Kategori: Hürriyet
-
KARINIZIN ANNENİZ GİBİ OLMASINI BEKLEMEYİN
7 yıllık evliyiz, son 4 yıldır eşim evde bir yabancı gibi davranıyor bana. İşten gelince onu kapıda karşılıyorum, yüzüme bile bakmadan içeri giriyor, sadece çocuğu öpüyor, “ merhaba kızım neler yaptın bakalım” diyerek hemen onunla sohbet ediyor. Çoğu zaman “çok yorgunum” diyerek kanepede uyuyakalıyor.
Hafta sonlarımız tam bir kabus, sabahları ses çıkmasın diye kızım ve ben erken uyanıp salonda vakit geçiriyoruz, öğleye doğru uyandığında kahvaltısını yalnız yapıyor. Sonra arkadaşlarıyla dışarı çıkıyor. Bakıyorum da sadece onların yanındayken mutlu, yüzü gülüyor, espri yapıyor. Genelde hafta sonları akşam dışarıda alkol alır, kimi zaman çakırkeyif gelir kimi zamansa sarhoş. Eğer çakır keyif geldiyse işte o zaman bana sarılır ve birlikte olmak ister. Eğer sarhoşsa yatağa nasıl yattığını bile hatırlamaz…
Bazen sabırla düzelir diye bekliyorum, bazen de yanındayken mutlu, yüzü gülüyor, espri yapıyor. Genelde hafta sonları akşam dışarıda alkol alır, kimi zaman çakırkeyif gelir kimi zamansa sarhoş. Eğer çakır keyif geldiyse işte o zaman bana sarılır ve birlikte olmak ister. Eğer sarhoşsa yatağa nasıl yattığını bile hatırlamaz…
Bazen sabırla düzelir diye bekliyorum, bazen de dayanamıyorum ve bağırıyorum sesimi duysun diye , ama adam sanki bir duvar , cevap bile vermiyor. Sonra ağlama krizlerine giriyorum, bir kez olsun yanıma gelip teselli etmiyor, küsüyorum, ben de gidip kızımla yatıyorum. “ Ne yapacağım ben doktor hanım? Boşanmak istemiyorum, eşimi seviyorum ama böyle de olmuyor “
Çiftin tanışma ve evlilik öyküsünü almak için ikinci seans eşi ile görüştüğümüzde bambaşka bir hikaye çıkıyor ortaya.
Evlendiğimiz günden beri her gün annemle ilgili sorunlar yaşıyor ve sürekli bana anlatıp kavga çıkarıyor, taraf tutmamı istiyor. Kendi annesi bizim evden çıkmıyorken “ artık senin annen bu eve girmeyecek” diyor, tam 3 yıl küstüler birbirlerine. Annemle eşimin arasını bulmaktan ben yoruldum. Tam ne haliniz varsa görün dedim ki kızımız oldu.
Kızımız olduktan sonra problemler düzelir sandım bu sefer ”senin annen mi bakacak, benim annem mi? “ kavgası başladı. Çocuk olduktan sonra eşim sadece çocuğa odaklandı, onunla yatıyor. Kendimi bu evde sadece para getiren bir adam olarak görmeye başladım. Bir tek anneme gittiğim zaman huzur buluyorum, eşimi seviyorum ama birlikte vakit geçirmek içimden gelmiyor ….
Çifte birbirinizin hangi yönlerini seviyorsunuz ? diye sorduğumda tam bir yanıt vermekte zorlanıyorlar çünkü ne kendilerini tam olarak tanıyorlar ne de birbirlerini…
Öyküyü daha da derinleştirdiğimizde, her iki tarafın da kendi aile bireyleri arasındaki kopuklukları, anne baba modelindeki yetersizlikleri görüyoruz.
• Babam anneme hep bağırırdı, çoğu zaman aşağılar, herkesin içinde küçük düşürürdü. Hayatım boyunca anneme çok acıdım, bir gün gelecek, büyüyeceğim ve annemi bu zor hayatından kurtaracağım, derdim. Şimdi eşim bizler için bu kadar fedakarlık etmiş olan annemi istemeyince çok kırılıyorum. Eşimden istediğim tek şey evle ilgilenmesi, yemek yapması ,çocuğa bakması.
Bu öyküde psikolojik gelişim döneminde annesinden sağlıklı ayrımlaşamamış erkek çocuğun yıllar sonra eşini de annesi gibi görme isteği var temelde. O nedenle onunla alkol almadan cinsel birlikte olamıyor, evden uzak duruyor. Oysa ki zaten bir annesi var, ikinci bir anneye değil, eşe ihtiyacı olduğunun farkında değil. O nedenle annesine davrandığı gibi davranmaya devam ediyor.
• Annem babaannem ve görümcelerinden çok çekmiş, gün yüzü görmedi, her ağladığında yanında ben olurdum. Babamdan nefret ederdim, babaannem yüzünden annemi üzüyor diye. İşte şimdi aynı şeyi ben yaşıyorum, eşim annesi yüzünden beni yok sayıyor.
