimi evlenmeye hazır hissediyor muyum?
    • Evliliğin getirdiği sorumlukları üstlenmeye hazır mıyım?
    • Aşkla, severek ve isteyerek mi evleniyorum yoksa sırf ailemden veya yaşadığım sorunlardan kaçmak için sığınacak bir liman olarak mı görüyorum?
    • Ona karşı sevgi ve saygı besliyor muyum?
    • Fiziksel ve cinsel yeterince çekici buluyor muyum?
    • Fikirlerine saygı duyuyor muyum?
    • Onu “ben “ olmaya zorlamadan, boğmadan kendisi olma özgürlüğünü tanıyabilecek miyim ?
    • Duygu ve düşüncelerimi ona açık ve net bir şekilde ifade edebiliyor muyum?
    • Evliliğimizde oluşabilecek problemlerle başa çıkabileceğime inanıyor muyum?
    • Ailesi ve geçmişi hakkında yeterince bilgim var mı?
    • Aile yapımızın, örf ve adetlerimizin, dini inançlarımızın olası farklılıklarını biliyor muyum? Bu farklılıkların doğurabileceği problemlere ve çözümlerine hazır mıyım?
    • Yetiştireceğim evladıma anne babalık ya­pabilme potansiyeline sahip miyim?

    Bu soruların en az yarısına “evet” dediyseniz evlenme­ye hazır olduğunuzu düşünebilirsiniz.

  • YATAĞINIZI AYIRMAYIN

    Anneannemin uzun yastıkları vardı eskiden, yeni evlenecek kızların ilk çeyizlerinden biriydi. Hatta düğünü tebrik etmeye giden kişiler “ Allah bir yastıkta kocatsın “ diye dua ederlerdi. Tek kişilik yastıklara ise “ Küstüm Yastığı “ denilirdi. Küsenler yastıklarını ayırsın ama asla yataklarını ayırmasın derdi anneannem.
    Evliliğin temel kurallarından biridir, birlikte yatmak. Çiftlerin hem duygusal hem de bedensel olarak birbirlerine yakın olabilmelerinin yoludur.
    Seanslarımda bir çok çiftin aile öyküsünü alırken, ya kendi anne ve babalarının ya da şu anki evliliklerinde çiftlerin sıkça yatak ayırdıklarını, hatta uzun yıllar çocuklarıyla birlikte yattıklarını öğreniyorum.
    Unutmayınız ki çocuklarınız kadın- erkek olmayı, anne- baba olmayı, karı- koca olmayı sizden öğreniyorlar. Sizin evlilik modeliniz, onların ileride kuracakları yuvalarının temelini oluşturacaktır.
    Yaşınız kaç olursa olsun eşinizle birlikte yatın ;
    • Yatak odanızı günlük yaşam alanınız haline getirmeyin
    • Uyku zamanınızı birbirinize denk getirin, “ sen git , ben sonra gelirim “ diyerek eşinizi yatağa tek göndermeyin
    • Yatak odanızın mahremiyetini koruyun
    • Yatağınızda tablet, notebook,cep telefonu gibi elektronik cihazlar bulundurmayın
    • İnternette sörf yapmayın, faceebook, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerini yatağınızla paylaşmayın
    • Günün problemlerini yatak odanızda konuşmayın
    • Horluyor , çok dönüyor gibi bahaneler ile yatağınızı ayırmak yerine , sağlık problemlerinizi çözün
    • Çok mecbur kalmadığınız sürece yatağınızı eve gelen misafirlerinize vermeyin
    • Yatak odanızda tartışmayın, kavga etmeyin
    • Tartışmalardan sonra yastığınızı alıp başka odaya gitmeyin,
    • Özellikle kavga ettikten sonra gidip çocuklarınızla yatmayın,
    • Çocuklarınızı, cinsel birliktelikten kaçmak için kalkan olarak kullanmayın.
    • Sürekli bir şekilde çocuklarınızı aranızda yatırmayın.

  • Sağlıklı – Demokratik Aile Modeli

    Bir çiçeğe hayat veren , onu besleyen, dalların çıktığı gövdedir . Anne ve baba oluşturur bu sağlam gövdeyi. Gövde ne kadar sağlamsa dallar da çiçekler de sağlam ve sağlıklı olur.
    Yeryüzünde gözle görebildiğimiz kısımdır gövde, dallar ve çiçekler…Ya göremediğimiz kısım? Gövdenin temelinde kökler vardır, yani anne ve babanın gövdesinin sağlığı; köklerinin toprakla kurduğu sağlıklı alışveriş ile olur. Kimi ağaçlar kayalar üzerinde yetişmeye çalışır, bir türlü istediği kadar kök salamaz , hep sert zemine çarpar.Kimi ağaçlar ise gevşek, kayan zeminlerde köklerini tutunduramazlar,beslenip gelişemezler ve ölürler.