Bir kız çocuk annesiyle ittifak yapmayı çocukluk yaşlarında öğrenmişse, sürekli evdeki zayıf anne modelinin avukatlığını üstlenmişse, evlendiği zaman; çocukken gücünün yetmediği kişilere karşı kendi kayınvalidesinden öç almaya çalışacaktır. Kocası için kayınvalidesi ile girdiği bu rekabette kaybeden olacaktır.
Diğer yandan yeni evindeki , kendi mutluluğuna değil,” annemi nasıl mutlu ederim? Diyerek, sürekli kendi annesini korumaya almaya çalışacaktır ki bu da çiftin arasının açılmasına, erkeğin kendini hem kayınvalidesinden hem de çocuktan dolayı ikinci plana atılmış hissetmesine, kadının ise takdir ve onay alamadığı için kendini değersiz ve işe yaramaz hissetmesine neden olacaktır.
Not: Danışan öyküleri etik ilkeler gereği değiştirilmiştir. -
CİNSEL TACİZ ÇOCUKLARIN YÜREĞİNDE HANÇER İZİDİR
Üniversitede okurken, sevdiği kızı sadece beş dakika görebilmek için İstanbul’un bir ucundan diğer ucuna gittiği günleri hatırladı, ağlayarak.
” Üniversitenin bahçesinde onu gördüğümde kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu. Dört yılın sonunda onu evliliğe ikna edebilmiş ailemin tüm itirazlarına rağmen evlenmeyi başarabilmiştik. “ diye anlatıyordu. Şimdi 2 çocuk sahibiydi ve 14 yıllık evliliği nerdeyse bitmek üzereydi. Eşi evliliklerinin ilk yılında onu bir başka kızla gördüğünde “ madem beni sevmiyordun, neden evlendin ? Hemen boşanalım “ dediğinde nefesinin kesilecek gibi olduğunu, bir daha asla yapmam dediğini anlatıyordu.
Ancak maalesef ki kendine defalarca söz vermesine rağmen gizli gizli başka kadınlarla yazışmaktan, gecenin bir yarısı görüntülü internet görüşmelerinden ve sanal seks yapmaktan kendini alıkoyamadığını söylüyordu.
Gündüzleri en önemli toplantıların ortasında bile dışarı çıkıyor, özellikle de başarılı bir görüşme yapmış veya önemli miktarda bir ihaleyi almışlarsa hemen kendini ödüllendirmek için bürosunda müşterileri varken, küçücük mutfakta ya da iş yerinin tuvaletinde sekreteriyle sevişiyordu.
Ardından yoğun suçluluk duygusu yaşıyor, gün boyu hiçbir şey yemeyerek kefaletini ödüyordu. Mutlaka iş çıkışı bir camiye gidiyor namaz kılıp, dua ediyordu. Günahlarından arınmanın rahatlığı ile eve gidiyor ve hiçbir şey yaşamamış gibi hayatına devam ediyordu.
Ta ki bir gün eşi yine onu internet başında çırılçıplak görene kadar. O gece çok büyük kavga etmişlerdi ve ertesi gün eşi; “ ya avukata gidip boşanacağız, ya da senin psikolojik sorunlarının olduğunu düşünüyorum , bir psikoterapiste gidip tedavi olacaksın“ diyerek iki seçenek sunmuştu.
42 yaşında, iş güç sahibi bir adam olarak cinsel problemlerini ve fantezi dünyasını bir başkası ile konuşmasının imkansız olduğunu düşünmüştü ancak o kadar yorgun, üzgün ve çaresizdi ki terapi odasına gelmeyi kabul etmişti.
PSİKOTERAPİ GÖRÜNENİN ARKASINI KEŞFETMEKLE BAŞLAR
5-6 yaşlarındayken aynı apartmanda oturdukları babaannesi ve amcasının yanında kaldığını , geceleri oyun oynarken amcasının “ hadi gel atçılık oynayalım” dediğini hatırladı. Yüzü koyun yerde yatarken beline oturuyormuş gibi yapan amcasının bacaklarının arasında sürtündüğünü fark ettiğinde , bunun kötü bir şey olduğunu anlamış ama o çok güçlü olduğu için kaçamamıştı.
Daha sonra bu oyun her seferinde biraz daha hem can acıtıcı , hem de gizli gizli olduğu için heyecan verici ama bir o kadar da suçluluk duygusu ağır bir hal almıştı. Ne zaman kaçmaya kalkışsa, ya da “HAYIR” diyerek direnmeye çalışsa, amcası karşıdaki pastaneden ona en sevdiği pastaları alıyor, uslu durursan sana oyuncak da alırım, eğer uslu durmazsan çakmakla poponu yakarım “ diye tehdit ediyordu.
Bu oyunlar bir iki yıl sonra amcasının evlenmesi ile son bulmuştu. OHH KURTULDUM diyerek amcasından uzaklaşabilmeyi başarmıştı ama ruhundan , acıyan bedeninden, kırılan kalbinden, sarsılan güven duygusundan da uzaklaşabilmeyi başaramamıştı.
Yıllar sonra yabancı bir kişiyle yabancı bir odada unuttuğunu sandığı bu oyunun , onun dünyasını nasıl bu kadar etkilediğini, duyduğu derin suçluluk duygusuna rağmen neden gizli hazlar peşinde koştuğunu ve kendini yemekle nasıl cezalandırdığını anladığında “ Sani bir hançer saplanmıştı kalbime , yıllarca kanatan, keşke daha önce bunları fark etseydim de bu kanı durdurabilseydim “ demişti.
ÇOCUKLAR NASILSA UNUTUR ! ZANNETMEYİN , GEÇMİŞİN KÖTÜ İZLERİNİ ÖMÜR BOYU TAŞIRLAR
Bir çocuğun temel güven duygusunun geliştiği tek yer ailesidir. Aile bireylerini koşulsuz kabul eder, koşulsuz sever ve onlara güvenir. Anne, baba, abi, abla gibi birinci derece akrabalara güvenildiği kadar dede, amca, dayı, hala, kuzen, yeğen gibi yakın akrabalar da çocuğun koşulsuz sevgi ve güven duyduğu kişilerdir.
Çevreden gelebilecek her türlü tehlikeye karşı aile bireylerinin çocuğu koruyup, kollayacağı , her türlü iyiliği için onu gözeteceği düşünülür ki sağlıklı olanı da budur. Eğer bir gün çocuğun bu temel güven duygusuna ihanet edilecek olunursa ; ileride mesleği ne olursa olsun, hayatı boyunca izlerini taşıyacağı , bedenini ve ruhunu daima kirlenmiş hissedeceği bir yaşamı yaşamak zorunda kalacaktır.
Not: Danışan öyküleri etik ilkeler gereği tamamıyla değiştirilmiştir. -
PSİKOTERAPİ NEDİR?
32 yaşındaki bayan danışanım yaklaşık 8 yıldır Panik Atak tedavisi gördüğünü, benim başvurduğu 6. Doktoru olduğumu söylemişti. 3 farklı şehirde, 4 farklı hastanedeki doktorların verdiği ilaç tedavileri nerdeyse birbirinin aynısıydı. Bir tek son gittiği doktor ona bilişsel davranışçı terapiden bahsetmiş,
onu bir psikologa yönlendirmiş, ancak psikologun davranış değişikliği ( kese kağıdı üflemesi, bayılma hissi geldiği anda yere oturması, 5 dakika beklemesi vs. gibi ) önerilerini uygulamakta zorlanmış ve tedaviyi yarım bırakmış. İlaca başladığı dönemlerde birkaç hafta içinde nefes alamama, ölüm korkusu , terleme ve kalp çarpıntısı gibi şikayetlerinin azaldığını , ancak huzursuzluk, “ya yeniden tekrarlarsa , ya gece uykuda bana bir şey olursa “ gibi kaygı dolu düşüncelerinin geçmediğini söylüyordu. Sadece ilaç tedavisi almak istemediğini, bir arkadaşından psikoterapi tedavisi diye bir şey duyduğunu , o nedenle geldiğini söylüyordu.Bu örnekte olduğu gibi, danışanlar panik atak, depresyon, yaygın anksiyete bozukluğu , anoreksia nevroza, bulimia vb. gibi teşhislerle gelebildikleri gibi, cinsel isteksizlik, erken boşalma, ereksiyon sorunları, vaginusmus gibi cinsel işlev bozuklukları veya aldatma, aile içi şiddet, alkol veya diğer madde bağımlılığı problemleri ile de başvurabiliyorlar.
Bir tıp doktoru olarak ilaç tedavisine karşı olmam mümkün değil. Elbette bazı durumlarda ilaç tedavisi ilk başvurmamız gereken tedavi seçeneği..Ancak danışanların problemlerinin altında yatan , bilinç altlarına ittikleri gerçeği onlara fark ettirmeden ya da fark ettikleri ama yüzleşmekten kaçtıkları gerçekleri gün yüzüne çıkarmadan, onlara aslında neyin savaşını verdiklerini göstermeden kalıcı bir çözümden bahsetmek imkansız.
PSİKOTERAPİ GÖRÜNENİN ARDINI KEŞFETMEKLE BAŞLAR
Yukarıda örneğini verdiğim danışanımın şikayetleri ilk kez 8 yıl önce Isparta’dan Adıyaman’a seyahat ederken başlamış. Mezun olduğu üniversitenin Isparta’da mezunlar yemeğinden dönerken virajlı yollarda “ ya kaza yaparsak “ düşüncesi ile ilk kez mide bulantısı ve kalp çarpıntısı hissetmiş. Öyküyü derinleştirdiğimizde liseden beri çıktığı erkek arkadaşı ile 7 yıllık bir ilişkinin ardından aldatma nedeni ile kavgalı ayrıldıklarını ve onun okuduğu il olan Kayseri den Isparta ‘ya dönerken ne kadar çok ağladığını hatırladı.İlişkisi biter bitmez tayin olduğu Adıyaman da bir iş arkadaşı ile evlenmiş ve bir oğlu olmuştu.