    Çocuklarımızı fiziksel sağlığı kadar ruhsal sağlığı da iyi, mutlu, doyumlu, özgüvenli, başarılı yetiştirmek istiyorsak ;
    •Çocuklarınızı koşulsuz, gönülden, karşılıksız sevin ve bunu ona sözlerinizle veya davranışlarınızla sarılarak, hissettirin.
    •Çocuğunuza hoşgörülü yaklaşın, yanlış yapmasına müsaade edin ancak bu yanlışların sorumluluğunu da yüklenmesini öğretin.
    •Zorunlu kısıtlamalar dışında çocuklarını öz¬gür bırakın Amaç, sorumluluk bilinci yanında çocuğun bağımsız bir kişilik geliştirmesine destek vermek olmalıdır.
    •Sizin gibi olmasına zorlamayın, kendisi olabilme hakkını tanıyın.
    •Çocuğun kendisini değil, davranışlarını eleştirin.
    •Eşler arası tartışmalarınızı çocuklarınızın önünde yapmayın.
    •Kesin sınırlamalar yerine çocuğa “söz ve tercih” hakkı veren seçenekler sunun.
    •Evde sıcak bir aile ortamı, birbiri ile konuşan, problemlerini birlikte tespit eden, işbirliği içinde çözüm yolları arayan bir aile ortamı yaratın.
    Bu Aile modelinde Yetişmenin Çocuk Üzerindeki Etkisi
    Özgüven sahibi bireyler yetişir.Böylece kendini rahat ve kolayca ifade edebilen kişilik ve davranışları açısından dengeli, sorumluluk duyguları gelişmiş, hoşgörülü ve mutlu bireyler olurlar.
    Çocuğun farklı hobilere yönelmesi daha sık görülür.Çocukta asilik ve kavgacılık görülmez.Yanlışlarından ders çıkarabilir, başına benzer bir sorun geldiğinde önlemelerini alır veya o anda neler yapabileceğini öğrenir.

    Kendini iyi tanır, ne istediğini bilir.Karar vermeye ve kendi başına işler yapmaya alışan çocuk, ilerde rahatlıkla kendi adına kararlar alır,sorumluluklarının bilincindedir.
    Kurallara ve otoriteye saygı gösterir.Yaratıcı ve aktif olurlar.
    Kendi haklarını savunurken başkalarının haklarına da saygı duyar.

  • Ergenlik Dönemindeki Kız Çocuklar

    Neden ergenlik diye bir şey var? 13 yaşındayım ve ergenlik hakkında pek bir şey bilmiyorum, annem de anlatmadı. Bir çok şeyi okulda arkadaşlarımdan öğrenmek zorunda kaldım. Adet olmayı, farklı duygular hissetmeyi onlardan örendim. İlk adet olduğumda kendimi büyümüş gibi hissedeceğimi zannetmiştim. Oysa ki öyle olmadı. Hala çocuk gibi hissediyorum.Neden duygularım bedenim gibi büyümüyor? Çok karmaşık. Düşüncelerim esip geçiyor, duygularım çabuk değişiyor, bazen çok mutsuz oluyorum, bazen de yerimde duramıyorum. Çabuk sinirleniyorum.
    Odamı toplamak istemiyorum, banyo yapmam gerektiğini bile annem hatırlatıyor, ama girince de çıkmak istemiyorum. Neden böyle kötü kokuyorum bilmiyorum.

    Ablamla çok kavga ediyoruz, ben onunla vakit geçirmek istiyorum. O beni yanında istemiyor

    Sınıfta bazı kızlar erkeklerden hoşlanıyor , bu doğru mu bilmiyorum.Aileme söyleyebilir miyim? Bu yaşta sevgililik doğru mu?

    Büyümek istemiyorum çünkü korkuyorum. Tuhaf geliyor, üstlenmek gereken sorumluluklar var. Gelecek kaygısı, sınav, iş , evlilik, çocuk….

    KIZLARIYLA ANNELERİ KONUŞMALI

    İşte bu ve benzeri bir çok soru dolaşıp duruyor ergenlik dönemindeki kız çocuklarının kafasında . Hem bedensel, hem de duygusal ve cinsel gelişimlerini arkadaşlardan öğrenmek yerine annelerinden öğrenmeleri gerekiyor ki yanlış şeyler öğrenmesinler.