Yıllar sonra mezunlar derneğinin yemeğin de eski erkek arkadaşı ile karşılaşmış, sırf onu görmek için geldiğini duyunca tıpkı bir yanardağın yeniden lav püskürtmeye başlaması gibi içinde derin bir duygu yeniden alevlenmişti. Artık her ikisi de evliydi, ancak kendilerini tekrar tekrar görüşmekten alı koyamıyorlardı. Onun bu geri dönüşüne hemen cevap vermesini , duygularına kayıtsız kalamamasını anlayamıyordu. Her defasında terk edildiğini hissettiği anda ona tekrar yapışıyordu. Bu defalarca tekrarlanmış bu sefer çok daha tehlikeli bir boyut almıştı. Tıpkı daha 4 aylıkken anne ve babası “ biz çok yoğun çalışmak zorundayız, paramız bakıcıya yetmiyor, çocuğa bakamıyoruz “ deyip, kendisini anneannesine bıraktıkları ve tam 6 yaşındayken tamam şartlarımız iyileşti, deyip geri aldıklarında gün gibi, TERK EDİLMENİN VERDİĞİ YOĞUN IZDIRABI ve yıllarca bilinç altına ittiği ÖFKE VE İNTİKAM DUYGUSU nu yeniden hatırlamıştı.
Aslında peşinde koştuğu kişi eski sevgilisi değil, onu terk eden adamdan almaya çalıştığı intikam duygusuydu. Daha da ilginci aslında almak istediği intikam duygusu eski erkek arkadaşı değil, onu terk eden anne ve babasına karşıydı. Tüm bu karmaşık duygular, onu çok seven eşine ve oğluna karşı kendi ihanetinin yarattığı utanç ve suçluluk duygusu , kendini cezalandırmasına neden oluyor, kalp çarpıntısı ve ölecekmiş hissi gibi şikayetlerinin temel nedenini oluşturuyordu.
Bunu fark ettiğinde “ İçimden sanki koca bir şeytan çıktı “ demişti.
-
Zihinsel Egzersizler Öğrenmeyi Kolaylaştırıyor
Bazı çocuklar herhangi bir destek almadan, kendi kendilerine çalışır, öğrenme için içsel motivasyon sağlar ve başarılı olurlar. Bazı çocuklar ise bir çok kursa gitmelerine , özel dersler almalarına rağmen ders çalışmayı sevmediklerini, konuyu anlayamadıklarını söylerler ve başarılı performans sergileyemezler.
Pek çok destek almalarına rağmen bu çocuklar neden başarılı olamıyorlar? Çünkü; çocuğun kök problemi tam olarak tespit edilmeden , asıl ihtiyaç duyduğu alan anlaşılmadan , sadece ders müfredatına ve sınav sistemine yönelik desteklenmeleri sağlanıyor.
Aslında; acaba öğrenme kapasitesiyle ilgili mi problemi var? Görme ya da işitme duyusu iyi mi? Aile ilişkilerinde ve çocuğun duygusal dünyasında karışıklık mı var? Okumayla mı ilgili sorunu, görsel ya da işitsel hafızasıyla mı ilgili ? Yoksa odaklanmayla mı ilgili problemi var? Bu ve benzeri tüm sorulara cevap aramak gerekiyor.
Eğer doğru tespit yapılmazsa; İşitsel işlem becerileri, görsel işlem becerileri, hafıza, mantık yürütme gibi zayıf bilişsel becerileri akademik ve yaşamın diğer alanlarında bocalamalara yol açıyor.
Örneğin çocuğun gördüğü bir bilgiyi hatırlama, anlama ve kavramasında, el – göz koordinasyonunda , görsel mekânsal organizasyonunda, görsel – motor entegrasyonunda zayıflık varsa, görsel alanda desteklenmesi gerekiyor.
Eğer, işittiği bir bilgiyi hatırlama, yönergeleri takip etmekte zorluk, anlama ve konuşma becerilerinde zayıflık, işitsel bir bilgiyi kısa bellekten kalıcı belleğe aktarmakta zorluk çekiyorsa işitsel alanda desteklenmesi gerekiyor.
“Kullanın ya da Kaybedin “
Beynimiz tıpkı kas gibidir. Kullanılmayan alanları zaman içinde geriler ve kaybolur. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki ne kadar yoğunlukta sık zihinsel egzersizler yapılırsa beynimizdeki “bağlantılar” o kadar çok kuvvetleniyor. Aynı zamanda optimum başarı için sıralama ve işleme, hafıza , dikkat gibi altta yatan beyin süreçlerini de geliştiriyor.
Bu nedenle önce zihinsel chek up ile çocukların güçlü ve zayıf yanlarını belirliyor, ardından da Smart Vision, Smart Listening, Smart Focus gibi çeşitli zihinsel egzersizler ile zayıf alanlarını güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Çocuklar şiirdirler
Neden kızım konuşmayı sevmiyor?
Çünkü aklında tilkiler kuyruk sallıyor,
Peki ya oğlum neden koşmayı sevmiyor?
Çünkü gördüğü karıncalar yavaş hareket ediyor,
Peki ya yazmak, onu neden sevmiyor?
Çünkü yazıları tango yaparcasına dans ediyor,
Peki ya okumak, onu neden sevmiyor?
Çünkü harfler kurabiye gibi sütün üstünde yüzüyor,
Peki ya resim çizmek, onu neden sevmiyor?
Çünkü düşünceleri kaleme giderken uykuya dalıyor,
Peki ya şarkı söylemek, onu neden sevmiyor?
Çünkü o dinlemeyi seviyor,
Peki ya neden bu kadar özgünler?