    Kızlarınıza ergenlik dönemini şöyle anlatabilirsiniz;
    • 11 yaşından itibaren östrojen gibi bazı üreme hormonlarının etkisi ile yumurtalıklarında yumurta gelişmeye başlıyor. Gelişen yumurtalarından yapılan hormonların etkisi ile rahminde meydana gelen değişiklikler adet kanamasına yol açıyor.
    • Başlangıçta düzensiz ama birkaç ay içerisinde düzenli olarak adet kanamaların olacak, bu korkulacak bir şey değildir. Senin sağlıklı geliştiğinin bir göstergesidir.( Halka arasında kız çocuklarının adet kanama dönemlerine KİRLENME adı verilir ki biz bu tanımı doğru bulmuyoruz. Çünkü kız çocuğun bilinç altında “ben kötü, pis , kirli bir çocuk oldum “ imajı kalıyor )
    • Kadın bağı adında satılan pedlerini bu dönemde yanında taşımalı, tuvaletlere atmamalı, kapalı bir şekilde tuvaletin çöp kutusuna atmalısın.Bu dönemde istediğin kadar banyo yapabilirsin.
    • Yine salgılanan hormonlarının etkisi ile tüylenmelerinin olması, terinin kokması normaldır. Bu nedenle kişisel bakımına dikkat etmelisin.
    • Bedensel büyümenin hızına duygusal olgunlaşman yetişemez , bu nedenle çocuksu davranışların, sakarlıkların normal ( ergenlik döneminde bedensel gelişim hızlı gelişirken nörolojik gelişim daha yavaş olduğundan özellikle kız çocuklarının basit işlerde bile sakarlık göstermeleri normaldir)
    • Karşı cinse karşı ilgi ve merak duyabilirsin. Ancak erkekleri tanımak için önce arkadaşlık seviyesinde kalmalısın. Bir yetişkin gibi davranmak ve yaşından önce paylaşımda bulunmak için acele etmemelisin .
    • Cinsellik bir kadınla erkek arasındaki sadece fiziksel bir ilişki değil, duygusal bir ilişkidir. Hem fiziksel hem de duygusal olarak olgunlaşmadan yaşanan cinsel yakınlaşma ya da cinsel ilişki fiziksel , duygusal, sosyal açıdan sana zarar verir.
    • Hiç kimse seni istemediğin bir davranışa zorlayamaz, “HAYIR “ diyebilmelisin.
    • Arkadaşlarınla zaman geçirmek istemen doğal , ancak hem okul hem sosyal hayat için planlı yaşamalısın.
    • Problemlerini açıkça bizimle konuşabilirisin. Her ne olursa olsun biz senin arkandayız , seni seviyor ve sana güveniyoruz.
    11081311_907581175958935_243492228171389598_n

  • Ergenlik Dönemindeki Erkek Çocuklar

    Ergenlik döneminde gencin bedeni hızla büyürken, ruhsal olgunlaşma daha yavaş geliştiğinden bu duruma uyum sağlarken davranışlarında tutarsızlık, duygularında değişiklik görülür.

    Hormonlardaki değişim cinsel dürtülerde artış, cinsel organlarda büyüme ile bunalan genç kendisi için yabancı olan bu duruma uyum sağlamakta zorlanır. Bir yandan büyümek için sabırsızlanırken bir yandan da çocuk gibi davranır.
    Özellikle bu dönemde değişen cinsel organlarını merak etmesi ve cinsel dürtüleri ile nasıl baş edeceğini bilememesi pek çok yanlış davranış geliştirmesine neden olur.

    Bu nedenle çocuklarınızla yaşlarına uygun , yargılamadan, suçlamadan, sakin ve doğru cinsel bilgi vermelisiniz.