Çünkü onlar şiirdirler.. -
YUTULAN KİMLİKLER veya “HER ŞEY SENİN İYİLİĞİN İÇİN “ YALANI
Son zamanlarda gerginim ve mutsuzum. Geceleri uyumakta zorluk çekiyorum, birkaç kadeh bir şeyler içersem biraz gevşiyorum, sonra bir koltukta uyuya kalıyorum. İki kızım da akşamları onlarla ilgilenmediğimi söylüyor. Son zamanlarda annemler yüzünden eşimle çok sık tartışıyoruz. Sanırım artık kendime zarar veriyorum.
Üniversiteyi kazandığımda annem benimle birlikte Eskişehir’e geldi, ev tuttuk ve dört yıl birlikte okuduk.Bir gün evlenmek istediğimi söyledim. Anında babam kız arkadaşımın memleketi olan Rize’ ye gitti ve bütün ailesini araştırdı. Maddi durumları pek iyi değildi, annem “ ele güne rezil oluruz, gelinin kimlerden ? ” diye sorarlarsa ne diyeceğim diyerek bütün evlilik sürecimi burnumdan getirdi.
Sonunda baktılar ki kararlıyım, onlarla birlikte yaşamam şartı ile kabul ettiler. Oturdukları siteden bir ev ve araba aldılar. Babamın iş yerinde çalışmaya başladım. Ancak ne yaparsam yapayım babam bir türlü beğenmiyordu. Tam on sene gecemi gündüzüme kattım, sırf onu mutlu etmek, takdirini kazanmak için çalıştım. Son beş yıldır şirketin karı üçe katlandı, ama babamın gözünde hep başarısız bir çocuk olarak kaldım.
Çocuklarımız doğdu, bu sefer de anne- babalığımızı beğenmediler. Çocuklarımızın bütün eğitimini üstlendiler. Ne zaman itiraz edecek olsam babamın büyüklüğü karşısında eziliyor, kekeliyor, neredeyse 3 yaşında çocuk gibi korkuyorum. Bir keresinde anneme bahsedecek oldum, babama söylemiş, çok aşağılayıcı bir ses tonuyla “ Benim evimde, benim paramla yaşıyorsun, madem beğenmiyorsun her şeyin anahtarını bırak ve git, bir daha da bana baba deme “ diyerek bağırdı.
Ne zaman benim de büyüdüğümü, bir yetişkin olduğumu kabul edecekler? Beni bir kukla gibi oynatmaktan ne zaman vazgeçecekler?“Her şey senin iyiliğin için..” yalanını söyleyen ebeveynler;
· Kendi tatminsizlikleri ve terk edilme korkuları yüzünden , çocuklarının kontrol iplerini hep ellerinde tutmak isterler.
· Kontrolü elinde tutmak için de “her şey senin iyiliğin için…” yalanını söylerler.
· Bir yandan mali desteklerini zalim ve yıkıcı bir şekilde kullanırken , bir yandan da kendilerini cömert ve yüce göstermeye çalışırlar.
· Çocuklarına vazgeçemeyecekleri imkanlar sunarak kendilerine bağımlı hale getirirler.
· Çocuklarının büyüdüklerini kabul etmez, onlar anne baba olsalar bile yetersizliklerini yüzlerine vururlar
· Duygusal davranarak, çocuklarında suçluluk duygusu yaratırlar.
· Genellikle kardeşlerden birisini kurban seçerler ve kardeşleri birbirleri ile kıyaslarlar.
· Bu durum, sürekli eleştiriye maruz kalan kardeşin, diğer kardeşi kıskanmasına ve ilerde aralarındaki kardeşlik bağlarının zayıflamasına sebep olur
· Sağlıklı aile yapısında ergenlik döneminin sonunda gerçekleşmesi gereken bu bireyselleşip yetişkin olma süreci, kontrolcü anne babaların çocuklarında bir türlü gerçekleşemez
· Sonunda ; mutsuz, çaresiz, içe kapanık ve suçlayıcı çocuk yetişkinler olarak kalırlar.
Not: Etik ilkeler gereği gerçek danışan öyküleri değiştirilmiştir. -
Yeni Bir Televizyon Dizisi Başlıyor… ” BENİM AİLEM “
Günümüzde bir çok dizi çekiliyor, kimisinin senaryosu, kimisinin oyuncuları, kimisinin de yönetmeni eleştiri alıyor. .Hatta bazı diziler veya programlar için RTÜK ‘e binlerce şikayet telefonu yağıyor. Bazen de RTÜK tarafından “Türk örf, adet ve geleneklerine uygun değil “ denilerek cezalandırılıyor.
Peki bir düşünelim bakalım, bir gün bir telefon alsanız, senaryosunu, yönetmenliğini ve oyunculuğunu sizin ailenizin yapacağı bir dizi çekeceklerini ve adının da “BENİM AİLEM “ olacağını söyleseler nasıl bir diziniz olurdu? Hiç düşündünüz mü?Seyredenler ne düşünürdü, kendilerine ne gibi örnekler alırdı ?• İlk tanıştığınız andan itibaren yaşadıklarınız, aileleriniz arasındaki güç savaşı, birbirlerinin arkasından yapılan dedikodular….