    CİNSEL BİLGİYİ AİLE VERMELİ

    “ Oğlum 15 yaşında , bir arkadaşı ile evde müzik dinliyorlardı, aniden odalarına girdiğimde birbirlerinin cinsel organlarını ellerken gördüm, çılgına döndüm, hemen arkadaşını evden kovdum ve oğluma tokat attım. Sanırım benim oğlum bir homoseksüel ne yapacağımı şaşırdım doktor hanım” Ergenlik döneminde cinsel kimlik arayışı içinde olan gençler kendi cinsiyetindekilerden de hoşlanıp hoşlanamadıklarını merak ederler, hatta bazen deneyimleyerek öğrenmek isterler. Onların henüz olgunlaşmadığını düşünecek olursak bu tür kafa karışıklıkları yaşamaları normaldir. Sakin davranmalı, ergenlik dönemindeki cinsel gelişim hakkında doğru bilgilendirilmelidir.
    • Bu dönemde değişen hormonlarına bağlı, nasıl fiziksel değişimleri yaşanıyorsa ( boy uzaması, tüylenmede artış, ses kalınlaşması gibi ) testislerinde ve penisinde de büyümenin normal olduğunu, meni üretimi olduğunu ve gencin mastürbasyon yapma yolu ile bu meninin dışarı atılmasının normal olduğu anlatılmalıdır.
    • Mastürbasyonun kötü bir şey olmadığını ya da günah olmadığını söylemeli ancak kişinin bedeninin özel olduğunu ve bu nedenle başkalarının yanında yapılmaması gerektiğini anlatmalısınız.
    • Bu dönemde geceleri cinsel içerikli rüyalar görebileceğini, sabahları sertleşmiş bir penis ile uyanabileceğini, hatta külotlarının meni ile ıslanabileceğini , böyle durumda korkmaması gerektiğini , meninin pis olmadığını ancak yine de duş alması gerektiğini anlatmalsıınız.
    • Ergenlik döneminde oğlunuz banyoda daha uzun kalmak isteyecektir, onu bu konuda sürekli uyarmamalı, rahat bırakmalısınız. Mümkünse ayrı bir odası olmasını sağlamalısınız.
    • Cinsel olarak uyarıldığında, mastürbasyon ihtiyacı duyduğunda bunu kendi evinde , kendi odasında kimse yokken yapması gerektiğini, bunun özel bir şey olduğunu ve özel şeylerin yalnız yaşanacağını söylemelisiniz.
    • Asla kız ya da erkek kardeş, yakın akraba çocukları ya da başka çocukları bu dürtüsüne alet etmemesi gerektiğini, bunun karşısındaki çocuğa hem fiziksel hem de ruhsal büyük zarar vereceğini ,
    • 18 yaşından önce bir kadınla cinsel birliktelik deneyiminin doğru olmadığını , çünkü biyolojik gelişimin yeterli olmayıp ruhsal ve sosyal açıdan da yeterli olunması gerektiğini,
    • Evlilik hayalleri ile hazır olmadan girilen cinsel ilişkinin sosyal sorunları da beraberinde getirmesinin yanı sıra kendisinde de çok ciddi ruhsal sorunlar yaratabileceğini anlatmalısınız.
    • Cinsel yolla bulaşan ( AIDS, Hepatit B, Sifiliz,Herpes, gibi ) hastalıklar, istenmeyen gebelikler ve sonucunda yaşanabilecek sıkıntılar, korunma yollarıyla ilgili bilgileri de başkalarından değil, sizden öğrenmeliler.

    10636169_907580805958972_7034834475724206711_n

  • Sınırların Olmadığı Aşırı Hoşgörülü Aile Modeli

    Sınırların olmadığı aşırı hoşgörülü aile ortamında yetişen gençler, gençliğin en güzel ve verimli yıllarını, amaçsızlık, her şeye kolayca ulaşabilmenin verdiği rahatlık ve anne babanın disiplinsiz, sınırsız tutumu dolayısı ile harcarlar.Her ne kadar zeka problemleri olmasa da, bu zekalarını akademik başarıda kullanamazlar. Muhtemelen gelecekte hem üniversite hayatında hem de özel hayatı ve iş hayatında sürekli anne babanın maddi manevi desteğine ihtiyaç duyarlar.Genellikle iş hayatında başarılı olamazlar.Pasif agresif, suçlayıcı, sınırsız ve kuralsız hayatına devam edebilir ve ilerde yaşayacağı mutsuzlukları, ya sık arkadaş değiştirerek, ya da alkol ve benzeri maddeler kullanarak gidermeye çalışırlar.

    Gelin bir anneye birlikte kulak verelim;
    Çocuğum son zamanlarda öğretmenlerine karşı saygısızca davranışı iyice arttı, sürekli bahaneler üreterek , verilen testleri zamanında yapmadı, en ufak bir şeyde ya öğretmenleri ya da bizi suçluyor, girdiğimiz her ortamda babasını eleştirip, aşağılıyor ve “ o bir şeyden anlamaz , kafası biraz kıttır “ diyor.
    Şimdi elimizde LGS puanı onun yerine internetten sıralama yapıp, bölüm seçiyoruz, çünkü sanki kendi değil de biz okuyacakmışız gibi hiç ilgilenmiyor.Aslında kıyamıyoruz da devlet üniversitesi olmazsa özel üniversite olsun , yeter ki rahat etsin istiyoruz.