• Düğün günü yaşadıklarınız, bazen gelinlik, bazen düğün yeri bazen de altınlar nedeni ile çıkan tartışmalar. Hatta düğün günü çıkan kavgalar, o anda boşanma isteği olanlar.
• Ailelerin evliliğinize alışma sürecinde “ bize az geldiniz, onlara çok gittiniz “ tartışması yapması, anneleriniz yüzünden arada kalışınız, her iki tarafın tam bir avukat edası ile kendi tarafını savunması mı ….
• Bebek sonrası yaşanılan rol dağılımındaki dengesizlik, erkeğin eve gelir gelmez ‘ çok yorgunum’ diyerek televizyonun karşısına geçmesi, geceleri yastığını alıp başka odada yatması, çocuk hastalandığında annenin “ bu çocuk neden hasta, bir bakamıyorsun çocuğa “ diyerek eleştirilmesi…Anne karakteriniz, hayatın koşuşturması içinde kaybolmuş, kendi için hiçbir şey yapmayan, sadece çocuğu için var olduğunu söyleyen,…Çocuğunun fiziksel ihtiyaçlarının dışında duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelen, sürekli eleştiren, kendi başaramadıklarını çocuğundan bekleyen bir karakterde mi olurdu?
Yoksa mutlu, doyumlu, suçlamaya girmeden , duygu ve düşüncelerini kolaylıkla dile getirebilen, çocuklarına kölelik ederek değil de yol göstericilik yaparak annelik yapan karakterde mi olurdu?Maalesef ki Türk örf, adet ve geleneklerine uygun değil diyerek cezalandırılan diziler , her gün bir evde canlı yayında zaten….
-
Ergenlik Dönemindeki Kız Çocuklar
Neden ergenlik diye bir şey var? 13 yaşındayım ve ergenlik hakkında pek bir şey bilmiyorum, annem de anlatmadı. Bir çok şeyi okulda arkadaşlarımdan öğrenmek zorunda kaldım. Adet olmayı, farklı duygular hissetmeyi onlardan örendim. İlk adet olduğumda kendimi büyümüş gibi hissedeceğimi zannetmiştim. Oysa ki öyle olmadı. Hala çocuk gibi hissediyorum.Neden duygularım bedenim gibi büyümüyor? Çok karmaşık. Düşüncelerim esip geçiyor, duygularım çabuk değişiyor, bazen çok mutsuz oluyorum, bazen de yerimde duramıyorum. Çabuk sinirleniyorum.
Odamı toplamak istemiyorum, banyo yapmam gerektiğini bile annem hatırlatıyor, ama girince de çıkmak istemiyorum. Neden böyle kötü kokuyorum bilmiyorum.Ablamla çok kavga ediyoruz, ben onunla vakit geçirmek istiyorum. O beni yanında istemiyor
Sınıfta bazı kızlar erkeklerden hoşlanıyor , bu doğru mu bilmiyorum.Aileme söyleyebilir miyim? Bu yaşta sevgililik doğru mu?
Büyümek istemiyorum çünkü korkuyorum. Tuhaf geliyor, üstlenmek gereken sorumluluklar var. Gelecek kaygısı, sınav, iş , evlilik, çocuk….
KIZLARIYLA ANNELERİ KONUŞMALI
İşte bu ve benzeri bir çok soru dolaşıp duruyor ergenlik dönemindeki kız çocuklarının kafasında . Hem bedensel, hem de duygusal ve cinsel gelişimlerini arkadaşlardan öğrenmek yerine annelerinden öğrenmeleri gerekiyor ki yanlış şeyler öğrenmesinler.
Kızlarınıza ergenlik dönemini şöyle anlatabilirsiniz;
• 11 yaşından itibaren östrojen gibi bazı üreme hormonlarının etkisi ile yumurtalıklarında yumurta gelişmeye başlıyor. Gelişen yumurtalarından yapılan hormonların etkisi ile rahminde meydana gelen değişiklikler adet kanamasına yol açıyor.
• Başlangıçta düzensiz ama birkaç ay içerisinde düzenli olarak adet kanamaların olacak, bu korkulacak bir şey değildir. Senin sağlıklı geliştiğinin bir göstergesidir.( Halka arasında kız çocuklarının adet kanama dönemlerine KİRLENME adı verilir ki biz bu tanımı doğru bulmuyoruz. Çünkü kız çocuğun bilinç altında “ben kötü, pis , kirli bir çocuk oldum “ imajı kalıyor )
• Kadın bağı adında satılan pedlerini bu dönemde yanında taşımalı, tuvaletlere atmamalı, kapalı bir şekilde tuvaletin çöp kutusuna atmalısın.Bu dönemde istediğin kadar banyo yapabilirsin.
• Yine salgılanan hormonlarının etkisi ile tüylenmelerinin olması, terinin kokması normaldır. Bu nedenle kişisel bakımına dikkat etmelisin.
• Bedensel büyümenin hızına duygusal olgunlaşman yetişemez , bu nedenle çocuksu davranışların, sakarlıkların normal ( ergenlik döneminde bedensel gelişim hızlı gelişirken nörolojik gelişim daha yavaş olduğundan özellikle kız çocuklarının basit işlerde bile sakarlık göstermeleri normaldir)
• Karşı cinse karşı ilgi ve merak duyabilirsin. Ancak erkekleri tanımak için önce arkadaşlık seviyesinde kalmalısın. Bir yetişkin gibi davranmak ve yaşından önce paylaşımda bulunmak için acele etmemelisin .
• Cinsellik bir kadınla erkek arasındaki sadece fiziksel bir ilişki değil, duygusal bir ilişkidir. Hem fiziksel hem de duygusal olarak olgunlaşmadan yaşanan cinsel yakınlaşma ya da cinsel ilişki fiziksel , duygusal, sosyal açıdan sana zarar verir.
• Hiç kimse seni istemediğin bir davranışa zorlayamaz, “HAYIR “ diyebilmelisin.
• Arkadaşlarınla zaman geçirmek istemen doğal , ancak hem okul hem sosyal hayat için planlı yaşamalısın.
• Problemlerini açıkça bizimle konuşabilirisin. Her ne olursa olsun biz senin arkandayız , seni seviyor ve sana güveniyoruz.
-
Ergenlik Dönemindeki Erkek Çocuklar
Ergenlik döneminde gencin bedeni hızla büyürken, ruhsal olgunlaşma daha yavaş geliştiğinden bu duruma uyum sağlarken davranışlarında tutarsızlık, duygularında değişiklik görülür.
Hormonlardaki değişim cinsel dürtülerde artış, cinsel organlarda büyüme ile bunalan genç kendisi için yabancı olan bu duruma uyum sağlamakta zorlanır. Bir yandan büyümek için sabırsızlanırken bir yandan da çocuk gibi davranır.
Özellikle bu dönemde değişen cinsel organlarını merak etmesi ve cinsel dürtüleri ile nasıl baş edeceğini bilememesi pek çok yanlış davranış geliştirmesine neden olur.Bu nedenle çocuklarınızla yaşlarına uygun , yargılamadan, suçlamadan, sakin ve doğru cinsel bilgi vermelisiniz.
CİNSEL BİLGİYİ AİLE VERMELİ
“ Oğlum 15 yaşında , bir arkadaşı ile evde müzik dinliyorlardı, aniden odalarına girdiğimde birbirlerinin cinsel organlarını ellerken gördüm, çılgına döndüm, hemen arkadaşını evden kovdum ve oğluma tokat attım. Sanırım benim oğlum bir homoseksüel ne yapacağımı şaşırdım doktor hanım” Ergenlik döneminde cinsel kimlik arayışı içinde olan gençler kendi cinsiyetindekilerden de hoşlanıp hoşlanamadıklarını merak ederler, hatta bazen deneyimleyerek öğrenmek isterler. Onların henüz olgunlaşmadığını düşünecek olursak bu tür kafa karışıklıkları yaşamaları normaldir. Sakin davranmalı, ergenlik dönemindeki cinsel gelişim hakkında doğru bilgilendirilmelidir.
• Bu dönemde değişen hormonlarına bağlı, nasıl fiziksel değişimleri yaşanıyorsa ( boy uzaması, tüylenmede artış, ses kalınlaşması gibi ) testislerinde ve penisinde de büyümenin normal olduğunu, meni üretimi olduğunu ve gencin mastürbasyon yapma yolu ile bu meninin dışarı atılmasının normal olduğu anlatılmalıdır.
• Mastürbasyonun kötü bir şey olmadığını ya da günah olmadığını söylemeli ancak kişinin bedeninin özel olduğunu ve bu nedenle başkalarının yanında yapılmaması gerektiğini anlatmalısınız.
• Bu dönemde geceleri cinsel içerikli rüyalar görebileceğini, sabahları sertleşmiş bir penis ile uyanabileceğini, hatta külotlarının meni ile ıslanabileceğini , böyle durumda korkmaması gerektiğini , meninin pis olmadığını ancak yine de duş alması gerektiğini anlatmalsıınız.
• Ergenlik döneminde oğlunuz banyoda daha uzun kalmak isteyecektir, onu bu konuda sürekli uyarmamalı, rahat bırakmalısınız. Mümkünse ayrı bir odası olmasını sağlamalısınız.
• Cinsel olarak uyarıldığında, mastürbasyon ihtiyacı duyduğunda bunu kendi evinde , kendi odasında kimse yokken yapması gerektiğini, bunun özel bir şey olduğunu ve özel şeylerin yalnız yaşanacağını söylemelisiniz.
• Asla kız ya da erkek kardeş, yakın akraba çocukları ya da başka çocukları bu dürtüsüne alet etmemesi gerektiğini, bunun karşısındaki çocuğa hem fiziksel hem de ruhsal büyük zarar vereceğini ,
• 18 yaşından önce bir kadınla cinsel birliktelik deneyiminin doğru olmadığını , çünkü biyolojik gelişimin yeterli olmayıp ruhsal ve sosyal açıdan da yeterli olunması gerektiğini,
• Evlilik hayalleri ile hazır olmadan girilen cinsel ilişkinin sosyal sorunları da beraberinde getirmesinin yanı sıra kendisinde de çok ciddi ruhsal sorunlar yaratabileceğini anlatmalısınız.