    Ana babanın inancı “ Bizim görevimiz; çocuklara hizmet vermek ve onları mutlu etmek. Çocuklar ne zaman işbirliği yapmaya hazırsa o zaman işbirliği talep ederiz. Hiçbir şey çocuğumu üzmemelidir, buna müsaade edemeyiz.” şeklindedir.
    Aile kurallar koymakta zorlanır, koysa bile çocuk kuralları defalarca çiğner her seferinde bir bahane göstererek çocuğu affeder.
    Bu Aile modelinde Yetişmenin Çocuk Üzerindeki Etkisi
    Ben – Merkezci olurlar.Kuralları ve otoriteyi zorlarlar veya redderler, aileye, okul yönetimine, öğretmenlere karşı saygısız ve hırçın davranırlar.Cep telefonu, SMS, İnternet, bilgisayar oyunları veya Facebook, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerine bağımlı olurlar.Sınırları test ederler, ehliyetsiz araba kullanmak gibi, sigaraya başlamak veya erken yaşta bira içmek gibi.Şehir dışında okumak gibi veya askerlik gibi ailelerinden uzak yerlere gittiklerinde , hayatın gerçekleri ile karşı karşıya kaldıklarında bocalar, depresyona girer , ailelerinin yanına geri dönmek isterler.Sorunlarımın çözümünden annem ve babam sorumludur diye düşünürler.

  • İlgisiz ailelerde yetişen çocuklar

    Eğer çocuğunuza karşı ilgisiz, onun gerçek ihtiyaçlarından bir haber, herkesin sadece kendi hayatını yaşadığı tarzda bir aile hayatınız olursa; bir gün çocuğunuz bu ortamdan uzaklaşmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Bu durum onun özgüvenini kırdığı gibi, akademik hayatında da başarısızlığa sürükleyecektir.

    Ve bir gün size şöyle bir mektup yazabilir;

    Her zaman sizin için bir yük olduğumu düşündüm. Aslında bunun gerçeklik payı da yok değil…

    Beklemediğiniz bir anda ve –sanırım- çok yanlış bir zamanda geldim.

    Siz kendi sorunlarınızla o kadar meşguldünüz ki, ne beni fark etmeye ne de bana ilgi ve sevgi göstermeye zaman bulabildiniz.

    Gidermeye çalıştığınız o kadar çok sorun vardı ki, sürekli birbirinizle tartıştınız, sürekli kavga ederken yanı başınızda yaptıklarınıza bir anlam veremeyen ve sadece bir tutam sevgi için saatlerce gözyaşı döken biri vardı.

    Ben büyüdükçe sanki benden daha da uzaklaşmaya başladınız.

    Sorumluluklarımı almaktan kaçtınız, bana ait olan şeyler sizi korkuttu hep. Yaptığım şeylerin sorumluluğunu almaktan kaçtınız.
    Bana ait problemleri çözmekten kaçtınız. Okulda derslerimle ilgili problemlerim olunca, arkadaşlarımla sorun yaşadığımda, hatta sağlık problemlerimde bile benden uzak durdunuz. Çözümü ya öğretmenlerde ya da doktorlarda aradınız…

    Sizin nazarınızda kendimi hep değersiz ve hiçbir işe yaramayan biri gibi hissettim. Halen böyle hissediyorum.

    Ve bazen diyorum ki “Hiç mi bir şeyi hak etmiyorum?” En azından birazcık sevgi…

    Evet, şimdiye kadar sizden beklediğim halde alamadığım sevgiyi, şimdi sağda solda kısaca nerde bulursam oradan alıyorum. Biliyorum bazen o sevgiyi ve ilgiyi kötü insanların arasında buluyorum daha doğrusu bulduğumu sanıyorum ama yalancı ilgi de olsa beni çekiyor…

    Mesela yeni arkadaş grubumun aslında benim değerlerimle çok fazla örtüşmediğini biliyorum. Mesela kafelerde saatlerce Internet başında oyun oynamak ya da küfürlü konuşmak gibi şeyleri, alkol alan, uyuşturucu kullananlarla arkadaşlık etmek istemem, ama onlar benimle ilgileniyorlar. Beni FARK ediyorlar. Bu yüzden onlara uymak zorundaymışım gibi hissediyorum kendimi…

    Kendimi güçlü göstermekten de bıktım artık… Gerçekten güçlü olmak isterdim ama olamıyorum. Dışarıdan bakıldığında güçlü, yenilmez bir insan olarak görünüyorum, aslında yardıma muhtaç ve ilgiye ihtiyaç duyan biri olduğunu kimse bilmiyor. ..

    Bir gün kendi çocuğum olduğunda, sizden alamadığım sevgiyi sonuna kadar vereceğim ve ona, kendisinin bir yük değil de benim için harika bir hediye olduğunu hissettireceğim.