• Cinsel yolla bulaşan ( AIDS, Hepatit B, Sifiliz,Herpes, gibi ) hastalıklar, istenmeyen gebelikler ve sonucunda yaşanabilecek sıkıntılar, korunma yollarıyla ilgili bilgileri de başkalarından değil, sizden öğrenmeliler. -
ÇOCUKLARA CİNSEL BİLGİ NASIL VERİLMELİ
Pek çok anne baba çocukları cinsellikle ilgili bir şeyi merak edip sorduğunda veya herhangi bir oyun oynarken fark ettirdiğinde ne yapacaklarını bilememekteler. Bazen panikle bağırıp çocuklarını azarlayarak susturmaya çalışmakta , bazen de hazır olmadıkları bir zamanda yaşlarından büyük ve soyut kavramlardan bahsederek anlayamayacakları bir dille iyice çıkmaza girebilirler.
Çocuklarınızla cinselliği konuşabilmek için aile içinde hoşgörü, paylaşım ve güven duygusunun yerleşmiş olması gerekmektedir. Eğer birbirinize yeterince zaman ayıracak bir ilişkiniz varsa çocuklarınız sizinle her türlü konuyu konuşabilecek ve soru sorabilecektir.
En çok sorulan sorular ve önerilerim
Komşumun 4 yaşındaki oğlu ile aynı yaştaki kızım oyun oynuyorlardı . Arkadaşı kızıma ”ben doktorum, soyunman lazım, seni muayene edeceğim” diyordu. Panikle odaya girdim ikisini de yarı çıplak buldum. Panikle oğlanı giydirp evine yolladım, kızıma da kızıp bir daha onunla böyle oyunlar oynamak yok diyerek bağırıp , odasına kilitleyerek cezalandırdım.sizce ne yapmalıydım doktor hanım?
Annenin bu tavrı sonucu iki çocuk da suçluluk duyarak , yaptıklarının yanlış olduğu mesajını almış oldular. Böylece merak ettikleri cinsellikle ilgili soru sorma yolları kapanmış oldu. Oysa ki bu çocuklar oyun ortamında bedenlerinin farklarını merak ediyorlardı ve öğrenmeye çalışıyorlardı.
Anne odaya girdiğinde oyunu durudurmalı, sakin bir şekilde “ sanırım siz bedenlerinizin neden farklı geliştiğini merak ediyorsunuz. Şimdi güzelce giyinin ve ben size ‘ neden kızlar ve erkekler farklı gelişirler’ i anlatayım.” diyerek çocukların boyuna inmeli ve onlarla göz teması kurarak,
“ kızların cinsel organları içe doğru gelişir, bu girişe vagina denir. Büyüyüp çocuk sahibi olmak istediklerinde çocuk doğurabilmeleri için , karınlarının içinde iki tane yumurtalığı ve bebeğin yaşayacağı bir evi olur. Buna da rahim denir. Bebeklerini emzirebilmeleri için de memeleri on iki yaşından itibaren büyür ve süt verecek hale gelir. “
“ erkek çocuklarının ise cinsel organları dışa doğru gelişir, iki tane yumurtalıkları ve bir tane penisleri vardır“
Bu kadar bilgi bu yaş çocuklar için yeterlidir. Böylece ne zaman merak etseler korkmadan, suçlanmadan annelerine soru sorabilecekleri ve doğru cevabı alabilecekleri mesajı çocuklara verilmiş olacaktır.
Bir akşam üzeri 9 yaşındaki kızım okuldan geldikten sonra odasında oynamaya başladı. İçeri girdiğimde çıplaktı ve oyuncak bebeği ile öpüşmeye çalışıyordu. Kendimi çok kötü hissettim, hemen bebeği elinden aldım ve kızıma bir tokat attım , sen ne yaptığını sanıyorsun, Allah seni görür ve çarpar dedim. “ Sonra ona vurduğum için çok pişman oldum, sizce ne yapmalıydım?
Çocuklarınıza cinselliğin utanılacak ve ayıp ve günah bir şey olduğu mesajını vererek onun bir ömür boyu cinsellikten suçluluk duymasına neden olabilirsiniz. Oysa şöyle yaklaşmalıydınız;
Ön ergenlik dönemi dediğimiz bu yaşlarda daha önce doğru cinsel bilgi almamış olan çocuğunuzun merakını fark ederek, sakin bir şekilde “ hadi gel seninle oyun oynayalım, ancak böyle çıplak oynanmaz, önce giyinelim . Sanıyorum bebeğinin sevgiye ve şefkate ihtiyacı var, ona sarılalım ve yanağından öpelim.” Diyerek oyunun seyrini değiştirmelisiniz.
“ çocuklar büyüdükçe boyları ve zekaları geliştiği kadar onları büyüten hormonları da gelişir. Bu nedenle yetişkinlerin birbirlerini sevme şekillerini merak ediyor olabilirsin. Ancak yetişkin olduktan sonra birbirlerini çok seven bir kadınla bir erkek sarılıp , öpüşebilir, evlenebilir ve aynı yatakta yatabilir. “ bilgisi bu yaş çocuklar için yeterli olacaktır.
*Haftaya “ ergenlik dönemindeki gençlere cinsel bilgi nasıl verilmeli” yi paylaşacağım.